Smiling happy young adult friends arms around shoulder outdoors friendship and connection concept

Rasim ŞİŞMAN – Dayanışma Yoluyla Yeniden İnşa

Rasim ŞİŞMAN
SODEV Başkanı
rasimsisman@hotmail.com

Türkiye, AKP ve tek adam yönetimi altında geçen 21 yılın ardından 14 Mayıs’ta sandığa gidiyor. Biz de bu sayımızda ülkemizi AKP’nin ülkeyi getirdiği yoksulluk, yoksunluk, adaletsizlik, eşitsizlik sarmalından çıkaracağını düşündüğümüz seçimin ardından adil, müreffeh, demokratik ve barış içerisinde yaşayan bir ülkeyi yeniden inşa edebilmek için öncelikle yeniden inşa süreçlerini üzerinde düşündük.

Bu doğrultuda çağın gerekleri ve sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine paralel olarak Türkiye için yeniden inşasını öncelikle önerdiğim kavram dayanışma olacaktır. Bunu yaparken de özellikle dayanışmanın tüm kesişimselliği ile birlikte ekonomik alana ilişkin yönünü öne çıkarıyorum: Dayanışma Ekonomileri. Öncelikle dayanışmadan sosyal demokrasi perspektifinden ne anlamamız gerektiğini açıklayacak; sonrasında dayanışma ekonomileri ile kesişimselliğine değinerek neden dayanışmanın böylesi bir birlikte düşünme ile yeniden inşa edilmesi gerektiğine değineceğim.

Dayanışma kavramı ve sosyal demokrasi

Bildiğimiz gibi sosyal demokrasi, toplumsal adaleti sağlamak ve sosyal eşitliği desteklemek amacıyla dayanışmayı ilke edinir. Dayanışma en temelde insanların birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için bir araya gelmesi anlamına gelir. Dayanışma esnasında birey olma hali ve kolektif çıkar için yaratıcı ortaklaşma o tarihsel momente özgü bağlar üzerinden bütünleşir. İnsanlar arasında bir topluluk bilinci oluşur. Ortaklaşmaya teşvik eden motivasyon kaynakları da süreç içerisinde belirginleşir. Özgürlüğün ve eşitliğin sabit olarak alındığı düzlemlerde güven, toplumsal iyinin öncelenmesi, aidiyet hissi ve karşılıklılık ilkesi bahsi geçen dayanışma ediminin üzerine oturduğu temel unsurlar olacaktır. Ancak bu şekilde, sürdürülebilir bir dayanışmadan söz etmek mümkündür. Dolayısıyla, dayanışma aslında paylaşılan bir yaşam biçiminden ve müşterek değerler üzerinde yükselen bir toplumsal kimlik ihtiva eder. Şunu belirtmekte fayda var: dayanışma organiktir. Toplumsal ilişkilerle donanmıştır. Toplumsal kurumlar tarafından teşvik edilebilir, ama oluşturulamaz. Dayanışma ilkesi, insanların sosyal, ekonomik ve politik alanda bir arada çalışmalarına imkan vererek toplumun daha adil ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmesini sağlar.

Sosyal demokratlar, toplumun en dezavantajlı kesimlerinin adalet ve eşitlik içerisinde yaşayabilmeleri için çeşitli politikalar önerirler. Bu politikalar arasında işçi hakları, yoksullukla mücadele, sosyal adalet, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, işsizlik sigortası ve emeklilik gibi sosyal güvenlik önlemleri, gelir eşitsizliğiyle mücadele, işçi hakları ve sendikal özgürlüklerin güçlendirilmesi, çevre koruma gibi konular yer alır. Sosyal demokratların dayanışma anlayışı, bireylerin yalnızca kendi çıkarlarına odaklanmaması, aynı zamanda toplumun genel refahına katkıda bulunmaları gerektiği düşüncesine dayanır. Sosyal demokratlar, dayanışma anlayışı çerçevesinde insanların birbirleriyle karşılıklı bağımlılık içinde olduğunu ve herkesin birbirine ihtiyacı olduğunu vurgularlar. Bu anlayışa dayalı olarak, sosyal demokratlar toplumsal barış ve istikrarın sağlanması için tüm kesimlerin katılımını teşvik ederler ve herkesin eşit fırsatlara sahip olması için mücadele ederler. Bizler de, sosyal demokratlar olarak, bahsi geçen hedeflerimiz doğrultusunda akılcı çözümlere dayanan politika setlerini hazırlamak için toplumun ihtiyaçlarını tespit etmeye, uygulanacak politikaların temel eksenin eşitlik ve adaletin sağlanması olmasına, sosyal hizmetlerin güçlendirilmesine, ekolojik tahribatın önüne geçilmesine ve hangi politika uygulanırsa uygulansın toplumsal rızanın mutlaka katılımcılık eliyle üretilmesine hassasiyet göstermek zorundayız. Elbette ki bu adımlar, sosyal demokrasinin dayanışma anlayışını yeniden inşa etmek için atılacak adımlardan bazılarıdır. Ancak bu süreç, toplumun birlikte çalışması ve politikaların uygulanması için uzun vadeli bir taahhüt gerektirecektir.

