1119761-625946941

Mehmet Şakir ÖRS – 14 Mayıs Sonrasında ve Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında; Çağdaş ve Demokratik Türkiye’yi İnşa Etmek

Mehmet Şakir ÖRS
Gazeteci-Yazar
mehmetsakirors@hotmail.com

Ülkemiz ve halkımız için çok önemli iki siyasal ve toplumsal gelişmeyi birlikte yaşıyoruz. Bir yandan Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılına geçerken ve Cumhuriyetin 100’üncü yaşını kutlarken; diğer yandan tarihsel ve yaşamsal derecede önemli bir seçime gidiyoruz.

Cumhuriyetin 100’üncü yaşı ile ikinci yüzyılına geçiş ve 14 Mayıs seçimleri iç içe geçiyor. İçinde bulunduğumuz süreçte, ülkenin kurtuluş ve kuruluş dönemlerine benzer bir tarihsel dönemi yaşıyoruz. Bir anlamda, bir asır sonra, yeniden kurtuluş ve kuruluş söz konusudur.

Bu bağlamda, önümüzdeki sürece böylesi bir değerlendirmeyle bakmak ve geleceği ortaklaşa inşa etmek; demokrasiden yana olan siyasal çevrelerin, toplumsal kesimlerin ve tüm yurttaşların ortak sorumluluğudur.

14 Mayıs seçiminin anlamı ve önemi

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılını yaşarken ve Cumhuriyet yeni bir yüzyıla, ikinci yüzyıla adım atarken; geçmişten geleceğe uzanan bu tarihi süreçte, kendini sorumlu gören / düşünen / hisseden herkese önemli görevler düşüyor.

Öncelikle, önümüzdeki bu seçimin demokrasi ile otoriterlik arasında bir tercih olacağının, mutlaka ayırdında olmalıyız. Bu süreçte ortak derdimiz ve tasamız, ülkemizin ve halkımızın esenliği / ortak çıkarı olmalıdır. Bu yaklaşım, bizim olmazsa olmazımız ve adeta temel ‘turnusol’umuzdur. Seçimle ilgili olarak gösterilen bütün tavırlara, duruşlara ve tutumlara, böylesi bir yaklaşımla bakmalıyız.

Dolayısıyla bu dönemde, hiçbir kişisel, grupsal ve partisel çıkar öne çıkarılamaz. Çağdaş ve demokratik bir sistemin / düzenin inşası, demokrasiden yana olan tüm kesimlerin ortak talebi ve hedefidir. Seçime ve sonrasına yönelik tüm adımlar / hamleler, bu hedefe adeta kilitlenmelidir.

Tarihi bir seçime gidiyoruz

Ülke ve halk olarak tarihi bir seçime gidiyoruz. Bu seçim birçok yönden olağanüstü önem taşıyor. İşte bu yüzden de hiçbir siyasal partinin, liderin, çevrenin, grubun ve hatta tek tek bireylerin hata yapma lüksü bulunmuyor.

Ülkemizde demokrasinin inşası ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş, en geniş muhalefet kesimlerinin ortak hedefidir. Bunun yolu da öncelikle mevcut siyasal iktidarın değiştirilmesinden geçmektedir. Olağanüstü önem taşıyan bu tarihi dönemde ve süreçte, hiçbir kişisel / partisel çıkar ve hesap öne çıkarılamaz, çıkarılmamalıdır.

Ortak hedefin hayata geçirilmesi, öncelikle cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılmasında ve muhalefetin parlamentoda en etkin ve geniş temsilinde odaklaşmaktadır.

Yaşananların özü ve özeti

Günümüzde, hayatın birçok alanında, insanlar birçok hak kaybı ve hukuk sorunu yaşıyor. Sıkça seslendirilen ‘hak-hukuk-adalet’ taleplerinin altında, toplumun önemli sorunları ve beklentileri var.

Tahmin edilebileceği gibi bu sorunların içinde, geniş toplumsal kesimleri doğrudan etkileyen gelir adaletsizliği ile yoksulluk konusu başı çekiyor.

