Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 25-26 Temmuz’da Ankara’da toplanan 37. Olağan Kurultayı, partinin siyasal yaşam sürecinde yeni bir dönem başlattı.
‘İktidar Kurultayı’ olarak da adlandırılan ve ‘iktidar’ hedefiyle buluşturulmak istenen kurultayın ardından başlayan bu yeni dönemde, partinin ve toplumsal muhalefetin tüm dinamikleriyle ortaklaşarak, hep birlikte ‘iktidar yürüyüşü’ne odaklanılması gerekiyor. Kurultayda ortaya çıkan yol hattı ve ilan edilen ‘İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’, hayatın somut pratiğine dönüştürülerek en geniş kesimlere ulaştırılmayı ve zenginleştirilerek hayata geçirilmeyi bekliyor.
Siyasal durum ve güncel görevler
CHP’nin tüm kurultayları, hem parti ve hem de genel kamuoyu için her zaman ilgi odağıdır. Ancak 37. Olağan Kurultay, çok farklı ve ilginç bir zaman kesitinde toplandı. 18 yıldır iktidarda bulunan siyasal anlayışın artık ülkeyi yönetemez hale geldiği, pandemi koşullarında daha da tırmanan ekonomik ve sosyal sorunlarla baş etmekte zorlandığı bir ortamda, CHP kurultayı daha da anlamlı ve önemli oldu.
İç ve dış politikadaki gerginlikler, uluslararası alanda yaşanan çekişme ve çatışmalar, ülkemizi her geçen gün daha çok zorluyor, yalnızlaştırıyor. İçinde bulunduğumuz koşullar, ister istemez yeni bir iktidar arayışını gündeme taşıyor ve doğal olarak ana muhalefeti temel seçenek haline getiriyor.
Artık günümüzde ana muhalefet partisi, muhalefet blokunun temel gücü olarak, iktidara en yakın parti konumundadır. Ancak ‘iktidar’ hedefinin, yalnızca kurultayın adında kalmaması için, atılması gereken etkili adımlar ve yürünmesi gereken önemli bir yol vardır. Her şeyden önemlisi, muhalefetin özellikle de ana muhalefet partisinin, iktidar programıyla, çözüm projeleriyle ve kadrolarıyla, ülkeyi yönetmeye hazır olduğu güveninin halka verilmesi gerekiyor.
İkili görev; hem partiyi güçlendirmek, hem de ittifakları genişletmek
Kurultayla ilgili tartışmalarda dikkatimizi çeken önemli nokta; partinin bazı kesimlerinin yalnızca ‘siyasal ittifaklar’ konusuna odaklanması; özellikle kendilerini ‘parti içi muhalefet’ olarak tanımlayan bazı kesimlerin de, sadece ‘partinin yeniden yapılanması’ ve ‘parti içi demokrasi’ meselesine yoğunlaşmaları oldu.
Günümüzde ana muhalefet partisinin yönetim kadrolarına ve örgütlerine, ikili bir görev düşüyor. Bunlar da, hem partiyi büyütüp güçlendirmek ve hem de siyasal ittifakları ve demokratik birliktelikleri genişletip etkinleştirmek olup bu ikili görev birlikte ele alınarak değerlendirilmeli ve birbirini tamamlayıp bütünlemeli, asla birbirinin karşısına çıkarılmamalıdır.
Öncelikle, ana muhalefetin koordinasyonu ile en geniş muhalefet kesimlerinin güçlerini birleştirmesi ve ortaklaştırması gerektiğini düşünüyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi değerleri ortak paydasında gerçekleşebilecek büyük buluşma, iktidar hazırlığını temel almalı ve ‘yeni-çağdaş bir Türkiye’yi inşa etmek’ hedefine odaklanmalıdır. ‘Millet İttifakı’nı daha da genişletecek böylesi bir birliktelikle, muhalefetin hareket alanı genişletilip etkinliği artırılacak; en önemlisi de, halka iktidara hazır olunduğu mesajı verilecektir.
Meclis içi ve dışı mücadeleyi – çalışmayı ortaklaştırmak
Özellikle ana muhalefete yönelik eleştirilerin içinde, muhalefet etkinliğinin meclis grup salonu ile sınırlandığı eleştirisi önemli bir yer tutar. Yeni yönetim sistemi ile TBMM’nin güç kaybettiği bir dönemde, bu eleştiride haklılık payı vardır. Dolayısıyla, muhalefetin etkinlikleri parlamento dışına da taşınmalıdır. Parlamento içi ve dışı alanlar birlikte kullanılmalı ve değerlendirilmelidir. Bu bağlamda; CHP milletvekilleri, özellikle hafta sonlarında bütün ülkeye yayılarak, kent meydanlarında ‘Halkın Kürsüsü’nü kurmalı ve vatandaşı doğrudan dinlemelidirler.
