isid-fatih-manset

Yurter Özcan – TR-ABD-Ortadoğu

 

Yurter Ozcan

 

 

 

Son dönemlerde Orta Doğu’daki şiddetin artması, radikal terör örgütlerinin güçlenmesi ve bununla beraber bölgenin sınırlarının yeniden çizilme tehdidi altında, Türkiye’nin ABD ile ilişkileri nasıl olmalı? Mısır, İsrail ve Suriye konularında özellikle son yıllarda büyük anlaşmazlıklar yaşayan iki ülke arasındaki ilişkiler, bölgenin şu anki durumu göz önünde bulundurulduğunda yeniden gözden geçirilmeli. Türkiye’nin izlediği mezhepçi dış politika, Tayyip Erdoğan’ın giderek otoriterleşmesi ve Çin’den füze satın alımı gibi konularda ortaya çıkan Türkiye’nin giderek Batı’dan uzaklaşması, ABD yönetimiyle AKP hükümetinin arasının açılmasına sebep olmuştu. Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, ABD ile ilişkileri düzeltmekte ısrarcı olması kuvvetle muhtemel.

Türkiye’nin IŞİD’e ilişkin günahları

Önümüzdeki dönemde Türkiye-ABD ilişkilerini en yakından ilgilendiren konuların başında, bölgedeki IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) tehlikesi geliyor. Obama’nın verdiği saldırı emrinden sonra ABD güçleri IŞİD hedeflerini bombalamaya başlamıştı. Terör örgütünün buna misilleme olarak Amerikalı muhabir James Wright Foley’i canice öldürdüğü videoyu yayınlamasının ardından, ABD’nin hava saldırılarına devam edeceği açıklandı. ABD’nin kısa ve orta vadeli hedefinin IŞİD tehdidini ortadan kaldırmak olacağı aşikar. ABD tarafından bu konuda bir geç kalma durumu söz konusu. Ancak bu Amerikan saldırılarının şimdilik sadece Irak’taki hedeflere yoğunlaşmış olması, IŞİD’i zayıflatmak konusunda yetersiz kalıyor. Örgütün en güçlü olduğu Rakka gibi Suriye’nin kuzeyi ve kuzeydoğusundaki şehirler hedef alınmadıkça, IŞİD güçlenmeye devam edecek gibi duruyor. IŞİD bölgedeki dengeleri öyle değiştirdi ki, Batı Dünyası ile Suriye rejimi yakında bir kader birliğine girecek. Suriye rejimi bir açıklama yaparak IŞİD’e karşı yapılacak askeri harekatlarda işbirliği yapacağını duyurdu.

IŞİD’in dünyanın en zengin ve en donanımlı terör örgütlerinden biri haline gelmesinde Türkiye’nin hatalarının payı göz ardı edilemez. AKP Hükümeti’nin dış politika vizyonunu belirleyen zamanın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı hatalar zinciri bugünkü IŞİD canavarının yaratılmasında büyük rol oynadı. Suriye’de Beşar Esad karşıtı güçlere yapılan silah yardımlarının birçoğu şimdi IŞİD’in elinde. Washington Post’ta yayınlanan makalenin de desteklediği iddialara göre teröristlerin ve silahların sınırı serbestçe geçmesine ve yaralı teröristlerin hastanelerimizde tedavi olmasına göz yuman hükümet, bölgedeki IŞİD tehdidinin bu kadar büyümesinde de önemli rol oynamış oldu. İki ayı aşkın bir süredir IŞİD’in elinde bulunan 49 vatandaşımızın akıbeti de belirsizliğini koruyor. Musul Konsolosluğu’nda kaçırılan vatandaşlarımızın serbest bırakılması hakkında hükümetin net bir planı bulunmuyor. Davutoğlu’nun “kimse sabrımızı test etmesin”, “gereken yapılacaktır” tarzı açıklamalarına rağmen hükümetin bu durumu, IŞİD konusundaki çaresizliğini de gösteriyor.

AKP Hükümeti’nin, bölgedeki güvenlik tehdidine karşı ABD’ye şimdi her zamankinden daha da çok ihtiyacı var. Zaten bu konuda Batı’dan destek istediğini açıkça söyleyen Başbakan Erdoğan’ın rehine konusunda da yardıma ihtiyacı var. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin talep ettiği 320 milyon dolar değerindeki AMRAAM füzelerinin satışını onaylayan ABD, bölgenin şartları göz önüne alındığında Türkiye ile işbirliğini giderek artıracaktır.

