1965 seçimleri öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni bir söylemle Türkiye kamuoyunun karşısına çıkması şaşırtıcı kabul edilir. Dönemin sol rüzgarıyla birleşen parti içerisindeki yenilikçi kadronun çabası, ortanın solu söylemini ortaya atılmasını sağlamıştır. Ortanın solu söyleminde Ecevit ve İnönü’nün farklı yorumları olsa da, netice itibariyle Türkiye siyasetinde CHP’nin ideolojisi sosyal demokrasiye evrilecektir. Bu dönüşümün ilk örneği de 1965 seçimidir.
Ortanın solu söylemini etkileyen dinamikler: YÖN Dergisi ve CHP
1962 yılında “Yön bildirisi”, Türkiye’de birçok aydının imzasıyla gündeme gelmiştir. “Yön bildirisi”, dönemin sol hareketinin siyasi ufkunun bir yansıması olmuştur. “Yön bildirisi”ne imza atanların birçoğu yine “Yön” adlı dergiyi çıkaracaklardır. Yön dergisinin tarihsel kökleri, Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu dönemde, evrensel liberal fikirde olan aydınların çıkarmış olduğu “Forum” dergisine kadar geriye götürülebilir. Fakat Yön dergisindeki birçok yazarın, Demokrat Parti döneminde yapılan muhalefetten fikir yönünden farklılıkları bulunmaktadır. Doğan Avcıoğlu ve Mümtaz Soysal derginin ideolojik çizgisinin özünü, Kemalizm ve sosyalizm fikirleri çerçevesinde oluşturmaya çalışmışlardır. Bu sebeple, Yön hareketi 1960’lı yılların başında hem sol hareketin hem de CHP’nin Kemalist tabanının ilgisiyle karşılaşmıştır. Gökhan Atılgan, çalışmasında Yön hareketi’nin Kemalizm veya sosyalizm düşüncelerini, ne ölçüde ve hangi tonda vurguladığının dışında, bu derginin Türkiye siyasetinin ve özellikle merkezdeki parti olan CHP’nin sola evrilmesinde önemli bir faktör olduğunu ifade etmiştir. Araştırmacı veya yazarların, CHP’nin 1965 seçimi öncesinde ortanın solu söylemini seçim propagandası olarak kullandığı konusunda yorum getirmeleri, TİP ve Yön hareketinin konuyla ilgisini göz ardı etmek olacaktır. Yön dergisinde ele alınan konuların, CHP’nin 1965 seçimindeki söylemleri ile benzerlikler taşıması dikkat çekicidir. Partinin, 1965 seçimi öncesinde kamuoyunda “milli petrol”konusunu işlemesi veya yabancı sermayeye belli bir sınır getirmeyi vurgulaması ile Yön dergisinde ele alınan antiemperyalizm teması arasında bir paralellik bulunmaktadır. Yön dergisinde bu konuyu en çok vurgulayanların başında gelen Doğan Avcıoğlu, Milli Mücadeleye atıfta bulunarak yazılarında ülkenin durumunu “İkinci Kurtuluş Savaşı”na benzetmektedir.[1] Atılgan, Yön hareketinin kendi düşüncesinin iktidarda olması için çabalarını “iktidar stratejileri” olarak ele aldığı kısımda çokça ayrıntılı bilgiler verirken, ilginç anekdotlara rastlanmaktadır. 1965 seçimi öncesinde Yön hareketi, TİP ve CHP’nin seçimde ortak hareket etmelerini dahi teşvik etmiştir. Doğan Avcıoğlu, antiemperyalist mücadelede iki partinin yan yana olması ve bu iki hareket dışında toplumun ilerici kesimlerinin ortak bir mücadele içinde hareket etmesi gerektiğini ifade eder.[2]
Türkiye İşçi Partisi