Halkın nabzı tutularak, her dönem, yurttaşın somut taleplerini ve beklentilerini öne çıkaran, toplumsal kampanyalar düzenlenmelidir. Bu kampanyalar ülke çapında planlanmalı, ortak bir takvimi, etkinlik ve slogan havuzu olmalıdır. Örneğin, bugünlerde ‘Pandemi Mağdurlarının Mağduriyetinin Giderilmesi’ ve işçi sendikaları ile birlikte, işçinin kıdem tazminatı hakkının korunmasını hedefleyen ‘Kıdemime Dokunma’ kampanyaları düzenlenebilir. Koşullar uygun olduğunda da, en geniş temelli ve kapsamlı ‘İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ kampanyası gerçekleştirilebilir.
Türkiye’yi yönetmeye hazırlanmak
Başta yeni anayasa ve sistem sorunu olmak üzere, temel konularda; farklı muhalefet partileri ve kesimlerinin temsilcileri ile birlikte, ortak çalışma atölyelerinin kurulmasının yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu çalışma atölyeleri, ‘iktidara hazırlık atölyeleri’ olarak da değerlendirilmeli ve olası yeni bir siyasal dönemin yönetsel hazırlıklarını kotarmalıdır.
Günümüzde yöneticileri sıkça değiştirilen TÜİK, artık inandırıcılığını tümden kaybetmiştir. Dolayısıyla, muhalefetin, başta ekonomik konularda olmak üzere araştırmalar ve hesaplamalar yapacak Toplumsal İstatistik Kurumu’nu (TOİK) kurması yararlı olacaktır. Yine bu bağlamda, içerisinde gönüllü uzmanların, emekli bürokratların ve ilgili bilim insanlarının görev alacağı ‘Dış Politika Enstitüsü’, ‘Yerel Yönetimler Enstitüsü’ ve ‘Ekonomi Enstitüsü’ gibi alt oluşumların bulunacağı ‘Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (TOP-AR) kurulması düşünülebilir. Ayrıca, iktidara yakın çevrelerin ‘algı oluşturma’ girişimlerini deşifre edip boşa çıkartacak bir ‘Algımetre’ ölçüm çalışmasının da anlamlı olacağını düşünüyoruz. Elbette bu öneriler daha da çoğaltılıp zenginleştirilebilir.
Görüldüğü kadarıyla, yeni dönemde ana muhalefet CHP’yi zorlu bir süreç bekliyor. CHP, önümüzdeki dönemde; hem bu zorlu süreci yönetecek ve hem de ülkeyi yönetmeye hazır olduğunun güvenini halka verebilecek; yeni, yaratıcı, üretken ve örnek niteliklere sahip çalışma gruplarını ve kadrolarını özenle oluşturmalıdır.
Örgütsel yapı ve siyaset yapma anlayışı yenilenmeli; seçmen profili ile uyum sağlanmalı
CHP’nin ‘iktidar yürüyüşü’ne katkı sunmak amacıyla hazırladığımız bu çalışmada; yalnızca siyasal gündem ve güncel görevlerle sınırlı kalmak istemiyoruz. Aynı zamanda CHP’nin temel örgütsel meseleleriyle ilgili mevcut sorunlar nasıl aşılabilir? Parti nasıl yenilenebilir, nasıl daha etkin ve güçlü hale getirilebilir?
Tabii bu sorunların önemli bir bölümünün çözümü, partinin programının ve tüzüğünün yenilenmesinden geçmektedir. Bu da doğal olarak belli bir zaman, çalışma ve hazırlık sürecini gerektirecektir. Ancak her şey yalnızca yazılı belgelerin değişiminden ve yenilenmesinden geçmez. Asıl olan, örgütsel sorunlara ve parti politikalarına yaklaşımın; temelde siyaset yapma anlayışının değiştirilmesi ve yenilenmesidir.
