Zorunlu enerji gereksinimlerimiz için çok ağır faturalar ödediğimiz, çok yıpratıcı bir yılı geride bıraktık. Enerji fiyatlarına son bir yılda gelen zamları uç uca eklersek nasıl fakirleştiğimizin fotoğrafı net olarak çıkar ortaya. Bu, aynı zamanda ekonomik büyüme adı altında bizim sırtımızdan özel şirketlere yapılan sermaye transferinin de fotoğrafıdır.
Hatırlayacağınız üzere 2021 yılı son çeyreğinde elektrik faturalarımızdan TRT Payı ve Enerji Fonu kesintilerinin kaldırılması tartışmaları uzun süre kamuoyunu meşgul etmişti. 2022 yılına girmemize dakikalar kala Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK), TRT Payı ve Enerji Fonunu kaldıran ve ilk kez uygulanacak kademeli tarifeleriyle; meskenlerde 1. kademe %50, 2. kademe %125, ticarethane %125, sanayi %125 gibi korkunç zamlarla 2022 yılına girmiştik. Yani ön planda faturamızdaki %1’lik TRT Payını kaldırarak bizi oyalarken, arka planda ortalamada yüzde 100’ün üzerinde zamları uygulamaya koymuşlardı.
Zamlı faturaların 2022 Ocak ayı içerisinde gelmesi ile ülkenin dört bir tarafında fatura yakma, esnaf yürüyüşleri gibi kendiliğinden gelişen protesto eylemleri patlak verdi. Halkın tepkisi kısa sürede sonuç verdi; üç ay içerisinde meskenlerde ve ticarethanelerde kademe, yine mesken ve tarımsal faaliyet abone grupları için de KDV manevraları yapmak zorunda kalınmıştı.
Kademe ve KDV manevraları ile 2022 yılında abone grupları bazında meskenlerde %89, tarımsal faaliyetlerde %109, ticarethanelerde %333, sanayide ise %406’dan başlayan zamlarla 2022 yılını tamamlamış olduk.
Bunun yanı sıra, yine 2022 yılında elektrik piyasasında kilovatsaat bazında elektrik piyasa takas fiyat (PTF) 1 TL’den 4 TL’ye dört kat artarken, bir kamu kurumu olan Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) dağıtım şirketlerine kayıp kaçak amacıyla yaptığı toptan elektrik fiyatının sadece %34 arttığını da belirtelim.
Elektrik fiyat artışlarından kaynaklanan enerji faturamız sadece kendi ödediğimiz elektrik faturası ile sınırlı değil kuşkusuz; tıpkı geçmediğimiz köprünün, gitmediğimiz hastanenin parasını ödediğimiz gibi. Doğrudan ödediğimiz elektrik faturasının yanında satın aldığımız ürün ve hizmetler ile de tarım, sanayi, ticarethane ve genel aydınlatmadan oluşan karma elektrik faturasını da biz ödüyoruz.
EPDK tarifelerine göre faturalandırılan abone gruplarının birim fiyatları toplamını karşılaştırdığımızda; Aralık 2021’de 491 krş/kWh olan birim fiyatlar toplamı, Aralık 2022’de birinci kademe için 1.628 krş/kWh ile 3,3 kat, ikinci kademede ise 1.827 krş/kWh ile 3,7 kat artış olduğunu görüyoruz. Bu durumda toplumsal elektrik faturamızın bir yılda net olarak 3 kattan fazla arttığını söyleyebiliriz.
Elektrik abonelerinin toplam sayısı EPDK’nın 2022 Eylül ayı verilerine göre 48 Milyon 136 bini geçmiş durumda, bunun 40 milyonu mesken abonesi. Dolayısıyla ücretli çalışan, işli-işsiz, emekli, öğrenci tüm toplum kesimlerini doğrudan ve dolaylı etkileyen bu artışların dolar karşılığı nedir derseniz onu da tablo olarak verelim;
2022 yılı içerisinde asgari ücret, emekli maaşları ya da ücretli çalışanların maaşları dolar bazında ne kadar arttı? Onun hesabını da okuyucuya bırakalım. Elektrik faturalarımızda gördüğümüz sayıların üretim, iletim ve dağıtım faaliyetlerinin maliyeti ile yasal kar marjları toplamı olması gerekirken, yapılan zamların bu toplamın çok çok üzerinde olduğunu görüyoruz. Yıllık enflasyon oranı 2022 Ekim Ayı itibariyle TÜİK’e göre %84,3, İstanbul Ticaret Odasına göre %103, Enflasyon Araştırma Grubu’na göre de %170. Ancak elektriğe yapılan ortalama zam oranı en yüksek enflasyon hesaplamasının bile neredeyse üç kat üzerinde!