TİP, 1961 yılında, sadece 12 işçi tarafından kurulduğu zaman kamuoyu tarafından çok ilgiyle karşılanmamıştı. TİP, aydınların katılımından sonra Türk toplumu tarafından yakından takip edilmeye başlamıştır. 1962’de Mehmet Ali Aybar’ın genel başkan olması ve 1964 yılındaki ilk TİP kurultayından sonra, ülkede komünizm algısı, TİP üstünden oluşmuştur. Bu algı yaratıldıktan sonra Adalet Partisi ve Komünizmle Mücadele Derneği, 1965 seçimleri öncesinde TİP’e yapılan sözlü veya fiili saldırılarda başat rol almışlardır. Bu saldırılara bir örnek, TİP’in önde gelenleri Bursa’da bir parti organizasyonu gerçekleştirmek amacıyla toplanmışken Komünizmle Mücadele Derneği’nin bu toplantıyı sabote etmesidir. Bu derneğe mensup kişiler, organizasyona katılan kişilerin yaralanmalarına sebep olmuşlar; TİP’in demokratik hakkını kullanarak gerçekleştirdiği etkinlikte 7 kişi ağır bir şekilde yaralanmıştır.[3] Ülkede, sonradan adeta bir cadı avı ortamı yaşanmıştır. TİP’e yapılan saldırılar ülkede farklı düşünceye saygı olmadığını kanıtlar niteliktedir. CHP, 1965 seçimi öncesi kampanyasında, ortanın solu söylemini benimserken TİP’ten dolaylı veya dolaylı yoldan etkilenmiştir. CHP’nin komünist olduğu konusunda propaganda yapan sağ kesim karşısında ise CHP, TİP ile arasına mesafe koymuştur. “Ortanın Solu” meselesi de kamuoyunda çokça tartışılmıştır. Cumhuriyet yazarı Ülkü Azrak köşe yazısında, bir başka açıdan bakarak, CHP’nin, “ortanın solu” söylemini, kendisine yakın kesimleri aydınları ve üniversite öğrencilerini TİP’e kaptırmak istemediği için kullandığını ifade eder.[4] Nitekim CHP’ye yakınlığı bilinmesine karşın, 1965 seçiminde bu kitle TİP’e kaymıştır.
1965 seçimine giden süreçte CHP
1965 öncesi İsmet İnönü liderliğindeki koalisyon hükümeti azınlığa düşerek dağılmış ve kısa süre sonra seçim kararı alınmıştır. Erken seçim kararı alındıktan sonra, CHP kendisi için yepyeni bir söylemle “ortanın solu” çizgisinde hareket edecektir. Bu söylemin ortaya çıkış serüveni, bir gazetecinin partinin konumu üzerine sormuş olduğu soru üzerine, İnönü’de kendilerinin ortanın solunda olduklarını söylemesiyle başlar. İnönü, yoğun kamuoyu baskısına rağmen söyleminden vazgeçmez, hatta “40 yıldan beri kendilerinin zaten ortanın solunda oldukları” yolunda daha radikal bir söyleme yönelir. İnönü, merkez sağ politikacıların argümanlarını engellemek adına Nihat Erim’den de ortanın solu hakkında bir makale yazmasını istemiştir. Nihat Erim’de New Deal adlı makalesiyle Roosevelt’in politikasına vurgu yapmıştır. Bu makale, İnönü-Erim ikilisinin ortanın soluna bakış açısına ışık tutmaktadır. CHP’nin önde gelen politikacılarının hepsinin, ortanın solu meselesine aynı yaklaşımı gösterdikleri söylenemez. Kamuoyunda, CHP’nin önde gelen yüzleri olan Ecevit ile İnönü’nün ortanın solu söylemine yükledikleri anlamlar arasında farklılıklar bulunduğu ileri sürülebilir. CHP’de ortanın solu söyleminde, İnönü’nün Roosevelt’in politikasına Ecevit’in ise Batı Avrupa’da sosyal demokrasisine vurgu yapması, CHP’nin lider kadrosu arasında da bir ideolojik farklılık bulunduğunun kanıtıdır. Ecevit’in 1968 yılında yazmış olduğu Ortanın Solu kitabında, “Türkiye’de üç yönlü bir sol akım basıncının olduğunu, ülkenin yönünün batıdaki sosyal demokrasi”[5] olması gerektiğini anlatırken, Roosevelt’in “New Deal” politikasına çok sıcak bakmadığı anlaşılabilir. Ancak, İnönü-Ecevit ikilisi seçim kampanyası sırasında, kendi aralarında çatışmaya girmeyeceklerdir. Merkez sağ partilerin, ortanın solu söylemini komünizmle ilişkilendirme çabasındaki argüman ve politikalarıyla mücadele eden İnönü-Ecevit ikilisi, zor bir seçim kampanyasını birlikte göğüsleyeceklerdir.
