file-20200513-156645-un1bgc

Kader Sevinç – Korona Günlerinde Yeni Bir Avrupa Hayali Peşinde

Covid-19 salgınından hem Avrupa Birliği (AB)’nin üye ülkeleri hem de kurumları epey yara aldı. Salgın, kimsenin bu tür bir salgına hazır olmadığını ve kurumsal eksiklikleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Avrupa’nın yenilenmeye ve yeni bir hayale ivedilikle ihtiyacı var.

Hem AB üyesi ülkelerdeki sorunlar hem de AB’nin karar almadaki yapısal sorunları koronavirüs ile mücadelede su yüzüne çıkarken, tek ses olmakta, harekete geçmekte hala zorlanılıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen haberler de doğrusu pek farklı değil. İtalya’nın ve sürecin başında yardıma, dayanışmaya ihtiyacı olan diğer ülkelerin bu çağrılarına karşılık bulamaması, AB içinde ciddi bir güven bunalımına neden olmaya devam ediyor.

İtalya Başbakanı Giuseppe Conte’nin, koronavirüs ile mücadele etmek amacıyla AB bünyesinde „korona tahvili“ olarak da adlandırılan ortak tahvil çıkarma taleplerini reddeden Almanya’yı sert dille eleştirdiği basına yansımıştı.

“Alman ekonomisi Avrupa’nın lokomotifi değil freni.. Ortak borçlanma, geçmişi veya geleceği kapsamayacak. Belli bir zaman dilimiyle sınırlandırılmalı” demişti verdiği bir mülakatta. AB ise İtalya’dan, onu sürecin başında yalnız bıraktığı için ikinci kez resmen özür diledi.

AB alanında işler nasıl değişti?

AB alanında çalışanların işleri -masa başında okuyup yazarak geçen saatlerin dışında- yüz yüze iletişime, analog bir akışa sahiptir; sosyal ilişkiler önemlidir. En azından „koronavirüs Avrupa’yı vurana kadar öyleydi“ demek daha doğru olur belki de. Bir Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili ya da AB yetkilisi muhatabınızla içilen bir kahve aynı zamanda önemli bir meseleyi çözdüğünüz bir toplantıdır aslında. Düşünce kuruluşu toplantıları, davetler, yuvarlak masa tartışmaları… Brüksel, Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş, yüksek eğitimli insanlardan oluşan bir küresel köy gibidir. Korona salgını önlemleriyle AB işleri tepetaklak oldu demek yanlış olmaz. Bugün bütün bu işler yeniden düzenleniyor. Yüzyüze toplantılar Whatsapp mesajlarına, düşünce kuruluşu toplantıları “webinar”lara dönüştü, herkes evlerine kapandı. AP siyasi gruplarının yönetim kurulları dijital ortamda yapılmaya başlandı. Yeni bir çalışma düzenine geçilirken, liderler zirvesine kadar tüm toplantılar aynı şekilde video konferans ile yapılıyor. Siber güvenlik ise hala en büyük sorunlardan biri.

Mart ayında salgının ciddiyeti yavaş da olsa anlaşılmaya başlandığında AB kurumları etkinlikleri iptal etmeye başladılar. Kısa süre sonra kurumlar tamamen kapandı ve hemen hemen herkes evlerinden çalışmaya başladı. Yaklaşık iki buçuk aydır herkes evlerinden çalışıyor. Kurumlar işlerini neredeyse tamamen dijital ortamdan yürütüyorlar.

AP, bu büyük salgının AB kurumları içinden ilk can aldığı kurum oldu. AP bilgi işlem bölümünde sözleşmeli olarak çalışan 40’lı yaşlarında bir uzman hayatını kaybetti. İtalyan AP Başkanı Sassoli de, ülkesine ziyarette bulunmuş olduğu için, sürecin başlarında kendisini karantinaya aldığını açıklamıştı.

Bu dönemde AP genel kurulu da ilk kez dijital ortamda toplandı. Fransa inadından vazgeçmediği için ayda bir Strazburg’a giden ve dosyaları, personeli, aklınıza gelecek herşeyi başka bir ülkeye bir haftalığına taşıyan AB’den internet üzerinden toplanan genel kurula; doğrusu büyük değişim oldu. Sadece Strazburg’a bu bir haftalık taşınmanın AB yurttaşlarına yıllık maliyeti 200 milyon avro idi. Kimbilir; belki de Covid-19 sonrasında artık bu anlamsız taşınma da ortadan kalkar.

AB içinde bu süreçte neler oldu?

Covid-19 nedeniyle hem ekonomik hem siyasi olarak zorlanan AB ülkeleri, AB seviyesinde yeni bir ortak borçlanma -Korona Tahvilleri- şeklini ortaya çıkarmak için adımlar atmayı denedi.

