Faruk Şen – Almanya’nın Orta Doğu’ya Dönük Bakış ve Yönelişleri

 

faruk_sen

 

 

 

 

 

 

Almanya Orta Doğu’ya tarihte hep ilgi göstermiştir. 19. yüzyılda Bağdat tren yol yapımıyla ekonomik ve politik etkinliklerini arttırmak isteyen Almanya, daha sonra Deutsche Bank’ı Osmanlı’da aktif bir hale getirerek istediği gruplara para verme ve Orta Doğu’ya yönelik yatırımları destekleme konusunda atılımlar yapmıştı. Ayrıca Osmanlı ordusunun askeri açıdan yenilenmesinde Alman paşalarının önemini burada uzun uzun anlatmaya gerek yok. Osmanlı’nın 623 yıllık tarihinde iki Alman gemisinin Karadeniz’e gitmesine izin vermesi ve bu nedenle I. Dünya Savaşı’na girilmesi de Almanya’nın Türkiye’nin başına çorap örmesi anlamına geliyordu. Bu, Almanya’nın Osmanlı üzerindeki etkenliğinin en önemli göstergelerindendir.

Son yılarda Orta Doğu üzerinde etkili olmak isteyen iki ülke vardır. ABD, Irak olaylarında etkisini kaybeder ve önemini yitirirken Orta Doğu’nun I. Dünya Savaşı’ndan sonra dağılımını sağlayan İngiltere buradaki emellerini o dönemden beri sürdürmektedir. “Üzerinde güneş batmayan İmparatorluk” deyiminin ifade ettiği üzere, İngiltere Orta Doğu’yu hiçbir zaman gözden ırak tutmadı.
İngiltere’nin, bu üzerinde güneşin batmadığı İmparatorluk kavramı çerçevesinde, Almanya da belirli olarak kendine yönelik sınırlar doğrultusunda ortaya bir “Hinterland” kurma çabaları ortaya koymaktadır.

Almanya’nın yeni yaklaşımları

Almanya’nın emelleri her zaman gözle görülürdü. Almanya buradaki aktivitelerini özellikle Suriye ve Irak üzerinde gösterirken, İran’da Şah rejiminin devrilmesinden sonra ilişkileri geliştirmiştir. Federal Alman İstihbarat Teşkilatının (BND) önemli adamlarından biri olan ve bu bölgeleri karıştırmakla görevli olarak çalışan Udo Steinbach da her zaman “İran İslam’ı, Türk İslam’ına göre bize daha yakındır. İran kaliteli bir halktır,” tanımını Almanya’da yerleştirmişti. Almanya aynı zamanda Kürtlere de büyük ölçüde ilgi duydu. 1985’te Kürt Enstitüsü’nün Fransa’yı terk edip Bonn’a yerleşmesinden sonra Kürtlere karşı sempatisi arttı ve şimdi sayıları 700.000 kadar olan Kürt kökenli insana Almanya’da her zaman daha fazla kol kanat gerildi.

Alman politikacıları, sosyal demokratlardan yeşillere tüm platformlarda Kürtlere olumlu bir yaklaşım içindeydiler. 1995’te henüz Aşağı Saksonya’da eyalet başbakanı olan ve sonra Türkiye dostu olarak andığımız Gerhard Schröder, 1995’te Güneydoğu Anadolu’da olan çatışmalarda Kürtleri kesilen Kürtler ve Türkleri de kesen Türkler olarak nitelendirmiş, o zaman Türkiye’nin hiçbir büyükelçisini kabul etmemişti.
1999’a kadar PKK’ya da büyük ölçüde destek veren Almanya, Abdullah Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra PKK’ya olan desteğini belirli ölçüde azalttı. Fakat bunlara belirli ölçüde tolerans tanımaya da devam etti. Bugün için Irak’a petrol nedeniyle ilgi gösteren Almanya Suriye’deki Kürtlere ve Süryanilere özel ilgi duymaktadır. Yezidi ve Süryaniler konusunda Alman eski Kuzey Ren Westfalya İçişleri Bakanı Heribert Schnorr ilgisini bu bölgelere giderek her zaman göstermiştir. Şu anda Almanya’nın IŞİD’e karşı savaşan Irak’a ve Peşmergelere 4,6 milyon avro doğrudan yardım verirken, bunun dışında 10 milyon avro da dolaylı yardım verdiği bilinmektedir.
Bu açıdan Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen Erbil’e gelmiş ve oradaki çalışmaları, Erbil’deki Kuzey Irak ordusunun eğitimini yerinde incelemiştir. Bunun dışında Peşmergelerin Almanya’da eğitilmesi konusuna çok ağırlık vermiş ve Almanya’ya gelen 1.200 kadar Peşmergeye Leopar 2 tanklarının kullanımına ilişkin eğitim verilmiştir.

