24 Haziran seçimlerinin sonuçları, ülkemizde rejim ve sistem değişimine yol açtı; ayrıca siyasal açıdan önemli sonuçlar yarattı. Bu önemli sonuçlar içinde bizleri en çok etkileyeni, toplumsal muhalefet saflarında derin biçimde oluşan kırılma ve yarılmadır.
Maalesef ülkemiz solu, sosyal demokrat hareket ve genel olarak toplumsal muhalefet, 24 Haziran’dan yara bere içinde çıktı. Bu durum muhalif kesimlerde, demokrasiden yana çevrelerde, ilerici yurtsever insanlarda derin bir hayal kırıklığına, karamsarlığa ve umutsuzluğa neden oldu. Muhalif seçmen, muhalefet partilerine kızdı ve adeta küstü.
24 Haziran ve sonrası
Bu durumun elbette birçok nedeni vardır; beklenti çıtasının yüksekliğinden tutun da, 24 Haziran akşamının ve sonrasındaki sürecin yönetilememesine kadar pek çok neden sayılabilir. Bu yanlışlıklar ve eksiklikler, elbette ilgili partiler, kurumlar ve adaylar tarafından enine boyuna değerlendirilmelidir. Gerekli eleştiri ve özeleştiriler yapılmalıdır.
Başta ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere, alınan bu sonuçlardan sorumluluk duyan her çevre, siyasetçi ve yurttaş, 24 Haziran’da ve sonrasında yaşananlardan gerekli dersleri çıkarmalıdır. Bir daha aynı hataların tekrarlanmaması için bu değerlendirme önemlidir.
Ancak buraya takılıp kalmak ve aynı şeyleri tekrarlamak, belli bir noktadan sonra toplumsal muhalefete zarar verir. İşte bugünlerde, birçok çevrede, maalesef böylesine karamsar ve karanlık bir dönem yaşanmaktadır.
‘Hayır’dan ‘Tamam’a, toplumsal muhalefet
Oysa şimdi yapılması gereken, 24 Haziran sonrasında muhalefet saflarında oluşan umutsuzluk bulutlarını dağıtmak ve ülkemizin üstünde yeniden demokrasinin, özgürlüğün umut rüzgarlarını estirmektir. Karamsarlık ve umutsuzluk girdabından bir an önce kurtulup, yeniden umut çiçekleri derlemek ve umut türküleri söylemektir.
Aslında, bütün bunlar için, ülkemizin muhalefet güçlerinin yeterli mücadele deneyimi ve birikimi vardır. Önemli olan, bu birikimi silkeleyip yeniden harekete geçirebilmektir. 24 Haziran sonrasının oluşturduğu moral bozukluğunu, karamsarlığı aşabilmektir.
Bu yeni atılım döneminin temel dinamiğini, öz gücünü ve birikimini, yine yakın dönemde verilen mücadelelerin içinde; 16 Nisan Anayasa Referandumu’ndaki ‘Hayır’ hareketinde ve 24 Haziran seçimlerindeki ‘Tamam’ kampanyasında görüyoruz. Sonuçta, tam olarak arzulanan, hedeflenen amaca ulaşılamamış olsa da, halkın yarıya yakınının, 16 Nisan’da ‘Hayır’ tercihinde bulunduğu, 24 Haziran seçimlerinde ‘Tamam’ dediği unutulmamalıdır. Üstelik ‘Hayır’ı ve ‘Tamam’ı savunanların, ülkenin en yaratıcı, üretken ve dinamik toplumsal kesimleri olduğu gerçeği de, ortada boylu boyunca durmaktadır, Tabii bu gerçeği, iktidarı elinde tutanlar da hiçbir zaman göz ardı etmemelidir.
