1923 yılında kurulan ve Türkiye’yi kısa aralıklar dışında tek parti yönetimi altında 1950 yılına kadar yöneten Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok partili dönemdeki tarihi aslında bir değişim tarihidir. CHP için 1950’li yıllar, Demokrat Parti’nin küresel çevre ülkelerine özgü piyasa popülizmine karşı alternatif bir popülizm üretebilme arayışıyla geçti. 1960-1980 arasındaysa yükselen sol hareketler ve örgütlü işçi sınıfının önemli bir politik aktör olarak doğuşu, CHP’nin kendini ortanın solunda bir siyasal kuruluş olarak yeniden tanımlamasını beraberinde getirdi. 1980 sonrasında, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de solun gerilemesi ve kimlik siyasetlerinin yükselişi CHP’yi derinden etkiledi. Bugün de Türkiye bir kavşak noktasında. Türkiye’nin iki asırlık modernleşme tarihindeki en önemli dönüşüm evrelerinin birinden geçiyoruz. Bu dönüşümler -bundan önce olduğu gibi- bugün de CHP’yi derinden etkiliyor. Türkiye gibi CHP de büyük bir değişim sancısı yaşıyor. Bu değişim baskısı altında CHP’nin geleceğine ilişkin üç farklı siyaset önerisinin varlığı görülüyor. Bu yazının temel amacı Cumhuriyet Halk Partisi içinde üç farklı siyaset tarzını ve bu üç tarz-ı siyaset arasındaki gerilimi ve etkileşimi tespit etmek. Bu kısa yazının imkan verdiği ölçüde üç farklı siyaset yaklaşımını, CHP’nin 1960’lardan beri kendine model aldığı Batı Avrupa sosyal demokrasisi karşısındaki konumlanışlarına göre, inceleyeceğiz.
İki uçtaki siyaset tarzı
Birinci siyaset tarzının destekleyicileri arasında uluslararası deneyimleri göz önünde bulundurarak ya da onlardan esinlenerek CHP’yi Batı Avrupa tipi bir sosyal demokrat parti yapmak isteyenler yer alıyor. Bu yaklaşıma göre CHP’nin tarihinden getirdiği özellikleri önemli olmakla birlikte değişen toplumsal şartlar CHP’nin değişmesini zorunlu kılıyor. Bu yaklaşımın CHP için önerdiği değişimin doğrultusu ise Batı Avrupa sosyal demokrasisi. Sosyal demokrasi üzerine kapsayıcı bir tanımlama yapmak zor olmakla birlikte özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Keynezyen refah devleti döneminin sosyal demokrasi anlayışı bu bakış açısı için temel rol-model olma özelliğine sahip. Bu bakış açısı, CHP’nin ekonomik ve toplumsal sorunlara daha fazla duyarlı olmasını ve tek parti döneminden getirdiği kimi özelliklerini gözden geçirmesini savunuyor. Bunların başında devleti ve güvenlik sorunlarını toplumun daha önünde gören partinin geleneksel yaklaşımının eleştirisi yer alıyor. Bu yaklaşım sahipleri, modern toplumlarda eşitsizliklerin sadece ekonomik kaynaklı olmayacağını; etnik, dinsel ya da cinsiyete ilişkin başka birtakım eşitsizliklerin de var olduğunu belirtiyor.
