CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun haklı olarak üzerinde durduğu en önemli sorun, Türkiye’nin AKP döneminde demokrasi ve hukuk devletinden tamamen uzaklaşması ve giderek otoriter ve hatta dikta yönetimine doğru sürüklenmesidir. CHP, kuşkuya yer bırakmayan bir açıklıkla Türkiye’de gerçek demokrasiyi ve yargı bağımsızlığını istediğine vurgu yapmaktadır. Gerçekten de CHP’yi diğer partilerden ayırt edici en belirgin özellik, onun bu konumudur.
İşte tam da bu nedenle, CHP’nin kendi içinde gerçek bir demokrasiyi uygulayıp uygulamadığı ısrarla ve önemle sorgulanmalıdır. Ne yazık ki, CHP, parti içi demokrasiden uzaktır. 5 Eylül 2014 tarihinde yapılan Kurultay da bunu yeniden göstermiştir.
Parti içi demokrasi ve kurultay
Kurultaylarda en önemli konu delegelerin hangi yöntemle ve nasıl seçildiği veya belirlendiğidir. Parti içi demokrasiyi uygulayan tüm sosyal demokrat, merkez sağ, yeşil veya liberal partilerde, seçimlerde oy kullanacak olan delegeler, seçim öncesi parti üyesi olanların çağrıldıkları il, ilçe veya seçim bölgelerinde partili üyelerin özgür iradeleriyle seçilirler. Delegeyi seçen partili, seçeceği delegenin kendi parti bölgesini en iyi temsil edeceği inancından çıkarak oyunu kullanır. Delegelerin seçimine merkez yönetimi, ilçe veya il yönetimi asla karışmaz, karışamaz. Parti üyeleri buna izin vermezler. Kurultay delegeleri, kurultayın yapılacağı tarihe kısa süre kala belirlenirler, CHP’de olduğu gibi delegeler iki yıl için seçilmezler.
CHP olağanüstü kurultayında, gelen başkanı ve Parti Meclisi üyelerini seçen ve kurultayda alınacak kararlarda oy kullanan delegelerin, parti yöneticilerinin müdahalesi olmaksızın, partili üyelerin özgür iradeleriyle kurultay öncesinde yeniden seçilmeleri gerekir. Kurultayda parti içi demokrasinin, önce bu yönüyle uygulanamadığının altının çizilmesi gerekir.
Öte yandan milletvekili ve belediye başkan adaylarının kimler olacağına il, ilçe ve seçim bölgesi düzeyinde parti üyelerinin kendi oylarıyla doğrudan karar vermeleri gerekir. Parti içi demokrasinin uygulandığı ülkelerde bu böyledir. CHP’de ise milletvekili ve belediye başkan adayları, ön seçim olmayan il ve ilçelerde, Genel Başkan ve onun uygun gördüğü sınırlı sayıdaki yönetici tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle olağanüstü kurultayda Genel Başkan tarafından yeniden aday gösterilebilmek umuduyla neredeyse tüm milletvekilleri oylarını Kılıçdaroğlu’na verme gereğini duymuşlardır. Bu uygulamanın da parti içi demokrasiyle hiç bir ilgisi olmadığı açıkça görülmektedir. Genel kanı odur ki, CHP kurultayına partili üyelerin özgür iradeleriyle yeniden seçilmiş delegeler gelmiş olsaydı ve Genel Başkan’ın önerisine göre belirlenecek milletvekili adayları söz konusu olmasaydı, genel başkanlık seçiminin sonucu farklı olabilirdi.
Son derece önemli olan bir nokta şudur: CHP olağanüstü kurultayında Genel Başkan ve Parti Meclisi üyeleri parti içi demokrasi kurallarının uygulanmadığı bir yöntemle seçilmişlerdir.
