Son 5 yılda Suriye’deki iç savaş nedeniyle ülkesinden kaçan Suriyeli sığınmacı sayısı, Haziran 2015 itibariyle 4 milyonu aşmış durumdadır. Türkiye ise, resmi verilere göre, 2 milyona yakın Suriyeli sığınmacıya kapılarını açarak “dünyada en fazla Suriyeli sığınmacıya sahip ülke” konumundadır.
Türkiye’ye Suriyeli sığınmacılar ilk olarak Nisan 2011’de gelmeye başlamış; Türkiye de, bu tarihten itibaren, Suriyeli sığınmacılara yönelik “açık kapı politikası” uygulayacağını ilan etmiştir. Haziran 2011’den itibaren sığınmacılara yönelik ilk çadır kent alanı olarak Hatay/Yayladağ merkezdeki eski bir tekel binası belirlenerek bu yerleşkede çadırlar, seyyar mutfak, banyo gibi düzenlemeler yapılmıştır. Daha sonrasında devam eden girişler sebebiyle Altınözü ve Boynuyoğun Çadır kentleri kurulmuş olup bugün Suriyeli sığınmacıların bir bölümü Türkiye’de 10 ilde kurulan barınma merkezlerinde kalmaktadır.
Mülteci mi, sığınmacı mı?
İçişleri Bakanlığı Göç İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Ağustos ayında yapılan açıklamada Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli göçmen sayısının 1.905.980 olduğu, bu kişilerden 262.134’ünün, 10 ildeki geçici barınma merkezlerinde kaldığı ifade edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (BMMYK) ise Temmuz ayında yapmış olduğu açıklamada, 2015 verilerine göre, tüm dünyada 4.013.000 Suriyeli sığınmacı olduğunu, bunlardan 1.805.255’inin Türkiye’ye sığındığını belirtmiştir. Bununla birlikte BMMYK Suriyeli sığınmacı sayısındaki artış oranlarını göz önünde bulundurarak sayının 2015 yılı sonuna kadar yaklaşık 4.027.000 milyona ulaşmasını bekliyor.
Suriye vatandaşları, Türkiye’nin 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ni coğrafi kısıtlama ile kabul etmesi nedeniyle, “mülteci” olarak kabul edilememektedir. Bu sınırlamaya göre Türkiye, sadece Avrupa ülkelerinden gelen ve dini, ırkı, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği ve siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağı korkusu ile iltica talebinde bulunanlara mülteci statüsü verebilmektedir. Avrupa ülkeleri dışında Türkiye’ye iltica talebinde bulunan kişilerin durumu BMMYK ile birlikte değerlendirilmekte ve uygun bulunmaları halinde üçüncü bir ülkeye geçişleri sağlanmaktadır. Buna bağlı olarak Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu m.91 uyarınca 22.10.2014 tarihinde geçici korumaya ilişkin bir yönetmelik yayımlamıştır. Geçici Koruma Yönetmeliği Geçici m.1’e göre bu yönetmelik, Suriyeli sığınmacıların yanısıra Suriye’den kaçan vatansız kişiler ve mülteciler için uygulama alanı bulmaktadır. Böylelikle söz konusu yönetmelik kapsamında “geçici koruma statüsü” verilmektedir.
Geçici Koruma Yönetmeliği m.19, geçici koruma altındaki yabancıları kaydetme yetkisini Göç İşleri Genel Müdürlüğü’ne vermiştir. Bugün Suriyeli sığınmacıların kayıt işlemi Türkiye çapında 81 ilde gerçekleştirilmekte olup işlemleri tamamlananlara Valilik tarafından geçici koruma kimlik belgesi verilmektedir. Belirtmek gerekir ki, Geçici Koruma Yönetmeliği m.25’de düzenlendiği üzere verilen geçici koruma kimlik belgesi Türkiye’de kalış hakkı sağlar; ancak bu belge, kanunda düzenlenen ikamet izni veya ikamet izni yerine geçen belgelere eşdeğer sayılmaz ve uzun dönem ikamet iznine geçiş hakkı tanımaz; süresi ikamet izni toplamında dikkate alınmaz ve sahibine Türk vatandaşlığına başvuru hakkı sağlamamaktadır.
Türkiye’deki tüm Suriyeli sığınmacılar, Geçici Koruma Yönetmeliği im.6 ile geri göndermeye karşı da korunmaktadır. Geçici Koruma Yönetmeliği m.6’da, “Bu Yönetmelik kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.” şeklinde ifade edilmiştir. Bir başka deyişle hiçbir Suriyeli sığınmacı isteği dışında Suriye’ye gönderilmeyecektir.
Önce koruma; ama kalıcılık ve uyum da…
Ayrıca yine Geçici Koruma Yönetmeliği kampların içinde veya dışında ikamet eden Suriyeli sığınmacıların sağlığa, eğitime, iş piyasasına ve sosyal yardıma erişimine ilişkin ayrıntılı düzenlemeleri de içermektedir.
Geçici Koruma Yönetmeliği m.27 sağlığa erişim bakımından düzenlemelere yer vermektedir. Buna göre sağlık hizmetleri geçici barınma merkezlerinin içinde ve dışında Sağlık Bakanlığı’nın kontrolü ve sorumluluğunda yapılır veya yaptırılır.
