Türkiye’ye son derece uzak bir mesafede bulunan Afganistan’da olup bitenler geçtiğimiz Ağustos ayından bu yana Dünya ve Türkiye gündemine hızlı bir şekilde girdi ve pek çok açıdan tartışma yarattı. Son 40 yıla yayılan hikayesiyle Afganistan; sömürgeci dış güçlerin iştahını her daim kabartmış coğrafik konumu, yer altı zenginlikleri, her açıdan geri bıraktırılmışlığı ve bunun yarattığı emsalsiz sonuçlar yüzünden evvelden beri küresel ölçekte çokça tartışılan bir ülke konumunda oldu. Afganistan, 40 yıl önce soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin işgali ile başlayan, sonrasında 11 Eylül 2001 saldırılarıyla bu defa el değiştirip ABD’nin işgali ve hakimiyetine geçtiğinde neredeyse çökmüş bir toplum ve ülke haline gelmişti. Üniter bir ulus devlet olma yolunda hep tökezleyen, bunu çeşitli sebepler ile başaramamış olan Afganistan’daki bu dış ilhak ve işgallerin yarattığı sonuçlara bakıldığında şu 3 temel sonucun öne çıktığı söylenebilir. Birincisi ulus devlet olmamanın getirdiği dezavantajlar; ikincisi Taliban gibi köktendinci güçlerin bölgesel ve küresel düzeyde kabul gören mevcudiyetleri ve üçüncüsü tüm bu tarihin kadınların hakları ve mücadelesine yine bölgesel ve küresel ölçekteki etkileri. Bu yazıda bu sonuçların üçüncüsüne yakından bakılması amaçlanmakla birlikte, elbette hem ilk iki sonuç hem de bazı diğer sonuçlar açısından değerlendirme yapılması amaçlanıyor.
Bu konuya önemli bir soru ile başlamak tartışmayı açmak açısından iyi olabilir. Geçtiğimiz 20. yüzyıl boyunca milyonlarca insanın canına mal olmuş bir sertlikte geçmiş hak mücadelesi sonucunda elde edilmiş ve çok çeşitli uluslararası sözleşmeler ve düzenlemeler yoluyla korumaya alınmış, herkese eşit haklar sağlama iddiasında olan bir dünya düzeninde ve tabi ki kadınların haklarının, ülkeler bazında ve aynı zamanda bölgesel ve küresel düzeyde bu kadar ilerlemiş olduğu 2021 dünyasında, nasıl oluyor da Taliban gibi köktendinci ve hak karşıtı-düşmanı bir militarist-şeriatçı örgüt gelip dünyanın tepesine oturabiliyor, yönetimi ele geçiriyor ve hükümet kurabiliyor? Bunun cevaplarının pek çok çıkar hesabı yüzünden küresel süper güçlerin eril akıllarıyla yönetme yöntemlerinde, daha doğrusu yönetememe biçimlerinde saklı olduğu aşikar. Taliban’a ve küresel güçlere hakim eril aklın ürettiği bütün o süslü, tumturaklı açıklama cümlelerinin altında, yönetememe krizinin olduğunu biz feministler Türkiye’deki örneklerden de gayet iyi biliyoruz. Eril aklın egemenliğiyle ortaya çıkan bu sonuçların, krizden öte ataerkil yönetme biçiminin çöküşü olduğunu söylemek abartı olmaz. Zira Sovyetler Birliği’nin de, ABD’nin de Afganistan’a yaptıkları muazzam yatırımlar Taliban gibi bir yapıya altın tepside yönetimi sunmalarına yaradı. Bu noktada dünya tarihi açısından süper güçlere hakim eril aklın ilhak ettikleri ülkelerdeki büyük hezimetlerine çok iyi bir örnek ile karşı karşıya olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz..