9 AB üyesi ülke (İspanya, İtalya, Fransa, Belçika, Lüksemburg, İrlanda, Portekiz, Yunanistan ve Slovenya) piyasalardan kaynak elde edebilmek için ortak bir borçlanma aracı üzerinde çalışılmasını ve tüm AB geneline sunulmasını istemesine rağmen, Almanya’nın başını çektiği kuzey bloğunun (Almanya, Hollanda, Avusturya ve Finlandiya)‘ nın itirazı ile karşılaşıldı. Hemen  hemen her krizde birlik olmakta zorlanan Avrupa , Covid-19‘da da tek ses olamadı ve kendi içindeki ayrışmaların mahkumu oldu.

Ekonomi de alarm veriyor, AB genelinde bu yıl ‘tarihi resesyon’  yaşanması bekleniyor. IMF (Uluslararası Para Fonu), Avrupa ülkelerinin gayrısafi yurtiçi hasılası bu yıl %7,1 düşecek derken Avrupa Komisyonu, Covid-19 salgını nedeniyle bu yıl Euro Bölgesi’nin %7,7 daralacağı öngörüsünde bulundu. 27 ülkeden oluşan AB ekonomisinin de 2020’de %7,5 oranında daralmasını bekleyen Avrupa Komisyonu ayrıca 2021 yılında %6,25 düzeyinde toparlanma gerçekleşeceğini tahmin ediyor. Avrupa Komisyonu’nun Ekonomiden Sorumlu Üyesi Paolo Gentiloni, “Avrupa, 1929 yılından bu yana en büyük ekonomik şoku yaşıyor” şeklinde durumu açıklamıştı.

Bu ortam ve süreçte Almanya Şansölyesi Merkel, liderler zirvesi öncesinde, Covid-19 ile mücadele kapsamında AB bütçesine „daha fazla katkı sağlamaya“ hazır olduğunu, AB ekonomisini önümüzdeki iki yıl boyunca canlandırabilecek bir plan üzerinde çalıştıklarını duyurmuştu. 23 Nisan’da video konferans aracılığı ile toplanan AB ülkeleri liderleri ise birliğin resesyondan nasıl çıkacağı konusunda anlaşamadılar.

Avrupa Komisyonu Almanya’yı AB hukukunu ihlal gerekçesiyle dava etmeye hazırlanıyor

Bu süreçte Almanya  Anayasa Mahkemesi  5 Mayıs’ta Avrupa Merkez Bankası’nın 750 milyar avro tutarında ek acil tahvil alım programına, kararların orantılılık açısından incelenmediği ve konuya yönelik yeterli düzeyde denetim olmadığı gerekçesiyle, itiraz etmişti. Almanya’ya karşı AB hukukunu ihlal davası açmayı düşünen AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen’in de eski Alman Savunma Bakanı olması tarihin bir cilvesi olmalı. Von der Leyen, yani Avrupa Komisyonu ise, para politikasının istisnasız AB tasarrufunda olduğunu söylüyor.

Almanya’nın başını çektiği kuzey bloğu ise İtalya ve İspanya‘nın başını çektiği ülkelerin talep ettiği –korona tahvilleri şeklindeki- ortak borçlanmayı, AB antlaşmalarının değiştirilmesinin yıllarca sürebileceği nedeniyle kabul etmediği ısrarında. Bu belirsizlik ortamı içinde 18 Mayıs’ta Almanya ve Fransa, ekonomik krizin etkilerini hafifletmek amacıyla, derin resesyon ile karşı karşıya bulunan AB ülkeleri için uzun vadeli AB bütçesinden 500 milyar avroluk bir plan önerisinde bulundu. Henüz bir öneri olan, Avrupa Komisyonu tarafından da desteklenen bu yardımdan faydalanan ülkeler yardımı geri ödemek zorunda olmayacaklar. Bunun için, AB üyesi ülkelerin aralarındaki fikir ayrılıklarını çözerek mutabakata varmaları gerekiyor.

Avrupa Komisyonu‘ndan Covid-19 krizi için öneriler

Bütün bu kakofoni içinde AB kurumları, üye ülkeleri koordine etmeye ve çözüm üretmeye çalışıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen krizden çıkmak için 3 kriter içeren yol haritası belirlediklerini açıkladı. Kendisi de bir hekim olan Von der Leyen önceliklerinin, vaka sayısının düşmesi olduğunu ve bunun için de sağlık sisteminin her tür duruma karşılık verebilecek şekilde güçlendirilmesi gerektiğini ifade etmişti. Ayrıca Avrupa Komisyonu tarafından ileri yaştaki vatandaşların ve hastaların da koruma altına alınması, AB’nin dış sınırlarının açılmasının koordinasyon içinde yapılması, şu an evden çalışanlar kişilerin ise toplu bir şekilde işyerlerine yeniden dönmemesi gerektiği vurgulandı.

Her yıl 9 Mayıs Avrupa Günü’nde Brüksel, ziyaretçi grupları ile dolar taşar. Açık kapı etkinlikleri düzenleyen AB kurumları vatandaşlar tarafından ziyaret edilir. 2020 yılının 9 Mayıs’ı ise hiç unutulmayacak gibi görünüyor.

