Sigmar Gabriel Röportajı

SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel ve sosyal bilimci Barbara König’in Şubat 2013 tarihli söyleşisi (Çeviren Erkan Budak)

Günümüzde SPD’nin tarihi hangi rolü oynamakta? Sosyal bilimci Barbara König’in SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel ile yaptığı söyleşinin kolaylaştırıcılığını Uwe Knüpfer Yapıyor.

Tarih dersini sever miydiniz?

Barbara König: Bu benim en sevdiğim derslerden biriydi.

Sigmar Gabriel: Tarih dersini daha ortaokula giderken çok severdim. Liseye geldiğimde sosyal demokrasinin tarihini öğretmenimden daha iyi biliyordum. Ben o dönemlerde Falke grubunda bulunuyordum ve yoğun şekilde işçi hareketleri tarihi ile meşguldük.

SPD’ye girmenizde tarih bilginizin bir rolü oldu mu?

BK: Dolaysız olarak değil. Partiye aşırı sağa karşı bir şeyler yapabilmek için girdim. O sıralar ırkçı Cumhuriyetçiler (Republikaner) partisi Siegburg Kent Meclisi’ne girmişti.

SG: Benim açımdansa buna vesile olan iki olay oldu. Arkadaşlarım ve ben kamusal bir gençlik alanı istiyorduk ve bizimle bu konuyu konuşanlar sadece sosyal demokratlar oldu. İkinci olay, bu merkezde İspanya’nın Franco yönetimi zamanında düzenlenen genç İspanyol sosyalistlerinin dayanışma etkinliğiydi. Yeraltı direnişi sırasında bir baskı makinası alabilmek için para topluyorlardı. Falke ve Jusos’ların bu etkinliğe katılıp destek vermeleri beni geçmişte çok etkilemiş ve Falke Grubu’na katılmamı sağlamıştı. SPD’ye daha sonra dahil oldum.

SPD tarihindeki hangi olay sizin için kişisel olarak en önemlisiydi?

SG: Otto Wels’in, 1933 yılında Kroll operasındaki konuşması: “Özgürlük ve hayatımızı elimizden alabilirsiniz, ama onurumuzu asla”. Kroll, bunu söylediğinde, meclisteki sosyal demokratlar dışındaki tüm partiler Hitler’i yetkilendirme kanunu teklifine onay vermekteydi ve milletvekilleri meclisi terk ettiği andan itibaren kendilerinin tutuklanma hatta ölüm tehdidi altında olduğunu biliyordu. Bence bu an, sosyal demokrasi tarihinin en gurur verici andır. Almanya’nın ilk demokratik sürecini sosyal demokratlar canlarıyla savunurken muhafazakarlar ve liberaller ona ihanet etmişlerdir.

BK: Daha geçen hafta bir yoldaş bana yerel örgütte şunu söyledi: SPD, şu tarihte bu tarihte hangi hangi hataları yapmış olursa olsun, Otto Wels’in yapmış olduğu o tek konuşma bile temel bir duruşu işaret etmek için yeterlidir. Fakat benim için Reichstag’ın ilk kadın vekili Marie Juchacz’ımızın ilk meclis konuşmasının da çok özel bir yeri vardır.

Sosyal demokrasi önceleri bir eğitim hareketi idi. Bu bugün hala öyle mi?

SG: Iyi bir eğitim insanların, amacına ulaşmış başarılı bir hayat sürmesi için gerekli en önemli unsurlardan birisidir ve SPD bunun için çok şey yapmıştır. Ben, bizzat SPD’nin 1970‘li yıllarda Aşağı Saksonya eyaletindeki eğitim reformu sayesinde lise bitirme sınavımı yapabildim. Bu, daha evvel Realşule tipi okullara giden öğrenciler için çok ama çok zordu.

BK: SPD benim için eğitim partisidir. Parti bünyesindeki eğitim daha kapsayıcı hale getirilmeli.

Olaf Scholz’a göre SPD „çalışkan insanların partisidir“.

SG: Burada haklı. Toplumun nasıl bir ekonomik ayrışma içinde olduğu ve orta sınıfın nasıl eridiği göz önünde bulundurulduğunda, 2013 SPD’sinin en önemli hedefi yoksullukla mücadele olmalıdır. Fakat sadece sosyal transfer ödemeleriyle değil, aynı zamanda çalışanın yine doğru düzgün kazanabilmesiyle. Ayrıca iyi maaş ödenmesi, ileri yaşlardaki yoksulluğa da en iyi çözümdür.

BK: Yoksulluk dişildir. Toplamda kadınların çalıştığı işler düşük ücretlendirilmektedir. Bir otomobil motoru tamircisi, otomobil değil insanla ilgilenen eğitimci bir kadından daha çok kazanmaktadır.

Bu durum niçin günümüze kadar böyle? SPD kadın hakları davasına ilk destek çıkan partidir.

SG: SPD, sanayi işçilerinin partisi olduğu için erkek egemendir. Fakat SPD bugün artık gerçekten bir erkekler kulübü değildir. Hannelore Kraft ve Malu Dreyer, SPD yönetimindeki iki eyaletin en tepedeki isimleridir. SPD parti yönetiminin en üst yönetim çekirdeğinde bugün ilk kez beşe dört kadın üstünlüğü vardır!

