Resim2

Ercan KARAKAŞ – 2023 Seçimi Sonrasında Ne Yapmalı?

Ülkemizin ve halkımı­zın geleceği için son derece önemli olan Cumhurbaşkanlığı seçimi 28 Mayıs’ta tamamlandı. Maalesef Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı oldu. CHP’nin öncülüğünde kuru­lan Millet İttifakı’nın ortak adayı olan Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ise tüm gayretlerine rağmen umduğumuz sonuca ula­şamayarak seçimi kaybetti.

Milletvekili seçiminde ise AKP oy kaybına rağmen yine birinci parti oldu. Oyların belli bölümü ittifak partilerine gittiği için CHP parlamentoda ikinci parti oldu. Artık TBMM’de beş partinin grubu olacak.

Şimdi yapılması gereken şey, itti­fakın seçime ilişkin politikalarının gözden geçirilmesi, eksiklerin ve yanlışların ortaya konulması ve bunlardan ders çıkartılması olma­lıdır. Hiç kuşkusuz ittifaka öncülük eden ana muhalefet partisi ko­numundaki partimiz CHP, seçim sürecinde yaşanan tüm olumsuz­lukların yanı sıra partinin oylarının neden yıllardır %30’ların üzerine çıkamadığını geniş bir tartışmayla ortaya koymalıdır.

Mesele yalnızca seçim kazanama­yan yönetimin görevlerine son verilmesi ile sınırlı değildir. Önemli olan, partinin ve çalışmalarının a’dan z’ye gözden geçirilmesi, yanlışların ve eksiklerin saptan­ması ve bu çerçevede partinin yenilenmesidir.

Yenilenmeden neyi kastettiğimi ve yenilenme yöntemini, “çatı aday” ile girdiğimiz 2014 yılın­daki cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettikten sonraki günlerde yaptığım yazılı bir açıklamay­la kamuoyuyla paylaşmıştım. 13.08.2014’de yaptığım ve bugün için de aynen geçerliliğini koruyan açıklamamı aşağıda okuyucuları­mızın ilgisine sunuyorum.

Cumhurbaşkanı seçiminde CHP olarak umulan sonuca ulaşama­dık. Çatı adayı stratejisi beklene­ni vermedi. Elbette bu sonucun birçok nedeni bulunmaktadır. Bu durum karşısında çağdaş sol, sosyal demokrat iddialı bir par­tinin yapacağı şey başarısızlığın nedenlerini soğukkanlı bir şekil­de tartışmaktır.

Çağdaş sol partiler eleştiri ve öz-eleştiri mekanizmasını bir zaaf o­larak değil, yapılan yanlışlardan ders çıkartmanın ve ileriye doğru atılım yapmanın gereği olarak kabul ederler.

2015 seçimlerine güçlü bir şe­kilde gidebilmek için CHP’de de yapılması gereken bu olmalı­dır. Bunun için parti organları, başta kurultay ve parti meclisi olmak üzere artık biçimsel ve “iç dökme” toplantıları olmaktan çıkarılmalıdır. Bu organlar farklı önerilerin, stratejilerin derin­lemesine tartışıldığı ve somut kararlar üreten organlar haline dönüştürülmelidir.

CHP’nin her şeyden önce ideo­lojisini, temel değer ve ilkelerini netleştirmesi; sağ, muhafazakar ve liberal anlayışlardan farkını net olarak ortaya koyması ge­rekir. Aynı şekilde örgüt yapısını, organlarının işleyişini ve aday­ların belirlenmesini de çağdaş solun demokratik anlayışına uy­gun şekilde yeniden yapılandır­malıdır. CHP bir üye ve program partisi haline dönüştürülmelidir. İdeoloji, söylem ve kadro bütün­lüğü sağlanmalıdır.

Bunların yapılması halinde CHP’nin sosyal demokrat siya­sal kimliği güçlenecek, hangi hedefler için mücadele ettiği somutlaşmış olacaktır. Başta ça­lışanlar olmak üzere, tüm mağ­dur toplumsal kesimlerin desteği CHP’nin bu yeniden yapılanması ile yakından ilgilidir.

