Adsız tasarım (5)

Elmas ARUS – Roman Çocukların Eğitime Erişiminin Önündeki Engeller ve Çözüm Önerileri

Elmas ARUS
Sıfır Ayrımcılık Derneği Başkanı
elmasarus@gmail.com

COVID-19 salgını, her bireyi tehdit eden bir halk sağlığı sorunu olmakla birlikte bireylerin sahip olduğu toplumsal konumlar, salgının ortaya çıkardığı riskle karşılaşma durumlarını, riskin boyutunu ve bu riskin üstesinden gelme olanaklarını şekillendirdi. Bu bağlamda pandemi yoksullar, mülteciler, kadınlar, çocuklar, engelliler gibi insan haklarına erişimde ve bu hakların hayata geçirilmesinde “dezavantajlı” konumda bulunan kırılgan gruplar için zaten var olan eşitsizliklerin derinleşerek görünür hale gelmesine sebep oldu. Virüs, statü veya sınıf fark etmeksizin herkese kolayca bulaşabilir olması nedeniyle herkesi eşitleyen adil bir hastalık olarak düşünülüyor. Ancak sosyoekonomik durumları, etnik kökenleri, kültürleri ve yaşam pratikleri gibi birçok nedenden ötürü sahip oldukları kesişimsel pozisyonları nedeniyle Rom, Dom, Lom ve Abdal olmak üzere farklılaşan Roman toplumları, salgından tüm şiddetiyle etkilenmeye devam ediyor. 

Konuyu daha çok eğitim alanına odaklayarak, bu dönemde çocukların eğitime erişim konusunda yaşadığı sorunlara dikkat çekmek isterim.

16 Mart 2020 tarihinde Türkiye’de  tüm okullarda örgün eğitime ara verildi. Bu arayla birlikte, her çocuğun eğitim hakkından eşit bir şekilde faydalanmadığını, bunların büyük bir bölümünün çoklu kırılganlığa sahip Roman çocukları olduğunu gördük. Okul kayıtları eğitim maliyetinin yüksek ve getirisinin uzun vadeli oluşu, ailenin yaşadığı ekonomik zorluklar, kötü barınma koşulları, yerleşim yeri adres bilgilerine bağlı olarak yapıldı. Sonuçta ortaya çıkan gerçek şu oldu: Roman Okulları”ndaeğitim ve öğretime yapılan kamu harcamalarının eksikliği, bu okullarda yaşanan akran zorbalığı ve ayrımcı pratikler, tanınma ve aidiyet eksikliği gibi birçok belirleyici unsur, Roman çocukların eğitim hakkından faydalanmalarını etkileyen koşullardan bazıları.

Eğitime erişim %60’lardan %2’lere düştü

Az önce bahsettiğim olumsuz koşullar, Roman çocukların eğitime erişimi konusunda elde edilen ilerlemelerin kaybedilmesine neden oldu. Elde ettiğimiz verilere göre, Roman çocuklarının pandemi öncesinde eğitime erişiminde %60’lara çıkılmışken bu oran pandemide %2’lere düştü.

Çocukların büyük bir çoğunluğu eğitimden uzaklaşırken erken evliliklerde, çocukların hane halkının ekonomik faaliyetine destek olmak üzere ev içi emeği ve bakım yükünü üstlenmesinde, hane halkı gelirine katkıda bulunmak üzere erken yaşta işgücü/emek piyasasına girmesinde ciddi bir artış yaşandı. Halen ekonomik yoksulluk içinde bulunan aileler, pandemi ile birlikte ellerinde bulunan işleri de kaybetmek durumunda kaldı. Birçok aile ekonomik zorunluluklardan kaynaklanan göçler yaşadı; bu da çocukların iyi olma hallerinin bir göstergesi olan yaşam düzenlerinin bozulmasına ve eğitimle ilişkilerinin kopmasına neden oldu. 

Diğer taraftan, madde kullanımı ile ilişkili sorunlar ve suçlar yüzünden, ev içi sorunlar arttı. Ev içinde artan sorunlar ve parçalanmalar sebebiyle çocukların bir kısmı devlet koruması altına alınırken, bir kısmı da yakınlarının bakımına girdi. Mevcut durumda kendine bakmakta zorlanan hanelere dahil olan çocukların sorumluluğuyla derin travmalarla karşı karşıya olan bu çocuklara gerekli ilgi ve ekonomik destek sağlanamadı. Dolayısıyla, çocuklar bir kısır döngünün içinde sıkışıp kaldı. 