Örgütsel yapılarda ilk basamak, başlangıç önemlidir. Eğer ilk düğme yanlış düğmelenirse, bu yanlışlık diğer alanlara da yansıyacak ve etkileyecektir. Dolayısıyla, örgütsel yenilenmede işe üyelikten başlamak gerekiyor. Geçtiğimiz dönem tüzük kurultayında gündeme gelen, ancak iyi anlatılamadığı ve yeterince anlaşılamadığı için kabul edilmeyen farklı bir üyelik sistemini, yeniden gündeme getirmek istiyoruz.
CHP’de ‘aktif üyelik’ sistemine geçilmelidir. Bu bağlamda partide siyasal katılım süreci yeniden düzenlenmelidir. Parti çalışmalarına, eylemlerine, eğitimlerine katılan üyeler ‘aktif üye’ olarak kabul edilmelidir. Seçme ve seçilme hakkı aktif üyelere verilmelidir. Bu sistem, adil biçimde ve etkin olarak denetlenmelidir. Bu bağlamda, her aşamadaki delegelik sistemine son verilmeli, partideki tüm organlar ve örgütsel birimler aktif üyelerin tümünün katımıyla seçilmelidir.
Dünyada birçok sol partide uygulanan ‘aktif üyelik’ sistemi, parti örgütünü daha etkin ve nitelikli hale getirecektir. Ayrıca partinin demokratik ve siyasal katılım süreçlerini çok yönlü güçlendirecektir. CHP’nin temel sorunu olan, seçmen profili ile örgütsel yapıları arasındaki uyumsuzluğu büyük ölçüde giderecektir.
Partinin inandırıcılığı ve güvenilirliği
Siyasal partilerde, hele sol partilerde ideoloji temel bir alandır. İdeolojik açıklık, berraklık önemlidir. Hayata ve dünyaya bakışın ortaklaştırılması, siyasal ve toplumsal gelişmeler karşısında ortak politikalar oluşturulması ve bunların birlikte savunulup hayata geçirilmesi yaşamsaldır.
Böylesi bir anlayış, CHP’nin ideolojik yaklaşımlarının net olmasını ve program ile tüzüğünün de ideoloji ile uyumlu ve bütüncül olmasını gerektirir. Yalnızca bunlar yetmez, aynı zamanda yönetim kadrolarının da, ideoloji ve program ile uyumlu olması gerekir. Partinin inandırıcı ve güvenilir olmasının yolu, bu bütünlükten geçiyor.
CHP’nin, parti ideolojisini açıklayan, siyasal ve toplumsal politikaları tartışıp ortaklaştıran, merkezi bir teorik yayın organına gereksinimi vardır. Bu yayın organı, parti örgütleri, üyeleri ve aksiyonerleri için bir pusula işlevi görecektir. Partinin siyasal gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri, doğru biçimde kavranabilecek ve savunulabilecektir. Hayatın ve mücadelenin içinde, söylem ve eylem birliği sağlanabilecektir. Bu süreç, parti içi eğitimle yaygınlaştırılıp çok yönlü pekiştirilebilir.
‘İnsan ve üretim odaklı’ örgütlenme anlayışı; yeni bir program ve tüzük
Bir partinin iktidar olabilmesi için, hayatın tüm alanlarında etkili ve örgütlü olması gerekiyor. Bunun için, partide, ‘insan ve üretim odaklı’ bir örgütlenme anlayışı öne çıkarılmalıdır.
Bir ‘kitle partisi’ olarak CHP tüm aşanlarda, insanı ve hayatı odağına alarak, örgütlenmelidir. Var olan klasik il-ilçe-belde örgütlenmesi şekli, artık günümüzde yeterli değildir. Organize bölgeler, sanayi/esnaf siteleri, büyük çarşılar, üniversiteler, fabrikalar, işlikler, kırsal kesim ve köyler… Özetle, hayatın nabzının güçlü ve hızlı attığı her yer, temel bir örgütlenme alanıdır.
CHP, kitlesel yapısı içinde; işçiyi/işsizi, esnafı, köylüyü, girişimciyi, emekliyi, aydını, kadını, genci; kısacası herkesi kucaklamalı ve örgütlemelidir. Örgütlenme politikalarını ve yöntemlerini, buna göre yenilemelidir. Özellikle de günümüzde çok önemli hale gelen teknolojik yeniliklerden ve dijital olanaklardan en geniş biçimde yararlanılmalıdır.
