Almanya’da 16 milyon civarında göçmen kökenli insan yaşıyor. Bunların 3 milyonunu Türkiye kökenliler oluşturuyor. Türkiye kökenli nüfusun 700 bin civarındaki kesimi okul çağındaki çocuk ve gençlerdir. 55 yıllık göçmenlik sürecine karşın Türkiye kökenli öğrencilerin üçte bire yakını 10 yıllık öğretimin sonunda ya hiçbir diploma alamadan ya da performansı en düşük okullardan diploma alarak ayrılmak zorunda kalıyor. İyi bir meslek eğitim yerine veya yüksek öğrenime erişim oranları, Alman kökenli öğrencilerin yarısına bile ulaşmıyor.
Türkiye’de göçmen çocuklarından söz edilince ilk akla gelen, Suriye’den Türkiye’ye savaştan kaçarak göç etmiş olan çocuk ve gençler oluyor. Suriye’de 2011’de başlayan iç çatışma ve savaş sonucunda yüz binlerce insan katledilmiş, yedi milyon civarında insan ülkesini terk etmek zorunda bırakılmıştır. Bu insanlar can ve mal güvenliği nedeniyle komşu ülkelere sığınmak ve bir bölümü de oradan AB ülkelerine gitmek zorunda kalmıştır. Türkiye’nin izlemiş olduğu politika nedeniyle şimdiye kadar yaklaşık 3 milyonun üzerinde Suriyelinin Türkiye’ye sığındığı tahmin ediliyor.
Savaş ve şiddetin hala devam etmesi, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönüşlerinin kısa sürede olanaksız olduğunu gösteriyor. Bu durum, Türkiye’nin göçmenlere ve özellikle Suriyelilere yönelik orta ve uzun vadeli göçmen ve uyum politikası arayışlarına girmesini ve bu önemli sorunun çözümü için adımlar atmasını gerektiriyor.
İki dilli ve çok kültürlü ortam; iki dilli eğitim
Göçmen çocukları genel olarak çok kültürlü ve iki dilli veya çok dilli bir ortamda yetişmekteler. Örneğin Almanya’daki Türkiye kökenli çocukların çok büyük bölümü genelde Almancanın yanında evlerinde Türkçeyi veya kendi anadillerini konuşmaktalar. Ayrıca birçoğu Türkçe ve Almanca yayın yapan radyo ve televizyonları izlemekte ve gazeteleri okumakta. Dışarıda, yani yuvalarda, okullarda (bazı iki dilli yuva ve okulların dışında), gençlik evlerinde, meslek eğitim yerlerinde çocuklar ve gençler Almanca konuşmak, anlamak ve yazmak zorundalar.
Bize göre bu iki dillilik ya da çok dillilik gerçeği (realitesi) çocuğun dil edinim süreci boyunca yuvalarda ve daha sonra da okullarda göz önünde muhakkak bulundurulmalı ve mutlaka desteklenmelidir. Bu nedenle iki dilli ve çok kültürlü bir ortamda büyüyen çocuklar iki dilli ve kültürlerarası bir eğitim anlayışı ile yuva ve anasınıflarında eğitilmelidirler.
Almanya’da okul dili genelde Almanca’dır. Eğer çocuklar Almancayı çok iyi konuşabiliyor, yazabiliyor ve anlayabiliyorlarsa, okul yaşamında da başarılı olabilirler. Bu nedenle Türkiye kökenli öğrencilerin bir yandan çok iyi Almanca öğrenmelerini, diğer yandan da anadillerini öğrenmelerini teşvik etmek ve yasal koşullarını oluşturarak uygulamaya sokmak gerekiyor. Bunun için çocukların iki dilli gelişmelerini sağlayan iki dilli, yani Türkçe-Almanca eğitim veren yuvaları, anaokullarını, anasınıflarını, ilkokulları ve orta dereceli okulları destekliyoruz. Böylece çocukların hem içinde yaşadıkları çok kültürlü toplumdaki kültürel olanaklardan hem de kendi kültürlerinin olanak ve zenginliklerinden beslenerek ve yararlanarak kendilerini daha sağlıklı bir biçimde geliştireceklerine ve ileride aileleriyle daha az sorun yaşayacaklarını düşünüyoruz. Ayrıca çocukların iki dilli gelişmelerinin, ileride ortaya çıkacak kimlik bunalım ve sorunlarını daha kolay aşmalarına ve özgüven içinde durmalarına ve içinde yaşadıkları topluma daha kolay uyum sağlamalarına katkıda bulunacağı kuşkusuzdur.
