Bu yazıda sosyal demokrasi, evrim, kaizen, yalın yönetim, kata gibi birbirini çağrıştıran kavramları izleyerek Marx’tan başlayıp Atatürk’e kadar giden bir gezinti yapacağız.
Devrim / evrim
Karl Marx ve Friedrich Engels, 1848’de “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor…” diye başlayan Komünist Parti Manifestosu’nu yayınladılar. Tarihe ve gözlemlere dayalı çarpıcı çıkarımlar içeren Manifesto, “(komünistler) Amaçlarına, ancak var olan tüm toplumsal koşulları zor yoluyla ortadan kaldırarak ulaşabileceklerini açıkça duyururlar.” cümlesinin olduğu bir paragrafla biter.
Bir konuşmadan veya bir sunumdan en çok akılda kalanın son cümle olduğu söylenir. Belki de o nedenle, kendini sosyalist sayan bazı arkadaşlarım, mehdi-mesih bekleyen inanmışlar gibi, her şeyin ancak bir gün bir devrimle düzeleceğine inanıyorlar. Bu arkadaşlar politik tartışmalarda sosyal demokrasi konularını, işin sırrına ermiş kişi edasıyla ve alaycı bir gülümsemeyle dinliyorlar. Onlara göre sosyal demokrasi, “kutsal” devrimi geciktirmeye yarayan bir kapitalizm hilesinden başka bir şey değil.
Sosyalistler devrim bekleyedursun, sosyal demokratlar barışçı yöntemlerle, reformlar ve adım adım kazanımlarla günümüzün refah toplumlarının yaratılmasında önemli roller oynadı. Sosyal demokrasinin özgürlük, adalet, dayanışma ilkeleri çerçevesinde, hep daha iyiye yönelik evrimci yaklaşımı, iş dünyasındaki “Kaizen” kavramını çağrıştırıyor.
Kaizen nedir?
Kaizen
Kaizen, çalışma şartlarını, verimliliği ve kaliteyi sürekli daha iyiye doğru arttırmayı hedefleyen bir işletme kavramı. Kaizen sözcüğü, Japonca, sırasıyla “değişim” ve “iyi” anlamına gelen “kai” ve “zen” sözcüklerinden türemiş. Geleneksel değişim, daha az, daha büyük ve daha yavaş adımlarla gerçekleşirken; kaizen süreci, ardışık, küçük ve hızlı adımlarla gerçekleşir. Kaizen, problemi belirleme, çözümü test etme, sonucu kontrol etme ve en uygun çözümü uygulama şeklinde, dört aşamalı bir çevrimle ilerler. Tepeden yönetim yerine, kuruluştaki her ekibin ve her elemanın kendi alanında bu çevrimi uygulaması beklenir.
Kaizen felsefesi, Toyota Üretim Sistemi’nin bir parçası olarak, 1980’lerden sonra Toyota’nın en yenilikçi, en başarılı şirket olmasını sağladı. Yalın üretim de denen Toyota Sistemi, kaizeni tamamlayan çeşitli yöntemler içerir. Yalın üretim konusunda araştırmacı yazar J.K. Liker, ”Toyota Tarzı” başlıklı kitabında, saptadığı 14 yönetim ilkesini veriyor. Bu yöntemler, yayınlarda genellikle bir evin yapı elemanları şeklinde resmedilir. Böyle resimler, ilkelerin birbirine bağlı olduğunu ve birbirini desteklediğini görsel olarak vurgular. Örneğin Liker’ın kitabındaki bir resimde, evin çatısını taşıyan iki kolondan biri “kaizen” diğeri “insana saygı” olarak gösteriliyor.
Yalın düşünme, üretim dışında, teknoloji, eğitim, kamu yönetimi gibi hizmet alanlarında da uygulanıyor. Özellikle sağlıkta “Yalın Hastane” yaklaşımı gittikçe ilgi görüyor
Acaba yalın yönetim bir siyasi partide nasıl uygulanabilir?
Yalın yönetim
J.K.Liker’in 14 yalın yönetim ilkesi daha çok imalatla ilgili; ama onları bir “check-list” gibi tek tek ele alıp, biraz hayal gücü ve örneklerle Cumhuriyet Halk Partisi’ne uyarlamaya çalışabiliriz.
İlke 1: Yönetim kararlarınızı, kısa vadeli finansal hedefler pahasına bile olsa, uzun vadeli bir felsefeye dayandırın.
Uyarlama 1: CHP’nin uzun vadeli felsefesi Altı Ok ve Sosyal Demokrasidir. Kısa vadeli kazanımlar ve bazı gruplara hoş görünmek için “laiklik” gibi ilkelerden ödün verilmemeli.