Siyasal mücadelede büyük önem taşıyan kadın ve gençlik örgütlenmesinde; partiye doğrudan bağlı olmaksızın parti dostu ve destekçisi olacak yeni örgütlenmeler gündeme getirilebilir. Örneğin 12 Mart öncesinde var olan Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu (SDDF) ve yayın organı ‘Sosyal Demokrat Eylem’ örneğinden hareketle, günümüz koşullarına uygun yeni örgütlenme biçimleri yaratılabilir.
Sol, sosyal demokrat partilerde ideolojinin en önemli göstergesi yazılı belgelerdir. Bunlar içinde parti programı ve tüzüğü büyük önem taşır. 21. yüzyıl koşullarında ve ülkemiz siyasasında, CHP’nin yeni bir programa ve tüzüğe ihtiyacı vardır. Özellikle bütün dünyada ve ülkemizde büyük dalgalanmalar ve etkileşimler yaratan koronavirüs salgını sonrasında, bu ihtiyaç daha da yaşamsal hale gelmiştir.
İçinde bulunulan sorunlara somut çözümler üreten bir program ve parti içi yaşamda karşılaşılan sorunları aşmaya yarayacak demokratik bir tüzük; CHP’nin kendi iç dinamikleriyle, örgütleri, üyeleri ve aksiyonerleri ile birlikte ortaklaşa hazırlanmalıdır. Başta sendikalar, demokratik kitle örgütleri, aydınlar olmak üzere, parti dostlarından da katkı ve görüş alınmalıdır.
Kısa, net, uygulamaya yönelik pratik çözümler içeren bir manifesto özelliği taşıyan böylesi bir program ve tüzük taslağı; tabandan başlayarak çevreden merkeze yürüyecek demokratik bir tartışma ve eylem süreci ile hazırlanmalıdır. Kurultay dönemlerinde gündeme gelen bu çalışmalar, bir program ve tüzük kurultayı ile taçlandırılmalıdır. Böylece partinin tüm bileşenlerinin, her aşamasında katkılarının olacağı bir programı ve tüzüğü sahiplenmek ve savunmak daha kolay ve verimli olacaktır.
Son dönemlerde siyasal alana bulaşan temel bir hastalık kimlik siyasetidir. İnsanların ırkı, dini, mezhebi sorgulanır olmuştur. Bu özellikler üzerinden siyaset şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Bu çok yanlış yaklaşım sol ve sosyal demokrat partilere hiç yakışmamaktadır.
Siyasal politikalar sınıfsal, sosyal ve toplumsal tercihler üzerinden inşa edilmelidir. Örgütsel yapılar ve kadrolar, bu anlayışa uygun olarak biçimlendirilmelidir.
Siyasal katılım ve parti içi demokrasi
CHP üyelerinin parti süreçlerine yeterli ölçüde katılım göstermediğini biliyoruz. Bu durumun bir nedeni üyelerin yaş düzeyinin yüksek oluşu ise, diğer temel neden de örgütsel hantallıktır. Partide siyasal çalışma, seçim dönemlerinde seçim kampanyasına katılmak ya da parti içi delege ve yönetim seçimlerinde yarışmaktan ibaret hale gelmiştir. Parti içi demokrasiden de anlaşılan, yalnızca adayların önseçimle belirlenmesi talebidir.
Oysa siyasal mücadele ve parti üyeliği, hayatın her anında ve her alanında verilmesi gereken bir uğraştır, bir sorumluluktur, bir yaşam biçimidir. Parti içi demokrasi de, öncelikle partinin siyasal politikalarının oluşturulması süreçlerine katılabilmektir. Bunun kanallarının açık olmasıdır.
Bu bağlamda, partinin ve partililerin, siyaset yapma tarzını değiştirmesi – yenilemesi gerekiyor. Parti örgütleri, genel siyasal konuların yanı sıra yerel gündemi de önemsemeli; halkın yerel sorunlarına çözüm üretmeli ve taleplerine sahip çıkmalıdırlar. Partinin gündemini yerel konularla zenginleştirmelidirler.