Türkiye’de yaşayan göçmen çocukları açısından baktığımız zaman da genel olarak durumun pek farklı olmadığına tanık oluyoruz. Özellikle Türkiye’ye sığınan Suriyeli sığınmacılar ve çocukları için de bu olgu genel olarak geçerlidir. Yani çocuklar evlerinde aileleri ile Arapça, dışarı çıktıkları zaman sokakta, okulda, işyerinde çoğunluk toplumu ile Türkçe konuşmak zorunda kalıyorlar. Türkiye’de ister okul yaşamında, isterse çalışma yaşamında başarılı olmanın koşulu kendi kültürel ve dil yeteneklerini de geliştirerek içinde yaşadığı ülkenin dilini, yani Türkçeyi en iyi şekilde öğrenmek, yazmak ve konuşmaktır.
Türkiye’de göçmen çocuklarının durumu
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verdiği bilgiye göre “2 Ekim 2015 itibarıyla Türkiye’de resmi olarak kayıtlı Suriyeli sığınmacı sayısı 2.072.290’dı. Bu nüfusun 708.000’ini, yani %34,2’sini 5-17 yaş grubu arasında çocuk ve genç nüfusu” oluşturuyordu. Kayıtlı olmayan nüfusu da göz önünde bulundurursak çocuk ve gençlerin nüfusunun 1.000.000 civarında olacağı tahmin ediliyor.
2014-2015 eğitim döneminde 25 kampta yaşayan okul çağındaki çocukların yaklaşık %90’ı okula kayıt yaptırmışsa da kamptaki çocuk sayısı, okul çağındaki Suriyeli çocuk nüfusunun sadece %13’ünü oluşturuyordu. Kampların dışında yaşayan Suriyeli sığınmacı çocukların eğitim durumu ise kötüydü: 2014-2015 eğitim yılında geçici eğitim merkezlerine ve devlet okullarına kayıt olma oranı %25 olarak tahmin ediliyor. Ancak bunların da çeşitli nedenlerle okula devam edemedikleri bildiriliyor.
Türkiye, göçmen ve Suriyeli sığınmacı çocukların devlet okullarına gitmelerini hukuken sağlamak için oluşturulan geçici eğitim merkezlerine olur vererek çocukların eğitim haklarını kullanmalarına yönelik hukuki engellerin kaldırılması için ilk adımı atmasına karşın, uygulamada Suriyeli çocukların okula gitmesinin önünde daha birçok engel bulunuyor. Birçok Suriyeli anne baba ve çocuk, Türkiye’nin garanti altına aldığı ücretsiz eğitim olanağından, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin raporuna göre aşağıdaki nedenlerle yaralanamadığını belirtiliyor:
• Ekonomik zorluklar yüzünden çocukların çalışma hayatına atılması, ekonomik zorluklar: Parasızlık yüzünden aileler ulaşım, okul gereçleri ve geçici eğitim merkezleri söz konusu olduğunda, okul harcı gibi masrafları karşılayamıyor. Kendi işsiz nüfusu üzerinde olumsuz etkileri olabileceği endişesiyle Türkiye’nin çalışma izni vermediği Suriyeli mülteci nüfus içinde çocuk işçiliği çok yaygın şekilde devam ediyor.
• Dil engeli: Arapçadan başka bir dil bilmeyen Suriyeli çocuklar, yalnızca Türkçe eğitim verilen okullarda dil engeliyle karşılaşıyor.
• Toplumsal uyum konusundaki zorluklar: Bazı Suriyeli aileler, Türkiyeli sınıf arkadaşlarıyla kaynaşmakta zorluk çekeceğine dair endişelerle çocuklarını oturdukları yerdeki devlet okullarına kaydettirmiyorlar.
• Bazı devlet okullarının sığınmacı çocukları “reddettiği” veya ihtiyaçlarını makul ölçüde karşılamadığı ve geçici eğitim merkezlerinin genellikle aşırı kalabalık olduğu da engel olarak belirtiliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Ocak 2016’ya kadar 270.000 Suriyeli çocuğun okula gitmesini ve bu sayının 2015-2016 eğitim yılı sonunda 370.000 Suriyeli öğrenciye ulaşmasını hedeflediklerini açıklamıştı. Ancak sonucun ne olduğu konusunda herhangi bir bilgiye ulaşamadık.