Bu hezimetin yarattığı sonuçlardan biri olarak kadınların durumuna daha yakından bakınca, olup bitenlerin Afganistan’a özgü ve orayla sınırlı olmadığını da açık şekilde görebiliyoruz. Elbette ki oraya özgü durumlar söz konusudur; ancak küreselliğin başat bir faktör olduğu günümüz dünyasında ve hele Afganistan gibi büyük küresel bir mesele söz konusu olduğunda, yaşananların aslında pek çok açıdan büyük bir geriye gidiş anlamına geldiği görülebiliyor. Özellikle kadınların statüsü, haklarının olmaması, ya da varsa bile ellerinden cebren ve hile ile alınıyor olması bu yönetememe ve çöküş halini çok iyi gösteriyor. Zira batılı güçlerin ağızlarından düşürmedikleri kadınlar için hak, hukuk, eşitlik gibi evrensel değerleri nasıl bir çırpıda çıkarları uğruna Taliban için harcadıklarını bizzat görüyoruz, yani bu tarihe tanıklık ediyoruz. Dünyadaki egemen süper güçlerin eril akıllarının yönetememe krizi içinde olmaları onların güçlü bir şekilde var olmadıkları anlamına gelmiyor elbette, aksine birbirlerinden hızla öğrendikleri, birbirlerini kopya ettikleri ve böylece başta kadın hareketi olmak üzere kendilerine karşı mücadele eden tüm kesimlere karşı güçlü ittifaklar kurdukları görebiliyoruz. Ne olursa olsun iktidarda kalma, iktidarın nimetlerinden nemalanmayı aklına koyanların çözümleri elbette bitmiyor. İktidarda kalmak için mecburen veya isteyerek kendi ülkelerinde, veya küresel ya da bölgesel düzeyde kurdukları bu ittifaklar da onlar için bulunmaz nimetler sunuyor.
Taliban-İşid zihniyetine açık veya kapalı evet mi deniyor?
2021’de, demokrasiyle işi olmadığını ve şeriat yönetimi kuracağını açıkça belirten Taliban’ın getirilmesi, ona göz yumulması tam da bu eril aklın ürettiği ittifak stratejinin bir sonucudur. Bu sonuçta heba edilen tabi ki ve öncelikle kadınların kazanılacak ve kazanılmış hakları oluyor. Afganistan’da yaşayan milyonlarca kadın ve kız çocuğunun kazanılmış hakları büyük stratejik hedefler uğruna umursanmıyor, rahatlıkla gözden çıkarılabiliyor… Şu anda büyük bir kadın kitlesi sokağa çıkma, seyahat etme, eğitim ve çalışma hayatına katılma, siyasi mekanizmalarda yer alma, kısacası eşitlik ve haklar bakımından bir insan olarak ihtiyacı ve hakkı olan olanaklardan mahrum bırakılıyor. Evlerine kapatılıyor, eğitimlerine devam edemiyor. Kadın bakanlıkları kapatılıyor, kadınlar bir erkek olmadan iki günden fazla seyahat edemiyor, işine gidemiyor; hem de zalimce, bazen sokak ortasında kırbaçlanarak, dövülerek, okullarından, üniversitelerinden ve işinden atılarak…
Bütün bu gelişmeleri büyük bir endişe ve öfke ile takip eden Türkiye kadın hareketinden kadınlardan oluşan Eşitlik İçin Kadın (EŞİK) Platformu[1] olarak bu noktada elbette ki hemen harekete geçtik. Çünkü EŞİK olarak Türkiye’de ve yakın ve/veya uzak bölgelerde yaşanan insan ve kadın haklarına karşı hamleleri ataerkil ittifakların yaptığının farkındayız. 2011 yılında ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden Mart 2021 yılında, tek bir kişinin kararıyla bir gece yarısı çıkarılan Resmi Gazetedeki ilanla Türkiye’nin imzanı çektiren, ya da çelişkili bir şekilde yine 2011 yılında Kadın Bakanlığını kapattıran güçleri tanıyor, biliyoruz. Nitekim Müslüman çoğunluklu olduğu halde, benzer ülkeler arısında mevcut haliyle en seküler-laik ve eşitlikçi yasal mevzuata sahip tek ülke olan Türkiye gibi bir ülkede bile Taliban zihniyetinin yaşatıldığını görüyoruz.
Türkiye kadın hareketinin geliştirdiği en işlevli örgütlenme modellerinden biri olan Platform şeklinde örgütlenme pratiğinin bir sonucu olarak EŞİK Platformu’nu Temmuz 2020’de, onlarca kadın örgütü ve destekçi olan diğer karma STK’ların birlikteliğiyle kurduk. Pandemiyi bile fırsata çeviren ataerkil fırsatçılara karşı, kadınları katleden faillerin cezaevlerinden salıverilmesini mümkün kılan İnfaz Yasası’nı takiben zoom ortamında bir araya gelen yüzlerce kadın ve karma örgütlenmelerden kadınlar olarak, haklarımızı geri almak isteyen bu tehlikeli hamlelerin en büyüğünün, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasının çekilmesi olacağını öngörerek, buna karşı mücadele edebilecek geniş bir birliktelik zemini oluşturduk.
