Sosyal Demokrat Belediyecilik: İlkeler, Uygulamalar ve Ekonomik Krizlerde Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Üzerinden Bir Değerlendirme


SİNAN DAĞ
E. Vergi Müfettişi
sinandag1985@hotmail.com

Giriş

Sosyal demokrasi, halkın refahını ve sosyal adaleti esas alan bir yönetim anlayışıdır. Sosyal demokrat belediyecilik ise bu anlayışın yerel yönetimlere yansımasıdır. Yerel yönetimler sadece altyapı projeleri ve imar faaliyetleriyle değil, sosyal politikalarla da doğrudan halkın yaşamına dokunan en önemli kamu kurumlarındadır. Küresel ve ulusal ekonomik krizler, toplumsal refahı ciddi şekilde etkilerken yerel yönetimlerin sosyal politika üretme ve uygulama sorumluluğunu artırmaktadır. Sosyal demokrat belediyecilik, eşitlikçi, katılımcı ve halk odaklı bir yönetim anlayışıyla, ekonomik kriz dönemlerinde vatandaşlara doğrudan destek sunmayı amaçlayan bir modeldir.

Burada ayrıca Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine de değinmek gerekir. İnsan yaşamı, en temel fizyolojik ihtiyaçlardan başlayarak daha karmaşık sosyal ve psikolojik gereksinimlere doğru ilerleyen bir yapıdadır. Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un geliştirdiği İhtiyaçlar Hiyerarşisi teorisi, bireylerin hayatta kalma, güvenlik, aidiyet, değer ve kendini gerçekleştirme basamaklarını takip ederek geliştirdiği savunur. Ancak ekonomik krizler, bireylerin bu hiyerarşide ilerlemesini zorlaştırır ve hatta onları daha alt basamaklara geri düşürür.

Maslow’un hiyerarşisine göre en temel fizyolojik ihtiyaçlar olan beslenme, barınma, ve sağlık hizmetlerine erişim, ekonomik sıkıntılar nedeniyle tehdit altına girer. Türkiye’de son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon, artan hayat pahalılığı ve ekonomik istikrarsızlık, özellikle dar gelirli vatandaşları bu temel ihtiyaçlar noktasında ciddi şekilde zorlamaktadır. İşte tam noktada, sosyal demokrat belediyeciliğin rolü kritik hale gelir. Ekonomik durumlarda yaşanan sıkıntılarda yerel yönetimler, yalnızca temel hizmet sağlayıcıları olmakta çıkıp toplumsal dayanışmayı güçlendiren, halkın yaşam kalitesini artıran ve ekonomik eşitsizlikleri dengeleyen bir aktör haline gelmelidir.

Türkiye’de son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon, artan işsizlik ve hayat pahalılığı karşısında sosyal demokrat belediyeler, halkın yaşam koşullarını iyileştirmek adına çeşitli sosyal ve ekonomik politikalar geliştirmek zorundadır. Bu makalede sosyal demokrat belediyeciliğin temel ilkeleri ele alınacak, ancak ağırlıklı olarak ekonomik kriz dönemlerinde yerel yönetimlerin oynayabileceği kritik roller üzerinde durulacaktır.

 

Sosyal demokrat belediyeciliğin temel ilkeleri

Sosyal demokrat belediyeciliğin temel ilkeleri, ekonomik krizler karşısında geliştirilecek politikaların çerçevesini belirlemektedir.

– Halkçı ve Katılımcı Yönetim: Belediye kararları, halkın doğrudan katılımıyla alınmalıdır. Mahalle meclisleri ve halk toplantıları, bu süreci güçlendiren mekanizmalardır.

– Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Kamu kaynaklarının kullanımında açık ve denetlenebilir bir yönetim anlayışı benimsenmelidir.

– Sosyal Adalet ve Eşit Hizmet: Dezavantajlı gruplara yönelik hizmetler önceliklendirilmeli, kamu hizmetlerine erişimde adalet sağlanmalıdır.

– Çevre Dostu Politikalar: Kentlerin yaşanabilir olması için yeşil alanlar artırılmalı, çevreci ulaşım sistemleri teşvik edilmelidir.

– Sürdürülebilir Kent Yönetimi: Belediyeler, çevre dostu politikaları önceliklendirerek sürdürülebilir bir şehirleşme modelini hayata geçirmelidir. Yeşil alanların korunması, yenilebilir enerji kullanımı ve sürdürülebilir ulaşım sistemleri bu anlayışın temel bileşenleridir.

 

Ekonomik kriz dönemlerinde sosyal demokrat belediyeciliğin rolü

Ekonomik kriz dönemlerinde yerel yönetimlerin sorumlulukları normal dönemlere göre daha da çok artmaktadır. Sosyal demokrat belediyeler, bu süreçte halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik sürdürülebilir çözümler geliştirmeli ve buna ilişkin olarak geliştirmiş olduğu çözümleri vatandaşın hizmetine eşit ve adaletli bir şekilde sunmalıdır. Bu çözümler;

1- Temel İhtiyaçlara Yönelik Sosyal Destek Mekanizmaları Geliştirilmelidir; Ülkemizdeki son dönemlerde yüksek enflasyonun vatandaş tarafından en çok hissedildiği kısmı gıda enflasyonundan kaynaklan durumdur. Bunun etkisi ile artan gıda fiyatları ve alım gücünde yaşanan düşüş dar gelirli vatandaşların temel gıda ihtiyaçlarına erişimi zorlaştırmaktadır. Belediyeler tarafından dar gelirli vatandaşa doğrudan gıda destek fonu veya farklı bir mekanizmalar kurarak halkın yanında olmak sosyal demokrat belediyeciliğin önceliklerindendir.

