Sosyal demokrasinin temel değerlerinin; ulusal ve küresel alanlarda olduğu gibi yerelde, yerel yönetimlerde de izlenecek politikalara yön verici olması doğaldır.
Sosyal demokrasinin öngördüğü; özgürlük, eşitlik, adalet, dayanışma, barış, çevrenin korunması, kadın ve erkek eşitliği, kültürel gelişme, farklılıklar içerisinde eşit haklarla bir arada yaşama; herkes için kaliteli eğitim ve sağlık hizmetleri, istihdam; dezavantajlı gruplar için insanca bir yaşam; emeğe saygılı, şeffaf ve hesap veren bir yönetim anlayışı; örgütlü toplum ile dayanışma içerisinde olma, yurttaşların siyasete katılımının halk oylaması yoluyla sağlanması ve geliştirilmesi gibi konular sosyal demokrat partilerin yerelde de izlemesi, yaşama geçirmek için uğraş vermesi gereken ilkelerdir.
Bu ilkelerin yaşama geçmesi için, sosyal demokrat belediye başkanlarının özel çaba sarf etmeleri ve diğer partilerden farklılıklarını gözle görülür ve elle tutulur bir biçimde ortaya koymaları gereklidir. CHP’nin tarihinde, çeşitli adlarla ama daha çok “Demokratik Toplumcu” belediyecilik adıyla başarılı belediyecilik uygulamaları bulunmaktadır. Günümüze de rehber olma özelliklerine sahip olan bu tecrübeler önemsenmeli, ancak, değişen koşullara göre ve yukarıda belirtilen temel ilkelerle uyumlu yeni uygulama programları da geliştirilmelidir.
Küreselleşme ve yerel yönetimler
Kimi sağ neo-liberal çevreler, kürselleşen dünyada artık, ulus devletler gibi, yerel yönetimlerin de çok işlevinin kalmadığını, her şeyin küresel düzlemde ele alınmasından kaçınılamayacağını ve benzeri argümanları ileri sürerek, ulus devlet çağının geçtiğini, bu bağlamda yerel yönetimlerin de kent yönetimlerinin de yapacağı çok şey olmadığını ileri sürmektedirler.
Sosyal demokrat partiler bu görüşte değildir. Sosyal demokrasi anlayışında piyasa ve küreselleşme kendi haline bırakılamaz. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı toplumlar içerisinde ve uluslararasında eşitsizlikleri ve gerilimleri arttırır. Nitekim dünya çapında yaşanan 2008 krizi de bunu bir kez daha göstermiştir.
Sosyal demokrasinin görevi, demokratik ulus devleti yeniden güçlendirmek ve neo-liberal, küreselci ekonomi anlayışının siyaseti belirlemesine karşı mücadele etmek olmalıdır. Bu mücadeleyi, küresel çapta, tüm sosyal demokrat partiler güç birliği ile yürütmelidir. Yaşadığımız 21. yüzyılda bu mücadele hayati öneme sahiptir. O nedenle sosyal demokratik siyasetin, kuralsız liberal küreselleşmeyi eşitlik ve demokrasi ilkeleri çerçevesinde düzenlemesi için uluslararası ölçekte harekete geçmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, yerel yönetimlerin de yeniden ele alınması, yerel demokrasinin idari ve mali yönlerden daha özerk hale getirilmesi; kentlerde ve belediyelerde yaşayan insanların kararlara katılımının sağlanması gerekmektedir. Yerel yönetimler, ulusal yönetimin önemli bir tamamlayıcısıdır. O nedenle, belediyelere yurttaşların doğrudan katılımı, ulusal alanda da demokrasiye önemli katkı sağlayacaktır. Kısacası yerel yönetimleri “demokrasinin beşiği” kılmak önemlidir.
Yerel yönetimler için temel değerler programı
31 Mart Yerel Seçimleri’ne giderken, CHP’nin -70’li yıllardan itibaren yerel yönetimlerde uyguladığı demokratik ve toplumcu politikaların ışığında- günün koşullarına uygun bir “Yerel Yönetimler için Temel Değerler Programı” hazırlaması uygun olacaktır. Böylesi bir program, tüm CHP’li belediyeler için bağlayıcı bir program olacağından, CHP’nin yerel yönetimlerindeki olumlu farklılığın daha net olarak anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Bu programa bağlı olarak belediyeler kreş, öğrenci yurdu, sağlık evi, kadın sığınma ve gençlik evleri, kültür merkezi, işsizler için mesleki kurslar, yaşlılar evi, dar gelirliler için konut inşası, ucuz ulaşım imkanı ve benzeri uygulamaları hayata geçirmede daha titiz olacaklardır. Olanakları sınırlı belediyeler, daha iyi durumda olan belediyelerle işbirliği içerisinde aynı hedeflere yönelebileceklerdir. CHP Genel Merkezi’nde güçlü bir yerel yönetim izleme / değerlendirme birimi eliyle belediyelerin bu hedefler için yapması gereken çalışmaların özendirilmesi ve denetlenmesi gerekir.
Temel Yerel Yönetim Programı ve izleme / denetleme mekanizmasının tamamlayıcısı olarak eğitim konusu da önemlidir. Tüm belediye görevlileri, seçilmişleri de kapsayacak şekilde, sürekli eğitime tabii olmalıdır. Eğitim; hizmetlerin görülmesi, halkla ilişkiler ve mali konularda belediyeleri güçlü kılmak ve söylem birliği sağlamak için önemlidir. Parti Okulu ve başta SODEM olmak üzere, SODEV, TÜSES gibi sosyal demokrat vakıflarla işbirliği ile gerçekleştirilebilir.