EŞİK Platformundaki kadınlar olarak, Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesi durumunda kadınların ve kız çocuklarının başına neler geleceğini biliyorduk. Bizlerin Türkiye’de ve pek çok kadının pek çok diğer ülke ve coğrafyada yaşamakta olduğu iki gelişme olacaktı: İlk etapta küresel güçler köktendinci, şeriat isteyen, kadın ve hak düşmanı Taliban’a er ya da geç evet diyecekler, onaylayacaklardı. Ki nitekim şu anda bu oluyor. Çin, Rusya, Katar ve ABD başta olmak üzere çoğu ülke Taliban’ı resmi olmasa da zımnen tanıyor ve dahası kaynak yardımında bulunuyor. İkincisi ise Afganistan’daki kadınların hakları için mücadeleden vazgeçmeyeceklerini de biliyoruz. Nitekim tüm risklere rağmen sokağa çıkan ve hakları için gösteriler yapan pek çok kadını gördük, görüyoruz. Biz de bu sesleri duyurmak adına, 19 Ağustos’da 20’den fazla ülkeden 300’ü aşkın kadının katılımıyla konuyla ilgili bir söyleşi yaptık. Bu söyleşinin sonunda katılımcı kadınların talebi ile 20 Ağustos’ta tekrar bir araya gelerek Afganistanlı Kadınlar ile Küresel Dayanışma Ağı’nı oluşturduk ve 1 Eylül Dünya Barış gününde küresel bir sosyal medya kampanyası yapmaya karar vererek, kampanya için kolları sıvadık. Küresel kadın örgütlenmeleriyle birlikte 17 maddeden oluşan bir talepler dizisi hazırladık, bu talepleri 5 dile çevirip, görsellerini oluşturduk. Hazırlıkları çok kısa bir sürede kotardığımız kampanyamız, başta Türkiye olmak üzere, pek çok ülkede ses getirdi ve Afganistanlı kadınların seslerini ve taleplerinin duyulmasına katkıda bulundu. Şu anda EŞİK sosyal medya hesaplarımızdan çok düzenli olarak güvenilir kaynaklara dayanarak Afganistanlı kadınların seslerini duyurmaya ve gelişmeleri aktarmaya devam ediyoruz.
Afganistan’da şu anda olup bitenler insanlık tarihinin geldiği nokta açısından alarm verici ve dahası utanç verici gelişmelere işaret ediyor. Tüm bunlar asla sadece kadınların, kadın örgütlenmelerinin ve kadın hareketlerinin meselesi olarak görülmemeli. Çünkü bu durum temelde bundan sonra nereye nasıl gitmek istediğimiz konusuyla son derece alakalı ve bu noktada yapılacaklar ya da yapılmayacaklar tarihsel olarak belirleyici. Konu bir yönüyle aslında çok basit bir gerçeği barındırıyor: Küresel dünya ve tek tek devletler Taliban zihniyetine ya evet diyecek ya da hayır diyecektir. Diğer yönüyle ise, hayır demediği, kabul ettiği noktada kadınların durumu hakkında ne yapacağında düğümleniyor. Zira, ülkelerini İŞİD veya Taliban benzeri köktendinci bir yaklaşım ve şeriat ile yöneten devletler halihazırda zaten varlar. Başta İran, Suudi Arabistan olmak üzere, Malezya, Endonezya, Pakistan, Sudan gibi melez-hibrid dedikleri şeri yönetimler mevcut ve bunlar yıllardır “normal devlet” muamelesi görüyorlar, küresel güçlerin bu devletlere bir şey dedikleri veya yaptıkları yok. Buradaki kritik nokta kadınların durumunun ne olacağı, kadınların insan haklarının teslim edilip edilmeyeceği sorusunda kilitleniyor. Diğer bir değişle dünya bu büyük geriye gidişi seyretmeye, onaylamaya devam mı edecek yoksa; örneğin Taliban’ın arka kapılar ardında almak için kulisini yaptığı milyon dolarlık yardım paketleri ve yatırımları kadınların hakları için şartlı hale getirecek mi, ya da ekonomik ambargo gibi çeşitli yaptırımlar uygulayacak mı? Sorular çoğaltılabilir, tartışma devam edebilir. Ancak hem Türkiye’de, hem dünyada gittikçe egemen hale gelen bu karanlık ve utanç verici zihniyetin canlı tanıkları olarak, bu tehlikenin büyük olduğunun kadın erkek herkesin farkında olması ve buna karşı yürütülen eşitlik mücadelesine katılmasının; tarihi, politik ve etik açıdan daha elzem hale geldiği çok açık.
