7 Haziran genel seçimlerinin sonucunda belirlenen yeni meclis aritmetiği Türkiye’yi otoriterleşmeden demokratikleşmeye taşıyacak bir tünel açtı, ama bir dizi siyasi belirsizliği de getirdi. Siyaset grileşti; çok bilinmezi olan bir denkleme dönüştü.
13 yıldır tek parti iktidarı olarak yürütülen siyaset faaliyetine, yeni seçimler koalisyonu dayattı. Ama kim kiminle, ne kadar uzun soluklu siyasi istikrar getirecek bir formül bulunacak; henüz belli değil, hiç kolay da değil! Yeni bir hükümetin kurulması ve meclisten güvenoyu alması ayları bulabilir. Ekonominin aktörleri bundan, hele ki bir erken seçim ihtimalinden çok endişeliler.
CDS’ler…
Siyasetteki bilinmezlikler, zaten kırılgan olan ve Rusya ile Brezilya’dan sonra risk primi en yükseğe tırmanmış olan Türkiye’yi iyice sarsabilir. Bir ülkenin devlet kağıdına yatırım yaptıysanız ve bu yatırımdan başınız derde girmesin diye yatırımınızı sigorta ettirmek istiyorsanız, bu riski sigorta edenler, ülkenin durumuna göre yatırımınızı sigorta etmenin fiyatını yani sigorta primini (CDS) açıklıyorlar. Dolayısıyla, belirli zamanlarda ülkelerin CDS’lerine bakarak hangi ülkenin ne kadar riskli olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Seçime iki gün kala Türkiye’nin CDS’si 215 olarak açıklandı. Bu, Türkiye’nin de aralarında yer aldığı “yükselen ülkeler” içinde üçüncü en yüksek risk notuydu. Birinci sırada 332 ile Rusya, ikinci sırada da 240 risk primi ile Brezilya geliyordu. Türkiye’yi G.Afrika ve Endonezya izliyor. Bu ülkelere “kırılgan beşli” adı veriliyor.
2015 başından itibaren ülkelerin risk primlerinin seyrine bakıldığında Rusya’nın, durumunu görece topladığı; buna karşılık Brezilya ile Türkiye’nin, artan riskleriyle birlikte CDS’lerinin de yükseldiği görülüyor. G.Afrika ile Endonezya risk primleri ise düşük tempoda artış gösteriyor.
Dışarıya karşı yükümlülükleri, borçları varlıklarının çok üstünde olduğu için yüksek riskli görülen 5 kırılganın taşıdığı riskler arasında sadece ekonomik değil, politik ve jeopolitik riskler de bulunuyor. Ukrayna ve Kırım gerginliği ile risk primi yukarı tırmanan Rusya, düşen petrol fiyatlarından da olumsuz etkilendi. 2015 Ocak ayında Rusya’nın risk primi 573’ü buldu ve Ruble olağanüstü değer kaybetti. Rusya, sonraki aylarda durumunu görece düzeltmekle birlikte hala en riskli yükselen ülke durumunda. Brezilya’nın riskleri ise ağırlıkla ekonomik durumundan kaynaklanıyor. Dış denge sorunları yaşayan Brezilya’da gelir dağılımı uçurumu da iç siyasette istikrarı tehdit ediyor.
Seçim sonrası CDS artışı ve Dolar/TL
Türkiye’nin risk primi (CDS)’si 4 Haziran’da 215 iken 7 Haziran seçimleri sonrası 20 puan artışla, veya %9 tırmanışla 235’e ulaştı. Bu, ikinci sıradaki Brezilya’ya yaklaşmak, yakında belki Brezilya’yı da geçmek demek aslında; Yani Rusya’nın ardından Türkiye görüntüsü…
Türkiye’nin riskleri hem ekonomik, hem siyasi, hem de jeopolitik. Türkiye’nin dış borç stoku 403 milyar dolar, yani milli gelirin %53’ü ve vadesi sadece 12 ay olan borçlar %40’lık bir yer tutuyor. Türkiye, Fed’in faiz artırma hamlelerinden hızla etkileniyor ve önceki yıllarda olduğu kadar dış sermaye çekemiyor; açıklarını rezervlerden ve belirsiz kaynaklardan denkleştirmeye çalışıyor. Son 1 yılda TL, dolar karşısında %30’un üstünde değer kaybederek kırılganlığı artırdı.
Türkiye’nin risk primi, 2005’ten bu yana 2010’da en aza inerken 2008 kriz yılında tavan yapmıştı. 4 Haziran’da ise yeniden yükselişe geçti.
7 Haziran seçimleri ile birlikte Türkiye CDS’lerinin ulaştığı 235 sayısının sonrası da merak ediliyor.
Seçimleri izleyen haftanın başında Türk lirası dolar karşısında 2,80 ile tarihin en düşük seviyesine, borsa %6 düşüşle 76.000 seviyelerine geriledi. Avro/TL de 3,10’a kadar çıkarak rekor düzeye tırmanırken, sepet kur 2,96 ile rekor kırdı. İki yıllık gösterge tahvil faizi de 53 baz puanlık artışla yüzde 10,4’ü buldu.