AB’nin 1979’dan beri doğrudan seçimlerle göreve gelen tek kurumu olan AP’nin koronavirüs nedeniyle 9 Mayıs Avrupa Günü kutlamaları için kapılarını ziyaretçilere açmayacağını duyurduğu bu yıl, aynı zamanda AB’nin temelini atan Schuman Bildirgesi’nin 70. yıldönümüne denk geliyor. Mecburen internet üzerinden yapılan kutlamalar, bu yıl buruk bir 9 Mayıs Avrupa Günü yaşanmasına da neden oldu.

Krizden çıkış arayışında Avrupa turizmi

Avrupa Komisyonu, Covid-19 salgınında ağır darbe alan turizm sektörünün yeniden canlanması için üye ülkelere bir dizi öneriyle birlikte çağrı yaptı. AB ekonomisine önemli ölçüde gelir sağlayan turizm sektörü, 27 üye ülkede son iki aydır neredeyse durmuş durumda. Eurostat verilerine göre Avrupa vatandaşları her yıl Haziran ile Ağustos ayları arasında 385 milyon seyahat gerçekleştirerek yaklaşık 190 milyar avro harcama yapıyor. Avrupa Komisyonu, turizm sektöründe çalışan 6,4 milyon kişinin işini kaybedebileceği uyarısında da bulundu.

Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı öngörülere göre, bu yıl en ağır resesyon yaşayacak ülkeler, turizm sektörünün ekonomilerinde önemli pay sahibi olduğu ülkeler olacak. Buna göre Yunanistan (-%9,7), İtalya (-%9,5) ve İspanya (-%9,4), Fransa (-8,2) daralma beklerken, bu oranın Almanya’da %6,5 olması öngörüldü.

Avrupa Komisyonu vaka sayısı konusunda benzer durumda olan ülkelerin sınırlarının açılmasını da önerdi. Böylece aynı bölgede bulunan ülke vatandaşlarının iş veya gezi amaçlı seyahat edebilmesi öngörülüyor. Avrupa Komisyonu’nun önerileri arasında sosyal mesafeye uyulmayan bölgelere karantina önlemi, uçaklara az yolcu alınması, yolcular ve personelin masketakma zorunluluğu, turistik bölgelerde hastane kapasitelerinin güçlendirilmesi gibi maddeler var.

Schengen Bölgesi’nde 17 ülke Covid-19 salgınını önlemek için sınırlarda kontrol mekanizması uygularken, AB’nin çeşitli bölgeleri kendi aralarında sınırları açıyor. Örneğin Benelüks ülkeleri ya da Estonya, Letonya ve Litvanya gibi Baltık ülkeleri sınırlarını kendi aralarında açarak vatandaşlara seyahat imkanı sağlamakta. Bununla beraber kısıtlamaları kaldırmaya başlayan birçok ülke ise turistleri 14 günlük karantinaya alma planı üzerinde çalışıyor. Bunun nasıl uygulanabileceği ise henüz muamma.

Yeni Avrupa hayali

Daha önceki birçok yazımda da gündeme getirdiğim üzere, AB sisteminin yenilenmesinin kaçınılmaz bir gereklilik olduğu yolundaki iddia, Covid-19 krizi ile birlikte artık inkar edilemez bir biçimde ortaya çıktı. AB sisteminin, kurumsal eksikleri artık daha fazla erteleyerek güçlü bir küresel aktör olamayacağı ortada. Başka siyaset mekanizmasının çalışma modeli olmak üzere, karar verme organlarında ciddi bir yenilenme gerekiyor. Aksi halde ister terör olsun, ister mülteci dalgası olsun, isterse Covid-19 gibi bir salgın olsun, her kriz, AB’ye uluslararası itibar ve vatandaşları nezdinde de  güven kaybına neden oluyor. AB çöker mi? Hayır, çökmek için çok büyük ve entegre olduğunu düşünüyorum. Ancak, gerekli reformları yapmazsa kan kaybeder.

AB’nin bu reformu başarabilmesi için ciddi ve dürüst bir SWOT (Türkçesiyle FÜTZ) analizine ihtiyacı var. Bu yeni Avrupa’nın, üstünlüklerini iyi okuyup daha güçlendirip koruması, zayıflıklarını gidermesi, tehdit ve riskleri azaltırken fırsatları da yakalayabiliyor olması gerek. Esneklik, katılımcı karar alma, şeffaflık ve hesap verebilirlik anahtar kelimeler olmalı yeni Avrupa için.

Bu yeni Avrupa’nın inşasında meselenin çözümünün de, sorunun temel kaynağının da üye ülkeler olduğunu unutmamak gerek. Avrupa’ya, ortak paydalarda yeniden buluşacak yeni bir Avrupa hayali gerekiyor. Tıpkı yolun başında olduğu gibi… Covid-19’un yarattığı deprem, bu yeni Avrupa’nın inşasını tetikler mi; onu, zaman içinde göreceğiz. Güçlü bir Avrupa hayali etrafında birleşmeye sadece Avrupa’nın değil dünya sisteminin de ihtiyacı var.

*Kader SEVİNÇ
CHP Avrupa Birliği Temsilcisi, Avrupa Solu (PES) Yönetim Kurulu Üyesi
kadersevinc@gmail.com