CHP’nin ivedi olarak yeni bir tüzük değişikliği yapıp gerçek anlamda parti içi demokrasinin uygulanabileceği koşulları yerine getirmesi gerekir. Bu tüzük değişikliğinde genel başkan yardımcılarının hangi göreve aday oldukları da kurultayda açıklanarak, delegeler tarafından doğrudan seçilmeleri daha demokratik olacaktır. Partide uygulanmasını önerdiğim, parti üyelerinin kararlara doğrudan katılımcı olan böyle bir yeni yapı, partiye son derece önemli bir dinamizm, güç ve çekicilik kazandıracaktır. Parti üyelerinin köy, mahalle, ilçe ve il düzeyinde parti çalışmalarına daha aktif olarak katılmaları, doğrudan sorumluluk üstlenmelerini ve ellerini taşın altına koymalarını sağlayacaktır. Tüm CHP’lileri bu konu üzerinde önemle ve ısrarla durmaya ve parti içi demokrasinin uygulanacağı tüzük değişikliğini ivedi olarak yaşama geçirmeye çağırıyorum.
CHP, demokrasi konusunda Türkiye’ye örnek olmalı
Türkiye’de gerçek demokrasi ve hukuk devletini isteyen CHP’nin bunu öncelikle kendi parti organında uygulaması ve diğer partilere de örnek olması gerekir.
CHP olağanüstü kurultayının yapılma gerekçesi, daha önceki belediye seçimlerinde ve özellikle de cumhurbaşkanı seçiminde alınan yenilgiydi. CHP’nin seçim sonuçlarını son derece bilimsel yöntemlerle incelemesi, hatta uzman kişilere inceletmesi, bunların neden ve niçinlerinin parti organlarında özgürce ve enine boyuna tartışılması ve tabii ki seçim sonuçlarından gereken derslerin ileriye yönelik çıkartılması gerekir. CHP bu konuda ne yazık ki bu kurultayda da görevini yapmamış, yapamamıştır. Muharrem İnce’nin genel başkan adayı olarak yaptığı konuşmada değindiği eleştiriler dışında, yanılmıyorsam delegelerden bu yönde gelen değerlendirme ve eleştiriler yapılmamıştır.
CHP belli aralıklarla bilimsel verilere dayanarak seçmen nabzını tutmalı, politik söylemlerinde önem ve ağırlık vereceği konuları buna göre değerlendirebilmelidir. Gerekirse bu doğrultuda programında gerekli yeniliklere gidebilmelidir. CHP, sosyal demokrat bir parti olma iddiasında ise, öncelikle emeğiyle geçinenlerin, işsizlerin, yoksulların, emeklinin, çiftçinin, sosyal adaletin ve sosyal devletin ödünsüz savunucusu olduğunu, söylemleri, programı ve elindeki belediye uygulamaları ile kanıtlayabilmelidir. Hiç kuşkusuz CHP, hakkıyla kazanan esnafın, tüccarın ve sanayicinin de yanında olmalı, onları adil vergi sistemiyle koruyacağını belirtmelidir. Kurultaylar, bu anlamda yeniden yön belirleme, partiye dinamizm ve ivme kazandırma bakımından büyük önem taşır. Son CHP Olağanüstü Kurultayı’nın bunu sağladığını söylemek ne yazık ki doğru olmayacaktır.
Hiç kuşkusuz kurultaylar hangi nedenle toplanırsa toplansın yalnız parti içi konu ve sorunları irdelemekle yetinemezler. Kurultaylar, toplumda kalıcı etki bırakacak ve CHP’yi diğer partilerden ayırt edici önemli mesajların verildiği çok önemli etkinlikler olmalıdır. Çünkü kamuoyu ve özellikle medyanın önemli bir kesimi kurultayları dikkatle izlemektedir. Bu önemli görevin de bu olağanüstü kurultayda yerine getirilmediğine tanık olduk.
Kurultayda genel başkanlığa adaylığını koyan Muharrem İnce’nin ve önceki genel başkanların Sayın Kılıçdaroğlu ile yan yana oturmaları güzeldi. Sayın İnce kanımca son derece etkileyici bir konuşma yaparak, Genel Başkan tarafından yapılan hataların ve noksanlıkların altını çizdi. Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu’nun İnce’nin konuşmasını dikkatle dinlemesi, yanıt vermesi ve seçim sonrası İnce’yi kürsüye çağırarak birlikteliğin vurgulanması, CHP`ye yakışır bir tavırdı. Muharrem İnce’nin seçim sonrası Kılıçdaroğlu’na; “az önce rakibimdiniz, şimdi genel başkanımsınız” açıklaması, kurultay kararına ve parti disiplinine verilen önem bakımından anlamlıydı.
*Hakkı Keskin,
Siyaset bilimci, hakki@keskin.de