COVID-19 salgını, Aralık 2020 tarihi itibariyle tüm dünyayı ve ülkemizi etkilemeye devam ediyor. Mevcut sorun, global bir sağlık sorunu. Sorunun merkezinde insan var. Bu nedenle önceliğimiz salgının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini kontrol edebilmek. Hastalığı ortadan kaldırmak, hastaları tedavi etmek ve sağ kalımı sağlamak.
Salgının ikinci dalgasını yaşadığımız şu günlerde, mevcut durum Haziran öncesinden daha vahim. Hasta sayısının ve ağır hasta sayısının artıyor olması, sağlık sisteminde ihtiyaca yetememe yani bir anlamda sistemin iflası tehlikesini de gündemde tutuyor. Bu aşamada salgını yönetebilmenin, salgın hızını kesebilmenin tek bir çaresi var. En az bir kuluçka süresi kadar –yani 14 gün- , ideal olarak da iki kuluçka süresi kadar -yani 14+14 gün- tam kısıtlamanın yapılması. Formül belli, ama uygulanmıyor. Zira böyle bir formülün hayata geçirilebilmesi için özellikle toplumun en kırılgan kesimlerini içine alacak, iyi planlanmış, yeterli kaynak ayrımının yapıldığı bir sosyal destek paketinin hazırlanması ve hayata geçirilmesi gerekiyor.
Sosyal destek paketinin hazırlanmasında bugün için yani erken dönemde yapılması gerekenler ile post-covid döneme yönelik yani salgın sonrası etkilere yönelik planlamayı da ayrı ayrı, ama bugünden hesaplamak gerekmekte.
Pandeminin ikincil etkilerinin sosyal ve ekonomik alanlarda olacağını zaten biliyor ve bekliyorduk. Bu nedenle bir yandan salgınla mücadele ederken, bir yandan da salgının sosyal ve ekonomik sonuçlarını öngörmek, bunların büyüklüğünü ve de etkilerini azaltacak stratejilerin hayata geçirilmesi gerekmekteydi.
Bugünden görünen o ki, pandemi sonlandığında, önümüzdeki yıllarda uzunca bir süre devam edecek olan derin sosyal, ekonomik ve politik yaraları tamir etmeye çalışacağız
Salgının öncelikli olarak toplumun dezavantajlı grupları ve küçük işletmeler üzerinde etkilerinin olacağı beklenen bir sonuç. Savunmasız ya da dezavantajlı gruplar orantısız bir şekilde krizden etkilenecek. Tüm bunların öngörülmesi ve bu öngörüler üzerinden sağlam stratejiler oluşturarak zararın minimalize edilmesi çok önemli. Sosyal ve ekonomik yönden alınacak tedbirler için oluşturulacak stratejinin hem bugüne –yani salgın sürecine- hem de post-covid döneme ait planlı ve koordineli bir çalışma olması çok önemli.
Salgın en çok kimleri etkiledi?
COVID-19 pandemisine ilişkin etkilere dair unutulmaması gereken husus, bu etkilerin ağırlığının toplumun farklı katmanlarında farklı biçimlerde olmakta olduğudur. Bütünsel olarak baktığımızda karşımıza 5 önemli başlık çıkmakta. Sosyal destek paketinin bu alanlarda yoğunlaştırılması gerekiyor.
Eğitim
Tüm dünyada Pandemi nedeniyle alınan önlemlerden ilki, okullarda eğitime ara verilmesi oldu. Bitmekte olan yıl “uzaktan eğitim” adı altında eğitimde sürekliliğin sağlanmaya çalışıldığı bir yıl oldu. Yaz sonunda okulların kademeli açılma çabası, vaka sayısında ki artışla birlikte yeniden uzaktan eğitime geçiş ile sonuçlandı. Uzaktan eğitim konusunda deneyimsizlik, yetersiz alt yapıya, öğrenciler açısından fırsat ve olanak eşitsizlikleri de eklenince süreç arap saçına döndü.
Çocukların okula gidememesi, bir şekilde eğitimde ki erteleme muhtemelen gelecekte aynı yaş grupları arasında büyük eşitsizliklerin sonuçlarını ortaya çıkaracak. Sosyal ve ekonomik açıdan daha avantajlı öğrencilerin eğitim performansları, gelecekte ki hem ulusal düzeyde, hem de uluslararası düzeyde ki sınav sonuçlarına yansıyacak.
Uzaktan eğitim sürecinde görülen eşitsizlikler –tablet, bilgisayar/dizüstü bilgisayar hatta televizyon gibi araçlara sahip olmak/olmamak ve internet erişiminin olup olmaması- toplumun farklı katmanlarında özellikle çok çocuklu ailelerde, düşük sosyo ekonomik gruplarda ve kırsal kesimde daha büyük boyutlarda sorunlar olarak karşımıza çıkacaktır.
Kadınlar
Pandemide doğrudan etkilenen bir diğer önemli grup kadınlar. Özellikle kısıtlama dönemlerinde, evde kalma süreçlerinin olduğu zaman diliminde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadına şiddet olayları arttı. Pandeminin bu grupta bir başka etkisi de, kadınlar, iş kaybı ve işsizlik açısından erkeklerden daha fazla etkilendiler.