İlke 2: Problemleri yüzeye çıkarmak için kesintisiz bir süreç akışı yaratın. Bu ilke, imalat sırasında oluşan israfı ve hatalı ürünleri azaltmakla ilgilidir.
Uyarlama 2: Bir siyasi partinin hatalı ürünleri, olsa olsa hatalı politikalar, hatalı söylemler, hatalı adaylardır. Parti içi iletişim, eğitim, bilgi yönetimi, politikaların geniş katılımla oluşturulması gibi yöntemlerle bu “hatalı ürünler” önlenebilir.
İlke 3: Fazla üretimden korunmak için “çekme” sistemlerini kullanın. Gereksiz aşırı üretimin önüne geçmek için talebe göre üretim planlaması kastediliyor.
Uyarlama 3: Partililer gereksiz konulara girmemeli, halkın sorunlarına odaklanmalı.
İlke 4: İş yükünü seviyelendirin (Heijunka) – Kaplumbağa gibi çalışın, tavşan gibi değil.
Uyarlama 4: Seçim çalışmaları seçime bir iki ay kala yoğunlaşıyor. Onun yerine düzenli bir şekilde, sürekli tanıtım, üye kazanma, sempati oluşturma çalışmaları yapılmalı.
İlke 5: Kaliteyi en baştan sağlamak için problemleri çözmek üzere bir durdurma kültürü geliştirin (Jidoka).
Uyarlama 5: Partide yanlış giden bir şey, bir yolsuzluk, taciz gibi bir sorun çıkarsa, hemen en yakındakiler müdahale edip sorunu çözmeli, buna yetkili olmalı.
İlke 6: Standartlaştırılmış görev ve süreçler sürekli iyileştirmenin ve çalışanların yetkilendirilmesinin temelidir.
Uyarlama 6: İşletmelerde kullanılan “Standart İşlem Prosedürleri”nin partideki karşılığı tüzük ve yönetmeliklerdir. Çalışmalar bu usullere göre yapılıyor. Ama bazı durumlarda tüzük yetmiyor, yeni çözümler gerekiyor. Parti yöneticileri ve milletvekilleri, üyelerden gelen yeni fikirlere açık olmalı, onları değerlendirmek için mekanizmalar kurulmalı, parti içi dikey iletişim etkili kullanılmalı, tüzük ara sıra gözden geçirilmeli. Toyota’nın en yenilikçi firma olmasında, işçilerden gelen önerilerin değerlendirildiği, 1951‘den beri uygulanan “Yaratıcı fikir öneri sistemi”nin rolü olduğu söylenir.
İlke 7: Görsel kontrolleri hiçbir problemin saklı kalmayacağı şekilde kullanın.
Uyarlama 7: Şeffaflık etkili bir siyasi parti olmanın şartlarından biridir. Karar mekanizmalarında, parasal işlerde partinin şeffaf olması, üyelerde ve seçmen gözünde güvenilirliği arttırır.
İlke 8: Sadece insanlarınıza ve süreçlerinize hizmet eden, güvenilir, iyice test edilmiş teknolojiyi kullanın.
Uyarlama 8: Zoom toplantıları, internetten üye kaydı, eğitim, aidat toplama, oy sandıklarının takibi, internetten oylama gibi yöntemleri güvenli bir şekilde kurma ve kullanma yolları araştırılmalı. Sandık takip sistemi çökmemeli. Kongrelerde oy kullanma ve sayım işlerinde optik okuyucular gibi teknolojik yöntemler kullanılmalı.
İlke 9: İşi derinlemesine anlayan, felsefeyi yaşayan ve başkalarına öğreten liderler yetiştirin.
Uyarlama 9: Lider yetiştirmek çok önemli, bizde en eksik olan şey. Bırakın lider yetiştirmeyi, liderlik potansiyeli olan kişiler ilk budananlar oluyor. Mahalle sorumlusundan genel başkana kadar, her seviyede kendine güvenen, bilgili, yenilikçi, demokrat kişileri bulmanın ve yetiştirmenin yolları araştırılmalı. Tepedeki yöneticilerin anlık kararları yoluyla sonradan istifa eden, görevden alınan veya seçim kaybettiren olmadık kişilerin önemli noktalara getirilmesi önlenmeli. Parti içi yükselme aşama aşama liyakate bağlı olmalı.
İlke 10: Şirketinizin felsefesini takip eden sıradışı insanlar ve ekipler geliştirin.
