İki yılı aşan süredir yaşanan salgın ortamı ve bugünlerde gündeme gelen savaş koşulları, ülkeleri ve halkları yeni sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Bu yeni sorunların en başında da hayatın ve ekonominin temel ihtiyaçları olan ürünlerin tedarikiyle ilgili konular yer alıyor.
Kaynak yetersizliği, dışa bağımlılık ve tedarikte yaşanan olumsuzluklar, en çok da gıda ve enerji alanında görülüyor. Bu sorunlar, yetersizlikler ve olumsuzluklar, giderek bir krize ve buhrana dönüşüyor.
Gıda ve enerji, hayatın temel dinamikleri
Günümüzde gıda ve enerji, hayatın adeta olmazsa olmazları ve temel dinamikleridir. Farklı yönleriyle de yaşamımızda önemli etkileşimleri vardır. Hemen her alandaki üretim ve tüketim faaliyetlerinin de bu temel dinamiklerle doğrudan ilişkili olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Gıdasız ve enerjisiz bir hayatın düşünülmesi ve sürdürülebilmesi mümkün değildir.
Buğdayda ve tahılda en çok ürün ithal ettiğimiz iki ülkenin savaşa tutuşması ve ithalatın olanaksız hale gelmesi, sorunun yakıcılığını çarpıcı biçimde ortaya koydu. Aynı durum enerji konusunda daha da önemli ve etkin hale geliyor. Başta doğalgaz olmak üzere enerji alanındaki en önemli ithalatı gerçekleştirdiğimiz Rusya’nın içinde bulunduğu durum, bizi çok yakından ve derinden etkiliyor.
İthalat politikası ve dışa bağımlılık
Yıllardır, özellikle ilgi ve uğraşı alanımıza giren tarım başta olmak üzere, bu gerçeklere dikkat çekmeye çalışıyoruz. Gıdada, enerjide dışa bağımlı olmanın ve ithalata bağlı kalmanın yanlışlığını her fırsatta vurguluyoruz. Ekonomide ve siyasette bu konularda yapılan yanlışlıkların altını her fırsatta önemle çiziyoruz.
Günümüz koşullarında, bu alanlarda, her bakımdan dışarıya bağımlıyız. Ülkemiz ekonomisinin temel ihtiyaçları, özellikle de gıda ve enerji alanında, ‘ithalat’ yoluyla sağlanmaktadır. İzlenen yanlış ve hatalı politikalarla, ülkemiz ekonomisi ‘ithalata bağımlı’ hale getirilmiştir. Tedarik zincirlerinde yaşanan en küçük sorun ve kopukluk, ithalata ve dışarıya bağımlılığın ne denli sorunlu ve sıkıntılı olduğunu ortaya koymaktadır. İşte bugünlerde, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan olumsuzluklar, bu durumun en önemli ve çarpıcı göstergesidir.
Enerjide özelleştirme yanlışı ve Isparta örneği
Günümüzde özellikle enerji konusunda ortaya konulması ve mutlaka irdelenmesi gereken bir başka gerçeklik de enerjide izlenen / uygulanan özelleştirme anlayışının / politikalarının çarpıklığı ve yanlışlığıdır. Ülke ekonomisinin en stratejik ihtiyacı olan enerjinin üretimi, tedariki ve dağıtımı, maalesef çok yanlış kararlarla özel sektöre terk edilmiştir. Tamamen kendi çıkarları doğrultusunda davranan bu şirketler de enerji alanında gerekli yatırımları ve yenilemeleri yapmamışlardır.
Zorlu bir kış mevsiminin yaşandığı bu yıl, elektrik tedarikinde ve dağıtımında ortaya çıkan olumsuzlukların en somut örneği Isparta ilimizde yaşananlardır. Ülkemizin sözde gelişmiş bir bölgesinde yaşanan ve günlerce giderilemeyen sorunlar, yöre insanının günlerce elektriksiz kalmasına neden olmuştur. Üstelik bu durum, kısa aralıklarla yinelenmiştir. Enerji üretiminin ve dağıtımının özel sektöre terk edilmesinin yanlışlığı, hayatın içinde bir kez daha test edilmiş ve kanıtlanmıştır.
Enerji sorununun günlük yaşama yansıması
Enerji sorunu ve ortaya çıkan enerji krizi, hem ekonomiyi ve hem de toplumsal hayatı doğrudan etkilemektedir. Bu olumsuzluklar, aynı zamanda vatandaşın günlük yaşamına da doğrudan yansımaktadır. Bu da en çok akaryakıtta ve ısınmada ortaya çıkmaktadır. Benzine ve motorine ardı ardına yapılan zamlar, hayatı tümüyle etkilemektedir. Bu zamlar aynı zamanda piyasada hemen bütün ürünlere zincirleme yansımaktadır.
Özellikle mazotta yaşanan olağanüstü artışlar, çiftçinin ürün ekimini ve üretimini de olumsuz etkilemektedir. Üretici için bir başka önemli maliyet unsuru, tarım alanlarının önemli bir ihtiyacı olan tarımsal sulamada kullanılan elektriğin pahalı hale gelmesidir. Çiftçi / üretici tarlasını sulayacak motorları çalıştıramamakta ve tarlasını sürecek / bahçesini işleyecek traktörlerini kullanamamaktadır. Görüldüğü gibi, enerjinin tarımla ve gıda üretimiyle de doğrudan bir ilişkisi vardır. Gıda ve enerji konuları, özünde birbirine bağlı ve birbirini etkileyen / bütünleyen konulardır.
