932326_95092787

Emre Özdemir – Seçim Bildirgelerinde (Beyannamelerinde)* Dış Politika

Emre Özdemir_fotoğraf

 

 

 

 

 

Bilindiği üzere dış politika her ne kadar günlük siyasetin kısır çekişmelerine alet edilebiliyorsa da seçmenin oy verme kararını etkilemede oldukça sınırlıdır. Bu sebeple partilerin seçim bildirgeleri (beyannameleri) incelendiğinde dış politikanın öncelikli alan olmadığı da görülmektedir. Ancak yine de partilerin seçim bildirgelerindeki dış politika duruş ve vaatlerini incelemek, politikaları için fikir verebilmekte ve uygulamaları ile farklılıkları saptamamızı sağlayabilmektedir.

Öncelikle dört siyasi partinin seçim bildirgelerinde dış politikanın nerede ve nasıl yer aldığını inceleyelim:

Dış politika, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin 380 sayfalık “beyanname”sinde altıncı ve en son madde olarak “vizyoner ve öncü ülke” başlığıyla yer alırken, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin 202 sayfalık bildirgesinde sondan bir önceki bölüm olarak 171-193. sayfalar arasında “yurttaş ve değer temelli dış politika” başlığıyla yer almaktadır.

Seçim beyannamesini en son açıklayan parti olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nin, 256 sayfalık dokümanında dış politika “politikalarımız” bölümündeki 30 politikadan 29. olarak “Onurlu, basiretli, çok yönlü, milli çıkar odaklı bir dış politika izlenecek” başlığıyla sunulurken; Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin 52 sayfalık bildirgesinde görece diğer partilere göre daha öncelikli sırada, 13-15. sayfalar arasında, “Eşitlikçi, özgürlükçü, barışçıl dış politika” başlığı ile yer almıştır.

Niceliksel inceleme yapıldığında ise dış politika bölümünün AKP’nin beyannamesinde 5.716 kelime, CHP’de 4.337 kelime, MHP’de 1.881, diğer partilere göre daha kısa bir seçim bildirgesi yayınlayan HDP’de ise 287 kelime olduğu görülmektedir.

AKP için dış politika

AKP’nin seçim beyannamesi incelendiğinde özetle iktidarı boyunca gerçekleştirdiği icraatlara yer verip, geçmişe göre “kıyas kabul etmeyecek şekilde başarı mührü vurulduğu” iddia edilmekte ve aynı zamanda başlıklar altındaki “Neler Yapacağız?” kısımlarıyla vaatler sıralanmaktadır.

Bizim geçmiş yazılarımızda detaylıca analiz ettiğimiz üzere, Türkiye’yi tehlikeye sürükleyen dış politika anlayışı kendileri tarafından “Daha önce başka ülkelerin izinden giden, kendi çıkarlarını bile koruyamayan bir ülke iken, bugün bölgemizde ve dünyada liderlik yapan bir ülkeyiz. Dış politikayı sadece diplomasi olarak değil, strateji olarak gören bir anlayışı harekete geçirdik” ibaresiyle aktarılmıştır.

Sıkça dünyanın dört bir köşesindeki mağdurlara el uzatıldığının vurgusunun yapıldığı beyannamede -dış politika uygulamasındaki zihniyetin tezahürü olarak- içerik odaklı değil, “skor” odaklı bir dil benimsenmiştir.

Suriye ve Irak’ta mezhepsel çatışmayı körükleyen icraatlarına rağmen “Ortadoğu’da etnik ve mezhebi ayrılıklara dayalı çatışmaların ve dışlayıcı yaklaşımların karşısında olarak, sosyal bütünleşmeyi ve siyasal istikrarı destekleyeceğiz” denebilmiş; Mısır’da, Libya’da veya Bahreyn’de takınılan tutumun aksine “2011 yılından bu yana sancılı bir dönüşüm sürecinden geçmekte olan Kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında, geçmiş iktidarımız döneminde olduğu gibi, birleştirici ve yapıcı bir rol oynamaya devam edeceğiz” notu düşülebilmiştir. Beyannamede uluslararası kalkınmaya geniş yer verilmesi ise olumlu olarak değerlendirilebilir.

Avrupa Birliği (AB)’ne katılım süreci ve transatlantik ilişkilere vurgu yapılmış olsa da, son yıllarda yürütülen (yürütülemeyen) siyasetin paralelinde AB sürecine ivme kazandırmak adına somut ve yapısal bir vaat/plan yer almamaktadır.

