Demokratik toplumların, toplumsal çoğulculuğun birarada ve eşit koşullarda yaşama sorununu çözüme kavuşturduğu bir dünyada, Türkiye gerilimin, kutuplaşmanın ve çözümsüzlüğün içinde boğuşuyor.
Geçmişten bugüne süregelen devlet ve iktidar aklı toplumsal çeşitliği bir zenginlik olarak kabul etmiyor. Bu nedenle Aleviler ve diğer farklı kültürel kimliklere karşı ayrımcı, dışlayıcı ve inkârcı tutumunu sürdürmeyi devlet politikası olarak savunuyor. Alevilerin eşit yurttaşlık ve eşit haklar talebine karşı etnik ve dinsel tekçiliğin barikatını inşa etmekten kendini alıkoymuyor.
Alevilerin artan örgütlülüğü, kitleselleşmesi, eylemliliği ve Avrupa Alevi hareketinin bulundukları ülkelerindeki demokratik hak kazanımları, AB ilerleme raporlarına yansıyan hak ihlalleriyle örtüşünce, AKP iktidarı sıkışıyor. Bu sıkışma karşısında, Alevi muhalefetini, uluslar arası toplumu oyalamak, sindirmek ve etkisiz kılmak için bildik içi boş sahte ve samimiyetsiz “Alevi Açılımı”, “Alevi Çalıştayları” ve “demokrasi paketi” gibi hamlelere sığınıyor.
Gezi direnişi ile iç ve dış politikada iyice sıkışan AKP hükümeti, yaklaşan üç seçime yönelik taktik adımları da göz önünde bulundurarak “demokrasi paketi” gibi bir can simidine sarılmak istemiştir.
Alevi nefretini besleyen Yavuz Sultan Köprüsü politikası üstünden “demokrasi paketi” geçmez. Alevilerin gerçek taleplerine ve çözüm önerilerine kulak tıkayan AKP iktidarı, asimilasyoncu ve devlet içinde Aleviliği bitirmeye yönelik dayatmalarıyla “Alevi Açılımı” yapmak istiyor.
Alevi istismarı paketleniyor
Bilindiği gibi AKP’nin sözde “demokrasi paketine” Alevi talepleri sığmadı. Çünkü Alevilerin iktidar ve devlete yönelik demokratik hak talepleri karşısında, AKP iktidarı “Alevileri yontmak ve paketlemek” için başka bir çalışma ile Alevi vicdanını Sünnilik ekseninde kamulaştırmayı hedefliyor.
Bu nedenle açıklanan paket Alevi taleplerini dikkate almadı. Hükümetin Alevilere Sünnilik ekseninde devlet dini dayatması ile Alevi vicdanı ve inancı, farklı bir proje ile teslim alınmak için, Bekir Bozdağ tarafından bir çalışma sürdürülmektedir. Bunun bir yansıması olarak ta, Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan AKP ve Gülen Cemaati ile işbirliği çevresinde Alevilerin sağcılaştırılması, Aleviliğin Sünnileştirilmesi ve Cemevlerinin camileşmesi için “Cami-Cemevi Asimilasyon Projesi” ile süreci destekliyor.
Demokrasi paketinden Alevilerin hak ve taleplerine ilişkin çözümün çıkmayacağı biliniyordu. AKP ve Cem Vakfı üzerinden kimi görüşmelerde, hükümetin çakma Alevi temsilciliği üzerinden kendine meşru bir alan yaratmak istiyordu. Nitekim, Cemevlerine ibadethane statüsü tanımak, zorunlu din derslerini ve Diyaneti kaldırmak paketin içinde ya da kenarında çıkmadı. 11 yıllık AKP iktidarı, önceki iktidarlar gibi Alevi gerçeğini ve taleplerini inkâr etti ve Alevileri oyaladılar, istismar ettiler. Alevi toplumun örgütlü iradesi dışında rant ve çıkar ilişkileriyle ünlenmiş kimi Alevi şahsiyetle ile Alevilerin asimilasyonu çalışması kurgulanmakta.