CHP’nin 1965 seçim kampanyası
CHP’nin ortaya atmış olduğu ortanın solu söylemine karşı, -başta Adalet Partisi (AP) olmak üzere- tüm merkez sağ partilerden olumsuz tepki gelmiştir. CHP, 18 Ekim 1965 günü seçim kampanyasının başlamasından halkın sandıklara gittiği 10 Ekim’e kadar, tüm sağ partilerin önde gelen kadroları ortanın solu söylemine karşı olumsuz yaklaşımlarını sürdürmüşlerdir. Seçim kampanyası sırasında CHP’nin, kendisine karşı yapılan algı yanıltmalarına karşı, önde gelen politikacıları, cevap yetiştirmeye çalışmışlardır. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Suphi Baykam, Kastamonu mitinginde, komünist olmadıklarını halka şöyle ifade etmektedir: “Ortanın solunda olmak, işçi haklarını, planı, toprak ve vergi reformunu, köylünün karnını doyurmasını istemek, herkes için refah talep etmektir. Ancak, bu suretle Komünizme mani olunabilir.”[6] Suphi Baykam, partisinin komünizm düşüncesine sahip olmadığını ifade etse de, o günün Türkiye siyasetinde yaratılmış olan algı, CHP ve TİP’i seçmen gözünde biraz da olsa yaklaştırmıştır. Cumhuriyet gazetesinin başyazarı olan Nadir Nadi ise, CHP’nin TİP politikasını eleştirirken, İnönü merkezli bir yorum getirmekte; “Sayın İnönü, kendinden solda olan partilere kızmamalı, onlara tahammül etmeli, onları saymalıdır”[7] diye yazar. CHP-TİP arasında doğrudan bir işbirliği olmasa da, siyasi koşulların bu iki partiyi işbirliğine itmesi; Nadir Nadi’nin yorumlarından anlaşılabilir.
