Prof. Dr. TANJU TOSUN*
Türkiye parti siyasetinde sosyal demokrat partilere yöneltilen en temel eleştirilerden biri, toplumsal gerçeklikten kopuk kimlikleri ve kadrolarının halkla bütünleşememesidir. GeçmişteBülent Ecevit DSP ’de bu çizginin topluma mesafeli duran anlayışını tersyüz ederek, toplumla barışık bir örgütlenme ve ideolojik kimlik inşa etmeyi başarmıştı. Ve 1999 genel seçimlerinde milliyetçi taleplerin de tetikleyiciliğiyle iktidar ortağı oldu, fakat demokratik solun iktidar serüveni çok uzun sürmedi.
İdeolojik yenilenme
Ecevit sonrası aynı çizgideki partilerin, özellikle CHP ’nin temel açmazlarından biri, toplumla irtibatlanmanın partideki liderlik anlayışıyla sağlanamaması.
Kılıçdaroğlu ve ekibi, 90’lı yıllardan itibaren CHP ’nin üstüne yapışıp kalan bu izi silmek için çaba sarf ediyor. Partinin sorunu tabii ki salt toplumla irtibatlanma ya da Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle halkta karşılığı olan siyasetçi tipi ve siyaset tarzının inşası değil. CHP elitleri bugün bunun farkında oldukları için, partiyi ideolojik ve örgütsel anlamda yenileme olarak okunabilecek değişimi siyasi şifrelerinin merkezine oturtmuş durumda. Partiyi çağdaş anlamda batılı özgürlükçü sol çizgide konumlandırma ancak programatik yeniden yapılanmayla mümkün ve programdan yola çıkarak inşa edilecek yeni kimliğin toplumda karşılık bulması ise orta ve uzun vadede gerçekleşebilir. 1980 öncesinde CHP ’de “Ortanın Solu” ya da “Demokratik Sol” ideolojik yapılanmasının siyasi karşılığı hemen alınmamıştı. Dolayısıyla bugünün CHP ’sinde derhal başlatılması gereken ideolojik değişimi programatik temelde inşa mesaisinin de çok kısa vadede toplumda karşılık bulacağını düşünmek, abartılı bir iyimserlik olur. Bu nedenle, bu bağlamda CHP ’nin her türlü mazereti kabul edilebilir. Fakat, konu partinin toplumla organik bağ kurarak bütünleşmesine gelince, burada mazereti kalmayan bir CHP ile karşı karşıyayız.
Halka dokunan siyaset
Siyasi ömründe CHP , hatalarından ders aldığında büyüyen, hataların tekerrüründe ise küçülen bir siyasi aygıt. 60’ların ortasına kadar toplumdan kopuk, askeri ve sivil bürokrasinin biricik siyasal ittifak adresi olarak sistemde konumlanan parti, doğal tabanının dışına taşıp iktidar ya da iktidar ortağı olacak şekilde kitleselleşemedi. Ne zaman ki vesayetçi kimliğinden arınıp topluma en doğru ve hakiki olanı vaaz eden siyasi önder olmaktan çıktı, toplum o zaman CHP ’ye doğru yürüdü. Partinin 1973 ve 1977 seçimlerindeki başarısı, 1989 yerel seçimlerinde SHP’nin bu başarıyı tekrarı, 1999’da DSP ’nin birinci parti oluşunu; ideolojik değişim, vaatler, demokratik-toplumcu örgütlenmeler ve parti içi siyasetin demokratikleşmesi kadar, halkın içine giren sosyal demokrat ya da demokratik sol siyaset tarzı ve anlayışıyla açıklayabiliriz. Bu anlamda Kılıçdaroğlu ve ekibinin bir süreden beri dillendirdiği “gücünü halktan alan ya da halkta karşılığı olan, halka dokunan siyaset”i sosyal demokrasi adına önemsemek, bunun da ötesinde aynı siyaset tarzını kurumsallaştırma adına yapmak zorunda olan bir CHP var bugün.
