2023’ün en can alıcı aşaması, faturanın Kemal Kılıçdaroğlu’na (1) çıkarılacağı aşikâr olan 14-28 Mayıs seçimleridir. Ancak asıl soru, tartışılan, gösterilen ve hedefe oturtulan gerekçelerden ziyade nasılın yapısal boyutlarının ne olduğudur. Burada çok boyutlu ve iç içe geçmiş bir izlek söz konusudur. Bir yanda devlet aygıtı ve bu aygıta yerleşik iktidar blokunun egemen ideolojisinin beslediği ve beslendiği toplumsal doku vardır. Diğer yanda ise, bu dokuya sirayet etmeye çalışırken iktidarın siyasetine hapsolan bir muhalefet gerçekliği vardır. Bu gerçeklikten daha önemlisi ise, varlığını siyasal ve toplumsal bir alternatif perspektif çizmek yerine iktidarın içsel çöküşüne, özellikle yaşanacak bir meşruiyet krizine bağlayan bir genel muhalefetin olmasıdır. Benzer şekilde yine rüştünü iktidar yerine muhalefet içi basiretsizliğe dayayan ve bundan güç devşirme çabasında olan; hatta devşiremezse de toplumsal muhalefeti topyekün etkisizleştirecek muhalefet bileşenleriyle karşı karşıya olunmasıdır.
Peki bu aşamaya nasıl gelindi? Temel soru burada nasılın yapısal varlığıdır ve bu nedenle de sorunun cevabı belirli bir olguyu öyle kazanma-kaybetmeye indirgeyen (2) klasik bir şey değildir. Ancak, siyasal,iktisadî ve ideolojik düzeydeki tüm etmenler dahilinde şunu söylemek mümkündür: siyasal iktidar toplumsal sorunların her aşamasında siyasal, iktisadî ve özellikle devletin baskı ve ideolojik aygıtlarına yaslanan ideoloji üretimiyle tartışmaların ana konusudur. Buna karşın, muhalefetin takip ettiği siyaset tarzının, tüm süreçleri besleyen bir etmen olup olmadığı hiç tartışma konusu olmamıştır. Daha elzem olan şey ise, taraf fark etmeksizin siyasetin tartışılma şeklinin genel anlamda siyasal ve toplumsal belleği belirli kavramları ya da özneleri öne çıkarmakla yetinen ideolojiye yaslanmasıdır. Muhalefet, bu tercihin yarattığı yalıtmayı aşamadığından zihni bir körlüğü hem beslemekte hem de yeniden üretmektedir. Bu nedenle de siyasetin dinamiğine ve sosyolojisine ilişkin okumalar sıkıştıkları yerden kurtulamamaktadır. (3) Kapitalist üretim ilişkilerinin toplumsal sınıflar, devletin örgütlenmesi, iktidar blokunun yapısı ve daha genelde birikim rejimleri üzerinde sahip olduğu genel etki ve egemen ideolojinin güçlü kontrolü altında olması siyasal kültürün belleğini de yapılandırmaktadır. Türk siyasetinde bunun en bariz yansıması Cumhuriyet Halk Partisinin siyasal tutumunda görülmektedir. (4) Özellikle toplumu okuma şekli ya da algılaması, toplumdaki sosyolojiyi milliyetçiliğe-muhafazakârlığa (5) (!!!) indirgeyerek buna uygun aktör devşirerek ve sağ siyasal yelpazenin marjinalleştirilmiş simalarının anmalarına katılımlarla (6) desteklemiştir. Her şeyden önemlisi, bilinçli veya bilinçsiz olup olmadığı fark etmeksizin, sağ siyasal jargona yönelme kolaycılığı benimsenirken diğer yandan siyasal tutumlarla DEM’in siyasal ve toplumsal açıdan ötekileştirilmesine ayna tutması; siyasal ve toplumsal körlüğü, çatışmayı, ötekileşmeyi ve ayrışmayı daha da belirgin kılmıştır. Bu belirginlik, belirli siyasal kimliklerin yoğunlaştığı kentsel mekanların gettolarında; Ege, Marmara ve Akdeniz gibi kapitalizmin daha belirgin yaşandığı ancak siyasal ve toplumsal kimliklerin yoğun şekilde kendilerini koruduğu mekanlarla diğer bölgelerde siyasal kültür ve toplumsal kopuşlarda yeteri kırılmayı yaratmamıştır. Bu gerçeklik öncelikle CHP’nin içinde bulunduğu tarihsel girdabın, yani, toplum okumasının her geçen gün daha da indirgemeci olmasının kilometre taşı olmuştur.
