686e0-erdohanhap1

Erol Kızılelma – Ülke’yi Sürekli Geriyorlar

Erol Kızılelma

 

 

 

 

 

 

Yaşananlar şaka gibi. Size de öyle gelmiyor mu? Bir ülke yönetimine gelenler, o ülkenin huzur içinde, barış içinde yaşaması için çabalarlar. Halkın refahını yükseltmeye uğraşırlar. Bütün bir ülkeye hizmet etmeye, onu kucaklamaya çalışırlar; bizde ise aksine. Yönetime gelenler halkı kutuplaştırmaktan, birbirine düşman etmekten ve kırdırmaktan yarar umuyorlar. Bir hukuk devletinde “esnaf gerekirse hakim, gerekirse polis görevi de üstlenebilir” denebilir mi? Bu, halkı birbirine hedef göstermek demek değildir de nedir? Bu, Ali İsmail Korkmaz’ın katlinde suç ortağı olan esnafları aklamak demek değildir de nedir?

Biliyoruz ki, siyasetin bu kadar gergin gitmesinin temelinde, yolsuzluklar ve buna dayalı ekonomik ilişkiler yatmaktadır. Ülkenin ve halkın soyulmasına göz yumulacak mıdır, yumulmayacak mıdır? Ne kadar üstü örtülmek istenirse istensin, bir kangren gibi tüm siyaset ilişkilerini sarmış olan bu yolsuzluklarla mücadele edilmelidir. Bunun için sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelme çabalarını değerli buluyoruz.

Yolsuzluklar deyince, kanımızı emen 3-5 hırsızın yanında, onları tükürükleriyle boğacak kadar çok sayıdaki lastik ayakkabılı yoksulları, mülksüzleri düşünmemek mümkün değil. Ermenek’teki son maden faciasında yakınlarını kaybedenler unutulmaz karakterler çizmişlerdi. Ne dersek diyelim, bu soygun düzeni sonlandırılmadıkça, hiçbir iş kolundaki iş cinayetlerinin sonunu getirmek mümkün olmayacaktır.

Yeni yargı paketinde, artık hukukun son kırıntılarının da temizlenmek ve yargının tamamen susturulmak istendiği alenen görülmekte. Bu, hem yargının adalet sağlamasını önleme amaçlı, hem de yargıyı bir baskı unsuru olarak kullanma niyetinden kaynaklanmakta. Elbette, nüfusun büyük çoğunluğu açlık sınırındaki gelirlerle geçinirken, 1000 odalı sarayların izah edilememesi buna neden oluyor. Maden ocaklarında işçiler ölmesin diye emniyet tedbirlerine bütçe ayırmak yerine, işçi protestolarını bastırmak amacıyla yeni TOMA alımlarına kaynak ayırmanın anlamsızlığının herkes farkında. Bu sayımızda biz de, maden kazaları nedeniyle gündeme gelen iş cinayetlerini, iş güvenliği konusunda alınması gereken önlemleri ele aldık.

Bu arada gündem o kadar yüklü ki, Kürt ve Alevi açılımları adı altında yapılanların samimiyetini ve yeni hangi tuzakları barındırdığını tartışamıyoruz. Kürt açılımını, kendi dindar Kürdünü yaratmak; Alevi açılımını da, konuyu Dersim meselesine hapsedip aklınca Alevileri CHP’den uzaklaştırmak olarak anlayan siyasetin sorgulanması gerekir. 21. yüzyılda artık utanç kaynağı olan etnik, dinsel, mezhepsel, cinsel bütün ayrımcılıkların bitirilmesi gerekir. Bunun için iktidarda olan her siyaset, bu yönde adım atmaya zorlanmalıdır. AKP istekli olsun olmasın olumlu yönde atılacak her adım bir kazanımdır.

Neoliberal politikalar gereği toplumun örgütsüzleştirilmesi doğrultusunda çok önemli kayıplarımızın olduğu bir gerçek. Başta sendikalar olmak üzere, toplumun zaten antidemokratik baskılara maruz örgütlü kesimine yönelik saldırı sürmektedir. Biz de, aksine her zaman örgütlülüğün geliştirilmesini gündemde tutmalıyız. Sendikasızlaştırmaya karşı savaş açmalı, sivil toplum kuruluşlarına güçbirliği çağrıları yapmalıyız. Rant konusu olunca gözü dönmüşçesine yapılan saldırıların çeşitli vesilelerle yeniden gündeme gelmesinden endişeliyiz. Gezi Parkı, Validebağ örneklerine şimdi de Salıpazarı Rıhtımı eklendi. Adalet diye haykıran yöneticilere hatırlatmak isteriz ki, kentin caddeleri de, parkları da, kıyıları da halkındır. Buralara göz diken anlayış en büyük adaletsizlik örneğidir. Kimse babasının malı gibi heveslenmesin halkın mülküne!

*Erol Kızılelma, SODEV Başkanı
ekizilelma@hotmail.com