Son olarak ülkemizde yaşanan deprem felaketi, var olan bu sorunları daha da ağırlaştırıp derinleştirdi. Depremin yaralarının hakça ve gereğince sarılabilmesi için, bu temel sorunsalın öne çıkarılması ve mutlaka üstüne gidilmesi gerektiğini düşünüyoruz. 

Sistemsizlik / kuralsızlık / kurumsuzluk

21 yıldır iktidarı elinde bulunduran siyasal anlayış, tam anlamıyla yorgunluğu, yıpranmışlığı ve tükenmişliği yaşıyor. Topluma hiçbir yeni söz söyleyemiyor, yeni bir umut veremiyor ve yeni bir ufuk sunamıyor. Siyasi iktidar tarafından 2023 yılı için önceden konulan hedeflerin bırakın gerçekleşmesini, yakınına bile yaklaşılamamasının altında da işte bu gerçeklikler yatıyor!..

Ülkemizde son dönemlerde yaşanan bütün bu olumsuzlukların temelinde sistemsizlik, kuralsızlık ve kurumların sönümlenmesi var. Bu durum, aslında iktidarın kendi siyasal tercihi ve hedefiydi. Getirdikleri zorlama ‘tek adamlık sistemi’, işte bütün bu sonuçları yarattı.

Ekonomide yaşanan kriz / buhran ile özellikle son deprem ve sel felaketinde ortaya çıkan görüntüler; bu zoraki sistemin ülkeyi ne hale getirdiğini somut olarak gözler önüne serdi. Enkazın altında aynı zamanda ülkenin yıpratılmış sistemi ve kurumları da kaldı!..  

14 Mayıs seçimi, Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ve gelecek

İşte böylesi zor ve zorlu koşullarda, 14 Mayıs’ta tarihi bir seçime gidiyoruz. Ülkemiz ve halkımız için önümüzdeki seçimin ‘tünelden son çıkış’ olduğu konusunda, hemen bütün muhalif kesimler ortaklaşıyor ve birleşiyor.

Seçimle ilgili ortaklaşıp buluşulan bir başka temel konu da bu seçimin aday ve parti tercihinden çok demokrasi ile otoriterlik arasında bir tercih olacağı… Bu da seçime bir anlamda ‘referandum’ niteliği kazandırıyor. Bu durum, ister istemez sistem sorununu, aday / parti / ittifak tercihlerinin ve tartışmalarının önüne geçiriyor.

Türkiye’nin yönetsel sisteminin tepeden tırnağa gözden geçirilerek yeniden yapılandırılması ve demokrasinin tüm kurum / kurallarıyla yeniden inşası sorunsalı öne çıkıyor. 14 Mayıs’a ve sonrasına, işte böylesi bir perspektifle yaklaşmanın doğru olacağını düşünüyoruz. 

Ekonomiye ve siyasete yeni bir bakış

Başta gelir adaletsizliği ve yoksulluk olmak üzere bütün bu sorunlarla baş edilebilmesi için; ekonomiye ve siyasete, yeni ve farklı bir bakış açısıyla bakmak ve yaklaşmak gerektiğinin altını özenle çizmek istiyoruz.

Bu da elbette günümüzde ekonomi/politiğin temel gerçekliğini ve başat gündemini oluşturuyor. Ülkemizin ilerici yurtsever güçlerinin ve toplumcu insanlarının, bu sorunsalı aşmanın yollarını arayıp bulacaklarına ve sonuçta başarıya ulaşacaklarına yürekten inanıyoruz.

Bu bağlamda, Cumhuriyetin kuruluşu öncesinde İzmir’de toplanan ‘İktisat Kongresi’ ile aradan geçen bir asır sonra yeniden İzmir’de toplanan ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ne dikkat çekmek istiyoruz. Çünkü bu kongreler, ülkemizin toplumsal ve siyasal tarihinde, inşa sürecinin önemli dönemeçleridir / izdüşümleridir.

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi

Bir asır önce İzmir’de toplanan ‘İktisat Kongresi’, ulusal kurtuluştan Cumhuriyetin kuruluşuna giden yolun yapı taşlarının döşenmesiydi. Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına yürürken, ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin yine İzmir’de toplanması; bir bakıma, ikinci yüzyılın yapı taşlarının döşenmesi anlamına gelmektedir.