Uzaktan eğitim çok uzakta kaldı

Uzaktan eğitime uyum sağlamak, pandemi öncesinde uzaktan eğitim veya internet/bilgisayar tabanlı eğitim ile daha önce karşılaşmayanlar için oldukça zor oldu. Bu zorluk sadece öğrenciler tarafından değil öğretmenler, yöneticiler ve veliler için de söz konusu. Adaptasyonun ötesinde fiziksel altyapıdan ve uzaktan eğitime erişim için gerekli araçlardan yoksunluk, Roman çocukların ve diğer yoksul gruplara mensup çocukların uzaktan eğitim sistemine katılımını engelleyen başlıca sebeplerden biri.

 Öncelikle mahallelerde, bilgisayar veya tablete sahip hanelerin sayısının oldukça sınırlı olduğunu biliyoruz. Evlerin bazılarında internete erişim imkanına sahip akıllı telefon bulunsa da, bu telefonlara sahip hane mensubu genelde babalar. Babaların çoğunlukla evde olmaması veya eve geliş saatlerinin değişikliği nedeniyle çocukların temelde akıllı telefonlar ile EBA sistemine ulaşmasını sağlamadığını söylemek mümkün. Saha ziyaretlerinde dinlediğimiz ailelerin ifadesiyle belirtecek olursak; çocukların okullarında canlı dersler yapılmış olsa bile öğrenciler canlı derslere katılamadı. 

Peki, EBA’dan televizyon aracılığı ile de verilen uzaktan eğitime erişebildiler mi? Evlerin hemen hepsinde televizyon olsa da çocukların çoğunluğunun belirli saatlerde yapılan bu yayınları takip edemediğini görüyoruz. Bunun başlıca üç temel sebebi olduğunu söyleyebiliriz: Bunlardan biri, öğrencilerin mensup olduğu evlerde nüfusun yüksek ve evlerdeki oda sayısının yetersiz olması. Ayrıca bu evlerde ödenmemiş elektrik faturaları yüzünden elektrikten yoksun olanlar için sisteme erişim olasılığının ortadan tamamen kalkması ve evlerde eğitimi kolaylaştıracak bireylerin bulunmaması…

Türkiye’de uzaktan eğitim, devlet okullarında Eğitim Bilişim Ağı (EBA) aracılığıyla verilirken özel okulların çoğu  kendi sistemlerini uyguladı. Millî Eğitim Bakanlığı EBA’ya televizyon, bilgisayar, tablet veya akıllı telefonlar gibi elektronik araç ve gereçlerle erişimi çeşitlendirdi ve internet hizmet sağlayıcıları EBA’ya erişimi önemli oranda ücretsiz yaptı. Ancak, bu çeşitlenme yoksul kesim için bir anlam ifade etmedi. Kimi zaman elektrikten dahi yoksun  olan Roman çocukların uzaktan eğitime erişim materyallerinden yoksun olmaları, uzaktan eğitime erişememelerinin başlıca nedenlerinden biri haline geldi. Uzaktan eğitim sürecinde internet ve cihaz ihtiyacı olan öğrencilere ulaştırılmak üzere Millî Eğitim Bakanlığı tarafından tedarik edilen 500 bin tablet bilgisayarların dağıtımına devam edildiği belirtilse de saha çalışmalarında bir araya geldiğimiz aile ve çocuklardan öğrendiğimiz üzere, dağıtımlardan faydalanana rastlamadık.

Çocuk işçi sayısında ve erken yaşta evlendirmede artış

Uzaktan eğitime geçilmesi, ilgili materyallerden ve dijital okuryazarlıktan yoksun olan Romanlar için eğitimden kopuş anlamına geldi. Bu durum, bakım verenlerin, bu çocukların gelir getirici faaliyette bulunmaları yolunda beklentiye girmelerine sebep oldu. Tehlikeli ve sömürüye açık koşullarda çalışmak zorunda kalan çocukların iyi olma hali ile birlikte eğitime devamları da olumsuz etkilendi.