Genel olarak partiler, seçim bildirgelerinin dış politika alanında geçmiş bildirgelere göre yapısal farklılık göstermezler. Zaten seçim bildirgesindeki ifadeler de ister istemez yüzeysel olmaktadır. Ancak AKP’nin sırasıyla 2002, 2007, 2011 ve son seçim beyannamesini karşılaştırmalı incelediğimizde metin dilinde bir dizi ifade farklılığı görebilmekteyiz. Örneğin Ermenistan’la ilişkiler 2002 beyannamesinde yer almazken (zaten dış politika bölümü sadece üç sayfadır), bu konu 2007’de “1915 olayları”, 2011’de “soykırım iddiaları”, 2015’de ise “adil hafıza arayışı” tanımlarıyla ifade edilmiştir.

Bir başka örnek olarak İsrail-Filistin ihtilafını ele alalım. 2002’de “Türkiye, Filistin’de barışın tesisine yönelik çabaları desteklemeye devam edecektir” denilirken, 2007’de “Filistin sorununa hakkaniyetli çözüm”den bahsedilmektedir. 2011’de ise Mavi Marmara hadisesi henüz bir yıl önce yaşanmış olmasına rağmen İsrail-Filistin ihtilafına hiç yer verilmemiştir. 2015 beyannamesinde ise “Türkiye’nin Filistin ulusal birlik hükümetine yönelik güçlü desteği önümüzdeki dönemde de devam edecektir” ve “İsrail‘in Filistin‘e yönelik saldırıları ve başta Gazze olmak üzere uyguladığı acımasız ambargo” denilerek hem geçmiş beyannamelere göre daha açık bir söylemde bulunulmuş hem de bir dönem Hamas lehine takınılan tutumla bağdaşmayan ifadelere yer verilmiştir. Ayrıca bu beyannamede Mavi Marmara da yer almaktadır.
CHP: “Yurttaş ve Değer Temelli Dış Politika”

CHP’nin seçim bildirgesi ise şu dört ana unsurdan oluşmaktadır:
. Vatandaşların güvenlik, huzur ve refahına öncelik veren, yurttaşı temel alan dış politika anlayışı;
. CHP’nin kuruluşundan ve sosyal demokrasiden gelen değerler;
. Türkiye’nin tarihi birikimini, coğrafi konumunu ve kültürel zenginliğini esas alan çoğulculuk düşüncesi;
. Dünyaya açıklık ve dünya ile bütünleşmeyi sağlayacak bölgesel iş birlikleri, ittifaklar ve ortaklıklar geliştirme anlayışı.

Bildirgede bu ana unsurlar detaylandırılırken, AKP’nin dış politika yönetimi de somut örneklerle eleştirilmiştir. Öyle ki, AKP’nin iktidara geldiği dönemdeki olumlu dış politika ortamı aktarılarak gelinen durum özetlenmiş; Transatlantik, Kafkasya ve Orta Asya dünyasına sırt çevrilerek Ortadoğu’da bölgesel güç olma çabalarının tam bir başarısızlıkla sonuçlandığı belirtilmiştir. Bu duruma da AKP’nin “mezhepçi ve hayalperest” dış politika anlayışının sebep olduğu vurgulanmıştır.

CHP’nin, kendi bölgesel politikalarını sıralarken önceliğini ve ağırlığını AB ile ilişkilere vermiş olması yerindedir ve dikkatlice not edilmelidir. Değerler birliği olan AB ile ilişkilerin, dış politikasına yön veren unsurlardan birisini sosyal demokrasiden gelen değerler olarak gösteren –ki bunlar AB’nin değerleriyle aynı ya da benzerdir- bir parti tarafından önceliklendirilmemesi zaten düşünülemezdir.

CHP’nin bildirgesinde “CHP’nin Hedefi: Barış, Demokrasi ve Kalkınma” ve “AB’yle Müzakereler” bölümünde iki kez yer verdiği Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması AKP’nin beyannamesinde yer vermediği/atladığı bir konudur. Türkiye’nin ticari geleceğini çok yakından etkileyecek bu konuya iktidar partisinin 5.716 kelimelik dış politika beyannamesinde yer vermemiş olması dünyayı okuyamadığının da somut göstergesidir.