Afganistanlı Kadınlar ile Küresel Dayanışma Ağı
1 Eylül Küresel Sosyal Medya Eyleminde Dile getirilen Talepler
1. Sonuncusu ABD’nin liderliğinde olmak üzere on yıllardır süren askeri işgaller, Afganistan’daki köktendinci grupları güçlendirdi, bu en çok Afganistanlı kadınların hayatına ve her türlü özgürlüğüne mal oldu.
#StandWithWomenofAfghanistan
#No2TalibanYes2WomensRights
2. Her şeye rağmen, Afganistanlı kadınlar eğitim ve çalışma hakkı, seyahat etme özgürlüğü gibi temel insan hakları için mücadeleyi asla bırakmadılar, bazı kazanımlar da elde ettiler. Ancak Taliban’ın geri gelmesiyle bu kazanımlar da tehlikeye girdi
3. Afganistanlı Kadınlar için Küresel Kadın Dayanışma Ağı’nın hükümetlere, BM Güvenlik Konseyi’ne ve bölgesel kuruluşlara acil çağrısı: 👇👇👇
4. Hiçbir meşruiyeti olmayan ve Afganistan halkını, özellikle de kadınları ve kız çocuklarını terörize eden Taliban hükümetini tanımayı reddedin. 👇
5. Taliban’a başta mali yardım, silah ve teknik bilgi olmak üzere, verilen tüm destekleri durdurun. 👇
6. Afganistanlı kadınların Taliban’a karşı haklı direnişini destekleyin. Kendi kaderlerini tayin hakkı da dahil, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere tüm halkın demokratik ve insan haklarına saygı gösterin. 👇
7. Can güvenlikleri tehlikede olan ve ülkeyi terk etmek isteyen, insan hakları savunucularının, gazetecilerin, kamu görevlilerinin, sporcuların ve LGBTI+’ların tahliyesini ve güvenli geçişlerini sağlayın. 👇
8. Zorunlu göçün bizzat sebebi olan ABD ve müttefiklerinin, sorumluluklarının bedelini üstlenmelerini, Afganistanlı mültecilerin diledikleri ülkelere yerleşmelerini ve insanca yaşam koşullarına sahip olmalarını sağlayın👇
9. Afganistan halkını desteklemek için derhal insani koridorlar açın. 👇
10. Afganistan’da veya dünyanın başka yerlerinde süren savaşlardan kazanç elde etmeye veya bunun için savaş çıkarmaya dayalı silah ticareti politikalarını sonlandırın, askeri sanayi yatırımlarını durdurun. 👇
11. Emperyalizme, faşizme, militarizme, köktendinciliğe ve cinsiyetçiliğe son verin. Kadının insan haklarının ekonomik veya diğer çıkarlar için kullanılmasına son verin. 👇
12. Afganistan’daki durumu izlemek üzere, çoğu kadının insan hakları savunucusu kadınlardan oluşacak bağımsız bir gözlem grubu oluşturun. 👇
13. Afganistanlı Kadınlar İçin Küresel Kadın Ağı’nın dünya kadınlarına ve kadın hakları destekçilerine çağrısıdır!
Afganistanlı kadınları dinleyin, seslerini paylaşın ve yükseltin. 👇
14. Kadın haklarının tüm ülkelerde tehdit altında olduğunu görün ve savunun. Bu hakları korumanın temel dayanağı olan eşitlik ve laiklik ilkelerine sahip çıkın. 👇
15. Afganistan’daki silahlı çatışma ve müdahalelerin devam etmesinde bir rolü varsa veya bunlara göz yumuyorsa kendi hükümetinizi ifşa edin. 👇
16. Kalıcı barışı, insanların güvende olmasını ve herkes için özgürlüğü önceleyen feminist bir dış politika talep edin. 👇
17. Tüm dünyada kadınlara, insan haklarına, demokrasiye karşı sağcı popülist güçler yükselirken, kadınlar olarak ortak geleceğimizin Afganistanlı kadınların yüzlerinden yansıdığının farkında olun ve bunu savunun.
*Zelal AYMAN
EŞİK Platformu Gönüllüsü
zelal.ayman@wwhr.org
[1] Eşitlik İçin Kadın Platformu’nu şu sosyal medya hesaplarından ve web sayfasından takip edebilirsiniz. Twitter: https://twitter.com/esik_platform
Instagram: @esik_platform
Facebook: https://www.facebook.com/esikplatform/