Ekonomik krizle mücadele ve gerçekleri açıklama kampanyası
Görüldüğü gibi, ülkedeki güçler dengesi, hiç de öyle karalar bağlatacak ölçüde umut kırıcı değildir. Yeter ki bizler, öncelikle kendi yüreklerimizdeki umut ateşini küllendirmeyelim. Ayrıca, ülkede ortaya çıkan ve giderek etkisini artıran ekonomik ve siyasal kriz de, toplumsal muhalefete yeni hareket ve çalışma alanı yaratmaktadır. Önemli olan, böylesi karanlık günlerde halkın yanında ve içinde olmaktır. Krizden çıkışın yolunu, yordamını, halka doğru ve etkin biçimde gösterebilmektir. Bu da toplumsal muhalefete yeni görevler ve sorumluluklar yüklemektedir.
Toplumsal muhalefet, siyasal erki elinde tutanların “algı oyunları”nı boşa çıkarmalı, ekonomik ve siyasal krizin gerçek sorumlularını halka teşhir etmelidir. Ekonomide yaşananların yalnızca Papaz ve Trump meselesi olmadığı, yıllardır uygulanan hatalı politikaların sonucu olduğu halka anlatılmalıdır. Bunun için de, ana muhalefetin öncülüğünde, tüm muhalif çevrelerin katılımı ve desteği ile ülke çapında “Ekonomide Yaşanan Gerçekleri Açıklama Kampanyası” düzenlenebilir.
Böylesi çabalarla ve çalışmalarla, toplumsal muhalefet, ekonomik krize karşı yeni bir mücadele hattı örebilir, örmelidir. Ekonomik krizin faturasının yoksul halka çıkarılmaması, sonuçlarının çalışanlara, emekçilere yıkılmaması için mücadele verilmelidir. Emekten yana toplumsal kesimlerde, yeni dayanışma yöntemleri ve örgütlenme biçimleri geliştirilmelidir.
Yerel seçimler, “siyasal kaldıraç” işlevi görebilir
Önümüzdeki süreçte, 2019 Martı’nda yapılacak yerel seçimler, ülkemizin siyasal yaşamı için büyük önem taşıyor. Yerel seçimler, siyasal güç dengeleri bakımından, siyasal partiler ve adaylar arasında yeni bir kapışmaya sahne olacak.
Yerel seçimlerin kendine has değerleri, ölçütleri ve dengeleri var. Bu durum, başta ana muhalefet partisi ve adayları olmak üzere, ilerici-yurtsever güçler için yeni fırsatlar ve olanaklar yaratıyor.
Burada önemli olan, demokrasiden yana güçlerin en geniş birlikteliğini sağlayabilmektir. 16 Nisan Anayasa Referandumu’nda “Hayır”ı tercih eden, 24 Haziran seçimlerinde “Artık Tamam” diyenler, 2019 Martı’nda da güçlerini birleştirmelidirler. Yerel dengeleri ve koşulları gözeterek, en doğru adaylarla ve kadrolarla halkın karşısına çıkılmalıdır. Halka, kentlilere ve seçmene çağdaş yerel yönetim programları ve projeleri sunulmalıdır.
Ekonomik krize karşı mücadele ve önümüzdeki yerel seçimler, demokratik güçlerin toparlanmasında, toplumsal muhalefetin yeniden ayağa kaldırılmasında, yeni bir siyasal kaldıraç işlevi görebilir. Şimdi önemli olan, güçleri birleştirip bu hedeflere odaklanmaktır.
Umutsuzluğu, karamsarlığı, karanlığı aşmak; umutsuzluğu umuda, karanlığı aydınlığa dönüştürmek; demokrasiden yana güçlerin elindedir. Yeter ki umut ateşini söndürmeyelim!.. Toplumsal mücadelenin küllenen, sönümlenmeye yüz tutan ateşini, bilincimizin aydınlığıyla ve yüreğimizin gücüyle, yeniden körükleyelim!..
*Mehmet Şakir ÖRS
Gazeteci-Yazar
mehmetsakirors@hotmail.com