SODEV’in merkezi İsveç’te bulunan Olaf Palme International Center işbirliği ile gerçekleştirdiği Cinsiyet Eşitlikçi Dönüşüm Ödülleri, Türkiye’de yerel yönetimlerin iyi uygulamalarını görünür kılmayı, bu uygulamaları yaygınlaştırmayı, iyi örneklerden öğrenmeyi ve dönüşümü hızlandırmak için kentsel siyasete ilham vermeyi amaçlıyor. Bu önemli girişimin bir parçası olmak, heyecan verici. Bu alanlarda çalışan akademisyen, aktivist, hukukçu, sivil toplum temsilcisi, sendikacı kimlikleriyle öne çıkan değerli jüri üyeleri ile çok sıkı çalıştık. Yüzlerce başvuruyu tek tek inceledik. Özellikle küçük belediyelerle büyük belediyeleri birbirleri ile yarıştırmamaya özen gösterdik. Bu nedenle de aynı kategoride birkaç ödül açıkladık. Çok ama çok zorlandığımızı itiraf etmeliyim. Zorlandık ama yerel yönetimlerde cinsiyet eşitliği için emek veren aktörlerin varlığını hissetmek umut vericiydi. Başvurularla ilgili değerlendirmelerimize geçmeden önce, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin küresel eğilimler ve yerel yönetimlerin bu alandaki kritik rollerine değinmek istiyorum.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2022 Durum Raporu’na göre mevcut hızla ilerlediğimiz durumda, küresel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam anlamıyla sağlanması için 300 yıla yakın bir zaman gerekiyor. Pandemi bu alanda mevcut uçurumu derinleştirdi. Gelir adaletsizliği konusunda endişe verici bir gerilemeye ve artan fiyatların da bu eğilimi daha fazla kötüleştireceğine işaret ediliyor. İklim krizi, kadınların hakları, cinsel ve üreme sağlığı haklarına ilişkin geri tepmeler de cinsiyet eşitsizliklerinin derinleşmesine neden oluyor.
Kentlerde ayrışmış deneyimler
Yerel siyaset; ayrışma ve dışlanma mekanizmalarıyla mücadele etmede önemli bir alan. Çünkü kentsel hizmetler ve kentsel alanlar; piyasa ilişkilerini ve sürekli ayrışmalar yaratan pratikleri dönüştürme potansiyeline sahip. Üzerine bastığımız kaldırımdan, arabayla geçtiğimiz yola; içtiğimiz sudan, soluduğumuz havaya kadar ayrışmış kentsel alanlarda yaşıyoruz çünkü! Yeşillik ve oyun alanları için kapalı devre sitelere, daha hızlı ulaşmak için paralı geçişlere; istediğimiz gibi giyinebilmek ve yaşayabilmek için “uygun bir mahalleye” para ödemek durumundayız örneğin. Bu ayrışmış deneyimler karşısında, kentsel ortaklıkları, ilişkilenmeyi, kamusallığı hayata geçiren yurttaşlık modellerini görünür kılmak önem taşımaktadır. Toplumsal cinsiyetlenmiş deneyimler bu ayrışmaların üretilmesinde temel bir eksen. Yerel siyaset; çoklu ayrışma ve dışlama süreçleri ile mücadele etmek için çok önemli bir zemin. Bu aslında gündelik yaşam perspektifinin siyasetin odağına alınmasına ilişkin bir çağrı. Kentsel mekanlar ve hizmetlere, farklı yaş gruplarından çocuklar, yaş almış komşular, hastalar, yalnız yaşayanlar, üniversiteli gençler, çocuklu aileler, engelliler, tek ebeveynler, ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençler, az eğitimli kadınlar, LGBTİ+ kişiler, çocuk bakım olanağına sahip olmayan aileler vb. gibi farklı kesimler açısından baktığımızda nasıl bir şehir gördüğümüz, toplumsal cinsiyet ilişkileri ile doğrudan ilişkili.
Yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki küresel taahhütlerin hayata geçirilmesinde önemli bir rolü var. Üç açıdan yerel yönetimler eşitlik meselesinin odağında:
-Kentsel katılım, karar alma ve temsil açısından
-Kentsel kamusal hizmetlerin üretimi ve dönüşümü açısından
-ve bir işyeri olarak yerel yönetimlerin kaynakları, bütçesi, personeli ile ilgili geliştirdiği uygulamalar bakımından.
Kadınları yerel yönetimlere “ekleyip karıştırmak” değil, yerel yönetimleri dönüştürmek istiyoruz!
Bu yerel yönetimlerin halihazırda görev yaptığı alanlara “ve kadın” diyerek eklemeler yapması gibi bir şey değil. Ödül çağrısının içerdiği “dönüşüm” başlığı kentsel ve kırsal alanlara güç ilişkilerini deşifre eden bir optikle bakmayı gerektiriyor. “Ekle ve karıştır”dan öte, yerel hizmet ve siyasete dönüştürücü bir optik ile bakmak anlamına geliyor. Kaldırımlara, yollara, mahallelere, trafiğe, işyerlerine, konut alanlarına, kültürel faaliyetlere, tedarik zincirlerine, okullara, kurslara, toprağa, tarım alanlarına nakşedilmiş güç ilişkilerini görünür kılmak ve eşitlikçi değişimler yaratmak için çabalamak anlamına geliyor. Mekanları kim tasarlıyor, kararları kim alıyor, hizmetleri kim, nasıl dizayn ediyor? Kimlerin ihtiyaçları duyuluyor? Kimler sessizleştiriliyor, görünmez kalıyor? Bu bir kas gelişimi aslında. Yalnızca farkındalıkla sağlayacağımız bir şey değil. Birbirimizden ve uzmanlıklardan öğrenebileceğimiz beceri setlerine de ihtiyaç duyuyoruz. Bunları hayata geçirmek için kararlı liderliğe ve kararlı bir siyasete ihtiyaç duyuyoruz.
Bu noktada gelen başvurularda yalnızca “kadınlara odaklanma” perspektifinin ötesinde, dönüştürücü yaklaşımları da ayrıca değerlendirdik. Kadınları ve kız çocuklarını doğrudan ve dolaylı yoldan güçlendiren projelerin yanı sıra, yerel hizmet ve siyaset alanında kalıpyargılara meydan okuyan, çoklu ayrımcılıklarla mücadele perspektifini içeren uygulamalara da baktık. Yerel yönetimlerin cinsiyet eşitlikçi kapasitesini geliştiren, bu alana kaynak ayıran, politika geliştirmeye katkı sunan uygulamaları değerlendirdik. Elbette her projenin dönüşüm kriterlerinin hepsini birden karşılaması güçtü. Bu nedenle kategorilerin kendi içerisinde de değerlendirmeler yaptık. İlçe ve büyükşehirleri kendi içlerinde ayrı ayrı düşündük. Her kategoride jüriden yüksek puanlar alan başvuruların, Cinsiyet Eşitlikçi İyi Örnekler kitabında derlenmesine karar verildi. Bu konuda proje ekibi, kitapta yer alacak projelerle ilgili size dönüş yapacak. Bu örneklerin hepsinin bir kitapta toplanması çok faydalı olacak. Bu bizi ayrıca heyecanlandırdı.
Yüzlerce başvuruyu titizlikle değerlendirdikten sonra, jüri olarak gözlediğimiz birkaç noktanın daha altını çizmek istiyorum. Bu kadar liderin ve karar alıcının bulunduğu bir ortamda bunu yapmayı özellikle istiyorum.
Yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda hızla gelişme kazanması için üç kritik nokta var.
Eşitlik için hazne oluşturmak ya da eşitliğin yönetişimi
Öncelikle yerel yönetimlerde, toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını tutan hazneler, yönetimsel mekanizmalar ve kurumsallaşma çok önemli. Bu meselenin yalnızca birbirinden farklı proje ve uygulamaların ötesinde, cinsiyet eşitliğini kurumsallaştıran yönetişim çerçevelerine ihtiyacı var. Özellikle eşitlik birimi kuran, eylem planları hazırlayan,uluslararası taahhütlere imza atan, danışma ve hizmet merkezleri kuran ve bu alana kaynak (mali ve insan kaynağı) ayıran yerel yönetim modelleri çok kıymetli. Bu nedenle bu yönde adımlar atan her belediye bu ödüllerin dışında da özel bir takdiri hak ediyor.
