Türkiye’de uzun süreli program yapmak çok zor. Bu, her ay bir dosya konusu işleyen dergimiz için de geçerli. 17 Aralık’tan itibaren yeni bir dönem başlamış, hükümet uygulamalarıyla ilgili önemli suçlamalar toplumu sarsmıştır. AKP iktidarının uygulamaları endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Yolsuzluklarla ilgili soruşturmaların engellenmesi amacıyla hukukun askıya alınması, yapılan yolsuzlukların yapanın yanına kar kalacağı yönündeki algının yaygınlaşması, iktidara yakın olanların usulsüz olarak zenginleştiğinin düşünülmesi toplumda derin huzursuzluklar yaratmıştır.
“Yargı bağımsız ve tarafsız olmalı” dedik; yıllarca. Bunu başaramadığımız gibi, 12 Eylül referandumuyla yargının bağımsızlığının yok edilmesini de önleyemedik. Yargı bağımsızlığı, AKP Hükümeti eliyle ve bazı liberal çevrelerin de desteğiyle büyük ölçüde ortadan kaldırıldı. 17 Aralık’tan sonra yapılan bir hükümet darbesiyle de direkt yürütmeye bağlanmak isteniyor. Adım adım, demokrasi ile güçler ayrılığı ilkesinin ilişkisini anlayamayan bir Başbakan’ın tek adam yönetimine, diktatörlüğe doğru ilerliyoruz.
AKP hükümetinin baskı uygulaması ve giderek bu baskıyı arttırması nedensiz değil. Bir koalisyon niteliğindeki bu iktidarın, hangi ideolojik kılıfa bürünürse bürünsün, ana karakterinin bu yolsuzluklara bulaşmaya meyilli olduğu biliniyordu. Dinci bir görünüm taşıması, toplumu muhafazakarlaştırma çabası, insanların özel yaşamlarına müdahale girişimleri; yolsuzluk ilişkileri yanında bir ayrıntı gibi. Adeta soygun düzeninin gizlenmesi amacıyla verilen bir görüntü. Yardım derneği adıyla toplumu soyan İslami kuruluşlar örneğinde olduğu gibi.
Ortalık toz duman içinde. Düne kadar birlikte hareket eden hükümet ortakları şimdi birbirinin can düşmanı oldu. Cemaate bağlı olduğu söylenen yargı eliyle ortamı dikensiz gül bahçesine döndüren ve iktidarını sağlamlaştıran Tayyip Erdoğan, şimdi bütün suçu cemaate yükleyip bu ortaklığı bitirme kararlılığında. Cemaat mensupları da, kendi hukuksuzluklarının mağdurları gibi, şimdi kendileri hukuksuzluktan şikayet ediyor. Etme bulma dünyası. Ama artık herkes görmüş olmalı ki, hukuk herkese lazım. Bir tek Tayyip Erdoğan ve çevresinin hukuksuzluktan hala medet umuyor olmaları, bunların işlerini hep kötü ilişkiler olarak sürdürmüş olmalarından kaynaklanıyor. Bunlar da gerçeği gördüğünde iş işten geçmiş olacak. Hukuk sistemini askıya alan, adaletli olmaktan uzaklaşan iktidarlar meşruiyetlerini kaybederler.
Yolsuzluk bir kangren gibidir, toplumu eritir bitirir. Ama yolsuzluk konularının soruşturulmasını engellemek amacıyla hukukun askıya alınmış olması da en az onun kadar vahim bir gelişmedir. Önümüzdeki sayılarda bu konuya da değineceğiz. Bir diğer vahim gelişme, ekonominin duvara toslamak üzere oluşu. Yıllarca göstermelik iyileştirmelerle halkın gözünün boyanmasının ve bu sayede birilerinin zenginliklerinin arttırılmasının, ekonominin iyi işlediği anlamına gelmediğini söyledik durduk. Nihayet gerçekler görünür hale geldi. Özellikle dar gelirli ve ücretlilerin gelirlerindeki trajik düşüş kabul edilebilecek boyutlarda değil. Son altı ay içinde gelirlerimizin üçte birini kaybettik. Bu kan kaybının artarak süreceğini ve gelir kaynakları tüketilen, ihtiyacı olan sıcak parayı da bulamayan ülkemizin çok sıkıntılı günler geçireceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Yılda iki kez iki sayı birleştirerek çıkardığımız dergimizin, yolsuzluk konusunu işlediğimiz bu Ocak/Şubat sayısından itibaren iç sayfaların mizanpajında değişiklik yaptık, umarız beğenirsiniz. Dergimizin internet sayfasındaki serbest kürsüye görüşlerinizi ve konulu yazılarınızı bekleriz.
2014 yılının bütün yoğunluğu içinde SODEV’in 20. yılını da kutlayacağız. 20. yılı değerlendirecek etkinlikler yapacağız. Dergimiz sayfalarında da SODEV’in çalışmalarına, SODEV ile ilgili görüşlere çokça yer vereceğiz. SODEV’in sosyal demokrasinin tanıtılması, demokrasi ve özgürlükler için mücadele verilmesi konularındaki katkıları biliniyor. SODEV’in bu çabalarının devamını ve nice başarılı yıllar diliyoruz.
Selam ve saygılarımızla
*Erol Kızılelma, SODEV Başkanı
ekizilelma@hotmail.com