Elektrik faturaları vatandaşı çarpıyor
Kış mevsimi gerçekten zor geçiyor. Halkın büyük çoğunluğunun gelir düzeyi ve satın alma gücü düştükçe, bu durum pazarlara ve alışveriş merkezlerine yansıyor. Bütün bu olumsuzluklara bir de kış mevsiminin zorlukları eklenince, hayat gerçekten çekilmez ve katlanılmaz hale geliyor. Benzine ve motorine ardı ardına yapılan zamlar, çarşıda pazarda hemen her ürünün fiyatını zincirleme artırıyor. Hele emekçilerin ve emeklilerin, günlük kazancıyla geçinmek zorunda kalan ve sosyal güvencesi olmayanların işi hepten zor!
İnsanlarımız bugünlerde en çok kabarık elektrik, doğalgaz faturalarından ve yakacak masraflarından yakınıyorlar. Vatandaşın gözü elektrik ve doğalgaz faturalarına odaklanmış durumda. Faturalardaki zamlı tutarları görünce, dar gelirli insanlarımızın beti benzi atıyor! Bu kabarık faturalarla, gerçekten vatandaşı elektrik çarpıyor!.. Bütün bu olumsuzluklar, insanların geçim koşullarını ağırlaştırıyor ve ödeme gücünü zorlaştırıyor. Kredi ve kart borçları ödenemiyor. Vatandaşın bütçesini denkleştirmesi; iş / ekonomi çevrelerinin de üretim çarkını döndürmeleri neredeyse olanaksız hale geliyor.
Gıda ve enerji sorunsalına, toplumcu bakış / kamucu çözüm
Gıda ve enerji alanında yaşananlar, neoliberal siyaset anlayışının ve onun özelleştirmeci, dışa bağımlılığı / ithalatı temel alan politikalarının da iflası anlamına gelmektedir. Salgın koşulları ve bugünlerde yaşanan savaş ortamı, tüm bu olumsuzlukların ortaya saçıldığı bir dönem olmuştur. Bu gerçekler, artık yadsınamaz bir hal almıştır.
Dolayısıyla, gıda ve enerji sorunsalına yeni bir bakış ve yeni bir yaklaşım getirilmesi, artık temel bir zorunluluk haline gelmiştir. Bugünkü yanlışlıkların ve hatalı tutumların terk edilmesi, ancak meseleye toplumcu bir bakışla yaklaşılmasından ve kamucu bir çözüm sunulmasından geçmektedir. Bu başarılabildiği ölçüde, ekonomide ve toplumsal hayatta yaşanan sorunları aşmak mümkün olacaktır.
Üretim ekonomisine ve yenilenebilir enerjiye yöneliş
Bizce, günümüzde ekonomide yaşanan sorunları aşmanın temel anahtarı, üretim ekonomisine yönelmek olacaktır. Neoliberal siyasal tercihler ve politikalar nedeniyle, uzun süredir ihmal edilen ‘üretim ekonomisi’ anlayışı, öncelikli olmalı ve temel bir çıkış yolu haline getirilmelidir. Bu alanlardaki tüm dinamikler hareketlendirilmeli ve var olan potansiyel bütünüyle değerlendirilip seferber edilmelidir.
Enerji alanında dışarıya ve özellikle de belirli ülkelere bağımlılık durumu mutlaka aşılmalıdır. Kısa erimde tedarik çeşitliliği sağlanmasının ve uzun erimde de kendi kaynaklarımıza yönelmenin doğru olacağını düşünüyoruz. Bu bağlamda, özellikle kendi ülkemizdeki enerji kaynakları değerlendirilmelidir. Özellikle de doğa ve çevre duyarlılığına uygun yenilenebilir enerji çeşitlerine yönelmek, doğru ve yerinde bir tercih olacaktır.
Enerjide kamulaştırma / gıdada kooperatifleşme
Bütün bu yeni politikaların ve yaklaşımların, en çarpıcı uygulaması da öncelikle elektrik üretiminin ve dağıtımının kamulaştırılması olacaktır / olmalıdır. Özelleştirmenin ve onun denetlenemeyen uygulamalarının, bu alanda ortaya çıkardığı tablo ve görüntü; ister istemez bu alanların kamucu bir anlayışla yeniden ele alınmasını ve yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.
Enerji krizine karşı halkçı / kamucu bir anlayışı ve yeniden yapılandırmayı öne çıkarırken, gıda krizine karşı da temel çözüm olarak ‘üretim ekonomisi’ anlayışının temel alınmasının gerekliliğine inanıyoruz. Bu yaklaşıma koşut olarak, kendi kaynaklarımıza yönelmenin, ithalat bağımlılığından kurtulmanın ve bu alanda kooperatifleşmeyi başat bir örgütlenme modeli olarak değerlendirmenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Bunun yolu da -başta gıda ve enerji alanları olmak üzere- ekonomide ve siyasette yeni iktisadi / siyasi çıkış yollarının aranıp bulunmasından geçmektedir. Sözün özü; ülkemizin ilerici ve yurtsever güçleri, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına geçilirken, yeni bir ekonomik / politik çıkış yolunu elbirliği ve güç birliği yaparak oluşturmak ve ortaklaştırmak sorumluluğu ile karşı karşıyadırlar. Bu sorumluluğun bilincinde ve ayırdında olan tüm çevrelerin; bu anlayışın ve yaklaşımın toplumsal ve siyasal gereklerini, hayatın içinde yerine getirmelerini diliyor ve bekliyoruz.