23 Haziran seçiminin sonucu ve yaşanan süreç, mevcut rejimin ülkeyi yönetebilme yetisini yitirdiğini gösteriyor. Ülkemize, tarihinin gördüğü en büyük soygun ve tahribatı yaşatmış olan bu iktidar, rejimde yaptığı değişikliklerle kendini daha güçlendireceğini sanıyordu. Ama bütün yetkileri bir kişinin eline veren bir nevi padişahlığın, ülkemizin sorunlarını çözmeye yetmeyeceği gibi iktidarın ayakta kalmasına da yetmediği görüldü. Bizzat bu iktidarın varlığının bile sorunları boyutlandırdığı, toplumun önemli kesimince ayırdına varıldı. Artık bu iktidardan nemalananlar dahil, yandaşlar bile savunulacak bir taraf bulamıyorlar. Geriye bir tek, Erdoğan ve Soylu’nun tehdit ve baskı ile iktidarın süresini uzatma çabası kalıyor. Tabii bir de karanlık niyetler.
Öncelikle bilelim ki, şartların olgunlaşması ve toplumun adım adım tepkisini göstermesi, bu soygun düzeninin değiştirilmesi için yeterli değil. Yerel seçim sonuçları bizi ümitlendirdi ama toplumu yönlendirecek, ideolojisi ve politikaları netleşmiş, bu yapıyı taşıyacak nitelikli bir örgüt oluşturmuş bir siyasi hareket bulunmadıkça, bu ülkeyi soymakta olanlara heveslenen yenilerinin ortaya çıkması hiç de yadırganmamalı. O zaman 1989’dan sonra yaşadıklarımızdan daha da ağır sonuçlar yaşamamız kaçınılmaz olur.
CHP ne yapmalı?
17 yıllık iktidarı süresince demokrasiden başlayarak, ülkenin bütün kurumlarında derin tahribat yaratmış ve suç ortaklığı biçiminde kadrolaşmış bir iktidarın geride bıraktıklarıyla baş edebilmek için, Cumhuriyeti ileriye taşıyacak kaya gibi güçlü, nitelikli ve çağdaş demokratik değerlerle bezenmiş bir siyasi harekete gereksinim var. İşte CHP böyle bir siyasi harekete dönüşmek zorunda. Aksi takdirde, diğer partilerle benzeşen bir CHP’nin bu yükün altından kalkması olanaklı değil.
CHP’nin, iktidarda kendisini yenilemesi mümkün değil. İktidarlar her siyasi partide çürüme yaratır. Ama CHP, bugüne değin, ne yazık ki kendini muhalefette de yenilemeyi beceremedi. Şimdi bir sonraki seçimlere 3 yıl kadar bir süre var. Bu fırsat mutlaka değerlendirilmeli ve CHP, ideolojisi netleştirilmiş ve örgüt yapısının niteliği yükseltilmiş bir parti haline getirilmelidir. Bu konuda, örgüt içinde partisine sahip çıkacak hazırlıkların ileriye taşınması kadar, genel merkez yönetiminin yapacakları da vardır. Genel merkez derken, kurum olma özelliğini yitirmiş MYK ve PM’yi kastetmiyorum elbette. Hala ümidim Genel Başkan’da. CHP’yi ileriye taşıyacak hamlelerin önünü açacak, belki de yön verecek yetki ve sorumluluk onda var. Kılıçdaroğlu, bunca yıl genel başkanlığını yaptığı partiye, kendisine hep güç vermiş olan örgüte ve bu ülkeye karşı borçlu.
Kılıçdaroğlu, kongreler sürecini başlatmadan yeni bir tüzük için örgütte tartışma başlatmalı ve partinin artık demokratik ve katılımcı bir tüzüğe kavuşmasının önünü açmalıdır.