Bu noktada vurgulayacağımız ikinci tarz-ı siyaset ise kamuoyundaki tartışmalarda daha çok ulusalcılık adıyla gündeme gelen, CHP’nin sosyal demokrasi yöneliminin yanlış olduğunu ve partinin köklerine dönmesini öneren yaklaşım. Bu yaklaşım sahiplerine göre sosyal demokrasi günümüzde ideolojik ve sınıfsal kökenlerinden uzaklaşmış ve neoliberal küreselleşmenin hegemonik söylemine eklemlenmiş durumdadır. Bunun yanında CHP’nin ihtiyaç duyduğu semboller ve kavramlar seti de bu yaklaşıma göre CHP’nin tarihinde -özellikle tek parti dönemi tarihinde- mevcuttur. Aslında bu siyaset önerisinin çok partili dönem CHP tarihi içinde izini sürebilmek çok da mümkün değildir. Ancak CHP dışında bu yaklaşımın önemli etkilerinden bahsedilebilir. Bu yaklaşım ile 1960’lı yıllar Yön ve Devrim dergilerinin sosyalizm anlayışı arasında bir benzerlik kurulabilir. Toplum ve siyaset görüşü açısından günümüz ulusalcılığıyla Doğan Avcıoğlu çizgisi arasındaki yakınlıklar ilgi çekicidir. Ancak bu konuda kimi rezervleri de eklemek gerekiyor. Örneğin Yön dergisi Türkiye’de siyasal bir sorun olarak Kürt sorununun olduğunu ilk gündeme getiren yayınlardan biriyken, günümüzde ulusalcı siyasal akım böyle bir meselenin varlığını tanıma konusunda bile çekingen davranmaktadır. Yön çizgisi, 1960’lar CHP’si üzerinde büyük bir etki yaratmakla birlikte, Yön’cülerin beklediği 9 Mart darbesi yerine 12 Mart 1971’de solu ezen bir başka darbenin gelişi durumu değiştirir. 1972 yılında CHP içinde demokratik sol çizgiyi savunan Ecevit hareketinin yönetimi ele almasının ardından da Yön çizgisinin CHP’deki izi silikleşir. Böylelikle Yön’cüler CHP üzerindeki etkinliğini kaybetmiştir. Uzun bir dönem Türk siyasal hayatında varlık gösteremeyen bu çizgi, 1990’larda yükselen siyasal İslam’a karşı ordunun tekrar siyasi hayatta boy göstermesiyle -ulusalcılık etiketiyle- tekrar gündeme gelir. Ardından bu akım –ulusalcılık- bütün Türkiye’yi etkilediği gibi CHP’yi de etkiler. Özetle CHP’nin 1970’li yılların başında kapattığı bir defter 2000’lerde tekrar açılır.
Anahtar konumlanma
Üzerinde duracağımız son siyaset tarzı ise, CHP’nin sosyal demokrasiye yönelimini kabul etmekle birlikte, CHP’nin Türkiye tarihi açısından büyük bir önemi haiz olduğunu ve siyasal yaşamımızda sosyal demokrasiden fazlasını temsil ettiğini iddia etmektedir. Bu yaklaşıma göre ünlü bir CHP’linin söylediği gibi CHP’nin birçok özelliği vardır; ancak bunlardan sadece birisi sosyal demokrat olmaktır. Bu yaklaşım sahipleri, CHP’nin özellikle laikliğin korunması ve Kürt sorunu konusunda tarihinden gelen bir takım görevleri olduğunu belirtir. Bunun dışında özellikle ekonomik ve toplumsal sorunlara bakış ve dış politika yaklaşımında birinci tarz-ı siyasetle büyük bir farklılığın olmadığını vurgulayalım. Bu çerçevede üçüncü yaklaşımın sosyal demokrasi anlayışının Batı Avrupa sosyal demokrasisine değil daha çok küresel çevre ülkelerinde görülen türden bir sosyal demokrat ideolojiye yakın olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Latin Amerika’da görülen türde ulus inşası ve ulusal popülizm kaynaklı hareketlerin kentleşme ve sanayileşmenin sonucu olarak sola meyletmesiyle üçüncü tarz-ı siyasetin önerileri arasında bir paralellik kurmak mümkündür.
Sonuç olarak önemli bir değişim arifesindeki Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişimin doğrultusunu bu üç siyaset tarzı arasındaki etkileşim ve mücadeleler belirleyecektir. Bu çerçevede üçüncü yaklaşım sahiplerinin bu denklemde en önemli role ve anahtar konuma sahip olduklarını vurgulayalım ve yazımızı biraz da risk alarak bir öngörüyle bitirelim. Bu akımlar arasındaki ittifaklar ve ayrılıklar önümüzdeki dönemde CHP’nin kaderi üzerinde etkili olacak ve üçüncü tarz-ı siyaseti yanına çekmeyi başaran akım CHP gemisini yüzdürecektir.
Yard. Doç. Dr. Yunus Emre
Siyaset Bilimci, y.emre@iku.edu.tr