CHP, 1961 seçim beyannamesinde “İlk Hedefler Beyannamesi”ndeki temel kavramlara veya olgulara yer vermiştir; ancak, bu konular 1965 seçimindeki kadar ayrıntılı olarak ele alınmamıştır. 1965 yılındaki seçim kampanyasında CHP, değişik konuları halka ayrı ayrı analizlerle sunmuştur. CHP’nin seçim kampanyası sırasında en çok gündeme getirdikleri arasında “milli petrol” davası vardır. CHP’nin “milli petrol” söyleminin köklerine inildiğinde; CHP’nin, 1954 yılında DDP’nin yabancı şirketlerin petrol aramasına izin veren yasal düzenlemesine karşı yaptığı muhalefete kadar gidilebilir. İsmet İnönü, petrolün devlet tarafından işletilmesi politikasına olumlu bakmıştır. Yabancı şirketlerin,1954 yılından beri, Anadolu coğrafyasındaki, yer altı kaynağından kontrolsüz bir kazanca sahip olmalarına İnönü ve CHP’nin sıcak baktığı söylenemez.[8] CHP’nin seçimde vurguladığı öteki söylemler arasında, toprak ve vergi reformu gelmektedir. CHP, toprak reformu meselesine 1965 yılında 1961 yılına göre daha radikal yaklaşmaktadır. 1961 yılındaki seçim kampanyasında toprak reformu vaatler arasında yer almasına karşın, ilk koalisyonda Çukurovalı büyük toprak sahibi Cavit Oral’ın Tarım Bakanlığı’na getirilmesi, bu vaadin çok samimi olmadığını göstermişti. İnönü, 4 Ekimdeki Trabzon konuşmasında toprak meselesini ciddiye aldığını şu sözlerle ifade eder: “Toprağı çok olandan bedeli karşılığı almalı; yarıcıdan, ortakçıya yaymalıdır. Bu, ortanın soludur.”[9] Merkez sağ partileri toprak reformu söylemini, komünizm veya sosyalizm ideolojilerine indirgemek dışında, ciddi politikalar üretememişlerdir. Toprak meselesi konusunda, TİP’in ise CHP’ye kıyasla daha radikal ve ciddi olduğu yadsınamaz. CHP’nin vaatleri arasında, toprak reformu yer almışsa, bunun başlıca sebebi, Mehmet Ali Aybar’ın öncülüğündeki TİP’tir.
Sonuç ve değerlendirme
1965 seçiminde CHP, ortanın solu söyleminin kamuoyu tarafından anlaşılması için çok çaba göstermesine rağmen, bu girişim AP tarafından kolaylıkla sabote edilmiştir. AP, ortanın soluna dönük politikalara karşı kendi kamuoyunda ikna etmede başarılı olmuştur. Merkez sağ partilerin yapmış oldukları propagandanın da etkisiyle, seçimde CHP’nin oylarında düşme yaşanırken, AP’nin oyu %52.9’a yükselmiştir. 1965 seçiminde milli bakiye sisteminin kullanılmaya başlanması sonucunda, TİP %2.97 gibi oy almasına rağmen meclise girmiştir. Türkiye’de bir sosyalist partinin ilk defa meclise girmesi, Adalet Partisi’nin iktidarı kadar kamuoyunda yankı uyandırmıştır. CHP’de ise, seçimden sonra hizipleşmeler artacaktır. 1966 Kurultayı, parti tarihi yönünden önemli dönemeçlerden birisidir. Kurultayda, delegelerin ortanın solu söyleminin arkasında durması sonucunda parti sosyal demokrasiye evrilmiştir. Partiden istifa edenler partinin Kemalizm ideolojisinden tamamen uzaklaştığı tezini öne süreceklerdir. Bülent Ecevit ve ona yakın politikacıların söylemlerinde ise partinin yenileşmesi gerektiğini vurgulamalarının dışında tarihsel köklere bağlılık da vardır.
* Kerem HOCAOĞLU
Hacettepe Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü
Yüksek Lisans Öğrencisi
kerem.hocaoglu10@hacettepe.edu.tr
[1]
[1] Gökhan Atılgan, Yön-Devrim Hareketi, Yordam Kitap, İstanbul, 2008, s.113.
[2]
[2] Atılgan, a.g.e.,s.183.
[3]
[3] Cumhuriyet, 5 Temmuz 1965.
[4]
[4] Ülkü Azrak, “ Seçim Öncesinde Durum”, Cumhuriyet, 25 Eylül 1965.
[5]
[5] Bülent Ecevit, Ortanın Solu, Tekin,İstanbul, 1975,s.35.
[6]
[6] Cumhuriyet, 19 Eylül 1965.
[7]
[7] Nadir Nadi, “ Solun da solu vardır”, Cumhuriyet, 5 Ekim 1965.
[8]
[8] Yunus Emre, Chp,Sosyal Demokrasi ve Sol,İletişim,İstanbul,2013,s.210
[9]
[9] Cumhuriyet, 5 Ekim 1965.