Uyarlama 10:Parti, sıradışı fikirleri olan üyelerden korkmamalı; hatta, amatör takım maçlarını izleyip futbolcu adayları bulmaya çalışan antrenörler gibi, özellikle böyle kişileri yakalamak, eğitmek ve onlardan yararlanmak için sistem kurmalı. Bu noktada Amerika Birleşik Devletleri’nden örnek vermek istiyorum. ABD’de, yerelde itfaiye şefi, polis şefi, kaymakam, hakim gibi seçimle gelinen birçok pozisyon vardır. Milletvekili seçimleri iki yılda bir dar bölge yöntemiyle yapılır. Yani, bu pozisyonlar halk için ulaşılamaz durumda değildir. Herhangi bir başlangıç mevkiinde başarılı olan kişi, adım adım eyalet valiliğine, hatta ABD Başkanlığına kadar yükselebilir.
Bizde böyle imkanlar yok. Partilerin yerel örgütleri, belediye meclis üyelikleri gibi pozisyonlar eş-dost, hemşeri ilişkileri ile tepeden dolduruluyor; blok listelerle beş yılda bir seçime gidiliyor; politika arenasında bileğinin hakkıyla gerçek bir seçim başarısı göstermiş ve ümit vadeden biri çıkmıyor. O nedenle bu gün, birçok il ve ilçede sorulsa, hiç kimse belediye başkan adaylığı veya milletvekili adaylığı için uygun bir-iki isimden fazlasını sayamaz.
İlke 11: Tedarikçilerinize saygı duyun, onları zorlayan isteklerde bulunarak gelişmelerine yardım edin.
Uyarlama 11: Bir siyasi partinin en önemli tedarikçileri üyeleridir. Üyelerin yanında, SODEV, İYEV gibi düşünce kuruluşları, üniversite öğretim üyeleri, anket firmaları, fikir adamları, toplum önderleri, gazete köşe yazarları, toplantı organizatörleri gibi kuruluş ve kişileri sayabiliriz. Parti yenilikçi politikalar geliştirmek için bu kuruluş ve kişilerle sık sık bilgi alışverişinde bulunmalı, onları araştırmalara, sıradışı fikirler üretmeye, stratejiler geliştirmeye yönlendirmeli. Üyelerin gelişmesi için etkili eğitim programları uygulanmalı, üyeler sorumlulukları konusunda bilinçlendirilmeli. Gerekirse, şirketlerin yeni tedarikçiler araması gibi, ilanla yeni üyeler aranmalı: “CUMHURİYET HALK PARTİSİNE ÜYE ARANIYOR”.
Politikayı içine düştüğü çözümsüzlükten çıkaracak, yeni fikirler üreten, eleştirel düşünen, Atatürk devrimlerine bağlı, ülkesini seven, sosyal demokrasi ve altı ok ilkelerini benimseyen, 500 kelimelik yazıyı okumaya üşenmeyen, okuduğunu anlayan, konuşmayı ve tartışmayı bilen, eli kalem tutan, teknolojiyi kullanabilen, ortalamayı yükseltecek, cesur ve yetenekli üye adayları aranıyor. İlgilenenlerin, bir sınav ve eğitim sonunda, CHP’ye üye kayıt başvurusu yapılacaktır.”
Ilke 12: Durumu iyice anlayabilmek için gidin ve kendiniz görün.
Uyarlama 12: Japonca “genchi genbutsu” veya “gemba yürüyüşü” denen sorunları yerinde görme olayını bizim vekiller ve yöneticiler çok iyi uygulamalı. Vekiller Tekirdağ’a şöyle bir uğruyor, yönetimden bir-iki kişiyle görüşüp gidiyor. Vekiller üyelerle periyodik forumlar, toplantılar düzenlerse, sorunları daha yakından öğrenme şansına kavuşabilirler.
İlke 13: Kararlarınızı acele etmeden, bütün seçeneklerinizi iyice değerlendirerek, mutabakatla alın; kararları hızla uygulayın.
Uyarlama 13: Japonca “nemavashi” denen olay. Bir sorunla ilgili bütün taraflar dinlenmeli, bütün alternatifler düşünülmeli, yaratıcı çözümler bulunmalı ve uygulanmalı. Bunun için etkili iletişim yolları olmalı.
İlke 14: Acımasız bir kendini sorgulama ve sürekli iyileştirme yoluyla öğrenen bir organizasyon olun.
Uyarlama 14: Kaybedilen veya kazanılan her seçimden sonra neyi doğru yaptık, neyi yanlış yaptık diye sorgulamamız, ülke sorunlarına çözümler aramamız gerekiyor.
Toyota üretim sistemi ve problem çözme konularında danışmanlık yapan yazar Art Smalley “Dört problem tipi” olduğunu belirtiyor. Birinci tip problemler “arıza giderme” türünde. Problemin sebebi bellidir, hemen bulunup, tamir edilir, karşı önlem alınır.