Doların rekor kırarak 2.80 TL’yi görmesi ile 2015’in ilk günlerinden bu yana TL’nin değer kaybı %21’e yaklaştı. Bunu 12 ay üstünden sorgularsak ortada %33 gibi sert ve sarsıcı bir değer kaybı toplamı var.
Sanayide, yatırımda sıfır büyüme
IMF tarafından 2015 büyüme beklentisi %3,4’ten %3,1’e çekilen Türkiye ekonomisinde, seçimi izleyen hafta içinde, 10 Haziran’da, ilk çeyrek büyüme verileri de açıklandı. İlk çeyrekte GSYİH, 2014’ün ilk çeyreğine göre %2,3 arttı. Bloomberg anketine katılan ekonomistlerin büyüme tahmini %1,7 olmuştu. Bu da tahminleri aşan bir büyüme demek. Yıllık %3 büyümenin yakalanması ve üstüne çıkılması ise, sonraki çeyreklerin performansına bağlı.
Türkiye birinci çeyrekte dolar bazında ise %3’e yakın küçüldü. Tahminlerin üstündeki büyümede özel tüketim harcamaları belirleyici oldu. Hanelerin ilk çeyrek tüketimleri %4,5 arttı. İlk çeyrekte devletin tüketim harcamaları da %2,5 oranında yükseldi. Buna karşılık yatırımlar, önceki yılın ilk çeyreğine göre hiç artmayarak büyümeye katkı yapmadı. Kamu yatırımları %10’un üstünde gerilerken özel sektör yatırımlarında %2‘ye yakın bir artış gözlemlendi. Net ihracatın ise büyümeye katkısı olmadı.
İlk çeyrek büyümesinde öncülük hizmet sektöründen geldi. Hizmetlerde büyüme yüzde 4,1 oldu. Finans sektörünün büyümesi dikkat çekti. Buna karşılık tarımda büyüme 2,7 olarak saptanırken sanayide çok düşük ,inşaatta ise negatif büyüme gözlendi. Sanayide büyüme yüzde 0,8’de kalırken madencilik sektöründe yüzde 8 küçülme yaşandı. GSYİH’da yüzde 25’in üstünde payı olan imalat sanayindeki ilk çeyrek büyümesi ise yüzde 0,8’de kaldı. Yılın ilk çeyreğinde, son zamanlarda büyük tempo kaybeden inşaat sektöründe büyüme değil, küçülme yaşandı ve 2014’ün ilk çeyreğine göre inşaat %3,5 küçüldü.
Fitch: “Gerilim şiddetlenebilir”
Büyümesini dış kaynak girişi ile gerçekleştirebilen, dış kaynak çekilmesi yaşanınca durgunluğa, hatta krize giren Türkiye ekonomisine 2014’te zayıflamış yabancı fon girişi, seçim sonrası nasıl bir görünüm alacaktı? Özellikle yabancılar, yeni siyasi topoğrafyadaki riskleri nasıl değerlendiriyorlardı? Özellikle dış yatırımcıların, raporlarını dikkatle izledikleri uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch Ratings, 7 Haziran seçim sonuçları için, “kısa vadede siyasi belirsizliği artırıyor” yorumunda bulundu. Seçim sonuçlarının, “ekonomi politikasına dair gerilimi şiddetlendirebileceği” ifadesi yer alırken, “Türkiye’deki gerilim, kredi profilindeki riskleri arttırabilir” görüşlerine de yer verildi.
Fitch, Türkiye için, “Ekonomi politikalarındaki tutarlılık seviyesinin benzer nota sahip ülkelere kıyasla daha zayıf olduğunu” belirtti.
Fitch’e göre, olası bir koalisyon, ekonomi politikaları üzerindeki baskıyı azaltabilir. Artan politik belirsizlik, yeniden genel seçim olma olasılığı, kur üzerinde artan piyasa baskısı Merkez Bankası’nı teste tabi tutabilir. Bu durum, var olan gerilimler ile gevşek para politikasının baskısını artırması neticesinde bütçe açığının artmasına neden olabilir.
Fitch’i Haziran ortalarında S&P’un uyarısı izledi ve Türkiye’nin yatırım notunun düşürülebileceği uyarısı yapıldı. Özetle, siyasette uzayabilecek bir belirsizlik, ABD’nin para politikasını sıkılaştırmasıyla aynı zaman diliminde. Bu durum Türkiye’nin olağanüstü ihtiyaç duyduğu yabancı yatırım konusunda önemli algı kaymalarına yol açarsa ekonomik tahribat beklenenden fazla olabilir ve yükselmesi beklenen işsizliğe kur artışlarının neden olacağı maliyet enflasyonu da eklenebilir; hoşnutsuzluklar artabilir.
*Mustafa Sönmez,
Ekonomist
mustafasnmz@hotmail.com