Yerel yönetimlerde başarılı olunması
Öte yandan, partiyi iktidara taşıyacak olan yerel yönetimlerde başarı gösterilmesi çok önemli. CHP Genel Merkezi’nin bunun bilincinde olduğu görülüyor. Yerel yönetimlerde -AKP’nin yaptıklarının aksine- üretilecek toplumcu belediyecilik örnekleriyle, toplumun bugüne kadar ulaşılamayan kesimleriyle de bağ kurulabilir. Yolsuzluk, adam kayırma, israf gibi AKP artığı konuların artık sözü bile edilememeli. Geçmişte bu konularla şaibeli olanlardan da yargı önünde mutlaka hesap sorulmalı.
Yandaş basın, yavuz hırsız misali CHP’li belediyelerde ava çıktı. AKP’li belediyelerin yıllarca yaptıklarını, CHP’li belediyelerde arıyor. Onlara bu koz verilmemeli. Bu konuda yapılmış olan yanlışlar giderilmeli. Ama önce ayrıntılı bir araştırma ile belediyelerin AKP yönetiminde olduğu süreçte yapılan yandaş, eş, dost, akraba atamaları bir bir saptanıp ve afişe edilip, yapılan atamalarda kayırılan yakınlar ile istenen liyakat düzeyine uymayanların görevlerine son verilmeli. Ama yaratılan cadı kazanının etkisinde kalıp atılacak adımlarda çekingen davranılmamalı. Halka, ihtiyacı olan sosyal ve toplumcu projelerle, yalnız olmadığı biran önce hissettirilmeli. Zira, yerel seçimde ağır bir darbe yemiş olan ve ülkeyi yönetmede zorlanan bu şaibeli iktidarın akşamdan sabaha ne yapacağı belli olmaz.
Barış hareketi mutlaka güçlendirilmeli
İktidarın ayakta kalmak için uygulamaya sokabileceği en tehlikeli senaryo ise, ülkemizi sonu belirsiz maceralara sürüklemek isteyebilecek olmasıdır. AKP iktidarının, uyguladığı yanlış dış politikalar ile karakterindeki saldırgan ve militarist olumsuzluklar, bizleri böyle bir gelişmeye hazırlıklı olmaya yönlendirmeli. Ülkemizdeki barış hareketi, ne yazık ki güçlendirilemedi. Bunda iktidarın faşizan baskıları kadar, demokrasi güçlerinin yaptıkları hataların da önemli payı var. Barış hareketinden siyasi rant elde etme çabalarının hata olduğunu hep dile getirdik, anlatamadık. Kimsenin dışlanmadığı yeni bir barış hareketi oluşturulamaması durumunda, halkımızı çok sıkıntılı günleri beklediğini aklımızdan çıkarmayalım. Mevcut iktidarın savaşçı politikalarının geriletilememesi durumunda, bu ülke bugüne kadar yaşadıklarından daha ağır bir karabasanı yaşamak durumunda kalacaktır. Burada da CHP’ye önemli görevler düşmektedir. Aslında, bütün demokrasi güçleri, son seçimde bu konuda ne kadar erginleştiklerini gösterdiler. Yeni bir barış hareketinin oluşturulmasında da aynı duyarlılığı göstereceklerdir.
Demokrasinin yeniden inşası ve barışın kalıcı olarak tesisi, halkın sorunlarının çözümü için olmazsa olmaz bir başlangıçtır. Bunun için de, yapılacak erken veya zamanında seçimde, demokrasi güçlerinin ittifakı daha da geliştirilerek yaşama geçirilmek zorundadır. Bunun inşasına bugünden tezi yok başlanması; CHP’nin parti içi demokrasiyi hayata geçirip güçlü bir üye yapısı oluşturması; yerel yönetimlerde başarılı olunması; mücadelenin içine sivil toplum kuruluşlarının katılması gerekiyor. Eğer bu ülke, henüz yaşamadığı kötü günleri hiç yaşamamak istiyorsa; soyguncusuna, zalimine, adaletsizine inat, yoksulluklardan arınmış, insana ve çevreye saygılı, demokratik, adaletli, sosyal bir hukuk devleti için hep birlikte çabalamalıyız.
* Erol KIZILELMA
SODEV Eski Başkanı
ekizilelma@hotmail.com