Paketten çakma tabela çıktı
Sanki özel talepmiş gibi, üniversite tabelası değişikliği ile Aleviler aldatıldı. Nevşehir üniversitesinin adının değişmesi sağlandı fakat Sünni müfredata devam kararı çıktı. Adı şimdi Hacı Bektaşi Veli olan bir Üniversitede Alevilik Fakültesi kurmak ya da Hacı Bektaşi Felsefesine ve inancına uygun ders vermek yasaktır! YÖK bu üniversitede Alevilik-Bektaşilik yüksek okul eğitimine izin vermemekte olup, Alevilere, Sünni olduğu bilinen İlahiyat Fakülteleri adres olarak gösteriliyor.
Yani AKP’nin demokrasi anlayışı, tabela değişikliği derinliğindedir. İçeriği öldürülmüş tabela Aleviliği açılımıdır.
Alevilerden gizlenen “çalışmalar” yürütülüyor. Kamuoyuna sızan bilgiler ve hedeflenen çalışmalara bakıldığında, cemevlerinin camileştirilmesi, Aleviliğin Sünnileştirilmesi ve Alevilerin sağcılaştırılması isteniyor. Bu durum ise Alevilere teolojik kimlik dayatması olup, Alevilerin yaşadığı acı hakikatleri gizleme ajandasıdır.
AKP iktidarı hakikatleri görmezden geliyor ve örtmeye çalışıyor. Başbakan’ın; “Artık Türkiye’de kimlik dayatan, makbul vatandaşı tanımlayan, vatandaşını asimile eden, taleplerini reddeden bir devlet anlayışı yoktur” sözleri hakikate yabancı olan yalan propagandadan ibarettir.
AKP neyi hedefliyor?
AKP önce Diyanet üzerinden “cemevlerine kadrolu imam projesi” denedi olmadı. Cem Vakfı işbirliği ile “Gri Pasaportlu dedeler” icat ettiler, tutmadı! Aleviler cem’de devlet icazetli “gri dedeler” yerine, ikrar vermiş ve görgüden geçmiş dedelerine ve analarına posta oturmaları için rızalık verdiler.
Cemevlerini camileştirmek, Alevileri de Sünnileştirmek için bu kez cemevlerinde Kuran kursu açtılar, dedelere “hoca” demeye çalıştılar ve bu proje de tutmadı! Çünkü Aleviler, bir adı da “Telli Kuran” olan, bağlama kursunu tercih etti! Çünkü gülbanklar, nefesler ve duvazlar ancak “Telli Kuran” ile dile geldi.
AKP, bugünde seçim yatırımı ve Aleviliğin içten asimilasyonunu devlet desteği ile sağlamak için cemevlerini -ibadethane demeksizin- “inanç merkezi” ismiyle tanımak, bin dede ve iki bin hizmetliyi maaşa bağlamak; dedeleri devlet teolojisinden geçirerek sertifikalı hale getirmek planları yapıyor. Tüm bu önermeler AKP merkezli olup, Alevilerin demokrasi ve hukuk temelli talepleri arasında yoktur!
Demokrasi ve laiklik inanç ve vicdan özgürlüğünü sağlamak içindir. Fakat TC devleti, AKP iktidarı, DİB ve MEB, dini tekeli ve kontrolü altına almaktadır. Teslim aldığı vicdana kendi Sünni-Hanefiliği dini yaşam ve kimlik olarak dayatır. Çünkü kültürel kimlikleri tanıyan değil, tanımlayan bir Anayasamız var.
Alevilere kimlik ve yaşam tarzı dayatmak sistematik bir zulümdür. Aleviler; zorunlu din derslerine girerek, asimilasyon merkezi diyanete zorla vergi ödeyerek; katliamlara, inkâra, dışlanmaya maruz kalarak, Ramazan ayında mahalle baskısına uğrayarak, mezarlıklarda Alevi Erkân’ına değil, Sünni esaslara uygun defnedilerek, bürokraside ve hayatın her alanında Türk Sünni-İslam Sentezinin kimlik dayatmasının altında yaşıyorlar. AKP’nin, Diyanet terzisinden biçilmiş elbiseyi Alevilere giydirme inadı, açıkça bir kimlik dayatması ve insan hakkı ihlalidir.