2023’ün seçim sonuçlarının, genelde memleket özelde de Millet İttifakı açısından bir hezimet olmasının temelindeki bir diğer yapısal durum CHP’nin kronik zihni körlüğüdür. Bu körlük, değişen siyasal ve toplumsal dokunun güçlü emarelerine karşın milliyetçi-muhafazakâr indirgemeciliğin girdabından kendini alıkoyamamasıdır. Bu durum, AKP-MHP’nin edindiği tarihsel toplumsal gücün dağıtılması gerekliliği üzerine bir zihni yönelimle sonuçlanmıştır. Nihayetinde sembolik ve söylemsel düzeyde sağ siyasal yelpazeye yönelim siyasal bir kamuflajla aşılmaya çalışılmıştır. En güçlü emaresi Erbakan Anması’nda görünürleşen bu pragmatizm, Millet İttifakıyla doruğa çıkmıştır. CHP, toplumsal dönüşümü idrak edip ona yaslanmak yerine sağ siyasal yelpazenin kurumsal ve örgütlü yapılarıyla aktörlerine temas ederek; onlar üzerinden devşireceği meşruiyetle toplumsal düzeyde politikleştirmeye tenezzül dahi etmediği sorunları ve yetersizliğini aşmaya yönelmiştir. Dahası, tarihsel iktidar talebini gerçekleştirmek ve psikolojik girdabı aşmayı arzulayan CHP, aynı zamanda, hem sağ siyasal yelpazenin siyasal ve ideolojik hegemonyasını al aşağı etmeyi hem de İYİP’in siyasal ve ideolojik açıdan ikinci bir AKP olmasının frenlenmesi adına merkez sağın olabildiğince çok aktörlü bir yapıda tezahür etmesini de amaçlamıştır. 2023 seçimlerinin hezimete uğramasının ikinci ayağı, hiç kuşkusuz, özellikle kurumsal ve toplumsal muhalefetin içinde bulunduğu çıkmaza sağ siyasal yelpazede seküler-milliyetçi bir tonla bir nebze de olsa da nefes aldıran İYİP’tir. (7) Pek tartışılmasa da, CHP’nin sağ siyasal kimlikleri araçsallaştırması ve Millet İttifakı üzerinden meşruiyet devşirerek siyasal manevra alanı temin etmeye çalışması gibi, İYİP de hem siyasal kültür ve sağ siyasal ideolojik birikimin verdiği avantaj hem de muhalefetin içinde bulunduğu basiretsizlik üzerinden meşruiyet inşasına girişmiştir. AKP’nin 2000’lerin başındaki siyasal, iktisadî, ideolojik ve toplumsal bir krizin iç içe geçtiği bir düzlemde elde ettiği başarı hikayesinin bir benzerini amaçlayan İYİP, merkez sağın ideolojik ve toplumsal dokusunun parçalanmasını, ancak dağılmadan konsolide edilmesi kaydıyla merkez sağa yerleşmeyi ummuştur.
Ancak bu dürtü doğrudan değil, CHP’nin bir onay mercii olarak kurdurduğu iddia edilen, kanımca da öyle olan, Millet İttifakı üzerinden yazılacak bir hikâye adına araçsallaştırılmıştır. Bu araçsallaştırmanın, sembolik olduğu kadar ideolojik olan en önemli ayağı 2019 yerel seçimlerinde özellikle Ankara ve İstanbul’un kazanılmasıdır.
Bu açıdan, İmamoğlu ve Yavaş, sadece genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kazanma olasılıkları güçlü olan adaylar olmaları itibariyle değil, aynı zamanda ideolojik kimlik olmaları itibariyle de araçsallaştırılan birer semboldür. Bu açıdan, CHP’nin öngörüsüzlüğünün sonucu olarak Saraçhane Mitingi bir genel irade ve alternatifliğin topluma ulaştırılmasını sağlayan güven koridoru olmuştur. Daha önemlisi, Türk siyaseti içinde alternatif olanın siyasal, ideolojik ve toplumsal boyutunu; egemen siyasal, ideolojik ve toplumsal dokulara müdahale etmek yerine, olanın korunarak parçalanmışlığı üzerinden devşirilmesine dayandırılır. Bu nedenle de, AKP ve genelde Cumhur İttifakı’nın meşruiyet krizi yaşadığı bir eşikte İmamoğlu ve Yavaş profilleri; sağ siyasal yelpazenin duygusal kopuş yaşayanlarına, özellikle muhafazakar-milliyetçi kesimine, ulaşmasını sağlayan ideolojik bir sembol oldukları kadar İYİP’in siyasal kimliğinin altındaki geleneksel aidiyet ve düşünsel zafiyeti örten bir kamuflajdır.