Türkiye’de göçmen çocuklarının sorunlarının çözümüne yönelik öneriler
Türkiye’de Göçmen ve özellikle Suriyeli çocukların eğitim ve öğretime erişimlerini ve okul yaşamına uyum sağlayabilmeleri için yapılması gerekenler arasında şunlar önerilebilir:
• Türkiye’deki tüm göçmenlerin sistemli bir şekilde ikamet ettikleri mahalle muhtarlıklarına ve kamplara kayıtlarının yapılmasının sağlanması;
• Göçmen çocuklarına erişimin daha zor olduğu yerlerdekiler de dahil olmak üzere tüm göçmen çocuk ve sığınmacılara, okula kayıt yaptırmak için nelerin gerektiği hakkında bilgi verilmesi;
• Bu konuda göçmenlerin dillerinde broşür ve el ilanları bastırılarak dağıtılması, danışma büroları oluşturularak haftanın belirli gün ve saatlerinde tercüman aracılığı ile göçmenlere bilgi verilmesi;
• Göçmen çocukların devlet okullarına erişimini güvence altına alan ulusal mevzuata tüm illerde ve öngörülen tüm devlet okullarında uyulmasının sağlanması;
• Okul çağındaki tüm göçmen çocuklarına devam edebilecekleri okul altyapısı hazırlanarak okula devam etme zorunluluğu getirilmesi;
• Mevcut izleme mekanizmaları kullanılarak okulu bırakan öğrencilerin izlenmesi ve okula devamın teşvik edilmesi;
• Birinci sınıflardaki göçmen çocuklarına, Suriyeli çocuklara yönelik ilk okuma yazma müfredatı hazırlanması ve bunun ileri sınıftaki öğrenciler için de geliştirilmesinin sağlanması;
• Diğer sınıf düzeylerinde Türkçe dil becerileri zayıf olan öğrencilere yönelik okullarda özel sınıflar açılarak hızlandırılmış Türkçe kurslarından geçirilmeleri, dersleri izleyebilecek ve anlayacak şekilde Türkçe öğrenmelerinin sağlanması;
• Türkçe olarak dersleri izleyebilecek durumdaki göçmen öğrencilerin bilgi ve öğrenim düzeylerine göre tüm çocukların gittikleri sınıflara dağıtımı yapılarak, onlarla kaynaşarak birlikte öğretim görmelerinin teşvik edilmesi;
• İlkokul veya ortaokul çağında uzun süre eğitimden uzak kaldıkları için bulundukları sınıf seviyesine göre yetersiz olan öğrencilerin sınıf seviyelerine uyumlarını sağlamak amacıyla okullarda açılacak Türkçe ve diğer derslerdeki destekleme kursları ile bu eksikliklerinin giderilerek okul yaşamına uyum sağlamalarının teşvik edilmesi;
• Okul çağını geçirmiş olan genç ve yetişkinlerin ise Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünce Halk Eğitim Merkezleri aracılığıyla düzenlenecek Türkçe dil kurslarına katılarak Türkçe öğrenmeleri özendirilmesi;
• Göçmen ve Suriyeli öğrencilerin dil engelini aşabilmeleri için devlet okulları sistemi aracılığıyla hızlandırılmış Türkçe dil programlarının ve iki dilli eğitim pilot projelerinin hayata geçirilmesi;
• Göçmen çocuklarına normal sınıflarda ve iki dilli pilot projelerde ders verecek öğretmenlerin hızlı bir meslek içi eğitim kursundan geçirilerek yeteneklerini geliştirmelerinin sağlanması;
• İki dilli Eğitim Pilot Projesinin uygulanması için Suriyeli sığınmacılar arasında bulunan öğretmenlerin hızlı Türkçe ve meslek içi eğitim kursundan geçirilerek öğretmen olarak görevlendirilmeleri;
• Türkçe konuşmayan göçmen nüfusun eğitiminde karşılaşılan özel zorluklar göz önüne alınarak, öğretmenlerin ve okul personelinin katılması amacıyla hazırlanmış özel eğitim programlarına yatırım yapılması.
Sonuç
Türkiye kökenli çocukların yarım yüzyılı aşan Almanya’daki göç süreci sonucundaki sorunları ile Türkiye’de yaşayan göçmen çocuklarının sorunları nitelik ve nicelik bakımından birbirinden çok farklıdır. Almanya’nın göçmen kökenli çocuklara yönelik eğitim, öğretim ve meslek öğrenimi sorunlarını çözme konusunda yetersiz olmasına karşın yarım yüzyılı aşan göç süreci içerisinde kazandığı deneyim sonucunda son yıllarda bazı olumlu adımlar atlmıştır. Türkiye’deki göçmen çocukların eğitim ve öğretim sorunlarının başında ise
a) Göçmen ve Suriyeli çocuklara erişim sorunları;
b) Altyapı, yani okul ve derslik sorunu;
c) Öğretmen, yani Suriyeli çocukların konumlarını, sorunlarını ve aile yapılarını yakından bilen Türkçeyi ve Arapçayı öğretebilecek öğretmen sorunu;
d) Göçmen çocukların konumuna uygun Türkçe ve diğer derslerdeki müfredat ve Türkçe-Arapça ders ve yardımcı kitap sorunları gelmektedir.
Türkiye’deki göçmen çocukların sorununlarının çözümü, bir yönüyle büyük ölçüde altyapının ve eğitim ve öğretim personeli için milyarlarca yatırımı, diğer yandan da sorunların üstesinden gelebilecek pedagojik donanım ve yeteneğe sahip öğretmen ve eğitimenlerin yetiştirilmesine ve görevlendirilmelerine bağlıdır. Bu kısmen de olsa Almanya’daki Türkiye kökenli öğrencilerin sorunlaının çözümü için de geçerlidir.
*Ertekin ÖZCAN
FÖTED- Almanya Türk Veli Dernekleri Federasyonu
Onursal Başkanı
ertekin.ozcan@gmx.de