Negatif algı silinmeli
Kurultayda Parti Meclisinin belirlenmesinde tercih edilen Genel Başkanın anahtar liste takviyeli çarşaf liste yöntemi, CHP ’nin halka dokunma adına kendi içinde attığı olumlu bir adım. Kurultay delegelerinin parti içi seçme hakkı bakımından özgür ve eşit siyasi ortak olarak konumlandığı söz konusu demokratik oylama, CHP ’de çoktan unutulmuş demokrasi uygulamasını hayata geçirme adına diğer partilerin alması gereken derslerle dolu. Tatbikatın asıl önemli yanı ise, çok sayıdaki anahtar listenin uyandırdığı şüphelere rağmen artık delegeye dokunan bir CHP ’nin ve yeni siyaset tarzının gerçeğe dönüşmeye başlaması.
CHP ’de Kurultay sonrası kısa vadede atılması gereken öncelikli adım, Kılıçdaroğlu ’nun partiyi iktidara taşıyacak formüller arasında saydığı “halkta karşılığı olan, halka dokunan siyaset” anlayışı ve parti tipini inşa etmek. Toplumda partiye oy vermeyenlerin algısında öne çıkan CHP kimliğine içkin negatif içerikli ne varsa, tüm bunları zihinlerden silmeden CHP ’ye iktidar kapısının kolay kolay aralanamayacağını CHP elitlerinin de bildiğini varsayıyoruz. Bir yanda toplumda partiye dair egemen olan vesayetçi-otoriter parti algısını zihinlerden kazımak zorunda olan CHP , diğer yanda delege tercihiyle yeni mevziler bulan katı ulusalcıların varlığı, zorluklara ilişkin basit bir örnek. Örnekleri çoğaltmak mümkün: Kültürel alanda bir yanda Sunni İslam ’ı gündelik hayatın ve siyasetin çoğu alanında referans alan geniş toplum kesimleri, diğer yanda Aleviliği bir din olarak kabul eden partili milletvekili. Bir yanda ülke ekonomisinin büyümesine karşın gelir dağılımındaki adaletsizliğin artışı, diğer yanda buna rağmen toplumun en yoksul kesimlerininin CHP ’ye yönelmek yerine AK Parti ’ye sıkı sıkıya sarılmaya devam etmeleri. Bir yandan AK Parti ’nin değişimin mimarlığından süratle statükonun muhafızlığına anlaşılmaz biçimde savrularak siyasi rejimin otoriterleşmesi, diğer yandan toplumdaki özgürlük ve demokratikleşme taleplerinin çok cılız kalması. Mevcut tablo karşısında CHP ’nin siyasi ajandasının bir numaralı maddesi, ikna edici siyasi iletişim yöntemleriyle halka dokunan siyaseti, partiden topluma doğru yaymak olmalı.
Toplumun partiye bakışı
Kılıçdaroğlu ’nun Kurultay sonrası ısrarla dillendirdiği CHP ’nin sevimli yüzünü halka takdim stratejisinin içinin çok iyi doldurulması, parti ile geniş toplum kesimleri arasındaki kopukluğun giderilmesine katkı yapabilir. Burada önemli olan,CHP seçkinlerinin halkla bütünleşme konusunda ne ölçüde içten, samimi ve eleştiriye açık oldukları. Düne kadar tavandan tabana partinin temel açmazlarından biri de, kendilerine yöneltilen her eleştiriyi parti düşmanlığı olarak algılamalarıydı. Düşmanla muhatap olmak yerine, kendini dış dünyaya kapatan, kendisini sürekli olarak kendilerinden dinlemeyi tercih eden CHP ’nin halkta karşılığı bundan dolayı olmadı. Bugün partinin olmazsa olmazı, partiden topluma bakmak yerine, toplumun partiye nasıl baktığını, neler talep ettiğini anlamaktır. Gerçek anlamda halka dokunmak budur. Mazereti kalmayan CHP yeni bir başlangıcı, ancak böyle yapabilir. Gerisi teferruat. Yeter ki, dün olduğu gibi tarlada çalışan tarım emekçisinin elini sıktıktan sonra, mendille elini temizleyen CHP ’li profesyonel yönetici-siyasetçi tipinden uzak durulsun.
*Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi,
29.07.2012 tarihli Radikal İki’den alıntılanmıştır.