Yerel yönetimlerin en zayıf noktası: Cinsiyet dengesi
İkinci ve aslında Türkiye’de yerel yönetimlerin en eksik olduğu mesele de yerel yönetimlerde hem liderlik hem çalışan seviyesinde cinsiyet dengesinin sağlanması ve kadınların kararlara katılımı. Bu yönde daha çok çaba harcamak gerekiyor. Belediye meclislerinde, yerel bürokraside, karar alma süreçlerinde cinsiyet dengesini sağlamak gerekiyor. Bir iş yeri olarak yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyet eşitlikçi lenslerle kendi insan kaynaklarına ve iç politikalarına da bakması gerekiyor. Bu belki de en çok ihmal edilen nokta.
Eşitlik politikalarının nüanslı hale gelmesi ve kapsamı
Üçüncü olarak toplumsal cinsiyet eşitliği dönüşümüne ilişkin kavrayışımızın nüanslanması gerekiyor. Bunun yalnızca “kadınlara yönelik çalışma” ya da yalnızca “sosyal yardım ve sosyal hizmet” çerçevesi olarak algılanmaması lazım. Bunun için yerel yönetimlerin tırnak içinde “Kadınlarımız” söyleminin dışına çıkması şart. Kadınlara yönelik hak temelli politikaların yanı sıra, erkeklere ve oğlan çocuklarına seslenen, toplumsal cinsiyete dayalı güç ilişkilerini, bakım emeğini, iş yaşamındaki dönüşümleri, kalıp yargıları hedefleyen iyi uygulamalara çok ihtiyacımız var. Yalnızca kısa dönemli ve pratik cinsiyet ihtiyaçlarına değil, stratejik ve dönüştürücü alanlara da yatırım yapmak gerekiyor. Bu, Cinsiyet eşitliğini anaakımlaştırmak anlamına geliyor.
Yerel yönetimler genellikle kadınların güçlendirilmesine yönelik alanlarda da pratik güçlenme alanlarında takılı kalabiliyorlar. Kuşkusuz her çaba değerli ve kıymetli ancak 300 yıllık küresel farkı yakalamamız için dönüştürücü düzeylerde de eylemlere ihtiyaç var. Stratejik, dönüştürücü, uzun vadede güçlenme alana geçmek için bilgi beceri ve insan kaynağı eksiklikleri var.
Eşitlikçi dönüşüm yükünü üstlenenler
Yerel yönetimlerin ve kurumların toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarına ve uygulamalarına yönelik yıllardır sahada çalışan biri olarak ilk elden gözlemim bu çabaların kurumlar içerisindeki sınırlı sayıda aktör ve kısmen de STK’larla iş birliği ile yürütülmeye çalışılması. Ama bu kişiler bir süre sonra lider desteği kazanmak, dirençlerle baş etmek konusunda ağır yükler altında kalabiliyor. Onların vites düşürmesi ya da ayrılması ile başlanan çabalar sönümlenebiliyor. Kapasitelerini arttırmak ve bunu da sürdürülebilir bir yapı ile yapmak çok önemli.
Dilerim bu ödüller her yıl tekrarlanır ve her yıl jüri stratejik dönüşüm uygulamaları arasından seçim yapmakta daha da zorlanır.
Yazımı, ödül gecesinde de andığım, İranlı şair Füruğ Ferruhzad “Yeniden Doğuş” şiirinden bir dize ile bitirmek istiyorum. Şöyle diyor Ferruhzad
“yaşam belki
uzun bir caddedir,
her gün filesiyle
bir kadının
geçtiği”
Yaşama buradan bakarak dönüştüreceğimiz başka bir dünya ve kamucu bir siyaset diliyorum.