Almanya’nın dış politikası nerede oluşur?

Türkiye ile olan ilişkilerinde her geçen gün daha soğuk bir havaya bürünen Almanya, her ne kadar Dışişleri Bakanı Steinmeier’in Türkiye’ye özel ilgisi olsa da, Merkel’in ters yöndeki etkisi belirleyicidir. Unutulmamalıdır ki, Almanya’nın Rusya, Amerika ve Türkiye politikaları Dışişleri Bakanlığında değil, Başbakan’ın konutunda oluşur.

Başbakanlıkta dış ilişkilerden sorumlu genel müdür ABD, Rusya ve Türkiye politikalarında yön belirleyici kişidir. Eskiden Gerhard Schröder’in Başbakan olduğu zamanda bunu Başbakanlık Dış ilişkiler Sorumlusu Reiner Silberberg belirlemişti. Şimdi ise, Türkiye-Almanya ilişkileri her geçen gün daha da soğumaktadır. Almanya’nın yeni hedefi, bugün ekonomik ve askeri yardım yaptığı Irak’taki Kürt otonom bölgesinin bir devlet haline dönüşmesi; aynı zamanda Suriye’deki Kürtlerin hamiliğinin üstlenilmesidir. Ayrıca IŞİD karşıtlığı Almanya’da genel bir politika haline gelmiştir. Bunun en önemli nedenlerden biri, Almanya’daki aşırı İslamcıların ve Selefilerin Suriye’ye giderek orada aktif bir politika içine girmeleri, sonra Almanya’ya dönerek burada negatif bir politika yapmalarıdır.

Almanya’da 4 milyonun üzerinde Müslüman yaşamaktadır. Bunların büyük bir çoğunluğunu Türkiye’den gelen Türk kökenli Müslümanlar oluşturmaktadır. Ayrıca 100.000’e yakın Müslümanlığı sonradan kabul etmiş Alman bulunmaktadır. Selefilerin de içinde bulunduğu bu grup, İslam’ın radikal kanadını temsil etmektedir. Bu nedenle birçok Alman kökenli Müslüman IŞİD’e katılarak Suriye’ye gitmiş ve belirli bir süre sonra geri dönmeye başlamıştır. Bu da Almanya’nın İslam’a yönelik korkusunu oluşturmaktadır. Bu olguya karşı Kürtleri kendilerine bir güvence unsuru olarak görmektedirler.

Ayrıca Almanya Kuzey Irak’taki Peşmergelere de askeri eğitim vermeye başlamıştır. Kuzey Irak’ta merkezi hükümete olumlu bakan Almanya, aynı zamanda Esad’la arasını düzeltip onun Suriye’deki belirli bölgelerde eski etkisini kurmasına yönelik destek vermektedir. Genel olarak bakarsak; önümüzdeki dönemde Almanya’nın İran’a daha da fazla yakınlaşacağını, ekonomik ilişkilerini arttıracağını, Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt devletine olumlu bakacağını ve ondan sonrada Suriye’deki Kürtlerin de hamisi olacağını öngörebiliriz. Almanya ayrıca Irak merkezi hükümetiyle de olumlu ilişkilere girecektir. Almanya’nın Orta Doğu politikası İngiltere’ye karşı ve belirli yönlerde ABD ile uzlaşan bir görünüm içindedir. Bu açıdan Almanya’nın Orta Doğu politikası Putin’in Orta Doğu’ya duyduğu ilgiyle çatışacaktır. Almanya Balkanlardaki savaştan sonra dış politikaya, dış ülkelerdeki çatışmalara ilgi duymaya başlamıştır. Eski Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Boşnak ve Hırvatlara sahip çıkan Almanya kendini şimdi Ortadoğu’da Kürtlere yakın bulmaktadır ve onlara sahip çıkmaktadır. Ayrıca Esad’ın yönelimindeki Suriye’yle de ilişkilerini büyük ölçüde düzeltmeye devam etmektedir.

*Prof.Dr. Faruk Şen,
TAVAK Başkanı,
tavaksen@gmail.com

Bir cevap yazın