Cihan SENDAN*
Bu iki olay bir devlet siyasetinin en büyük başarısızlık göstergelerindendir. Türkiye Cumhuriyeti’nin teoride engin pratikte sığ olan ve Anadolu insanına onlarca yıldır kan kusturan beceriksiz siyasetçilerinin, Atatürk sevgi ve hayranlığını manipüle ederek yarattıkları “otoriter devlet” anlayışının sonucudur ‘Göç’.
Dogmalarla ve yapay ulusçulukla yaratılan sahte bir metafor çevresinde Birinci Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşen vatan mücadelesi dahi malzeme yapılmıştır. Bu, şehitler üzerinden bir toplumun masum duyguları üstüne inşa edilmiş bir metafordur, Anadolu’da toplum, Kemalizm ve ulusalcılığın dejenere edilmesiyle neoliberal doktrinin tutsağı haline getirilmiştir. Oligarşik ve otoriter parti yapılanmasının “sosyalizm” diye paketlendiği ve sosyal devlet anlayışını katleden denemeler referans gösterilerek küresel kapitalizmin kucağına düşürülen insanlık, on yıllardır bu sahte ve adaletsiz düzenin değer yargılarına mahkum edilmiştir.
İnsanlığın sekizde birinin açlık çektiği ve bu kitlenin 100 milyonunun yedi yaş altı çocuklardan oluştuğu gerçeği karşısında bu düzeni kim övebilir? Açlığın getirdiği göçler eşliğinde gelen tüm zorluklar dengesiz bir dünya düzeninin kanıtıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler de kolaycılığı seçmiş ve küresel vahşi kapitalizme Anadolu’yu teslim etmişlerdir. Anadolu’da son dönemlerde sadece tarımda ve hayvancılıkta oluşan gerilemeyi hatırlatmak, vahşi kapitalizmin en büyük dayanağı olan “tüketici yaratma” felsefesini anlatmaya yeterlidir. İnsanlığın, var olan sorunlara ve dengesizliğe karşı kayıtsızlığı, -ışık hızıyla gelişen- teknolojinin arkasında kalan psikolojik gelişim yetersizliğinin bir tür olumsuz göstergesi gibi kabul edilmelidir.
Kazançlarını azamiye çıkartma kaygısında olan kapitalistlerin ve onların yönlendirdikleri devletlerin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen yeni dünya düzeni ve bu düzenin maşaları olan dini cemaatlerin uzantıları, insanlığa ancak “savaş” getirmiştir. Üstelik bu savaşlar hak adalet, özgürlük savaşı değildir; tam aksine esaret getiren savaşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti halkının farkında olduğu ama kabullenmek zorunda kaldığı düzenin olsa olsa bir felaket getireceği açıktır. Gerçeği görerek bu gidişata “dur” deme zamanı gelmiştir. Anadolu halkı küresel vahşi kapitalizme geçmişte bir kez “dur” demiş ve bu canavarı yenmiştir. Bu, sadece canavarın bizi ayakları altına almasını geciktirmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda yendiği adaletsiz ve sahte özgürlükçü kapitalizmin ağzından fışkıracak ateşin önündedir. Küresel ayartmaya ve onun maşalarına dur diyerek Türkiyeyi ateşin önünden almak Türkiye halkının elindedir.
Sevr dayatması politikaları destekleyen herkes, halk tarafından tarihin kara kaplı defterinde unutulmaya mahkum edilmelidir.
Türkiye, “savaşa hayır” demeli ve Anadolu halklarının son devleti Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır duruşu sergilemelidir.
* Cihan SENDAN, Türk Alman Dostluk Federasyonu (DTF) Genel Başkanı, cs@sendan.de