2024 Yerel Yönetim Seçimleri 31 Mart’ta yapıldı. 31 Mart’a kadar yaklaşık 2 ay kadar süren bir seçim kampanyası yaşadık. Üst üste gelen seçimler nedeniyle seçmendeki seçim yorgunluğu, partilerin içindeki çekişmeler ve küskünlükler, özellikle CHP’nin çekişmeli bir Kurultaydan yeni çıkmış olması, her gün daha da yoksullaşan vatandaşın siyasete inancını kaybetmesi gibi nedenlerle kampanyanın sönük geçeceği düşünülüyordu. Ama kampanya ilerledikçe, partide yaşanan değişim ile CHP’nin çiçeği burnunda yeni Genel Başkanı Özgür Özel ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gösterdikleri yüksek ve inanılmaz performans tabloyu değiştirdi. Muhalefetin üzerine sinmiş olan o moral bozukluğu, seçim sonuçları alınmasıyla yerini ferahlamaya, gülen yüzlere bıraktı. Şimdi CHP’den beklenen bu yeni durumu değerlendirip kendisi bir değişim yaşarken, bir yandan da halkın iktidarını kurma yolunda bir politik atağa geçmesidir
Elbette bu seçim çok önemli derslerle dolu. Bunların tekrar tekrar irdelenmesi, CHP’nin aynı hatalara düşmemesi açısından değerli. Yıllardır CHP, “sağın oyu yüzde 70, solun oyu yüzde 30” aldatmacasıyla uyutuldu. Parti, toplumun yüzde 70’ini oluşturduğu varsayılan toplum kesimine şirin gözükmek, oradan oy alabilmek için kimliğinden uzaklaştırıldı. Ama CHP oyları bir türlü yüzde 25’leri aşamadı.
Partide yaşanan değişim sadece bir yönetim değişikliği olarak açıklanamaz. Yeni yönetim, göreve gelir gelmez 31 Mart’ta yapılması gereken yerel yönetimler seçimlerini kucağında buldu. Partinin politikasında ne gibi değişimler yaşanması gerektiği daha tartışılamadan seçim kampanyasına başlandı. Ama Genel Başkan Özgür Özel’in izlediği yol ve kullandığı söylem, partideki değişimin, yönetim değişikliğinden de öte ne yönde olacağı konusunda yeterli ipuçlarını verdi. Yönetim değişikliği ile birlikte, “sağdan” oy alabilmek için partinin sağcılaşmasına yol açan politikalardan vazgeçildi. Sol oyların yüzde 30 olduğu yutturmacası, Özgür Özel’in, “partinin cam tavanının kırılması” söylemiyle aşıldı. Halkın neredeyse yüzde 80’inin bir soygun düzeninde, ağır bir yoksullaştırılmaya uğratıldığı bir ülkede, solun oylarının yüzde 30’lara hapsedilmesine izin verilmesi kabul edilemezdi. Ülke kaynaklarının yağmalandığı, halkın sömürülerek, yoksullaştırıldığı bu soygun düzeni, doğal olarak demokrasi ve özgürlüklerin de adım adım yitirilmesine sebep oluyordu. Bu da, ülkede solun geliştirilmesine uygun bir iklim yaratıyordu zaten.
Seçim başarısı
Yerel seçimlerden üstün bir başarıyla çıkılması ve CHP’nin ülkenin birinci parti konumuna gelmesi, ister istemez parti yönetiminin gerçekleştireceği değişimi kolaylaştıracaktır. Seçim başarısını sağlayan etkenleri de sıralamak gerekirse, 2019’da göreve gelen CHP’li belediye başkanlarının, iktidarın tüm engellerine rağmen sosyal ve halkçı belediyecilik konusunda başarılı örnekler sergilemesi elbette başta gelir. Aday tespitlerinde de, yeterli oranda önseçim yapılamamasından kaynaklanan eleştirilere rağmen, doğru tercihlerde bulunulması, özellikle gençleştirme ve kadın adayların çoğaltılması başarının gelmesinde bir başka etkendir. Öte yandan mevcut rejimle ülkenin yönetilemez oluşu, israf, şatafat, yağmalama ve yolsuzluklarla şaibeli bu soygun düzeninin yarattığı ekonomik krizin bu etkenlerle çakışması, CHP’nin tarihi bir başarı kazanmasına yol açmıştır. CHP ülkenin en büyük partisi olmuş; ülkenin geleceğinden ümidini kesmiş büyük bir toplumsal kesim moral bulmuş ve geleceğe yönelik yeniden ümit besler olmuştur.
Seçim sonuçlarının analizi yapıldığında, bu güne kadar düşünülenin aksine, parti sağcılaşmadan AKP’den 2 milyona yakın oyun CHP’ye geçtiği görüldü. Ekonomik krizi, pahalılığı, yoksullaşmayı en yakıcı olarak hisseden toplumsal kesimlerden, özellikle kadınlardan ve öfkeli emeklilerden AKP’ye tepki yükseldi. Bu kesimlerin oylarını değiştirmelerine neden olan en önemli olgu, ekonomik krizin can acıtıcı boyutlarda olması ve çıkarlarının nerede olduğunun onlar tarafından görülmesiydi. Bu olgu, elbette sınıfsal çıkarlarla ilişkiliydi.
CHP merkeze kayan bir parti olmamalıdır
CHP’nin yerel yönetimler seçimlerinde gösterdiği başarı, en geç 2028’de yapılacak olan genel seçimde iktidarı ele geçirebilme umudunu yükseltti. Bazı siyaset bilimciler, CHP’nin merkeze kayıp bütün halkı kucaklaması gerektiğini savunmaya başladı. Bu CHP’ye kurulabilecek en büyük tuzaktır. Ülkemizin ağır sorunlarının çözümü sosyal demokrat politikalardadır. Artan pahalılık ve işsizlikle birlikte, orta sınıfları da tüketerek, toplumun büyük kısmını kapsayan bir yoksulluk etkin olmaya başlamıştır. Toplumun büyük kesimi iş istiyor, aş istiyor, sosyal güvence istiyor. Sosyal yardımlara gereksinimi var. Elbette kimse dışlanmasın, ayrımcı davranılmasın ama sol değerlerimizi de yitirmeyelim.
AKP döneminde her alanda büyük tahribat yaşadık. Ekonomik alanda “uydurma neoliberal” politikalarla iflasın eşiğine geldik. Elde avuçta ne varsa hepsi yağmalandı. Tarım ve hayvancılık, komisyon aşkına bile isteye öldürüldü. Yeni iş alanlarının açılması için devletin müdahalesine ihtiyaç var. Eğitim al baştan ele alınacak. Üniversitelerin adı var kendi yok. Mucize dedikleri sağlık sistemi çöktü. Denizimizi, deremizi, göllerimizi koruyacak çevreci politikalar gerekiyor. Sığınmacı konusunu insan haklarına saygılı şekilde çözmemiz gerekiyor. Sorunları say say bitmez. Bu sorunları AKP ile benzeşerek, merkeze kayarak, liberal politikalarla çözemeyiz. Bu nedenle CHP sosyal demokrat kimliğinden asla taviz vermemelidir.
Bu çerçevede CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, sık sık CHP’nin sosyal demokrat parti olduğundan, sosyal demokrat değerlerden bahsetmesini, Avrupa Birliği ilişkilerinde sürekli olarak CHP’nin sosyal demokrat kimliğini vurgulamasını önemsiyorum. Türkiye’nin her zamandan fazla sosyal demokrat bir CHP’ye ihtiyacı vardır.