Eylül ayında İsveç’te yapılan parlamento seçimlerinde ve Almanya’nın Essen ile Bavyera eyalet seçimlerinde sosyal demokrat partilerin oy kayıplarının devam etmesi, Avrupa sosyal demokratları arasında, 2008 finansal krizinden sonra başlayan tartışmaları ve arayışları yeniden hareketlendirdi.
Sosyal demokrat bilim insanlarının, sosyal demokrat vakıfların ve sosyal demokrasinin evrensel değerlerine dayalı bir yenilenmeyi zorunlu gören sosyal demokrat siyasetçilerin katıldığı bu tartışmalar, henüz, üzerinde herkesin hemfikir olduğu bir sonuca ulaşmış görünmüyor.
Ülkemizde sosyal demokrasiyi temsil eden CHP’nin oylarının 24 Haziran seçiminde yüzde 22’lere düşmesi ile bizde de tartışmasının başlatılması ve yenilenmenin somut bir programa dayandırılması yaşamsal bir öneme sahiptir. Ama maalesef ülkemizde eleştiri, özeleştiri ve yanlışlarla yüzleşme kültürü zayıf olduğu için krizden çıkış yolları kapsamlı biçimde tartışılmıyor. Elbette, bu tartışmayı yapan siyaset bilimciler, sosyal demokrat vakıflar, dernekler ve siyasetçiler var. Örneğin, SODEV, Avrupa’da PES -Avrupa Sosyalist Partisi- çerçevesinde yapılan tartışma forumuna katılıyor. SODEV eski başkanlarından Aydın Cıngı, bu foruma, sosyal demokrat partilerin sorunlarını ve perspektiflerini ele alan CHP analiziyle katkı verdi. SODEV, ayrıca, Türkiye dışındaki sol tartışmalarına ilişkin makalelerden önemli olanlarını 4 yıldır Türkçe’ye çevirerek, kitap olarak yayımlıyor. SODEV’in yayımladığı Sosyal Demokrat Dergi, hemen her sayısında sosyal demokrasi tartışmaları üzerine makalelere yer veriyor. Sosyal Demokrat Dergi’nin Ocak-Şubat 2018 sayısındaki dosya konusu “Sosyal Demokrasi Yeniden” idi. Derginin söz konusu sayısında sosyal demokrasi ve onun yenilenmesi konusunda çalışma yapan, kafa yoran çok sayıda siyaset bilimci ve siyasetçinin ufuk açıcı yazıları yer alıyor.
Ayrıca, SODEV’in, 9-10 Aralık 2017 tarihlerinde düzenlediği Ulusal Sosyal Demokrasi Sempozyumu’nda da sosyal demokrasinin sorunları ve çıkış yolları tartışılmıştı. Bu sempozyumda sunulan fikirler SODEV tarafından kitaplaştırılarak okurun bilgisine sunuldu. SODEV, 1-2 Aralık tarihlerinde II. Sosyal Demokrasi Ulusal Sempozyumu’nu gerçekleştiriyor. Dört oturumda 16 konuşmacının yer alacağı tartışmalar da kitap olarak yayımlanacak. SODEV, ayrıca, bu sempozyumların bir bakıma tamamlayıcısı olarak düşünülen Uluslararası Sosyal Demokrasi Sempozyumu’nun da hazırlıklarını sürdürüyor.
Hiç kuşkusuz, bunlar ve benzeri çalışmalar, Türkiye’de ve Dünya’da sosyal demokrasinin içerisinde bulunduğu krizi ve küçülmeyi önleyecek cevapların bulunması için son derece önemlidir. Bizim için çözüm sosyal demokrasidir. Bunun için halka dayalı, güçlü ve mücadeleci partilere ihtiyaç var. Diğer yandan yenilik ve vizyon tartışmalarına ve çalışmalarına süreklilik kazandırmaya önem vermemiz gerekir.
O nedenle, sosyal demokrasinin krizden çıkmasına ilişkin tartışmaları, bu konuda analizi ve önerisi olanların görüşlerinin, Sosyal Demokrat Dergi yoluyla topluma ulaştırılmasına süreklilik kazandırılması önemlidir. Çünkü neoliberal düzenin aşılması, yeni sorunlara yeni çözümler bulunması sürekli bir görevdir.
Elinizdeki derginin sunuş sayfasında belirtildiği gibi, bu sayıdan itibaren, dergide sosyal demokrasi tartışmalarına özel olarak yer ayrılacak olması da olumlu bir adım olacaktır.