Son yıllarda belediye yasalarında yapılan düzenlemeler, belediyeler, artık, kentlerde yaşayan insanların güncel hayatlarının şekillenmesinde daha çok söz sahibi olmasına imkan sağlıyor. Belediyeler yerel özyönetimi güçlendirebilirler. Yurttaş katılımını arttırabilirler. Tabii, belediyelerin yeni görevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli mali kaynaklara kavuşturulması gerekir. Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kalkmasını talep eden CHP’nin, mali kaynakların arttırılması konusunda da kapsamlı bir çalışma yapması ve önerileri kent sakinleriyle, kentlerde hizmet bekleyen topluluklarla paylaşması ve bu yolla kamuoyu baskısı yaratması gerekir.
Kentlerde, belediye sınırları içerisinde, farklı kökenden, farklı kültürden ve farklı dünya görüşlerinden insanlar bir arada yaşamaktadır. Sosyal demokrasi bunu bir zenginlik olarak görmekte ve eşit uygulamaları, kentlerde ve mahallelerde hemşeriler arasındaki toplumsal birlikteliği ve dayanışmayı sağlamlaştırmaya özel önem vermektedir. Kentlilerin bir araya geldiği meydanlar, parklar, kültür merkezleri, kütüphaneler ve benzeri mekanların mahalle düzeyine kadar yaygınlaştırılması, kentlilerin birlikteliği ve dayanışması için önemlidir. Yeni dönemde de bu mekanların yaygınlaştırılması yine sosyal demokrat belediyelere düşmektedir.
Yasal mevzuat, siyaset anlayışı, seçim ve siyasi partiler yasası, siyasi kültür ve benzerleri, Türkiye’de tam anlamıyla özerk ve demokratik bir yerel yönetimin yaşama geçmesini çok teşvik etmese de bu yönde kararlılıkla atılacak adımlar ile hedefe ulaşmaya önemli katkılar sağlayacaktır.
Geçmişteki Fatsa deneyimi, Ankara, Kocaeli, İstanbul, İzmir, Dikili ve günümüzde Bursa-Nilüfer ve İzmir-Seferihisar gibi sosyal / toplumcu belediyecilik uygulamaları günümüzde atılması gereken adımlara yol göstermektedir. Bu bağlamda Ovacık Belediyesi’nin uygulamalarının da incelenmesinde yarar vardır.
Dikili sosyal belediyecilik programı
Ayrıca, geçmişteki sosyal ve demokratik belediyecilik uygulamaları dışında özel bir yeri olan Dikili’de yapılanları hatırlatmak istiyorum. Çünkü Osman Özgüven dostumuzun belediye başkanlığı dönemi bizlere, tüm olumsuz koşullara rağmen kararlı davranılması halinde, toplumcu belediyeciliğin nasıl gerçekleşebileceğini gösteriyor. Dikili Modelini Doçent Doktor Yeşim Ediz Şahin özlü biçimde, güzel özetlemiş. Bu özeti, aşağıda, bilmeyenlerin bilmesi için hatırlamayanların hatırlaması ve yararlanması için bilginize sunuyorum;
“Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, “sosyal belediyecilik” olarak adlandırdığı programında, özelleştirme yerine temel kamu hizmetlerinin belediye tarafından sunulmasını tercih etmiştir. Özgüven, yeni kamu işletmeciliği anlayışının yurttaşları müşteriye dönüştürmesine karşı direnerek “yerel yönetimlerin/ belediyelerin” birer ticarethane olmadığını önemle vurgulamaktadır. Bu bağlamda, sosyal yardımlaşma fonundan yardım dağıtmak yerine, yurttaşlara bir hak olarak temel kamu hizmetlerini sunmaktadır. Belediye otobüslerinin ücretsiz olması, otobüse binen öğrencilerin evlerinin önüne kadar bırakılması, Belediye’nin sağlık merkezinde muayene ücretinin 1YTL, röntgen ücretinin 6YTL olması, parası olmayandan bu ücretlerin de alınmaması, Belediye’ye ait ekmek fırınında 25 kuruşa ekmek satılması ve 10 tona kadar su kullanan tüketiciden ücret alınmaması bu hizmetlerin en dikkat çekici olanlarıdır. Osman Özgüven, DEÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde verdiği konferansta, İller Bankası’ndan Dikili Belediyesi için ayrılan ödeneğin bu hizmetlerin sunulması için yeterli olduğunu, 25 kuruşa ekmekten Belediye’nin zarar etmediğini tersine, Belediye için bir gelir kaynağı olduğunu söylemiştir. Özgüven’in bu açıklaması kamu hizmeti sunabilmek için özelleştirme ve küresel piyasalara borçlanmanın zorunlu olmadığını, yani toplumcu belediyeciliğin günümüz/küreselleşme koşullarında olanaklı olduğunu göstermektedir.
Dikili örneği ve başka illerdeki toplumcu belediyecilik örnekleri gerçekten yol gösteren, başarılı örneklerdir. Geçmişin birikimlerinden yararlanılarak sosyal ve demokratik belediyeciliği geliştirmek CHP yöneticilerine, belediye başkanlarına ve belediye meclislerine düşmektedir.