İYİP, seküler-milliyetçi bir görünüm çizmesine karşın örgütsel dokusu, özellikle Anadolu taşrasının milliyetçi-muhafazakâr küçük burjuva örgüt profiline sahiptir. Bu profil, zamanla anlaşıldığı üzere, parti içi ideolojik perspektifin söyleme yansıdığı gibi değildir ve özellikle de taşra örgütleri MHP veya AKP’den gelmektedir. Dolayısıyla tarihsel ideolojik kimlikler, yerel ve ulusal düzeydeki patronaj ilişkileri ve daha önemlisi iktisadî bağları nedeniyle parti içi ideolojik ve iktidar çatışması hem konjonktür hem de İmamoğlu-Yavaş ikilisi üzerinden yaratılmak istenmiştir. Ancak, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçim süreci, buradaki çelişki ve çatışmaları bir nebze de olsa geri çekerek seküler- milliyetçi aktörlerin daha çok görünür olduğu bir tablo sunmuştur. Burada CHP’nin İYİP’i, İYİP’in de CHP’yi bir basamak olarak kullanmasında (8) sağ siyasal ideolojinin hakimiyeti belirleyici olmuştur. CHP’nin al aşağı etmeye çalıştığı, ancak İYİP’in parçalanmasını isteyip dağılmadan kendi bünyesinde konsolide olmasını istediği bu husus ekseninde ideolojik bir mücadelenin arka planda işlediğini söyleyebiliriz.
İktidar blokuna karşı kurulmuş “Altılı Masa” özünde muhalefet içi güçler dengesinin çelişkili eşitliğini içerir. İYİP, muhtemelen, bir yandan yapılan protokol ve imza altına alınan tutanaklara diğer yandan masa bileşenlerinin sağ siyasal gelenekten gelmelerine güvenerek olası aday sürecini gerek ikili görüşmeler gerekse toplantılar bağlamında yeterince dile getirmedi. Dahası, bu konuda kamuoyunu da hazır hale getirmeyi seçmedi. Ancak hazır hale gelen bir şey vardı ki, o da olası Kemal Kılıçdaroğlu adaylığını seçime dokuz-on ay kala “kazanacak aday” vurgusuyla önlemeye kalkılmasıydı. Bunun üç önemli sonucu-amacı vardır. İlk olarak, kamuoyundaki Kemal Kılıçdaroğlu propagandasının önünü kesmektir.
İkincisi ve daha önemlisi, öngöremediği veya gördüğü halde, İYİP’e yönelmiş veya yönelebilecek kitlenin önceden psikolojik olarak ketlenmesidir ki, seçim sonucu İYİP’in desteğinin yeterince olmadığını gözler önüne sermiştir. Üçüncüsü, toplumsal muhalefetin topyekün çöküşüne ve iktidar bloku tabanından olası kopmaların geri çekilmesine olan etkisidir. Nihayetinde Akşener’in 3-4 Mart sürecindeki zehir zemberek açıklamaları ve sonrasında masaya dönüşü; yine 26 Ağustos 2023’teki açıklaması ve sonrasının dizi beyanatları bu sürecin asli sorumluluğundan sıyrılamayacağının esas açıklamasıdır.
Sonuç olarak, Türk siyasetinin küçük burjuvaya dayanan hegemonik ilişkilerini görmezden gelmek veya yadsımak; nihai aşamada 7 Haziran (!!!) seçimleri sürecinde iktidarın sınırlarının dışında konumlanılması, 2017’deki “adalet yürüyüşü” ve 2023 Şubat depreminde takınılan tavır ya da 2024 içerisinde şehitlere yönelik parlamento metnine yönelik tutum (9) gibi onca somut eylemsel yönelimler söylemle sınırlı politikliğe kurban edilmektedir. (10) Keza, Sinan Oğan’ın “cehennemin kapılarını kapatacağız” derken geleceği inşa etmek değil, geç de olsa geçmişin bataklığını ihya etmek olduğunun anlaşılmasında olduğu gibi…
1 https://www.politikyol.com/olur-mu-olmaz-mi-bilinmez-ama-bir-yol-ayrimi-kilicdaroglu/
2 https://www.gazeteyenigun.com.tr/haber/17506422/kemal-kilicdaroglu-neden-kaybetti-ozgur-ozelin-kazanmasini-ne-sagladi
3 https://www.sosyaldemokratdergi.org/murat-aydin-erdogani-akpyi-yeniden-dusunmek/
4 https://daktilo1984.com/yazilar/hikmetinden-sual-olunamayan-cenah-cumhuriyet-halk-partisi/
5 https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kilicdaroglu-secimi-neden-kaybettigini-acikladi-703198h.htm
6 https://www.sosyaldemokratdergi.org/murat-aydin-erbakan-anmasinin-dusundurdukleri/
7 https://daktilo1984.com/yazilar/tarih-yazmaktan-tarih-olmaya-ramak-kala-iyi-parti/
8 https://www.politikyol.com/chp-ile-iyi-parti-arasinda-savas-gecilen-rubicon-irmagi/
9 https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/chp-sozcusu-deniz-yucelden-ortak-bildiri-tepkisi-artik2155692utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa
10 https://yeniarayis.com/armaganozturk/secimden-cikarilmayan-dersler/