Sağlık ve tıbbi hizmetlere erişim ile ilgili olarak kamp içinde ve dışında ikamet eden kayıtlı tüm Suriyeli sığınmacılar için kamu sağlık tesislerinde tıbbi tedaviye ücretsiz erişim sağlanmaktadır. Geçici Koruma Yönetmeliği’ne göre hasta katkı payı temel ve acil sağlık hizmetleri ile ilgili tedavi ve ilaçlar için alınmamaktadır. İkincil ve üçüncül sağlık bakımı Sağlık Uygulama Tebliği kapsamındaysa ve sevk bir devlet hastanesinden yapılırsa benzer şekilde yönetmelik altında sağlanmaktadır.
Geçici Koruma Yönetmeliği m.28 eğitime erişim bakımından düzenlemelere yer vermektedir. Bununla birlikte Eylül 2014’te yayımlanan yabancıların eğitime erişimine ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı genelgesi (No: 2014/21) geçici koruma altındaki yabancıların her ildeki İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından denetlenen okullar ve geçici eğitim merkezleri tarafından sağlanan eğitim hizmetlerine erişimi vardır. Bununla birlikte Suriyeli gençler dil ve akademik gereklilikleri karşılamak şartıyla Türkiye’deki üniversitelere başvurabilir.
Geçici Koruma Yönetmeliği m.29, iş piyasasına erişim bakımından düzenlemelere yer vermektedir. Buna göre geçici koruma kimlik belgesine sahip olan Suriyeli sığınmacı, Bakanlar Kurulunca belirlenecek sektörlerde, iş kollarında ve coğrafi alanlarda (il, ilçe veya köylerde) çalışma izni almak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurabilir.
Geçici Koruma Yönetmeliği m.30 ise sosyal yardıma erişim bakımından düzenlemelere yer vermektedir. Buna göre ihtiyaç sahibi olan Suriyeli sığınmacı, 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu m.3’de belirtilen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulunun belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde anılan Kanun kapsamındaki sosyal yardımlardan yararlandırılabilir.
Tüm bu düzenlemeler incelendiğinde, Geçici Koruma Yönetmeliği. Suriyeli sığınmacılar bakımından temel ihtiyaçlara yönelik hukuksal bir çerçeve çizmektedir. Türkiye, ilk olarak 2011 yılında sınır kapılarını açtığında, Esad’ın kısa zamanda devrileceğini ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine döneceğini düşünmüş; kısa ve geçici olacağını düşündüğü süreç için Suriyeli sığınmacılara geçici çözümler üreten politikalar sürdürmüştür. Ancak yaşadığımız sürecin artık kısa ve geçici olmadığı ortadadır.
“Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum” araştırması ile Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin durumuna yönelik çalışma yapan Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan, kitlesel göçlerde süre uzadıkça ve ayrıca dönülecek “anavatan” iyi durumda değilse de kalıcılığın arttığını belirtir. Erdoğan, “Her ikisi de Suriyeliler bakımından geçerli. Ben Türkiye’deki Suriyelilerin çok önemli bölümünün, yani %75-80’den fazlasının artık kalıcı olduğunu düşünüyorum” diyor. Araştırmada, Türk halkının, Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılara yönelik toplumsal kabul düzeyinin son derece yüksek olduğu; ancak bunun toplumda tedirginlik ve endişe olmadığı olarak da yorumlanmaması gerektiği; toplumun özellikle kamp dışında bulunan sığınmacılardan rahatsızlık duyduğu ve gönderilmesini istediği; ancak bunların 4 yıl içinde yaklaşık 1,8 milyon insanı kabul eden bir ülkede çok alt düzeydeki bir tepki anlamına geldiği belirtilmiştir. Yine aynı araştırmada, benzer bir olayda başka hiçbir toplumda gösterilmeyecek olan toplumsal kabul düzeyinin sürdürülebilir olması için Türk toplumu ile daha sağlıklı ve şeffaf bilgi paylaşımı gerçekleştirilmesi gereği vurgulanmıştır. Özellikle iş kaybı ve kamu hizmetlerinden yararlanmada aksaklıklar yaşanmasının önüne geçilmesi gerektiği de belirtilmiştir.
Bu bağlamda, BMMYK’nın Şubat 2015’de yapmış olduğu açıklamaya göre Türkiye’nin, dünyada en çok Suriyeli sığınmacı barındıran ülke durumunda olduğu ve bu kişilerin büyük bir bölümünün yaşamını artık Türkiye’de sürdüreceği de göz önünde bulundurulduğunda, en kısa zamanda yerel halk ile Suriye sığınmacılar arasında özellikle iş ve sosyal yaşamda uyumu arttıracak kalıcı politikalar üretilmelidir.
Kaynakça
http://www.tesev.org.tr/assets/publications/file/09012015104258.pdf
http://www.unhcr.org.tr/uploads/root/s%C4%B1k_sorulan_sorular.pdf
http://www.unhcr.org.tr/?content=648
http://www.dw.com/tr/suriyeliler-t%C3%BCrkiyede-kal%C4%B1c%C4%B1/a-18654827
http://www.hugo.hacettepe.edu.tr/HUGO-RAPOR-TurkiyedekiSuriyeliler.pdf
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/turkiyedeki-suriyeliler
http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=3.5.20146883&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=ge%C3%A7ici%20koruma
*Av. Zeynep Gönenç Parmaksızoğlu,
CHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi,
zeynepgonencpar@gmail.com