Böylesine köklü bir yenilenmenin, olağanüstü kurultayda gerçek­leşmesi mümkün değildir. Onun yerine yenilenmenin katılımcı ve demokratik bir anlayışla ta­bandan tavana doğru yapılması gerekir. Bu nedenle, cumhurbaş­kanı seçimi nedeniyle ertelenen olağan kurultay takviminin, göz­den geçirilerek Eylül ayında baş­latılması yenilenme için önemli bir adım olacaktır.”

Umarım bu kez bu adımlar atılır ve partimiz CHP, bir ivme yakalayarak yükselişe geçer ve otoriter tek a­dam rejimini sonlandırır.

Yazımın sonuna gelirken, seçim sonuçlarının yurtdışı oylarına bağlanmasına ilişkin özellikle muhalif kamuoyunda yapılan ve dezenformasyon içeren yorumla­ra ilişkin, kurucusu olduğum ve 4 dönem genel başkanlık görevini yürüttüğüm, Almanya merkezli Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF)’nin yaptığı ö­nemli ve aydınlatıcı açıklamayı da kamuoyuyla ve okuyucularımızla paylaşmak isterim.

Muhalefetin seçim fiyaskosu, yurtdışı oylarıyla örtülemez

Bir süredir muhalif kamuoyunda seçimin kaybedilmesinin şaşkınlığı ile yurtdışında yaşayan Türk vatan­daşlarının oy tercihleriyle ilgili bir karalama kampanyası devam edi­yor. Seçimin kaybedilmesinin asıl sorumluları ise bir özeleştiri yap­mayarak, bilerek ya da bilmeyerek bu dezenformasyonu besliyorlar. Özellikle CHP Genel Merkezinden bir açıklama gelmemesi nedeniy­le, Avrupa’da yaşayan Türk Sosyal Demokratlar (HDF) olarak bazı rakamları kamuoyu ile paylaşmak ihtiyacı duyuyoruz.

  1. Muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu, yurtiçi sandıklarda rakibinden 1.962.502 oy geride kalmıştır. Yurtdışında geçer­li oy sayısı ise gümrük dahil 1.920.757’dir. Bu demek oluyor ki, yurtdışındaki bütün geçerli oylar Kılıçdaroğlu’na verilmiş olsaydı dahi, yurtiçindeki farkı kapatmaya yetmiyordu.
  2. Bütün yurtdışı sandıklar­daki toplam fark, gümrük da­hil 367.363’tür. Diğer yandan örneğin sadece tek bir ilde, Kayseri’de bile iktidar muha­lefetin 318.795 oy önündedir. Altılı Masa eşbaşkanlarından bi­rinin iddialı olduğu Konya’da ise fark 635.316’dır. Sadece iki ilde­ki fark bile toplam yurtdışındaki farkın 2,5 katından fazladır.
  3. Seçim sonuçları üzerine fır­tınalar koparılan Almanya’daki oy farkı ise 260.973’tür. Bu ra­kam da bir önceki örnekte bah­settiğimiz Kayseri ilindeki farkın yaklaşık 60 bin oy altındadır.

Sadece bu birkaç rakam dahi, seçim mağlubiyetini örtme çaba­larının, “gurbetçileri” günah keçisi yapma niyetinin ne kadar boş iddialara dayandığını gösteriyor. Yıllarca anayasal bir yurttaşlık kazanım olan, yurtdışında oy kul­lanma hakkı için mücadele etmiş, Türk Sosyal Demokratlar (HDF) olarak, yurttaşların seçme-seçilme özgürlüğünü dahi tartışmaya açan bu dezenformasyona, müsaade etmeyeceğimizi kamuoyuna bildi­riyoruz ve muhalif liderlere de bu konuda hassasiyet göstermeleri çağrısı yapıyoruz.

HDF Genel Yönetim Kurulu

HDF Yönetim Kurulu’nun bu a­çıklamasının da gösterdiği gibi, yurtdışındaki yurttaşlarımızın bu­lundukları yerlerden oy kullanma­ları ile ilgili zorluklar tam olarak bi­linmiyor. O nedenle bazı kesimler yurtdışındaki yurttaşlarımızın oy kullanmalarına bile karşı çıkmak­talar. 2014 yılından bu yana tüm seçimlerde CHP temsilcisi olarak başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde görev yaptım. Gelecek yazımızda bu konuyu tüm yönleriyle ele almak istiyorum.