Kademeli enerji zamlarının arka planı
“Egemen fikirler, egemen sınıfın fikirleridir” der Karl Marx.
Elektrik sektöründe bugün yaşadığımız zamlar bir anda olan anlık tercihlerin sonuçları değil, aksine kamuoyunun tek taraflı yanıltılmasına dayalı büyük reklam kampanyalarının ve yıllar süren bilinçli politikaların sonucudur. Bugün ödediğimiz faturanın sadece enerji bedeli ve vergiden ibaret olmadığını görmek için elektrik enerjisi sektörünün geçirdiği aşamaları kısaca ortaya koymak gerek.
Özelleştirme 1.0 – Propaganda ve hazırlık 1980 – 2001:
“Kamu işletmeciliği verimsizdir, kamu tekeline son verilip, sektörün rekabete açılmasıyla kamu işletmelerinin kamu maliyesi üzerinde yük oluşturmasının önüne geçilecektir. Yüksek istihdam ve ekonomik getiri, kaliteli hizmet, kesintisiz enerji…” Bu dönemde elektrik sektörünün üretim – iletim – dağıtım faaliyetlerini tek elden ulusal planlamayla yürüten Türkiye Elektrik Kurumunun (TEK) 3096 sayılı yasa ile tekeline son verilmesiyle başlayan, bu süreçtir.
Elektrik sektörü 1993 yılında üretim, iletim ve dağıtım olarak dikey, 2001 yılında 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunundan sonra bölgesel bazda coğrafi olarak yatay bölünme ile parçalara bölünerek üretim ve dağıtım faaliyetleri satışa hazır hale getirilmiştir. Elektrik dağıtımında 21 ayrı dağıtım şirketi ile bölgesel bölünmenin yanı sıra perakende elektrik satış şirketleri için de altyapı hazırlıkları yapılmıştır.
Özelleştirme 2.0 – Elektrik dağıtım ve üretim şirketlerinin satışı 2002 – 2013:
Elektrik dağıtımı, 21 bölgeye ayrılmasına rağmen, birbirleriyle ortaklıklar kuran sınırlı sayıda şirkete işletme hakkı olarak devredildi.
Elektrik üretim tesislerinin blok satış, işletme hakkı devri gibi yöntemlerle özelleştirme süreci başlatıldı. Kamu kurumu olan Elektrik Üretim A.Ş.’ın (EÜAŞ) elektrik kurulu gücündeki payı 2002’de %61,3’ten, %28’e indi. EÜAŞ’ın kurulu güç içerisindeki güncel payı %21’dir.
AK Parti iktidara geldiğinde üretimin %60’ı, dağıtımın ise tamamı kamunun elinde idi. Bugün üretimin altıda biri elinde kalırken, dağıtım birkaç şirketin eline geçti.
Özelleştirme 3.0 – Post-özelleştirme – Post-pandemi 2014 – 2021: Elektrik üretim ve dağıtım faaliyetlerinin özelleştirilmesinden sonra, ihale şartnamelerine aykırı olarak şirketlere pek çok kolaylık ve avantajlar sağlandı. Post-özelleştirme uygulamalarına birkaç örnek verelim;
Elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp kaçak oranlarının düşürülmesi için belirlenen hedefler ertelendi, kaçak tüketimden kaynaklanan maliyetlerin vatandaşların faturalarına yansıtılmaması hakkındaki mahkeme karaları uygulanmadı, faturalarda bilgiler gizlenerek “torba fatura” uygulamasına geçildi.
Elektrik üretim şirketlerinin, devraldıkları termik santralları -çevre mevzuatına aykırı olarak- filtresiz çalıştırmalarına göz yumuldu, piyasa fiyatının üzerinde alım garantileri verildi, kapasite mekanizmaları ile haksız destekler sağlandı.