Bölgede Kürt faktörü

Türkiye-ABD ilişkisini yakından ilgilendiren bir başka konu ise bölgedeki Kürt nüfusunun durumu. Türkiye’nin son yıllarda Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle yakın bir siyasi ve ekonomik ilişki içinde olması, bölgenin kalkınmasında çok önemli bir rol oynuyor. Özellikle petrol satışları ve inşaat sektöründeki yabancı yatırımlar sayesinde bölgede önemli bir güç haline gelen Kürdistan Bölgesel Yönetimi, geçtiğimiz aylarda Türkiye ile 50 yıllık bir petrol ticareti anlaşması yapmıştı. Bu anlaşma, hem Türkiye’nin hem de Erbil’in Bağdat yönetimiyle arasını açmış olmasına rağmen, bölgenin şu anki şartlarında Türkiye ve ABD’nin Kürtlere her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Suriye ve Irak’taki IŞİD terörüne karşı Batı’nın güvenip destek olabileceği tek güç Kürtler gibi gözüküyor. Ekonomik ve siyasi istikrarın yanında demokratik yönetim şekliyle de bölgeye örnek olabilecek Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle ABD ve Türkiye’nin işbirliğini artırması şart. İşbirliğinin geliştirilip Mesud Barzani ve PYD gibi bölgedeki farklı Kürt aktörlerle masaya oturma ihtimali artmış durumda. Çünkü Kuzey Irak’ta güçlü bir yönetim, IŞİD’e karşı bir tampon olarak Türkiye’yi ve Batı dünyasını rahatlatacak. Irak’ın, Türkiye’nin Orta Doğu ticaretinde önemli bir rota olması ve IŞİD’in varlığının bu konuda tehdit oluşturması, bunun gerekliliğini daha açıkça ortaya koyuyor.
Kürt peşmergelerin, IŞİD’e karşı Irak ordusuna göre daha başarılı olması ve merkezi hükümetin zayıf olduğu yerlerde gücünü artırması uzun vadede Türkiye’nin başını ağrıtabilir. Kuzey Irak’ta tam bağımsız bir Kürdistan olasılığının artmasının etkileri Türkiye, İran ve Suriye’de görülebilir. Hükümete yakın kaynaklar PKK’nın Eylül itibarıyla tamamen sınır dışına çekileceğini söylüyor. Buna paralel olarak, PKK’nın ABD tarafından terör listesinden çıkarılması olasılığının gün geçtikçe artması geçtiğimiz haftalarda basına yansıdı. Terör listesinden çıkmış bir PKK, büyük ihtimalle peşmergeler ile beraber IŞİD’e karşı mücadele edip, Batı devletlerinden maddi-manevi destek alma gayreti içinde olacaktır.

Yeni cumhurbaşkanlığı dönemi

Türkiye’de demokrasi ve hukukun durumu, Recep Tayyip Erdoğan’ın “cumhurbaşkanı” seçilmesinden sonra Türkiye-ABD ilişkilerinde gündemi belirleyecek bir diğer konu. ABD yönetimi son zamanlarda Erdoğan’ın giderek otoriterleşen tavrına ilişkin endişelerini sıkça bildirmiş. İnternet yasakları, barışçıl protestoculara uygulanan şiddet ve Batı karşıtı söylem iki ülke ilişkilerinde derin yaralar açmıştı. Suriye ve Filistin konularında da anlaşmazlıklar yaşayan iki liderin ilişkisi hakkında Erdoğan, artık Obama’yla telefonda konuşmadığını söylemişti. Daha bir kaç sene önce kendisi için ‘en iyi anlaştığım lider’ diyen Obama ile Erdoğan’ın yakın kişisel ilişkisi bitmiş gibi gözüküyor.

ABD yönetiminin Erdoğan konusunda en hassas olduğu noktaların başında İsrail geliyor. AKP hükümetinde sıkça görülen antisemitik tavır ve hükümetin Hamas ile yakın ilişkisi ABD’nin hoşuna gitmiyor. Hamas’ın askeri kanadının liderlerinden Saleh al-Arouri gibi birçok önemli Hamas yetkilisinin Türkiye’de yaşıyor ve hükümetten destek alıyor olması Türkiye’nin İsrail ve ABD ilişkilerinde sorunlara yol açmaya devam ediyor.

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı görevi süresince bazı pozisyonlarında yumuşaması, ABD ile ilişkilerin geleceği için büyük önem arz ediyor. Daha kucaklayıcı ve yumuşak bir Erdoğan, ABD ile ilişkileri düzeltebilir. IŞİD ve bölgedeki sınırların yeniden çizilme tehdidi göz önüne alındığında da Türkiye’nin, gerek ABD gerekse başta Kürtler olmak üzere farklı aktörlerle işbirliği içine girmesi, mezhepçilik yerine uluslararası değerlere uygun bir dış politika izlemesi, Türkiye’nin ve bölgenin güvenliği açısından büyük önem taşıyacaktır.

*Yurter Özcan
CHP Amerika Temsilcisi,
yurter@gmail.com