Geçmişten alınması gereken dersler
Sosyal demokrasi, uzun bir tarihsel geçmişe sahip. Bu uzun tarih içerisinde sosyal demokrasi; özgürlüklerin, adaletin, dayanışmacı bir toplumun, emeğin korunmasının, barışın hakim olması gereken bir dünya için mücadelenin adıdır.
Sosyal demokrasinin 150 yılı aşan tarihinde büyük başarılar olduğu gibi yanlış uygulamalar ve görüşler de vardır. Mesele, yanlışlardan ders çıkarmak ve temel değerlerden ayrılmaksızın değişen koşullara uygun yeni programlar, siyasi stratejiler ve yeni vizyon geliştirmektir.
Nitekim II. Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte sosyal demokrasi, günün koşullarına uygun siyasi ve ekonomik programlarla, demokrasi ve barış için kararlı bir tutumla yola çıktığında büyük başarılar elde etti. Siyaset bilimcilerin, sosyal demokrasinin altın çağı olarak adlandırdığı bu dönem 1970’lerin ortalarından itibaren gerilemeye başladı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasını “sosyal demokrasinin de sonu” olarak ilan eden neoliberallerin yönettiği siyasi ortamda kimi sosyal demokrat liderler “ideolojilerin sonu” propagandasına kararlılıkla karşı duracakları yerde neoliberal propagandanın rüzgarına kapıldılar. Tony Blair ve Gerhard Schröder gibi sosyal demokrat siyasi liderler tarafından ileri sürülen 3. yol politikaları, İskandinav ülkelerindeki sosyal demokrat partilere kadar yayılarak her yerde etkili oldu. Bu dönemin en çarpıcı sloganı “sağ-sol ekonomi anlayışı yoktur. Doğru ve yanlış politikalar vardır” şeklindeydi. Sonuç; eşitlik, dayanışma, adalet, emeğin önceliği, refah devleti gibi ilkelerin yok sayılması oldu. Bu politika değişikliği 1990’ların ortalarından itibaren İngiltere’de, Almanya’da, Hollanda’da ve birçok ülkede uygulandı. 10 yıl kadar da etkili oldu. Sonrasında, kaçınılmaz gerileme, oy ve üye kayıpları, emek kesimlerinden kopma süreci başladı.
Küreselleşme karşısında sosyal demokratların ortak bir politika belirleyememeleri, Avrupa Birliği’nin bir türlü sosyal dayanışmacı, çok kültürlü ve barışın tesisinde etkili bir birlik haline dönüştürülememesi de sosyal demokrasinin gerilemesinde önemli bir rol oynadı. Dünya çapında var olan servet ve gelir eşitsizlikleri durmadan büyürken sosyal demokrasinin demokrasi içinde bu eşitsizliklere karşı kararlı bir mücadele programı ortaya koyamaması sorunu da hayatiyetini koruyor.
Neoliberal politikalardan medet ummak; yani sağa yönelerek, siyaseti romantik-popülist liderlerle sınırlı bir alana dönüştürerek, tarihsel kimliğini, temel değerlerini ve emeğin önceliğini yok sayarak varılan yer; kimlik kaybı ve sosyal demokrat partilere olan güvenin azalması, seçmen ve üye kaybı, bir çok ülkede iktidar şansının yitirilmesi oldu. Hiç kuşkusuz CHP’nin içerisinde bulunduğu durum da yukarıda belirtilen olumsuz gelişmelerle ilgilidir. 1970’lerde ve 1980 darbesinden sonra sol, sosyal demokrat değerlere bağlı yeni programlar, yeni söylemler ve bunlara bağlılığı olan siyasetçilerle güçlenerek birinci parti konumuna gelen SHP/CHP’nin gerilemesinin bugüne kadar ciddi bir biçimde tartışılmamış olması ve çözümlerin sağın diline, sol dışından devşirilen adaylara bağlanması yanlış olmuştur.
Sosyal demokrasinin krizine ve çıkış yoluna ilişkin çalışmalarıyla tanınan siyaset bilimci Ernst Hillebrand şunları söylüyor: “Günümüz Avrupa’sında siyasal orta solun kimleri ve neyi temsil etmekte olduğu artık birçok seçmen tarafından anlaşılmaz hale gelmiş bulunuyor. Sosyal demokrat gelenekler ve neoliberal esintili ‘reform politikası’ cenderesinde kalan siyasal orta sol projesi silik bir hale gelmiştir. Avrupa sosyal demokrasisinin savunma konumundan çıkabilmesi için siyasi yönelişlerini günümüz gerçekliğiyle uyumlu hale getirmesi ve 21. yüzyıl toplumlarına uygun bağımsız bir siyasi vizyon sunması gerekiyor.”