Diğer taraftan, Roman mahallelerinde derinleşen yoksulluk ve yoksunluk durumuyla birlikte ebevynin psikososyal durumlarında yaşanan olumsuzluklar, çocukların ihmalinin yanı sıra istismara ve aile içi şiddete maruz kalma durumunu da artırdı. Psikososyal sorunlarda ve aile içi şiddette yaşanan artış, Roman ebeveyn ayrılıklarının sayısını da artırdı, çocukların kimi zaman refakatsiz kalmasına veya hanenin varlığını sürdüren kişi konumuna gelmesine neden oldu.

Uzaktan eğitime geçilmesi, hem kız çocuklar için bir alternatifin yok olmasına hem de erken yaşta evliliklerin artmasına sebep oldu. Zira çocukları erken yaşta evliliklere yönlendirmenin geçim stratejileriyle iç içe geçtiğini söylemek mümkün.

Bu durumun arkasında sadece geleneklerin veya kültürün olmadığını belirtelim. Saha çalışmalarında dinlediğimiz ailelerin ifadesiyle, kız çocuklarına “haneden eksilen bir boğaz” olarak bakıldığını görüyoruz veya “başlık parası” gibi uygulamalarla eve kaynak sağlandığına tanıklık ediyoruz. 

COVID-19 salgınının başlangıcından bu yana salgının çocuklar üzerinde oluşan özellikle şiddet, ihmal ve istismar içeren etkisini önlemek veya azaltmak için acil eylem politikalarının hayata geçirilmesi gerekiyor.

Roman çocukların eğitime erişebilmesi için öneriler

Sıfır Ayrımcılık Derneği olarak 34 ilde yürüttüğümüz Roman Diyalog Ağı’nın Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, “Roman Çocukların Eğitime Erişimi”ni ele aldığımız bir araştırma yürüttük. Bu araştırma esnasında Balıkesir-Gömeç, Edirne, Gaziantep, Hatay, Kırıkhan, İzmir-Dikili, Samsun, Tekirdağ-Muratlı bölgelerinde yaşamlarını sürdüren 117 hane halkı ile görüşmeler gerçekleştirdik. Kamuoyu ile  de paylaştığımız bu raporda, Roman çocukları ve ailelerinin pandemi sürecinden nasıl etkilendiklerini ortaya koyduk. Roman çocukların uğradığı fırsat eşitsizliğinin önüne geçebilmek ve eğitime erişebilmelerini sağlamak için bir takım çözüm önerileri geliştirdik. COVID-19 salgını sona erdiğinde veya etkileri en aza indiğinde;

EBA destek noktalarından faydalanamayan çocuklar için bu çocukların yaşadıkları mahallelerde toplum merkezleri açılmalıdır.

COVID-19 pandemisinde bir kez daha çocukların eğitim ve öğretim süreçlerinden sorumlu olarak kadınların görüldüğü ortaya çıkmıştır. Ancak, çocukların eğitim ve öğretim süreçlerine destek verebilmeleri için kadınların öncelikle bizzat güçlendirilmeleri; yetişkin kadınlara yönelik okuryazarlık kurslarının açılması önerilmektedir. Diğer taraftan, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile bütünleştirilmesi ve yerel pratiklerde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı uygulamaların görünür olması gerekmektedir. Bu bağlamda, yerel hizmetler yalnızca kadınlara yönelik hizmetler olarak ele alınmamalı; yerel hizmetler, kadınların öznel deneyimine odaklanan bir yaklaşım ile şekillendirilmelidir.

COVID-19 pandemisi, var olan yoksulluğu yalnızca görünür kılmış ve bu yoksulluk durumunun dayanılmaz hale gelmesine neden olmuştur. COVID-19 pandemisi ötesinde, şu anda mevcut olan yoksulluk durumunu ortadan kaldırmak üzere yerel düzeyde, kamu yönetimi, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri arasında işbirliği kurulmalı ve uzun vadeli sürdürülebilir politikalar geliştirilmelidir.

Belediyelerde -Romanlar da dahil- yoksul ve kırılgan grupların kolaylıkla erişilebileceği birimler veya destek hatları kurulmalıdır. Bu birimler veya destek hatları, bu grupların yalnızca eğitime erişimi konusunda değil temel gıda, sağlık hizmetleri gibi temel haklara ve kamusal hizmetlere erişimleri hususlarında da destek verebilmeli; bu birimlere veya destek hatlarına gelecek talepleri karşılayabilecek mekanizmalar geliştirilmelidir.