Ütopya yaratmak, umut ve güven vermek
Partileri, örgütlenmeleri canlı kılan ve onları en geniş kesimlerle buluşturan temel öğe, onların ütopyalarıdır. Her siyasal örgütlenmenin ve partinin bir ütopyası, bir hikayesi olmalıdır. Bu ütopyaya öncelikle partinin üyeleri yürekten inanmalı ve dalga dalga tüm topluma taşıyıp yaymalıdır. Bu konuda, Cumhuriyeti kuran ve ülkemizin bugünlere ulaşmasında önemli bir rolü olan CHP’nin engin bir tarihsel birikimi vardır. Yakın siyasal tarih böyle anlamlı örneklerle doludur. Örneğin 1970’li yıllarda ‘Toprak işleyenin, su kullananın’ ve ‘Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen’ belgileri, hala anımsadıkça yürek tellerimizi titretmekte ve siyasal bilincimizde titreşimler yaratmaktadır. Günümüz koşullarında halka götürülebilecek yeni ütopyalara gereksinim olduğunu düşünüyoruz.
Siyasal sorunlara, ülkeyi yönetmeye hazır bir partinin ciddiyetiyle ve sorumluluğuyla yaklaşmak temel olmalıdır. Güncel gelişmeleri değerlendirirken ve iktidarın politikalarını eleştirirken, iktidar olunduğunda o sorunların nasıl çözüleceğini de ortaya koymak gerekmektedir. Halk ve seçmen, ana muhalefet partisinden bunu beklemektedir.
Bu konu, ciddi ve üretken bir çalışma düzeneği kurma zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte gölge kabineler, gölge bakanlıklar ya da gölge çalışma grupları oluşturmanın ve çözüm politikaları üretmenin yararlı olacaktır.
Halk, seçmen, siyasal tercihlerini değiştirmek için; ülkeyi var olan iktidardan daha iyi yöneteceği iddiasını ortaya koyan ve yalnızca bunu ortaya koymakla yetinmeyip bu konuda güven uyandıran seçeneklerin arayışı içindedir. Ana muhalefet partisi CHP, ülkeyi ve özellikle de ekonomiyi çok daha iyi yöneteceği umudunu ve güvenini halka vermeli ve inandırmalıdır.
Parti içi ilişkilerde sevgi ve dayanışma egemen olmalıdır. Siyasal mücadelede dostluk, vefa, sevgi ve dayanışma önemli kavramlardır. Hele sol partilerde bu kavramlar daha büyük anlam taşır. Parti içi yaşamda sevgi, saygı ve dayanışma her yönüyle güçlendirilmelidir. Parti içi ilişkilerde yoldaşlık/yol arkadaşlığı temel olmalıdır.
CHP, halkın karşısına ‘100. yıl tezleri’ ve ‘sosyal devlet/demokrasi programı’ ile çıkmalı
Dünya ve Türkiye hızla değişiyor. Bilimde, teknolojide ve ekonomi alanında yeni gelişmeler yaşanıyor. İnsanların ihtiyaçları, talepleri farklılaşıyor. Hele son dönemde yaşanan pandemi süreci, bütün bu dengeleri derinden etkiliyor, sarsıyor ve değiştiriyor. Pandemi sonrasında dünyada yeni dengeler oluşuyor İşte böylesine karmaşık bir dünya düzeninde, çağdaş bir siyasal parti olarak CHP, yeni çözümlemeler yapmak ve yeni politikalar üretmek zorundadır.
Böylesi bir yaklaşım, CHP’nin, hem tarihsel misyonunun ve hem de çağdaş, yenilikçi bir parti olmasının gereğidir. Ülkemiz, 18 yıldır aynı siyasal anlayış tarafından yönetilmektedir. Yeni kuşaklar, farklı bir siyasal anlayışın ve yönetim kadrolarının özlemi içindedir. İşte CHP, yenilikçi anlayışıyla, üreteceği yeni siyasal politikalarla ve halkın önüne getireceği birikimli, donanımlı, üretken kadrolarla, bu özleme cevap vermelidir. Bunun yolu da, çok ciddi biçimde kotarılacak örgütsel ve siyasal hazırlıktan; çok çalışmaktan, halkın, seçmenin güvenini kazanmaktan geçmektedir.
2023 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kuruluşunun 100. yılını kutlayacağız. Ayrıca, -eğer erkene alınmazsa- ülkenin ve halkın yazgısını belirleyecek seçimler de aynı yılda yapılacak. Bu önemli dönüm noktası, hem ülkemiz ve hem de ‘kurtuluşun ve kuruluşun partisi’ CHP için, tarihsel önem taşıyor.
Yazgısı ve sorumluluğu Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşen CHP, işte bu önemli tarihsel dönemece şimdiden hazırlanmalıdır. Çalışmalar, 37. Olağan Kurultay’da ilan edilen ‘İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’ temel alınarak, daha da geliştirilip zenginleştirilmelidir.
Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu koşullar, her yönden irdelenerek; ülkenin ve CHP’nin gelecek yüzyılını kucaklayacak, bir düşünsel ve örgütsel hazırlık yapılmalıdır. Biz bu hazırlığa kısaca ‘100. yıl tezleri’ diyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin 100. kuruluş yıldönümlerini hedefleyecek böylesi bir hazırlığı, elbette güncel siyasal görevlerle de buluşturmak gerekiyor. Çünkü hayat durmadan devam ediyor. Bu durum, ekonomiden siyasete, dış politikadan toplumsal sorunlara, pek çok ivedi görevi de, CHP’nin önüne siyasal sorumluluk ve sıcak görev olarak getiriyor.
Ülkemizin bugün en temel siyasal meselesi, demokrasiden ve çağdaş cumhuriyet değerlerinden uzaklaşılmasıdır. Kısacası, temel sorun demokrasi sorunudur. Ekonomiden dış siyasete, yaşanan hemen her sorunun temelinde bu gerçek yatmaktadır. İşte bu yüzden, 100. yıl tezleri, sıcak gündemle ve güncel görevlerle de buluşturulmalıdır. CHP’nin örgütsel ve siyasal anlamda yenilenerek, çok kapsamlı ‘100. yıl tezleri’ ve güncel görevleri vurgulayan ‘Sosyal Devlet/Demokrasi Programı’ ile halkın karşısına çıkmasının yararlı olacaktır,
En geniş demokrasi buluşması
Günümüz koşullarında, başta CHP olmak üzere tüm ilerici, yurtsever ve demokrat güçlere düşen öncelikli görev; halkımıza dayatılan otoriter yönetim anlayışının aşılarak, ülkemizde parlamenter demokrasinin yeniden kurumsallaştırılmasıdır.
16 Nisan Anayasa Referandumu’nda ‘Hayır’ı savunan ve ‘tek adam sistemi’ne karşı çıkan bütün çevreler, 23 Haziran İstanbul seçiminde birlikte davranarak başarıya ulaşan tüm siyasal kesimler; etki alanlarını daha da genişleterek, önümüzdeki süreçte ‘Demokrasi Buluşması’nı gerçekleştirmelidir. Bu büyük buluşmanın temel ateşleyeni de ana muhalefet CHP olmalıdır. Bu bağlamda, 31 Mart yerel seçimlerinin temel muhalif gücü olan ‘Millet İttifakı’, farklı muhalif kesimleri de içine alacak şekilde, büyütülüp sürdürülmelidir.
Cumhuriyet ve demokrasi değerleri etrafında gerçekleştirilecek böyle bir buluşmanın yol haritası, bu değerleri ve hedefleri kabullenip içselleştiren çevreler tarafından ortaklaşa hazırlanabilir. Böyle bir demokratik birliktelik, olabildiğince demokratik dayanışmayı temel almalıdır. Bu süreci hazırlayıp kolaylaştıracak ortak çalışmalar şimdiden kotarılabilir. Demokrasiden yana olan partiler ve çevreler arasında, ‘Parlamenter Demokratik Anayasa Çalışma Grubu’, ‘Ekonomi ve Dış Politika Atölyeleri’, ‘Toplumsal Kampanyalar’ benzeri ortak çalışmalar, etkinlikler gündeme getirilebilir.
Cumhuriyet ve çağdaş demokrasi değerleri temelinde yeni bir anayasa
Muhalefetin ortak paydası, parlamenter sistem ve özgürlükçü çağdaş bir demokrasidir. Bu hedef etrafında en geniş kesimlerin iş ve güç birliği sağlanabilir Cumhuriyet ve demokrasi değerleriyle örtüşen, çağdaş demokratik parlamenter sistemi hedefleyen bir program, muhalefet güçlerinin işbirliğiyle oluşturulabilir. Bu program, Cumhuriyeti ve demokrasiyi yeniden inşa etmeyi amaçlamalıdır. Ülkenin ve halkın can alıcı sorunlarına çözümler getirmelidir.
Kısaca ‘Sosyal Devlet ve Demokrasi Programı’ olarak adlandırılabilecek bu temel belge; mutlaka yeni ve çağdaş bir anayasa ile siyasi partiler ve seçim yasası taslaklarını da içermelidir. Önümüzdeki süreçte, muhalefet, halkın önüne; yeni bir anayasa, siyasi partiler yasası ve seçim yasası taahhüdünü içeren, üç ayaklı bir ‘toplumsal sözleşme’ ile çıkmalıdır.