BK: Belki de kadınlar şimdiye dek kendilerinin siyaset alanlarından oyun ve oyalanma alanlarına itilmelerine müsaade ettiler. Fakat artık durum farklı.

SG: Bugün SPD’de eksik olan sadece kadınlar değil aynı zamanda birçok meslek ve yaş grubu. SPD, yoluna bir sosyal hareket olarak başladı. Fakat bugün devletin bir parçası olarak algılanıyor. Bu şekilde partinin üye profili de değişikliğe uğradı. 1970’li yıllardan beri hemşireleri, zanaat ustalarını partide günden güne daha az görüyoruz. O yüzden partide son iki yıldır anlatıp ilerletmeye çalıştığımız açılım sürecinin partinin geleceği için muazzam bir önemi var. SPD’de meslek hayatı yaşındaki üyelere büyük ihtiyacımız var. Analar, babalar, işçi ve personel temsilcileri, kalifiye elemanlar, mühendisler, hasta veya yaşlılara bakım elemanları, eğitimciler, hipermarket çalışanları. Bu insanlar, halkın gündelik hayatı konusunda en çok bilgi sahibi olan insanlar ve SPD için de hiçbir bilgi insanların gündelik yaşamına dair bilgiden daha önemli olamaz. AWO gibi organizasyonlara da ihtiyacımız var. Bu gibi kuruluşlar toplumun sinir uçlarına dokunan kuruluşlar.

Sosyal demokrasi 1933‘e dek adeta yerleşik düzenin karşı dünyasıydı. Bu karşı dünya 1945’ten sonra tekrar ayağa kalkamadı. Bugün yeniden yeni „sinir uçları“ yeşertmenin imkanı var mı sizce?

BK: Mutlaka. Ne yapmalı? Önce insanların birbirini tanımasına olanak tanımalı. Birçok SPD üyesi, AWO’da etkin olmasına rağmen insanlar birbirlerini çok tanımıyorlar. Ayrıca günümüzde kapsamlı yeni toplumsal hareketler ile küçük çaplı semt girişimlerinin varlığını da zikretmeliyiz.

SG: Üyelerimiz bir gün kent, eyalet ya da ülke parlamentosuna giriyorlar ve bizim için buralardaki rolleri pek tabi ki çok çok önemli. Fakat bizim mahalle ve semtlerde etkin insanlara da ihtiyacımız var. Obama seçimi, kapı kapı gezip insanların dertlerini ve sıkıntılarını soran bir ekiple kazandı.

BK: Çadır ve gençlik kampları çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Sadece şuna dikkat etmeliyiz: Kimlere hitap ediyoruz, bu etkinliklerin fiyatı ne ve kimler faydalanıyor? Geçtiğimiz günlerde bir kreş eğitimcisi bana harika geziler düzenlediğimizi fakat maalesef kendisi için çok pahalı olduğunu aktarmıştı.

SG: Ben, sosyal demokrasinin kim için politika yaptığının bilincinde olması lazım geldiğini savunuyorum. Biz tabii ki halk partisi olarak kalmalıyız. Ama şu konuda da net olmalıyız: Biz çalışanlar için varız; ve de serbest meslek sahipleri için ve zanaat ustaları için.

SPD tarihinin dokümantasyonu başarılı şekilde yapılmıştır. Bu bilgi, raflardan kafaların içine nasıl aktarılabilir?

SG: Lassalle’in 150 yıl önce Leipzig’te kolları sıvayıp işe koyulmasından çok da farklı bir şekilde değil. İnsanlarla ve yaşadıkları gündelik hayatla ilgilenmeliyiz. İnsanlar etkinliklerimize kendiliğinden akın etmiyorlar. Biz de onlara gitmek zorundayız. Bunu yapabildiğimiz yerlerde olağanüstü başarılıyız. Tam da bu yüzden neredeyse tüm büyük şehirlerin belediye başkanları yeniden SPD’den. Bunların hepsi “halk ilgilenicileri”. 2013 genel seçimleri de bu minvalde yürüyecek. Ya “halk ilgilenicileri” ya da “hiç bir şey yapmama koalisyonu”. Zira CDU /CSU (muhafazakarlar) ve FDP (liberaller) Almanya ve Avrupa’daki gerçekliğe yüz çevirmeyi, onu görmemeyi yeğliyorlar.

BK: Bizler ailemizde, komşuluk ilişkilerimizde, iş yerlerimizde açık açık SPD’li olduğumuzu söyleyebiliyor, neleri başardığımızı anlatabiliyoruz; mesela günlük iş sürelerinin kısaltılmasında olduğu gibi. Biz bunu, daha 1875 Gotha programımızda, “bizler toplumsal ihtiyaçlara karşılık veren normal bir iş günü istiyoruz” şeklinde dile getirdik. Bu hala günceldir.

SG: İnsanlara tekrar umut verecek cesarete sahip olmak zorundayız. Eğer insanlar mücadelenin yararsız olduğunu düşünüyorlarsa bu, sosyal demokrasinin hatta demokrasinin sonu anlamına gelir.
Barbara König:
Sosyal bilimci. Berlin’de kamu yararına çalışan “Aile gelecek forumu”nun (Zukuftforum Familie e.V.) yöneticisidir.
Sigmar Gabriel:
2009 yılından beri SPD genel başkanıdır.

Bir cevap yazın