Çözümsüz paket alevilere süpriz olmadı
Çözümsüz demokrasi paketi Aleviler açısından sürpriz olmamıştır. Çünkü Alevilerin bilinen taleplerini ve çözüm önerilerini dinlemeyen, anlaşılmaz kılan bizzat AKP’nin kendisidir. Çünkü AKP, söz konusu laiklik eksenin inanç özgürlüğü olunca, Alevilerin taleplerine sıra gelince, dünyevi ve evrensel ilkeler eksenindeki çözümlere kapalıdır.
Zira AKP ve siyasal İslamcılığın kendisi dünyevi ve evrensel değerlere ve ilkelere kapalı yaşıyor. Laiklik, demokrasi ve hukukun evrensel ilke ve değerlerinden beslenerek, Alevi taleplerini karşılaması mümkündür. Fakat hükümet bu yolu kapatmış görünüyor.
AKP hükümetinin kamuoyuna yansıyan “çözüm önerileri” Aleviliği devletleştirmek. Bu ise AKP iktidarının Alevi açılımı ile Alevileri-Aleviliği devletin inanç cezaevine hapsedecek türden bir çözümsüzlüğe yakın görünüyor. Alevi açılımı “çözümü” hem uhrevi olacak hem de güvenlik konsepti içinde ele alarak, Aleviliğin ve Alevilerin Türkiye’nin inanç cezaevine tıkılmasına odaklanmış durumda.
Devlet ve iktidar müdahalesiyle vicdan özgürleşmez
AKP hükümeti devlet kurumları eliyle Alevilerin inancına müdahale ediyor. Bir inancı kendini resmi din ve diğer inançları ise baskı altına alarak asimilasyona maruz bırakıyor. Ya da azınlık inanç topluluklarına baskı ve ayrımcılık uygulamak suretiyle hak ve özgürlüklerini kullanımı engelleniyor.
Oysa laik, çağdaş, ileri demokratik hukuk normlarına ve insan hakları ilkelerine göre inanç özgürlüğü herkes için (inanan ya da inanmayan) sağlanır. Devlet ya da iktidar dini finanse edemez, zorla Sünnileştiremez ve asimilasyon politikalarına maruz bırakamaz.
Laiklik ve demokrasi anlayışı devleti dinsizleştirir. Çünkü inancın insana ait bir hak olduğunu benimser. Bu nedenle inanç özgürlüğü konusundan demokratikleşme paketleri, insan hakları ve laiklik ekseninde ele alınarak, dinin devlet, devletin din işlerinden elini çekmesi ve tarafsız kalması gerekir.
AKP, alevi kurumları ve toplumu yerine kişileri muhatap alacak
AKP hükümeti bu süreçte ile İzzettin Doğan, Osman Eğri, Diyanet İşleri Başkanlığı ve AKP’nin çakma Alevi Dernekleri üzerinden bu süreci yönetmesi muhtemel görünüyor.
Başbakana yakın medya kuruluşlarında köşe yazarlarına bakılırsa, Başbakan rafta indirdiği “Alevi açılımını” “Alevi toplumun sözcüleri olarak, “kimlik Aleviliği”ni temsil eden seküler-sol eğilimli dernek ve vakıf yöneticilerinden ziyade “inanç Aleviliği”ni temsil eden dede ve babaları muhatap alınmasının önemi” üzerinde değerlendirmeler yapmaktadır.
Yandaş medya ve AKP’ye yakın çevreler ise, Alevilerin çoğulcu yapısını zenginlik yerine sorun olarak gördüklerinden, Sünni-Vahabiliğin devlet içinde homojen yapısı örnek gösteriliyor. Alevileri devlet eliyle, devlet içinde homojenleştirmenin yolunun Alevi temsiliyetinin çoğulcu yapısı problemli görülerek, Aleviler arasında devletin inşa ettiği Sünnilik anlayışına yakın örgütlenmeyi ve anlayışı savunan temsiliyet yaratılması, hükümetin düşünce mutfağında piştiğini bilmek için, süreci gözlemlemek yetiyor.
Dolaysıyla Gülen cemaati ile İzzetin Doğan’ın bu anlayış ekseninde aynı mekanda Cami ve Cemevi yapma projesi, kimi AKP çevresinin dillendirdiği gibi Aleviler arasında uygun temsiliyetle bunun kotarılması arzulanmaktadır. Yani Alevilerin geniş bir temsiliyetini dayalı muhataplık yerine, “Aralarında elbette bir benzerlik yok ama diyelim ki Kürt açılımında Abdullah Öcalan’ı muhatap kabul ettiğinizde mesele büyük oranda bitiyor” denilmek suretiyle İzzetin Doğan adres gösteriliyor.