Dayanışma ekonomileri

Bu aşamada öncelikle dayanışma ekonomilerine kısaca değinmekte fayda var. Dayanışma ekonomileri, toplumsal ve ekonomik ihtiyaçları karşılamak için gönüllü katılım ve dayanışma ilkelerine dayanan; toplumsal refahın artırılması, yoksulluğun azaltılması, gelir eşitsizliğinin azaltılması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması gibi amaçlarla ekonomik faaliyetlerin planlanması, yönetimi ve uygulanmasına odaklanan alternatif ekonomik modellerdir. Bu ekonomik modellerde, bireyler, toplumun refahı için işbirliği yaparak, sürdürülebilir bir gelecek yaratmaya çalışırlar ve kapitalizmin yarattığı adaletsizliklere, yoksulluğa, işsizliğe, çevresel tahribata ve diğer sorunlara alternatif bir çözüm sunarlar. Bu ekonomik modelde, kar maksimizasyonu değil, toplumsal fayda esastır. Dayanışma ekonomileri, kooperatifler, topluluk bahçeleri, topluluk atölyeleri, el sanatları kooperatifleri, kredi birlikleri ve yerel para birimleri gibi farklı yapılar ve mekanizmalarla uygulamadadırlar ve bu ekonomik modellerde, üretim ve tüketim arasındaki ilişki, toplumun ihtiyaçlarına göre planlanır ve yönetilir.

Dayanışma ekonomileri, demokratik bir yapıya sahiptir ve üyelerin katılımı ve karar verme sürecinde söz sahibi olmaları önemlidir. Bu yaklaşım, bireylerin, kendi toplulukları içinde aktif bir rol oynamalarını teşvik eder ve ekonomik aktivitelere dahil olmalarını sağlar. Bu modelin amaçları arasında, sürdürülebilir kalkınma, çevre koruma, toplumsal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği, demokratik yönetişim, yerel üretim, istihdamın artırılması ve yerel ekonomilerin güçlendirilmesi yer alır.

Dayanışma ekonomileri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, toplumsal adaletin sağlanması ve yoksullukla mücadele etmek için alternatif bir ekonomik model olarak kabul edilir. Bu yaklaşım, kamu sektörü, sivil toplum örgütleri ve işletmeler arasındaki işbirliği ve ortaklık gibi farklı mekanizmaları kullanarak, ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilir ve toplumsal fayda sağlayacak şekilde yönetilmesini hedefler.

O halde gelelim “Dayanışmanın yeniden inşası ve dayanışma ekonomileri nasıl ilişkilendirilebilir?” sorusuna. Dayanışmanın yeniden inşası ve dayanışma ekonomileri arasında güçlü bir ilişki vardır. Dayanışma ekonomileri, insanların bir araya gelerek kolektif olarak çalıştıkları, karşılıklı yardım ettikleri ve işbirliği yaptıkları ekonomik sistemlerdir. Bu ekonomiler, sosyal adalet, sürdürülebilirlik ve yerel toplulukların güçlendirilmesi için öncelikli olarak tasarlanmıştır.

Dayanışmanın yeniden inşası da benzer bir anlayışı içerir. Dayanışma, insanların birbirleriyle empati kurarak ve birlikte çalışarak toplumun genel refahını artırmak için çaba göstermeleridir. Dayanışmanın yeniden inşası, toplumsal adalet, sosyal hizmetlerin güçlendirilmesi ve doğayla barışık kalkınmaya önem verilmesi gibi alanlarda atılacak adımlarla gerçekleştirilir.

Dayanışma ekonomileri, bu hedefleri gerçekleştirmek için önemli bir araçtır. Bu ekonomilerde, işletmeler ve bireyler, üretim, tüketim ve kaynak kullanımı konularında birlikte çalışarak toplumun genel refahına katkıda bulunurlar. Dayanışma ekonomileri, toplumda dayanışma anlayışını yeniden inşa etmek için bir yol olarak kullanılabilir.

Örneğin, kooperatifler, dayanışma ekonomilerinin bir örneğidir. Bu tür işletmeler, paydaşların yararını gözetirken, üretimin yeniden örgütlenmesine, bölüşüm ilişkilerinin düzenlenmesine,  işyeri demokrasisinin güçlenmesine, çalışma ilişkilerinin yeniden ele alınmasına, yerel ürünlerin üretiminin teşvik edilerek yerel ekonomik kalkınmaya odaklanılmasına ve böylelikle yerel toplulukların güçlenmesine katkıda bulunurlar. Dayanışmanın yeniden inşası ve dayanışma ekonomileri, insanların birbirleriyle dayanışma içinde çalışarak toplumun genel refahına katkıda bulunmalarını sağlar.

Sosyal bilimlerde yeniden inşa, toplumsal olaylar veya durumlar sonucunda ortaya çıkan kriz veya sorunların çözümü için toplumsal yapı, kültür, siyaset, ekonomi ve diğer sosyal faktörlerin yeniden yapılandırılması anlamına gelir. Bugün Türkiye için yeniden inşa, bir başka deyişle AKP’nin ardında  bırakmış olacağı tahribat ve krizleri aşabilmek, ancak politika setlerimizin toplumda adaleti ve eşitliği sağlamak için toplumla birlikte ve insan topluluklarının geliştirdikleri organik dayanışma metodlarını da içermesiyle olanaklıdır. Bu doğrultuda dayanışma ekonomileri ciddiyetle üzerinde durulması gereken araçları sunması bakımından mutlaka yeniden inşa sürecimizin parçası olmak durumundadır.