Geçmişte ülke ekonomisinin küllerinden doğuşu gibi, günümüzde de yeni ekonomik / politik çıkışlara ve farklı politikalara ihtiyaç var. İşte tüm çalışmalarıyla / sonuçlarıyla ve çıktılarıyla ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’, bu olanağı sağlamaktadır.

Kongre süresince İzmir, önemli entelektüel buluşmalara ev sahipliği yapmış ve anlamlı düşünsel etkileşimlere sahne olmuştur. Cumhuriyetin 100’üncü yılında, bu kongre ve buluşmalar doğrusu İzmir’e çok yakışmıştır. Aynı zamanda İzmir ve İzmirli, bu kongre ve etkinliklerle; geçmişe ve ulusal kurtuluşla Cumhuriyetin kuruluşuna, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere o sürecin önderlerine; bir vefa ve saygı duruşunda bulunmuştur.

Üstelik tam da ülkemiz 14 Mayıs’ta tarihi bir seçime giderken gerçekleştirilen İzmir buluşması, çok kıymetlidir ve değerlidir. Muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, muhalefet liderlerinin kongre vesileyle İzmir’de buluşmaları ve İzmir’den tüm Türkiye’ye mesaj vermeleri de İzmir’e ve kongreye gösterilen önemin somut göstergesi olmuştur.

Yeni yol arayışı ve geleceği kurmak

Yaşanan bunca olumsuzluk içinde elbette sorunları aşıp toplumun moral değerlerini yükseltecek yeni bir yol arayışı önem kazanıyor. Bunca karanlık ve karamsarlık içinde, ünlü Kartacalı komutan Hannibal’ın o ünlü sözü akla geliyor: ‘Ya bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız’.

İşte biz ülkemizin daralan -daha doğrusu daraltılan- siyasal ortamında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde başlatılan farklı siyasal geleneklere ve çizgilere sahip partilerin, politik çevrelerin; ülkenin ve halkın esenliği için büyük demokrasi birlikteliğinde ortaklaşmasını, bu bağlamda değerlendiriyoruz.

6 partili birliktelik ve seçim/seçmen zemininde onları da aşıp daha da genişleyecek demokrasi için büyük birliktelik, bir bakıma yeni bir yol arayışı ve belki onun da ötesinde yeni bir yol açılmasıdır. İşte bu nedenlerle, bu iş birliğini çok anlamlı ve kıymetli buluyoruz.

Demokrasi için büyük buluşma

21 yıldır iş başında bulunan siyasal anlayışın ve kadroların yarattıkları tahribat çok büyüktür. Bu tahribat ancak çok yönlü ve çok güçlü bir siyasal irade / halk desteği ile sağaltılabilir. Ülkemizin bozulan yönetsel yapısının, güçler dengesinin, demokrasi temelinde yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bu da ancak çok geniş kapsamlı bir toplumsal uzlaşma ile sağlanabilir.   

Başta Millet İttifakı’nın açıkladığı ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ olmak üzere, muhalif ittifakların ve partilerin seçime yönelik bildirgelerini, bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Bu çalışmalar, bir bakıma önümüzdeki dönemin inşa programıdır. Bazı eksiklikleri olsa bile genel olarak toplumdan destek görmektedir.

Günümüzde karanlık ve karamsarlık içinde kalıp depresyonu yaşayan halkın geniş kesimleri, kendileri için bir umut ışığı arıyor. İşte demokrasiden yana ‘büyük birliktelik’ bu umut ışığını yansıtıyor. Şimdi önemli olan, sahada bu temel politikaların/taahhütlerin halka anlatılıp benimsetilmesidir. Sonuç demokrasinin başarısı olacak ve halkımızı yaşadığı ağır depresyondan çıkaracaktır.

Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak

‘Şimdi Demokrasi Zamanı’ savsözü ile açıklanan, genel olarak muhalefetin üzerinde buluştuğu ve ortaklaştığı, ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Geçiş’ hedefi; yeniden inşanın temel yol haritasıdır. Bir anlamda, muhalif ittifakların ve partilerin ortaya koydukları bildirgelerin devamı ve tamamlayıcısı niteliğindedir.