CHP’nin uluslararası hukuka saygı vurgusu yine AKP’nin beyannamesinde en azından teorik olarak bile yer vermediği bir unsurdur. Daha önce AKP’nin güçlü yanı olarak görülen yurtdışındaki girişimcilerin haklarının korunması ve yatırım olanaklarının arttırılması hedefi ve son dönemde AKP’nin özellikle Ortadoğu’daki politikasının buradaki girişimcileri çok zor durumda bıraktığının ifade edilmesi not edilmelidir.

Yine AKP’nin kuvvetli olduğu düşünülen yurtdışındaki Türklere yönelik hizmetlerin “eğitim, kültürel etkileşim, diplomatik girişimler, temsil, askerlik, yurtdışındaki hizmetler ve Türkiye’deki hizmetler” alt başlıklarıyla detaylandırılması yerinde olmuştur. AKP’nin beyannamesinde yer vermediği Yunanistan’la ilişkiler ve Batı Trakya konusu ile genel metinlerde geçiştirdiği Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerin CHP’nin bildirgesinde ayrı başlıklar halinde ele alınması da kayda değerdir.

Özetle, CHP’nin 2015 Genel Seçimleri Bildirgesi’ndeki dış politika bölümünün geçmiş yıllara nazaran daha planlı ve doyurucu olduğu söylenebilir. Ancak artık bir iç mesele de olan Suriyeli göçmenlerin statüsünün “geçici koruma” rejimi tarafından sağlanıyor olması ve bu sebeple Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nin Türkiye’deki Suriyeliler için kayıt ve mülteci statüsü belirleme işlemi yürütemiyor olmasına yer verilmemesi eksikliktir. AKP’nin Suriye’deki iç savaşa müdahil olmak için kasıtlı olarak uyguladığı bu yöntem hem Türkiye’yi savaşın bir parçası haline getirmekte hem de sınır güvenliği açısından risk oluşturmaktadır. Ayrıca Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Suriyelilere resmi mülteci statüsü verilememesinden dolayı uluslararası camianın katkısı sınırlı kalmakta ve bu kişiler kentlerde çok zor koşullar altında yaşam mücadelesi vermeye mecbur bırakılmaktadır. CHP, seçim bildirgesinde bu önemli konuyla ilgili BMMYK ile işbirliği yapacağına dair bir plan ortaya koyabilirdi.

MHP ve HDP

MHP’nin beyannamesini incelediğimizde ise “bölgesel lider ülke” ve “küresel güç” olma hedefleri göze çarpmaktadır. CHP’de olduğu gibi uluslararası hukuka ve meşruiyete vurgu yapılırken, beklendiği üzere Türk Dünyası ile ilişkiler diğer partilere göre daha kapsamlıca ele alınmıştır.

Irak politikası ile ilgili olarak MHP en başta Türkmenlerin hakları ve güvenliğine odaklanırken, AKP Türkmenlerin durumuna hiç yer vermemiş, CHP ise bir yerde “komşuların içişlerine karışmama” ilkesi çerçevesinde Türkmen ve Kürt ayrımı yapmayacağını ifade etse de, Irak başlığı altında bir nebze kendisiyle çelişerek Türkmenlerin sorunlarının adil biçimde çözümlenmesine katkıda bulunulacağı ifade edilmiştir.

MHP, Kıbrıs konusunda AKP ve CHP’den ayrışarak mevcut durumun korunması yönündeki görüşünü tekrar etmiş, diğer partiler kalıcı ve adil çözüme vurgu yapmıştır.

Son olarak HDP’yi incelediğimizde dış politikada eşitlik ve özgürlüğün altının çizildiği görülmektedir. Diğer üç partiye kıyasla İsrail daha açık eleştirilirken, İsrail’in “katliamcı ve işgalci politikalar” yürüttüğü belirtilmiştir. Yine Suriye konusunda“cihatçı unsurların bölgeye geçerken Türkiye’yi köprü olarak kullanmasını kesin olarak engelle¬yecek önlemlerin alınacağı” ifadesi, AKP ve MHP’nin yer vermediği ancak CHP’nin benzer tutum gösterdiği bir durumdur. Ermenistan sınırının koşulsuz açılacağı vaadi de diğer partilerin konu ile ilgili duruşuyla ayrışmaktadır.

Emre Özdemir
Bağımsız Analist
emre@emreozdemir.net

*AKP ve MHP “seçim beyannamesi”, CHP ve HDP “seçim bildirgesi” ifadesini kullanmaktadır. Yazıda her partiye kendi tanımlarına göre yer verilmiştir.