Yaşlı Nüfus
Ülkelerin çoğu salgının kontrolünde adeta bütün politikalarını yaşlı nüfus (>65 yaş) üzerinden belirlemeye çalıştılar. Özellikle Türkiye’de adeta salgının yükü ve sorumluluğu 65 yaş üzerine bırakıldı. Kamu hizmetlerine erişimdeki sınırlamalar ve hayati öneme sahip ürünlere erişimdeki zorluklar, pandemi sırasında yaşlıların savunmasızlığını artırdı. İzole edilmişlik ve yanlızlık hissi bu yaş grubunda pandeminin yarattığı en büyük etki oldu.
Özellikle emekli kişilerde daha ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkan bu etkilerin yaratacağı psikolojik ve mental sorunların gelecekte çözülmesi gereken problemler arasında olacağını düşünüyorum.
Göçmenler
Türkiye’de rakamsal olarak sayıları 10 miyona yaklaşmış bir göçmen grubunun olduğunu biliyoruz. Yine bu grupta mevsimlik işçileri de saymak zorundayız. Bu grup hem kayıt dışı çalışma oranının yüksek olduğu, hem de yasal koruma açısından daha güvencesiz olan, önemli bir nüfus kitlesi. Bir başka önemli sorun bu grubun sağlık ve sosyal durumlarına ilişkin net bir verinin olmaması.
Serbest çalışanlar/Küçük işletmeler
Küçük işletmeler, zanaatkarlar ve mikro işletmeler salgından en çok etkilenenler arasında. Özellikle finansal desteğe erişimi olmayan serbest çalışanlar ve küçük girişimciler ile tarımda çabuk bozulan ürünler üzerinde çalışanlar için kısa vadede etki şiddetinin daha yüksek olması beklenmekte.
Bu grupta yer alan esnafın en önemli sorunları satışlarda düşme, hammaddeye erişimde kısıtlama. Esasen genel ve ortak sorun iç taleplerde düşüş olması.
Tarım ve tarım dışı sektörierde banka kredilerinde geri ödeme zorlukları ve ihtiyaç duyulan yeni krediye ulaşım önemli sorunlar arasında.
Sosyal destek paketi nasıl olmalı?
Mevcut temel sorun alanları belli olduğuna göre, öncelikle bu alanlara yönelik kısa orta ve uzun vadeli sosyal destek planlamaları yapılmalıdır.
Pandemi sürecinde hepimiz sosyal yaşamlarımıza dijital ortamda devam etmeye başladık. Eğitim başta olmak üzere, uzaktan çalışma modelleri ve dijital ekonomi ile bir anlamda dijitalleşmiş yaşam döngüsüne geçtik. Bu süreçte Türkiye’nin dijital yaşama ne kadar hazırlıksız olduğunu gördük. Türkiye hem bugün, hem de yarın için dijital yaşamı organize etmek, gereken alt yapıyı oluşturmak zorundadır.
Uzaktan eğitimin ne kadar devam edeceğini bilmiyoruz. Öngöremiyoruz. Bu anlamda öğrenciler arasında fırsat ve olanak eşitsizlikleri acilen giderilmelidir. Periferde ve kırsalda yaşayan kesim için internet olanakları iyileştirilmeli, ücretsiz erişim sağlanmalıdır. Ailelere çocuk sayısıyla orantılı olarak tablet ve bilgisayar desteği sağlanmadan, uzaktan eğitime devam edilemeyeceği unutulmamalıdır.
Ön saflarda çalışan, toplumun ekonomik açıdan en kırılgan kesimleri için mutlaka gelir artışı sağlanmalıdır. İşsizlik yardımı, serbest meslek gruplarını da dahil ederek genişletilmek zorundadır. Salt bu amaca yönelik işsizlik yardım fonu oluşturulmalı ve büyütülmelidir.
İş yerlerinin kepenk indirmesine yönelik önlemler alınmalıdır.
Gelir artışı -ön saflarda çalışanlar için-, işsizlik yardımı, işyeri korumaları ve uzaktan eğitim için cihazların sağlanması kısa vadede yapılması gereken sosyal destek planlamaları olmalıdır.
Öte yandan siyaset kurumu yoksul hanelere, yoksul çocuklara, işsiz kadınlara ve yoksul hanelerdeki yaşlılara özel önem vermek, doğrudan mali destek sağlayacak politikaları hayata geçirmekle yükümlüdür.
Bu politikalar dahilinde gıda ve vücut hijyeni paketleri, işsizlik yardımı, serbest çalışanlar için banka kredilerine yönelik devlet garanti programları, aile içi şiddet mağdurları için psikolojik yardım, çalışan anneler için esnek çalışma saatleri ve uzaktan çalışmayı teşvik etme, tıbbi yardım düzenlemelerinin yapılması, hızla yaşama geçirilmesi zorunludur.
Çıkış yolu: Aşı ve sosyal destek projeleri
Şu anda pandemiden çıkışın tek somut yolu toplumun en az yüzde 60-70’inin COVID-19 aşısı ile aşılanmaktır. Erken dönemde aşıya ulaşabilmek ve doğru aşılama stratejilerinin uygulanması dahilinde pandemiye ilişkin rahatlamanın 2021 yılının ikinci yarısından önce olmayacağını biliyoruz. Bu nedenle COVID-19 salgınının mevcut durumu ve gelecekte ki süreç de göz önünde bulundurularak mevcut krizin farklı evrimlerine dayalı sosyal destek projelerinin, pansuman niteliğinde değil, tedavi edici ve önleyici olarak hazırlanması, açıklanması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir.
*Gaye USLUER
CHP PM Üyesi, Prof. Dr.,
gaye.usluer@gmail.com