Muhalefetin iktidara gelmesi halinde uygulanacak değişikliklerin içeriğinde; insan onuru, hukukun üstünlüğü, ortak akıl, erkler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve laiklik gibi temel kavramlar var. Bu politikalar, özünde ‘tek adamlık’ anlayışının reddi ile parlamentonun işlevsel ve etkin kılınması yaklaşımlarına dayanıyor. Kısacası, çoğulcu demokrasiyi öne çıkarıyor.

Ayrıca ortaya konan yaklaşımı, kısaca ‘kurallaştırma ve kurumsallaştırma’ olarak da ifade etmek mümkündür. Böylesi bir yönetsel anlayışın iktidarında, önceden belirlenmiş kurallarla ve günün gerçeklerine uygun olarak yapılandırılmış kurumlarla yol yürüneceği anlaşılıyor.

Değişim – demokrasi ve yeniden inşa

Bizce bu seçim döneminin en anlamlı ve işaret niteliği taşıyan sözcükleri ‘değişim’, ‘demokrasi’ ve ‘yeniden inşa’ olacaktır. Muhalefetin başarısıyla bu hedefler ortaklaşacak ve hayata geçirilecektir. Ülke en azından öncelikle normalleşme sürecine girecektir. Bu kadarı bile demokrasi için önemli bir adım oluşturuyor. Keyfilikten, kuralsızlıktan ve kurumların etkisizliğinden yılan insanlar için, bu basit adımlar bile aslında çok şeyler ifade ediyor.

Bizce bütün bu siyasal hamlelerin ve atakların temelinde, ülkedeki değişim talebi var. Önümüzdeki sürecin temel belirleyicisi ve ateşleyicisi de işte bu değişim talebi olacaktır. Muhalefet bu değişim ve dönüşüm talebini daha da büyütmeli ve toplumsal / siyasal dinamiğe dönüştürmelidir. Bunun siyaset zemindeki ifadesi, halkın muhalefete olan güveninin büyütülmesi ve umudunun artırılıp güçlendirilmesidir. Bu da etkin saha çalışmalarından geçmektedir.

Dolayısıyla, 14 Mayıs seçim sürecinde, muhalefetin tüm güçlerini sahaya çıkarması ve adeta seferber etmesi gerekiyor. Küçük farklılıklara, ayrışmalara, engellemelere ve ayrıntılara takılmadan; asıl hedefin gerçekleştirilmesi doğrultusunda, muhalefet kesimlerinin ortaklaşması / dayanışması sağlanmalı ve çok yönlü güçlendirilmelidir.

Utkuya ulaşmak ve utkuyu kalıcılaştırmak

14 Mayıs seçimi sonrasındaki yeni dönemi ve Cumhuriyetin ikinci yüzyılını hedefleyecek yeniden inşanın temel referansları; başta ‘İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’ olmak üzere, muhalif ittifakların ve partilerin bildirgelerinde ayrıntılı olarak yer almaktadır. Ayrıca tarafımızdan SD Dergi’de yayımlanan (Ocak-Şubat 2023 Sayı 145/146) ‘İkinci Yüzyıl Tezleri’ başlıklı çalışma da bu konuda önemli ipuçları sunmaktadır.

Seçim sürecinde, muhalefetin yeni döneme ve ikinci yüzyıla ilişkin yeniden inşa mesajları, toplumun en geniş kesimlerine ulaştırılmalı; umut ve moral üstünlük muhalefetin saflarına kazanılıp kalıcılaştırılmalıdır. Böylesine etkin ve yoğun bir çalışma temposu, sonuç alma sürecini de tetikleyip hızlandıracak ve utkuyu kolaylaştıracaktır.

Biz, 14 Mayıs’ta, ülkemizin ilerici yurtsever güçleri tarafından ortaklaşa kazanılacak bu başarının; aynı zamanda tüm dünyada otoriterliğe karşı verilen mücadele için, engin ve zengin bir örnek oluşturacağını düşünüyoruz. Türkiye’nin tüm ilerici, yurtsever ve demokratlarının, bunu başarabilecek güçte ve yetkinlikte olduğuna yürekten inanıyoruz. Unutulmamalıdır ki bu utku; Cumhuriyetin 100’üncü yaşına, ikinci yüzyılına, ülkemize ve halkımıza çok yakışacaktır.