Zeycan Gül – Sosyal Demokrasi ve Yerel Yönetimler

5333_111931502877_576672877_2126110_735718_n

Yerel yönetimler yöre halkının yerel nitelikteki ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere, yerel topluluğa kamu hizmeti sağlayan ve yerel halkın bizzat seçtiği organlarca yönetilen siyasal ve toplumsal kurumlardır. Yerinden yönetim simgesi olarak da bilinen yerel yönetimler, özerk ve mali bağımsızlığa ve kamu tüzel kişiliğine sahip demokratik kuruluşlardır.

Yerel yönetimler -kendi kendini yönetme bir erdem sayıldığından- demokrasi ve demokratikleşmenin vazgeçilmez birer öğesi olarak görülmelidir. Bu nedenle de yerel yönetimler, demokrasinin uygulamadaki birinci yeri ve demokrasinin beşiği olarak düşünülmektedir. Halka en yakın ve halkın en kolay ulaşabileceği birim olan kamu yönetiminin yerel örgütlenmesi olan belediyeler ise sosyal sorunlara ilk elden ulaşma olanağını vermektedir.

Sosyal demokratlar yerel yönetimleri nasıl daha etkin ve daha verimli hale getirebilir?

Yerel yönetim ile halk arasında yakınlaşmayı sağlamak, yönetime doğrudan katılma ve denetim olanaklarını arttırmak için yerel yönetimlerde yeni ve işlevsel/yapısal değişiklikler hayata geçirilmelidir. Bu noktada sosyal demokratlara düşen görev önemlidir.

Yerel demokrasinin ilgi odağı, sosyal demokraside olduğu gibi insandır, bireyin yaşam kalitesidir. Demokratik katılımcılık anlayışını benimseyen; eşitlik, özgürlük ve adaleti bünyesinde toplayan sosyal demokratlar -bu anlayışlarını yerel yönetimlerde de uygulamaya geçirerek- farklarını ortaya koymalıdırlar. Sosyal demokratlar, halkın beklenti ve ihtiyaçlarına kalıcı ve akılcı çözümler sunmalıdırlar.

Bu bağlamda halk yönetim mekanizmalarına dahil edilmeli; mahalle ve semt düzeyinde meclisler kurup devamlılık sağlanmalı; demokratik, üretici belediye, kaynak yaratıcı, işbirliği ve dayanışmayı temel alan belediye anlayışı etkin kılınmalıdır.

Yerel Yönetimler Yasası ile yerel yönetimlerde temsile dayalı yaklaşım yok edilmektedir. Hükümetin yaptığı değişiklikler ile yerel yönetimlerin etkinleştirilmesi ortadan kaldırılmaktadır. Merkezi hükümet altında yerel adıyla merkezi yapı gibi yeni hantal yapılar oluşturulmaktadır. CHP’nin, önümüzdeki seçim sürecinde, iktidarın zihniyetini, bu konuya ilişkin uygulamalarını seçmene anlatması ve kendi çözümlerini ortaya koyması önemlidir.
Toplumcu belediyecilik

Yetki ve kaynakların halk yararına, toplum için kullanılması anlamına gelen toplumcu belediyecilik örneklerinin ilk uygulamalarını 1970’li yıllarda CHP’li belediyelerde görmekteyiz. Toplumcu belediyecilik anlayışı, yerel nitelikli hizmetlerin yerel yönetimlerce yerine getirilmesinde merkezi yönetim yükünün en aza indirilmesi düşüncesidir. Bu akıma göre geniş halk yığınlarının çıkarlarına öncelik tanıyan “demokratik belediye”; halkın bütün düzeyde kararların alınmasına, yürütülmesine ve denetlemesine katıldığı, kamu mal ve hizmetlerini doğrudan üreten, kentlerde oluşan tekelci ve kurumsal rantları kıran ve bunları topluma aktaran, kentsel tüketimin aracısız, ucuz ve sağlıklı yapılabilmesini sağlayan ve kaynak yaratabilme olanaklarını genişleten, üretici ve tüketiciyi koruyucu “belediye anlayışını” ifade etmektedir.

Toplumcu belediyeciliğin ilkeleri demokratiklik, katılımcılık, üreticilik, kaynak yaratıcılık, birlikçi-bütünlükçülüktür. Konut alanından halk pazarlarına, tanzim satış yerlerinden ekmek fabrikaları, mesleki eğitim, kültür merkezlerine kadar birçok ilk ve öncü uygulama, toplumcu belediyecilik anlayışının içinde yer bulmaktadır. Düzenleyici ve yönlendirici kooperatifler, mahalle kurulları katılımı sağlayıcı anlayışın ve üretici belediye anlayışının sonuçlarıdır.

1973-1980 dönemi

1973 genel seçimlerinden yaklaşık iki ay sonra 9 Aralık 1973’te yapılan yerel seçimlerde sosyal demokratlar ilk kez Ankara, İstanbul ve İzmir’in de aralarında bulunduğu 33 ilin belediye başkanlıklarını kazandı. 11 Aralık 1977’de yapılan yerel seçimlerde “il genel meclisi” baz alındığında CHP %41,7 olarak birinci parti oldu. CHP’nin Belediye Başkanlığı seçimlerindeki oyu %48’dir. Bu sonuçlara göre 67 ilden İstanbul, Ankara, İzmir ile birlikte 42’sinde CHP birinci parti oldu.

1973-80 arasında İzmir’de İhsan Alyanak, İstanbul’da Ahmet İsvan (1973-1977) ve Aytekin Kotil (1977-1980), Ankara’da Vedat Dalokay (1973-1977) ve Ali Dinçer (1977-1980) parti örgütlerinin desteği ile önseçimle aday oldular. Kitlesel bir destek sağlayarak başarılı projelere imza attılar. Bu projeler arasında metro çalışmaları, toplu taşımacılık, kültür ve sanata destek, kitap kampanyaları, deniz kıyılarının halkın kullanımına açılması, halk plajları, tarihi eserlerin restorasyonu ve ekmek fabrikalarını sıralayabiliriz.

Demokratik katılımcılık anlayışı uyarınca her şeyin halkla birlikte yapılması gerekmektedir. Bunun için site ve sokak örgütlenmeleri sağlanmalı, mahalle meclisleri oluşturulmalı ve bu katılım mekanizmalarının işlerliği devam ettirilmelidir. Demokratik katılım mekanizmalarını sürekli işler halde tutarak geri bildirimler sağlanmalıdır. Bu katılım mekanizmalarında ilçenin bütününü kucaklamak, halk ile iç içe olmak, onun sorunlarına çözüm önerileri bulmak, engelli vatandaşların ve farklı kesimlerin temsilini sağlamak ve arttırmak önemlidir.

Gezi Direnişi’nin kamuoyuna ve iktidara anlatmak istediklerinin CHP’de ve 2014 yerel seçimlerine dönük yerel yönetim politikalarında karşılığını bulması gerekmektedir. CHP, yaklaşan seçimlerde örgütün ve tabanın sesine kulak vererek; parti içi ön seçim mekanizmasını kullanarak; katılımcı, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, dayanışmacı, çok sesli ve çoğulcu, şeffaf, hesap veren, kaynakları etkin şekilde değerlendiren, üreten yönetim anlayışı ile rant odaklı siyasal ve yönetsel anlayıştan uzak, insan odaklı, çevreye ve doğadaki tüm canlılara saygı duyan, çevreyi koruyan bir anlayış ile hareket etmelidir.

*Zeycan Gül, Araştırmacı Yazar,
zeycangul@hotmail.co.uk

Bir cevap yazın