2020 yılı COVID-19 pandemisinin en ağır şartları altında bile üretim ve dağıtım şirketlerinin temsilcileri ile toplantılar yapılarak 7257 sayılı yasa ile şirketlere yeni kolaylıkların yanı sıra, yıllardır yerine getirmedikleri bazı yükümlülükler, pandemi mücbir sebep gibi gösterilerek ortadan kaldırıldı. Şirketlerin bakım onarım faaliyetleri yeterince denetlenmedi…
2021 Post-pandemi fırsatçılığı yılı oldu. 2020 pandemi döneminde daralan enerji talebinin 2021 yılında artacağı bilindiği halde gerekli önlemler alınmadı, spot piyasa adıyla uluslararası enerji karaborsasına teslim olundu . Temmuz ayından itibaren elektrik piyasasında ithal doğal gaz ve ithal kömürlü elektrik santrallarının, maliyet artışını bahane ederek üretim kısıtlamasına gitmeleri üzerine, Ağustos ayında enerji kesintileri yaşandı. Ekim ayında elektrik tavan fiyat hesaplama yöntem değiştirilerek piyasa fiyatları bir anda %50 artırıldı. Yıl sonuna doğru 7346 sayılı yasa çıkartılarak kademeli zamların yasal yolu açılmış oldu.
Özelleştirme 4.0 – Kademeli zamlar; 2022 ve sonrası:
Enerjide sürekli zam ve piyasanın tam hakimiyeti dönemine girilmiş oldu. Elektrik enerjisinde normal tarife dönemi; yıl içerisinde her çeyrek başında olmak üzere yılda dört kez belirlenmekteydi. 2008 yılından bu yana devam eden bu uygulama, elektrik tüketiminin yoğun olduğu sanayi ve hizmet sektörü için maliyetlerin öngörülebilirliği, fiyat ve yatırım planlaması bakımından önemliydi. 2022 yılında kademeli tarifelerle başlayan süreç belki mesken abonelerinde 1. kademeyi koruyormuş gibi görünse de elektrik fiyatlarını karaborsaya dönüşen piyasasının insafına terk etmiş durumda.
Zam değil, sermaye transferi
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verileri de bu durumu teyit ediyor. OECD yıllık enerji enflasyonu “Temmuz ayında Türkiye’de” %143 olurken OECD ortalamasının %35 olması, bizdeki artışın dünya genelindeki enerji fiyat artışları ile açıklanamayacağını ortaya koyuyor.
Grafik : OECD Yıllık Enerji Enflasyonu Temmuz 2022
OECD ülkelerinde ortalamasına göre Türkiye’de 4 kat olan ve bizi fakirleştiren fark; (i) kur farkı, (ii) özelleştirme ve piyasalaştırma farkı, (iii) ithal yakıt santrallerine kaynak aktarımı farkı, (ıv) kapasite fazlalığı nedeniyle çalıştırılmayan santralların maliyet farkı, (v) dağıtım şirketlerinin karlarını katlama desteği farkı gibi görünmeyen ama pratikte işleyen maliyet unsurlarından kaynaklanıyor. Bu durumda, Özelleştirme 4.0 döneminde yapılan fiyat artışları maliyet bazlı değil, doğrudan özel elektrik şirketlerine bir tür sermaye transferidir.
İktidar dışı siyasetin itirazı nasıl olmalı?
TBMM’de çıkartılan yasaların teklif süreçlerinden itibaren izlenmesi, demokratik kitle örgütleri, emek ve meslek örgütleriyle önceden paylaşılarak, kamuoyu oluşturulması gerekir. Sol, siyasetin doğa ve toplumdan yana enerji politikalarını tartışarak ve dayanışarak oluşturabilmesinin zemini yaratılmalı.
Ekonomik kriz ortamının seçimler sonrası derinleşmemesi için enerjide fiyat istikrarının sağlanması, diğer tüm sektörler için de gerekli. Bu da ancak enerji üretiminde ve dağıtımında güçlü bir kamusal yapı, güçlü bir kamusal denetimle sağlanabilir.
Çare halktan ve doğadan yana kamusallaştırma politikalarında…