Bu açıklamalardan sonra, AKP seküler ve sol eğilimli Alevilerin laiklik ve demokrasi eksenindeki çözümüne karşılık olarak, Aleviliği Sünnilik içinde eritmeye hazır, her dönemin adamı olan, sağcı bir gelenekte duran ve her hükümet ve darbe döneminde “akil adamlığı” tescillenmiş İzzetin Doğan işaret edilmektedir. Çünkü gerçek anlamada laiklik, evrensel standartlarda inanç özgürlüğü talebiyle, devletin her türlü dinsel faaliyet ve örgütlenmeden elini çekmesi yerine, mevcut din ve devlet ilişkisine dayalı sisteme, Aleviliği eklemek isteyen tek taraftar isim İzzettin Doğan’dır. Alevi taleplerinin bir tüccar mantığı ile, din bütçesinde Alevilerin payına indirgeyen derinlikle, devlet eliye sürdürülen “kamu din bütçesi” gibi laiklik ve inanç özgürlüğü ihlali bir yolu benimsemektedir. Oysa 21. yüzyıl Türkiye›sinde herkes için, din, vicdan ve inanç özgürlüğünü sağlamak için, hukukun, insan haklarının ve laikliğin olmazsa olmaz dediklerini ısrarla ve inatla savunma zamanıdır. Aksi takdirde bedeli ödenmiş vicdanlar özgürleşemeyeceği gibi, devlet eliyle üretilerek vicdana konulan din ve inançta insanı özgür kılmaz.
Tercihimizi devlet hakkı değil, insan ve onun vicdanı üzerinden yaparsak, AKP’nin Alevileri tıpkı Sünnileri, devlet mezhebiyle teslim aldığı gibi, Alevilerin vicdanını devlete ve onun ulemasına teslim etmiş oluruz ki, bu düzenbazlığın içinde yaratılmış bir dinbazlık olur.
Alevi talepleri ancak hukuk ve demokrasi ekseninde çözülebilir. Devleti yeniden insan haklarına dayalı çoğulculuk ekseninden yapılandırmak gerekir. Yani devletin Türk-Sünni-İslam Sentezine uygun yapılanmış kurumları ve politikası ile Alevilerin ve diğer toplumsal kesimlerin talepleri karşılamak mümkün değildir.
Alevilerin talepleri özetle şöyledir:
• Eşit haklar
• Adına ve inancına hukuksal olarak garanti altına almak
• Alevi inancındaki dini bayramların ve günlerin tatil sayılması
• Alevilerin kendi dini eğitim kurumlarını açma ve eğitim verme hakkı
• İbadet yerleri olan cemevlerinin resmi statüye kavuşturulması hakkı
• Devletin dinler ve inançlar karşında tarafsız davranma ve eşit muamele hakkı
• Gerçek laikliği engel olan DİB gibi devlet dini inşa eden kurumların kaldırılması
• Zorunlu mezhepçi din eğitimine son verilmesi
• Madımak otelinin müze olması
• Alevilere ait Dergâh ve Tekkelerin Alevilere iade edilmesi
Ankara’nın Alevi algısı:
• Sünni-Türk İslam Sentezine uygun yurttaşlık
• Alevilik diye bir inanç ya da din yoktur. Sosyo-kültürel yapıdır.
• Müslümanların dini günleri bellidir. Alevi inancı, dini ve bayramı yoktur.
• Mezhepçi zorunlu din dersi ve zorunlu seçmeli Sünnilik dersleri herkesi kucaklıyor!
• Cemevi ibadet yeri değildir. Müslümanların tek mabet yeri camidir. Aleviler camiye gelsin.
• Devlet ve Diyanet herkese eşit yaklaşıyor.
• Diyanet TV ve Radyosu yayıncılık yaparken dinin iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnete dayalı sağlam bilgiyi esas alır. Diyanet TV’nin yayınları toplumun tüm kesimlerini kucaklar.
*Alevi Bektaşi Federasyonu GYK Üyesi,
turaneser@gmail.com