Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla yani “3Y” ile mücadele etmek için iktidara geldiğini ifade etmişti. Kuruluş deklarasyonunu “3Y” ile mücadele temeline dayandıran partinin bugün geldiğimiz noktada ise 3 alanda da hiç de iyi bir sınav veremediği ortada. Biz de seçmenin Türkiye’deki yolsuzluk algısını ve derinleşen yoksulluğunu merak ettik.
Araştırma sonuçlarına göre 2002 yılından bu yana Türkiye’de AKP döneminde yolsuzluğun arttığını düşünen seçmen yüzde 52,4’lere varıyor. Üstelik partiler bazında kıyasladığımızda muhalif seçmenin yolsuzluğun arttığına dair algısı çok daha yüksek oranlarda.
“Sizce Türkiye’de ne derece yolsuzluk vardır?” sorusuna katılımcıların yüzde 77’si çok yolsuzluk vardır ve yolsuzluk vardır derken sadece yüzde 7,9’u Türkiye’de yolsuzluğun olmadığını söylemişlerdir. Sonucun partilere göre kırılımlarına baktığımızda ise yine muhalif seçmende yolsuzluk olduğu algısının çok daha yüksek boyutlara ulaştığını görmekteyiz. Aslında yolsuzluk algısının yüksek seviyelerde olması siyasal iktidarın yolsuzlukla mücadeleye bakışını önemli ölçüde ortaya koyuyor.
Daha da vahim olan bir diğer sonuç ise yolsuzluk yapanın gerekli cezayı alacağına inananların oranının yüzde 23,5 iken yaptığı yolsuzluğun yanına kalacağına inananların oranının yüzde 76,5 oranında olması. Bu inanç kaybı ne yazık ki yolsuzluğun toplum gözünde sıradanlaştırmasına hatta yolsuzluklara alışmış bir ülke haline gelmesine neden olduğu için oldukça tehlikeli.
Yolsuzluk toplumlar için yıkıcı etkiye sahip bir hastalık. Üstelik sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal ve politik yönden de topluma çok ağır maliyetleri söz konusu. Özellikle ekonominin, hukuka güvenin zayıf olduğu ülkelerde bu durum çok bulaşıcı hale gelebilir. Yolsuz ilerleyiş tüm sistemin bozulmasına yol açarken vatandaş ve devlet arasındaki sözleşmenin bozulmasına neden olur, sosyal dayanışmayı tehlikeye düşürür. Böylece gidişat kısır bir döngü içine girerek kronikleşir.
Uluslararası değerlendirme sonuçlarına göre de durum farklı değil. Türkiye yolsuzlukla mücadele edemiyor hatta “etmek istemiyor”. 1995 yılından bu yana Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency Internatıonal) tarafından her yıl Yolsuzluk Algısı Endeksi yayımlanmakta. Raporda, konunun uzmanlarının görüşleri ve kamuoyu araştırmaları sonucunda ülkelerdeki yolsuzluk algısı tespit edilerek ülkelere 100 (temiz) ile 0 (yüksek derecede yolsuz) arasında bir puan verilmektedir. 2021 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye son 10 yılda en çok puan kaybeden ülkeler arasında yer almıştır ve 2020 yılına göre 10 sıra gerileyerek 38 puan ile 180 ülke arasında 96’ıncı olmuştur. Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) ise ülkelerin yolsuzlukla mücadelesini izlemekte, yapılması gerekenlerle ilgili uyarılar yapmakta ülkelerin durumunu değerlendirme raporu ile ortaya koymaktadır. GRECO 2021 yılı raporuna göre Türkiye, 46 ülke içinde tavsiyeleri yerine getirme konusunda başarısız olan 13 ülke içinde yer aldı. Rapora göre Türkiye 2021’de, GRECO tarafından yapılan milletvekili, hakim ve savcılarla ilgili verilen 31 tavsiyenin ortalama yüzde 51,6’sını yerine getirmedi, yüzde 38,7’sini kısmen yerine getirdi.
Halkın Ekonominin Düzeleceğine Dair Ümidi Yok
Uzun süredir devam eden gittikçe yoksul olma halinin halkın üzerinde ümitsizlik etkisi yaptığını “Türkiye’de ekonomik durumun ne yönde değişeceğini düşünüyorsunuz” sorumuza yüzde 67,9 oranında gelen daha kötü olacak cevabı ile görebilmekteyiz.
Katılımcılara geçen aya göre alım gücünün değişimini sorduğumuzda ise yüzde 75 oranında alım gücünün azaldığı yanıtını almaktayız. Orta gelir sınıfının gittikçe belirsizleşip alt gelir grubuna dahil olduğu bu dönemde zengin ile yoksul arasındaki makasın da genişlediği görüyoruz. Hayat pahalılığına karşı bir var olma mücadelesinde artık orta gelir sınıfı da karşımıza çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2022 Ocak ayında ekonominin düzeleceğine dair vaatlerinin yer aldığı konuşmasında “Yavaş yavaş, kademeli bir şekilde, aceleci olmadan kur da düşecek, faiz de aynı şekilde düşecek ve 2022 bizim en parlak yılımız olacak. 2023’e de zaten böyle gireceğiz. Bu enflasyonun da düşüşünü getirir, enflasyon düşecek.” sözlerine yer vermişti. 2022 yılının sonlarına yaklaşırken ne düşen kuru ne de parlayan bir yılı görebilmekteyiz. 2023 yılında ekonomik buhranın devam edip etmeyeceğini ya da 2023 seçimlerinde seçmen üzerinde etkisi olup olmadığını hep birlikte yaşayarak göreceğiz.