İkinci tip problemler belirlenmiş bir hedeften geri kalmanın doğurduğu sorunlar. Burada problemin bir sebebi vardır fakat açıkça belli değildir. Sorunun “kök” nedenini bulmak için, “beş kere neden diye sorma”, “balık kılçığı diyagramı” gibi teknikler kullanmak gerekir. Bu tip problemlerin çözümü, hastasına tanı koymaya çalışan bir doktor gibi, büyük ölçüde bilgi toplamaya ve ilişkileri bulmaya dayanıyor.
Üçüncü tip problemler, ileri, daha önce bilinmeyen, yeni hedefler tasarlamakla ilgili; daha karmaşık ve belirsiz. Problemi tanımak ve bir çözüm bulmak için yaratıcı düşünme teknikleri ve araştırma yapan bilim adamı yaklaşımı gerekiyor. Yazar Smalley “bu tam bir Kaizen alanı” diyor.
Dördüncü tip problemler doğrudan “inovasyon” şeklinde tanımlanabilir. İnovasyon, kuruluşların “fikir laboratuvarı”, “skunk works / kokarca çalışması” gibi özel birimlerinde, beyin fırtınası, TRİZ, tasarım düşüncesi gibi tekniklerle ele alınır.
Bahsettiğimiz prensiplerin ve sorun çözme yöntemlerinin temelinde ne var?
Kata
Başarısı dikkat çektiği için Toyota ve yalın yönetim üzerine çok çalışma yapılmış. Liker’in 14 prensibinden sonra, “Bu yöntemin temelinde ne var?” sorusu ile yola çıkan Mike Rother, “Toyota Kata” başlıklı kitabında, bu temelin “bilimsel düşünme” olduğu sonucuna varmış. Bilimsel düşünmenin bir alışkanlık haline gelmesi için de, aikido, kılıç yapma, çay seremonisi gibi Japon sanatlarını öğrenme şekli olan “kata” yöntemini öneriyor.
Kata, bir usta, koç, mentor veya “sensei” yönetiminde, “shu-ha-ri” denen üç aşamadan oluşuyor. “The Karate Kid” filminin ünlü otomobil cilalama sahnesi gibi, ”korumak” anlamına gelen “shu” aşamasında, usta sorgusuz sualsiz taklit edilir, sözü dinlenir, eylem “korunur”. Öğrenci belli alışkanlıkları kazanıp hareketleri otomatikleştikten sonra “ha” aşamasına geçilir. Bu aşamada öğrenci eylemlerin nedenini düşünmeye başlar, sorular sorar, ”zincirleri kırar”. Son aşama olan ”ri”, “yaratmak için serbestlik” diye bilinir, öğrenci artık usta olmuştur kendi yöntemlerini geliştirebilir.
Kaizen’e göre atılacak ilerleme adımları, bilgi sınırlarımızın ötesinde olabilir. Sorunu anlamak için, bilim insanlarının yaptığı gibi, belli ölçüde başarısızlığı kabul ederek denemeler yapmak, deneme sonuçlarını gözlemleyerek çözüme doğru ilerlemek gerekir. İşte bu noktada Mike Rother’in bahsettiği bilimsel düşünme yöntemi devreye giriyor.
Bilimsellik konusunu Atatürk’ün sözlerini anmadan geçemeyiz: “Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü güçlükler önünde, belki amaçlara tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün vermediğimizi, akıl ve bilimi rehber edindiğimizi onaylayacaklardır. Zaman hızla dönüyor, milletlerin, toplumların, bireylerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler olduğunu iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini yadsımak olur. Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
Sonuç
Sosyal demokrasi ilkelerini “özgürlük, adalet, dayanışma, kaizen” şeklinde, üç yerine dört sözcükle ifade etmeyi önerebiliriz, böylece “Ne?” sorusuyla belirtilen hedeflerin yanına “Nasıl?” sorusunu cevaplayan kaizen yaklaşımını eklemiş oluruz. Yalın düşüncenin “kaizen” ve “saygı” gibi prensiplerini ve yöntemlerini siyasi partilere uyarlamak bazı sorunlara dikkatimizi çekebilir ve çözüm arayışlarına yardımcı olabilir.
Örneğin SPD’nin 2021 Programında “Saygı” üç ana başlıktan biri. 66 sayfalık programın 25 sayfasında, “Saygıya Dayalı bir Toplum” başlığı altında, emeğe saygıdan doğaya saygıya kadar, kapsamlı açıklamalar yapılıyor, hedefler anlatılıyor.
Parti Okulu, kata disipliniyle, üyelerde bilimsel, eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi içselleştirmek için eğitim programları hazırlayabilir.
Atatürk’ün yıllar önce vurguladığı bilimsel yaklaşım, sorunları çözmenin ve politika üretmenin temeli olmalıdır.