COVID-19 ile birlikte uzaktan eğitim sürecinde okuldan kopan çocukların eğitime devam etmelerini sağlamak üzere eğitimden erken ayrılan çocuklar tespit edilmelidir. Balıkesir / Gömeç, Edirne, Gaziantep, Hatay, Hatay / Kırıkhan, İzmir / Dikili, Samsun, Tekirdağ / Muratlı bölgelerinde yapılan saha izlemelerinde -özellikle yerel örgütlerin verdikleri bilgiler doğrultusunda- ilkokul ve ortaokul kademesinde bulunan çocuklar arasında bir şekilde uzaktan eğitime katılabilenlerin sayısının oldukça az olduğu saptanmaktadır. Diğer taraftan, bu çocukların büyük çoğunluğunun uzaktan eğitime erişemediği ve eğitimden kopmuş olduğu ifade edilmektedir. Kız çocukların okuldan kopuşlarının erken evliliklerin artmasına neden olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu durumun önüne geçebilmek üzere okuldan kopan çocukların tespit edilmesi önem taşımaktadır.

COVID-19 pandemisi sona erdiğinde veya etkileri en aza indiğinde çocukların eğitime devam etmelerini sağlamak üzere ailelerin sürece yönelik farkındalık, bilgi, beceri ve yeterlilik kazanmalarını sağlayacak destek programları ve kolaylaştırıcılık hizmeti sağlanmalıdır.

Çocukların yalnızca fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da okuldan koptukları göz önünde bulundurularak, halen eğitime erişim hayali kısıtlı olan ve uzaktan eğitim ile bu hayali gittikçe azalan çocukların eğitimlerine devam etmelerini teşvik edecek uygulamalar geliştirilmelidir.

Uzaktan eğitime geçişte ihtiyaçları göz ardı edilen -Romanlar da dahil- yoksul ve kırılgan grupların ihtiyaçlarının telafi edilmesi yolunda düzenlenmeler yapılmalı; kamu yönetimi, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve toplum ile birlikte hareket edilmelidir.

Okulların çocuklar için yalnızca öğrenme ve sosyalleşme alanı olmadığı, çocuk koruma alanları da olduğu hatırlanarak, COVID-19 pandemisi sürecinde özellikle yoksul ve kırılgan gruplara mensup çocukların ev içinde uğradığı ihmal ve istismar vakalarının takibinin yapılması; bu duruma yönelik önleyici önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, çocukların yalnızca eğitime erişim ve devamlılık hususlarında sorun yaşamadıkları; çocuklara yönelik şiddet, ihmal ve istismar vakalarında da artış yaşandığı göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla, COVID-19’un çocuğa yönelik şiddet, ihlal ve istismar vakalarına etkisine ilişkin bir araştırma yapılması önem taşımaktadır. Yapılması önem taşıyan bu araştırmada, şiddete, ihmale veya istismara maruz kalan çocukların tespit edilerek bu çocuklara yönelik özel müdahaleler geliştirilmelidir.

Tüm bu öneriler ve önlemlerle birlikte eş zamanlı olarak sorunun yapısal boyutuna yönelik politikaların da geliştirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, temel bir insan hakkı olan eğitim hakkından, Romanlar da dahil olmak üzere her çocuğun tam olarak ve eşit fırsatlarda faydalanmasını sağlamak üzere, Türkiye’nin ulusal mevzuatı da kapsayıcı hale getirilmeli. Bu doğrultuda, ulusal mevzuatta yer alan eğitim hakkına ve amaçlarına yönelik ifadeler hak temelli ve çocuk merkezli bir yaklaşımla düzenlenmeli, insan haklarına ve farklılıklara saygı ile farklı ihtiyaçlar ön plana çıkarılmalı, eğitim sistemi Roman çocuklar da dahil olmak üzere tüm öğrenenleri kapsayacak şekilde tasarlanmalı. Diğer taraftan ötekileşen tüm grupların kapsayıcı bir anlayışla topluma dahil edilmesinin sağlanması, her politika alanında önem taşıyor. Bu nedenle, yerel düzeyde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların, eşitliği ve adaleti temel alan politikalarını ve pratiklerini ayrımcılığı önleyen uygulamalarla bütünleştirmesi de gerekiyor.

“Pandemi Döneminde Roman Çocukların Eğitime Erişimi Raporu”nun tamamına rodanetwork.org sitesinden ulaşabilirsiniz.