KÜRTAJ TARTIŞMALARI VE BASKICI DEVLET POLİTİKALARI


Bora Balcı*

Demokratik bir ülkede kürtaj karşıtı ya da kürtaj serbestisi taraftarı kamuoyu çevrelerinin olması doğaldır. Ancak baskıcı devlet politikaları ile bu konunun yaşamın gerçeğine aykırı olarak yasaklarla düzenlenmeye çalışılması Türkiye için alarm vericidir. Rahimdeki ceninin potansiyel bir insan olarak hak süjesi olabilmesi konusunun derin bir felsefi, dini, etik ve hukuki tartışma olduğunu kabul ediyorum. Ancak kısaca söylemek gerekirse evrensel hukukun orantılılık ilkesi, burada ibreyi kadının lehine ve bedeni üzerinde seçme hakkına döndürmekte ve Avrupa hukuku genel olarak kürtajı yasaklamayı reddetmektedir.

Kadın çeşitli nedenlerle gebeliğini sonlandırmaya karar verebiliyor. Kürtajın yasak edildiği ya da sınırlandırılmış olduğu ülkelerde kadınlar gelir durumlarına göre ya ülke dışındaki sağlık kurumlarında ya da ülke içinde yasadışı kürtaj uygulayan az sayıda hekime çok büyük paralar vererek ya da tıp dışı geleneksel yollarla gebeliğini sonlandırmaya çalışıyor.

Türkiye’de kural olarak gebelik gebeliğin ilk on haftası içinde sonlandırılabiliyor. Ancak mevcut yasal düzenlemede yer alan kadına karşı ayrımcı hükümleri kaldırmak yerine büsbütün kürtajın yasaklanması girişimi, liberal bir demokrasi için kaygı vericidir.

Avrupa’da kürtajı kesinkes yasaklayan tek ülke Malta. Toplumsal olarak diğer bir kürtaj karşıtı ülke olan İrlanda ise son yıllarda yargısal içtihatlar yoluyla kürtaj yasağını önemli ölçüde aştı. Avrupa’da muhafazakar kabul edilen başka bir ülkede, İngiltere’de, kürtaj 24 haftaya kadar yasaldır. Gebeliğin, kadının ya da onun çocuklarının fiziksel ya da ruh sağlığına karşı gebelikten daha fazla risk taşıması halinde ve iki doktorun onayına bağlı olarak gebelik, bir doktor tarafından ve devlet onaylı hastane ya da kliniklerde sona erdirilebilir. Kürtaj işlemlerinin %94’ü ücretsiz olarak devlet tarafından karşılanıyor. Kürtaj kararının alınma sürecinde devletin kadına tıbbi ve psikolojik danışmanlık da dahil çeşitli hizmetleri de söz konusu. Kürtaj kararı sadece ve sadece kadına ait şahsi bir karar olarak tanınıyor ve kocanın rızası aranmıyor. Öyle ki, 16 yaş öncesi kızların kürtaj başvurusu dahi hekimler tarafından aileleriyle -kural olarak- paylaşılmıyor.

Kürtaj zaten kolay alınan bir karar değil; ama bir de istenmeyen gebelikle karşılaşan kadını suçlayan ve aşağılayan yasakçı siyasi iktidar düzenlemeleri ve sınırlandırmaları kadına yardım sağlamak yerine haksız, sağlıksız ve ideolojik bir baskı uyguluyor. Çözüm, istenmeyen gebelikleri önlemek için kadını destekleyici ve toplumu bilinçlendirici sosyal politikalar geliştirmektir. Tüm yardım ve desteğe rağmen istenmeyen gebelikle karşılaşan kadının vücudu üzerinde seçme hakkına saygı göstermek ve sadece doğuma karar veren değil gebeliğine son vermeye karar veren kadınlarımıza da tıbbi ve psikolojik olarak sonuna kadar sosyal devlet desteği sağlamak gerekir.

*CHP İngiltere Derneği Eski Başkanı, borabalci@hotmail.com

Bir cevap yazın