Hillebrand’ın bu sosyal demokrasi vizyonu “neoliberalizmin, ekonomizme dayalı insan modelinin ve tüketimciliğin mutluluk vaadinin karşısına, egemen yurttaşlardan oluşan bir toplum” vizyonu olarak tarif ediyor. Hiç kuşkusuz bu ve buna benzer yenilenme önerilerinin küresel boyutta ele alınması ve sosyal demokrat partilerin üst örgütlenmesi olan Sosyalist Enternasyonal, Avrupa Sosyalistleri Partisi –PES- gibi partilerin aktif olması gerekir. Tabii bunun sağlanabilmesi için Sosyalist Enternasyonal’in kendi içinde birliğini yeniden sağlaması ve evrensel sorunların tartışılmasını aktif olarak organize etmesi gereklidir.
İdeoloji ve program konularına ve parti içi demokrasinin kurumsallaşması ve parti içi eğitim konularına gereken ağırlığı vermeyen CHP’nin gecikmeli de olsa kendi bünyesinde sürekli fikir tartışmasını canlandıracak bir “Temel Değerler Komisyonu” oluşturması faydalı olacaktır. Çünkü, neoliberal ve kimi partililerin ileri sürdüğü gibi sağ-sol farkı son bulmuş değil tam aksine sosyal ve ekonomik eşitsizliğin devamlı artması ile daha da derin ve önemli hale gelmiş bulunmaktadır.
Nitekim bu saptamayı yapan kimi sosyal demokrat partiler yeni program ve vizyonları ile yeniden iktidar alternatifi olabilmektedir. Bu partilerin başında, Jeremy Corbyn başkanlığındaki İngiltere İşçi Partisi gelmektedir. Sol değerleri ve emeği esas alan yeni programında bu parti oylarını yüzde 40’a çıkarabilmiş ve iktidardaki muhafazakarlarla -yüzde 42- arasındaki farkı kapatabilmiştir.
Örgüsel kimliğin yenilenmesine yönelik reformlar
Sosyal demokrat partilerin sol değerlere bağlı yeni programlar ve yeni vizyon tartışmalarının yanı sıra örgütsel kimliklerini de gözden geçirmeleri ve yenilemeleri konusu da önem taşıyor. Sosyal demokrat partiler kendilerini ister halk partileri, ister kitle partileri, ister işçi partileri olarak adlandırsın örgüt yapılarını, işleyişlerini, yurttaşlar ve sendikalar başta olmak üzere sivil toplum örgütleri ile ilişkilerini pekiştirme ve sürekli kılma arayışlarını sürdürmekteler.
Bilindiği gibi sosyal demokrat partiler yalnızca seçmen değil, üye de kaybetmekteler. Bu partiler bir yandan işçilerden, çalışan tüm kesimlerden yeni üyeler kazandırmaya çalışırken diğer yandan üyelerin program ve aday belirleme konularındaki katılımlarını arttırmaya çalışmaktalar. Sosyal demokrat partiler üye/örgüt ve program partisi olma özelliklerini geliştirmenin yollarını arıyorlar. Yenilikler ülkeden ülkeye değişmekle birlikte cumhurbaşkanı ile başbakan adaylarının ve genel başkan adaylarının üyelerce belirlenmesi, koalisyon protokollerinin üyelerin onayına sunulması, Fransa’da olduğu gibi cumhurbaşkanı adayları önseçimine parti sempatizanlarının ve üyelerinin dahil edilmesi, parti çalışma grup ve komisyonlarında yurttaşlara da katılım ve söz hakkı tanınması, sendika ve sivil toplum ilişkileri ile sürekliliği olan ortak platformlar oluşturulması gibi yöntemlerle parti içi demokrasi ve katılımı güçlendirmeye çalışmaktalar.
Sosyal demokrat CHP’nin, programının yanı sıra örgütsel kimliğini de güçlendirmesi bir üye/örgüt ve program partisine dönüşmesi, parti içi demokrasi ve katılımı kurumsallaştırması için gerekli reformları yapması artık kaçınılmazdır. Sosyal Demokrat Dergi’nin bundan sonraki sayılarında bu konuları içerikli ve yapıcı biçimde tartışmak sosyal demokrasiye güç katacaktır.
*Ercan KARAKAŞ
SODEV Onursal Başkanı
ercan.karakas@hotmail.com