– Halk Marketleri ve Gıda Bankaları: Belediyeler, temel tüketim ürünlerini uygun fiyatlarla sunan kooperatif temelli halk marketleri kurmalıdır. Bu halk marketlerini dar gelirlilerin yaşadığı yerlerin analizi yapılarak ulaşım konusunda en uygun yerlerde kurulmalıdır. Gıda bankaları aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ücretsiz gıda desteği sağlanmalıdır.

– Sosyal Yardım Kartları: Dar gelirli aileleri kurulacak ve kurulan kurul tarafından belirlenecek kurallar çerçevesinde gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşımı sağlanacak ve belirli marketlerde geçerli alışveriş kartları verilmeli, bu kartlarla temel gıda, hijyen ve kırtasiye ürünlerine erişim sağlanmalıdır. Bu kartlardaki limitlerde her ay güncel enflasyon oranına göre güncellenmesine önem verilmelidir. Böylece her ay düşen alım gücünün önüne geçilmesi sağlanmış olunacaktır.

– Ücretsiz Yemek Dağıtımı: Belediyelere ait sosyal tesislerde veya aşevlerinde, belediye tarafından belirlenen gerçek ihtiyaç sahiplerine özel bir kart verilerek belediyenin sosyal tesislerinde veya aşevlerinde ücretsiz olarak yemek hizmeti sunulmalıdır.

2- Barınma ve Kira Desteği Sağlamak

– Sosyal Konut Projeleri: Belediyeler, dar gelirli vatandaşlar için düşük maliyetli konut projeleri geliştirmelidir. Böylece dar gelirli vatandaşların sosyal demokrat belediyeciliğin kapsamlı olarak barınma sıkıntısının önüne geçmiş olacaktır.

– Kira Yardımları: Enflasyonist bir sorunun gıda fiyatlarındaki artışlarının yanında en çok etkilediği alan barınma problemine sebep olan kira fiyatlarındaki artışlar olmuştur. Sosyal demokrat belediyeler tarafından dar gelirli vatandaşlarımıza kira desteğinde bulunarak barınma sorunun bir adım olsa önüne geçilmiş olacaktır.

3- Yerel Ekonomiyi ve İstihdamı Desteklemek

– Meslek Edindirme Kursları: İşsizler için ücretsiz eğitim programları açılmalı, özel sektörle iş birliği yapılarak istihdam sağlanmalıdır.

– Kooperatifler ve Girişimcilik Destekleri: Yerel üreticilerin aracısız satış yapabileceği kooperatifler kurulmalı, kadın girişimciler için mikro kredi imkanları tanınmalıdır.

4- Psikolojik ve Sosyal Destek Hizmetlerini Güçlendirmek

– Belediye Destekli Psikolojik Danışma Merkezi: Ekonomik krizlerin vatandaşlar üzerinde yaratmış olduğu stresi ve kaygıyı azaltmak için ücretsiz psikososyal destek hizmetleri sunulmalıdır.

– Sosyal Dayanışma Ağları Kurmak: Gönüllü topluluklar ve STK’larla iş birliği yapılarak sosyal destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi perspektifinden sosyal demokrat belediyecilik

Sosyal demokrat belediyeciliği incelerken bu konu üzerine psikolog Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi üzerinden de baktığımızda, inşaların yaşamlarını sürdürebilmeleri için belirli aşamalardan geçmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ekonomik kriz dönemlerinde yani enflasyonist baskının en yüksek olduğu dönemlerde bireylerin en temel ihtiyaçlarına erişim zorlaşırken, sosyal demokrat belediyeciliğin bu hiyerarşi doğrultusunda politika üretmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklamış olduğumuz politikalarda Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde ki uygulanması gereken başlıca ve önemli politikalardır.

Maslow’un hiyerarşisi doğrultusunda belediyelerin bu yukarıda belirtilen alanlarda politika üretmesi, enflasyonist dönemlerde toplumsal dayanışmayı güçlendirirken, sosyal adaletin yerelde daha güçlü uygulanmasını sağlayacak bu durumda sosyal demokrat belediyeciliği her zaman bir adım önde olmasını öne çıkaracaktır.

 

Sonuç

Sosyal demokrat belediyecilik, ekonomik krizlerin yarattığı eşitsizlikleri gidermeye yönelik aktif sosyal politikalar uygulamalarını gerektirir. Gelir dağılımındaki adaletsizliği azaltıcı önlemler almak, temel hizmetleri ücretsiz veya düşük maliyetli sunmak ve sosyal dayanışmayı güçlendiren projeler geliştirmek, bu anlayışın temel taşlarını oluşturur.

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi çerçevesinde ele alındığında, sosyal demokrat belediyelerin ilk olarak temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik politikalar geliştirmesi gerekmektedir.

Türkiye’de ve dünyada gelir dağılımındaki eşitsizlik, ekonomik kriz dönemlerinde daha belirgin hale gelmektedir. Zengin kesimler ekonomik dalgalanmalardan daha az etkilenirken, düşük gelirli gruplar işsizlik, yoksulluk ve temel ihtiyaçlara erişim konularında ciddi sorunlar yaşar. Bu noktada, sosyal demokrat belediyecilik, gelir dağılımı adaletsizliğini azaltmaya yönelik yerel politikalar üretmekle yükümlüdür. Bu politika yükümlülükleri yerine getirildiğinde, kriz dönemlerinde toplumsal dayanışma artacak ve ekonomik sıkıntılar daha adil bir şekilde yönetilebilecektir.