Bu yeni toplumsal sözleşme, referandumda ‘Hayır’ı savunan ve 24 Haziran’da ‘Artık Tamam’ diyen, 31 Mart yerel seçimlerinde ve 23 Haziran İstanbul seçiminde dayanışma içinde olan ‘Demokrasi Buluşması’nın bileşenleri olarak adlandırabileceğimiz, siyasal çevrelerin ve toplum kesimlerinin ortaklaşmasıyla hazırlanmalıdır. Bu amaca uygun olarak oluşturulacak çalışma gruplarında, farklı kesimlerden siyasiler, uzmanlar, akademisyenler yan yana birlikte çalışmalıdır.
Bir takvim ve yol haritası bağlamında hayata geçirilebilecek bu çalışmalar, muhalefet bileşenleri arasındaki iş ve güç birliğinin kalıcılaşıp kurumsallaşmasına da hizmet edecektir. Aynı zamanda, ülkemizin siyasal geleceğini belirleyip şekillendirecek somut hedefler ortaya koyacaktır.
Ekonomi ve siyaset atölyeleri; toplumsal kampanyalar
Tabii bu arada hemen her gün ülkemizi ve halkımızı doğrudan ilgilendiren sıcak gelişmeler yaşanmaktadır. ‘Demokrasi Buluşması’ bileşenleri, güncel konularla ilgili olarak da ortak tutum ve davranış geliştirebilirler. En başta da, en ivedi ihtiyaç olarak görülen ve bu çalışmaya en uygun olabilecek dış politika ve ekonomi alanlarında…
Bu türden çalışmalar, muhalefet bileşenleri arasındaki uyumu artırır, söylem birliğini güçlendirir ve karşılıklı güveni pekiştirir. Aynı zamanda, güçlü bir siyasal ve teknik mutfak işlevi görür. Farklı kesimlerden siyasilerin ve uzmanların katılımıyla, öncelikle ekonomi ve dış politika alanlarında oluşturulacak ‘Ekonomi ve Siyaset Atölyeleri’, zamanla çoğaltılıp farklı alanlara da taşınabilir.
Muhalefetin iş ve güç birliği, elbette yalnızca düşünsel mutfak çalışmaları ile sınırlı kalmamalı, eylemselliği de içermelidir. Parlamento içi ve dışı, hayatın tüm alanlarını kapsamalıdır. Yeni yönetsel sistem, yasa ve iç tüzük değişiklikleri ile daraltılmaya çalışılan siyaset alanının genişletilmesi amaçlanmalıdır.
Bu kapsamda, toplumsal kampanyalar düzenlenebilir. Örneğin, ekonomik krizle ilgili gerçekleri açıklama kampanyası hayata geçirilebilir. Farklı ekonomik ve siyasal çözümler kamuoyunun gündemine taşınabilir. Pandemi sürecinden, ekonomik krizden etkilenen işsiz ve dar gelirli yurttaşlar için dayanışma kampanyaları örgütlenebilir. Muhalif belediyeler, birlikte sahiplenilip merkezi yönetimin baskı ve engellemelerini halka teşhir etme kampanyası düzenlenebilir. Cumhuriyetin 97. kuruluş yıldönümü, ortaklaşa etkinliklerle kutlanabilir. Cumhuriyetin 100. yaşına, birlikte kotarılacak, etkinlik ve kutlama programı ile hazırlanılabilir. Ülke çapında düzenlenecek bu kampanyalar, muhalefetin sürekli diri kalmasını sağlayacak ve eylemliliğini güçlendirecektir.
CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nın ardından başlayan yeni dönem; ülkemizin içinde bulunduğu siyasal durum ve ana muhalefet CHP’nin temel stratejisi ve güncel görevleri üzerine düşüncelerimizle, CHP’nin yeniden yapılanması konusundaki görüş ve önerilerimizi paylaşmaya çalıştık. Böylesi çabaların ve çalışmaların, CHP’nin ve demokrasi güçlerinin ‘İktidar Yürüyüşü’nde önemli bir kaldıraç olmasını; ülkemize ve halkımıza, iyilikler, güzellikler ve esenlikler getirmesini içtenlikle diliyoruz.
*Gazeteci-Yazar,
mehmetsakirors@hotmail.com