ank7

SD Dergi 103/104 Sayısı Çıktı: “Yerelden Yükselen Demokrasi”

Değerli okurlar,

Söze sizden yine özür dileyerek başlıyoruz. Geçen sayı, yenilenen İstanbul seçimleri yüzünden gecikmişti. Bu kez de araya bayram ve yaz tatili girdi; sonuçta, Temmuz-Ağustos sayısının elinize yine gecikerek, ancak Eylül ayında geçmesini sağlayabiliyoruz. Eylül-Ekim sayısının saptanan süre sınırları içinde yayımlanacağını umuyoruz.

Bu sayımızda dosya konumuz; Yerelden Yükselen Demokrasi. Gerçi dergi yayınevine gönderildiği anda Diyarbakır, Mardin, Van belediyelerinde yine seçilmiş başkanların görevden alınıp iktidar valilerinin “kayyum” olarak atandığı haberi geldi. Aynı anda Atatürk fotoğrafları inip RTE fotoğrafları asıldı. Ancak yerelden yükselmekte olan demokrasi talebinin bu yolla daha da güçleneceği kuşkusuz. AKP rejimi, kaybettiği seçimleri istediği kadar kaybetmemiş gibi yapmayı sürdürsün. Yerelden daha gür bir “yeter” haykırışı yükselecek.

Dergimizin ana gövdesi esas temamızla ilgili. İlk dört yazı görece kuramsal yapıda. Bunların ilkinde Sema Erder, “popülizm-halkçılık” ikilemi ekseninde kapsayıcı bir belediyeciliğin kurallarını konu ediniyor. Ayşen Uysal, yerel demokrasiyi gerçekten oluşturan demokratikleşme koşullarını özetle açıklıyor. Ulaş Bayraktar, müşterekler siyaseti bağlamında sivil toplumun ve kentin rolüne değinirken; Ece Öztan, yerel düzlemde eşitliği somut olarak gerçekleştirme yolunda yapılabilecekleri ele alıyor.

Dosya temasına ilişkin biraz daha somut içerikli yazılardan ilkinde İhsan Kamalak, yerelde demokrasinin sorunlarını inceleyip mevcut duruma ilişkin önerilerini sunuyor. Zeynep Altıok Akatlı, 23 Haziran’a götüren süreçte muhalefetin temel sorunlarını ele alırken; Erol Kızılelma da, 23 Haziran sonrası ana muhalefete düşen görevleri gözden geçiriyor.  Ercan Karakaş, yerelden merkeze açılan yoldan gidilerek izlenecek demokratikleşme sürecini; Mehmet Şakir Örs ise, 31 Mart ve 23 Haziran sonrasında iktidarı geriletme yöntemlerini inceliyorlar.

Bu dokuz makaleden sonra -kendisi kabul etmekten kaçınsa da- İstanbul seçimlerinin kazanılmasında “bir numaralı kahraman” olan Canan Kaftancıoğlu’nun görüşlerini, iktidarın “yargı sopası” dahil pek çok şeyle uğraştığı bu dönemde, yine de kısa bir röportaj yoluyla aldık.

Bir sonraki iki makale dışımızdaki dünyaya birer bakış içeriyor. Bunlardan ilkinde Selin Sayek Böke, Avrupa’da demokrasiyi var eden etkenleri gözden geçirirken, Avrupa’nın kurumsal yapısı bünyesinde ülkesi adına üstlendiği görev bağlamında Avrupa demokrasisini ana unsurlarıyla dikkatlere sunuyor.  Aydın Cıngı, Avrupa Solu’nun –kimilerince sanıldığı gibi- tükenmediğini, son Avrupa Parlamentosu seçimleri ve bu yılın başından bu yana AB ülkelerinde yapılan genel seçim sonuçları ışığında saptıyor.

Bu bölümden sonra değişik ama önemli konulardaki serbest yazılar yer alıyor. Babür Atila’nın makalesinde, yazarın kişisel eğitim ve iş yaşam serüveni ekseninde Türkiye’den kesitler ve bu arada Merkez Bankası’nın durumu ele alınıyor. Haldun Akgöz, gelir ile yaşam beklentisi arasındaki ilginç ilişkiyi somut veriler ve örneklerle destekleyerek sergiliyor. Kamuoyunu şu sıralarda çok meşgul eden ve bunu sürdüreceği de belli olan “göç” konusunu –Suriyeliler özelinde- Ertan Aksoy inceliyor ve bu alanda göçmene değil göçe yol açana odaklanılmasını öneriyor. Her sayıda istatistikler temelinde bazı ülke gerçeklerini sergileyen Burak Kılıçarslan “Sodevmonitör” sayfasında, rejimin ideolojik tutumunun eğitimde yol açtığı İmam Hatip sorununu dikkatlere sunuyor.

Son bölüm yine Sosyal Demokrasi tartışmalarına ayrıldı. Bu kez tek yazıyla yetiniyor; onun da ancak bu sayıda yarısını yayımlıyoruz. Meryem Koray’ın bu değerli yazısının ikinci kısmını gelecek sayıda okuyabileceğiz.

Dergiyi pek çoğunuz elinize tatilden döndükten sonra Eylül’de alabileceksiniz. Bu kez sunuş epey uzun oldu; ben pek bir şey eklemeyeyim. Esasen durum da ortada! Hepimize, gelecek yaza kadar, verimli ve pek çok şeylerin iyi ve doğru yönde gelişip değişeceği bir çalışma yılı dilerim.