CHP Nerede Durmalı?

CHP İstanbul Milletvekilleri Ayşe Eser Danişoğlu, Melda Onur ve Binnaz Toprak’in hazırladığı Gezi Raporu

Gezi Parkı eylemleri ile başlayarak kısa zamanda tüm ülkeye yayılan, toplam 80 ilde gerçekleşen, polis kayıtlarına göre 2,5 milyon kişinin bizzat katıldığı, bu sayının pasif eylemlerle çok daha yüksek rakamlara ulaştığının tahmin edildiği, 5 kişinin hayatını kaybedip, 11 göz kaybı olmak üzere 8000’i aşkın kişinin yaralandığı süreç Türkiye’yi toplumsal muhalefet ve demokratik özgürlükler adına yeni bir döneme sokmuştur.

Öncelikle şu noktayı belirtmek istiyoruz: 

Gezi Parkı gösterileri süresince, siyasi partiler ve diğer politik gruplardan bağımsız hareket ettikleri bilindiği halde eylemcileri durdurmaya yönelik toplum mühendisliği söylemlerine paye vermemek gerekir.

Zira bu süreçte toplumun rahatsız olduğu, eylemin amacını aşarak farklı boyutlara taşındığı, artık sona ermesi gerektiği, Türkiye’nin Gezi Parkı’ndan ibaret olmadığı, buradaki taleplerin anlaşıldığı ve gençlerin evlerine dönmelerinin zamanı geldiği doğrultusunda görüşler ortaya atılmıştır. Kendiliğinden gelişen, arkasında hiçbir güç olmayan bu sivil hareketi değerlendirirken, katılan kişi sayısı, katılımın çeşitliliği, ticaretin kalbinin attığı yerlerde vuku bulmasına karşın herhangi bir yağma ve hırsızlık görülmemesi, olayların geldiği noktanın büyüklüğüne oranla maddi zararın kayda değer olmaması dikkate alınmalıdır.

Göstericileri alana iten, iktidarın yönetim şeklinden duydukları rahatsızlık olup eylemin geldiği nokta herhangi bir parti veya kurumun boyutlarını aşan, yönetemeyeceği bir hal almıştır. Bu eylemlerin bitmesi ancak katılanların kendi kararlarıyla olacaktır. Dolayısıyla Gezi Parkı eylemlerini değerlendirirken, partimizin bu gerçekleri dikkate alması gerekir.

Türkiye’nin en büyük muhalefet partisi olarak CHP’nin durması gereken yer, toplumsal muhalefetçe dile getirilen demokratik hak taleplerinin yanında olmaktır.

Her ne kadar ülke çapındaki eylemler polis şiddeti ile bastırılmışsa da, Gezi Parkı’nda kısa bir süreliğine modellenen farklı bir Türkiye kurgusu, önümüzdeki yıllarda Türkiye siyasetini temelinden değiştirecektir. Diğer bir deyişle, bu sürecin etkileri bugün sandığımızdan çok daha kalıcı olacak, artık eski söylemlerle ve yöntemlerle politika üretmek ve toplumu yönetmek mümkün olmayacaktır. Gezi Parkı eylemleri toplumdaki farklılıkların bir arada yaşamayı engellemediği, hatta desteklediği, dostluk, kardeşlik, dayanışma duygularının ön plana çıktığı bir Türkiye özlemini bizlere duyurmuştur. Yeni geliştirilecek politikaların bu özleme cevap verir nitelikte olması partimiz açısından hayati önemdedir.

Gezi Parkı eylemlerinde, ardından başlatılan ve halen devam eden mahalle forumlarında, farklı taleplerle gerçekleştirilen paralel gösterilerde tarafımıza iletilen talep ve beklentileri siz değerli parti meclisi üyelerimize iletmeyi bir görev addetmekteyiz:

1- Ana muhalefet partisi olarak demokratikleşme ve özgürlükler adına attığımız somut adımların kamuoyu tarafından bilinmediği belirtilmiştir. En çarpıcı örnek olarak ‘seçim barajının düşürülmesi’ konusundaki ısrarımızın hala seçmene ulaşmamış olması verilmiştir. Bunun yanı sıra demokratikleşme adına gerek parti yönetiminin yaptığı çalışmaların, gerekse milletvekillerinin yasama faaliyetleri ne yazık ki toplumun büyük bir kesimi tarafından duyulmadığı, buradaki iletişim sorunun aşılıp, profesyonelleştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

2- Partililerimizin kullandığı siyaset dilinin olumlu mesajlar vermesi, sürekli iktidarı eleştirmek yerine partinin Türkiye vizyonunu anlatması talep edilmektedir. Bağıran, hakaret eden, agresif, insanları ümitsizliğe, korkuya ve tedirginliğe sürükleyen, ötekileştiren ve dışlayan dilin kullanılmaması istenmektedir.

3- Demokratikleşme ve özgürlükler konusunda soyut kavramların kullanılmasının seçmende karşılık bulmadığı söylenmiştir. Gezi Parkı eylemleri Türkiye’de demokratikleşme ve birlikte kardeşçe yaşama algısını yükseltirken, partimizin de söylem ve politikalarını bu yönde geliştirmesi bekleniyor.

4- Gezi Parkı eylemlerinde ‘asla bir araya gelemez’ denebilecek farklı ideolojik ve etnik grupların kendiliğinden gelişen bir barış süreci modelini ortaya koydukları, CHP’nin de barış konusundaki politikalarında bu ruhu dikkate alması istenmiştir.

5- İktidarın dini saiklerle dayattığı muhafazakarlık karşısında seküler yaşamayı tercih eden ve büyük ağırlığı seçmenimiz olan kesimlerin yaşam tarzlarının savunulması ve haklarının korunması gerektiği beklenmektedir.

6- Kimsenin çalışma hakkının kıyafetinden ötürü engellenmesi, Gezi Parkı eylemlerinde omuz omuza direnen kitlelerin çalışma hayatlarında birbirlerinden koparılmamaları gerektiği belirtilmiştir.

7- Önümüzdeki süreçte kritik öneme sahip yerel yönetim seçimleri olduğu, başta gençler olmak üzere değişik halk kesimlerini seçim sürecine dahil etme yönünde bir eylem planı yapılması, bu süreçte sivil toplum kuruluşları ve sivil platformlarla işbirliği, gönüllülerin örgütlenmesi ve en önemlisi de CHP’ye üyeliğin desteklenerek kolaylaştırılması beklenmektedir.

8- Yerel seçimlerde her hizmet seviyesindeki aday belirlemelerde mahalle platformlarının görüş ve tekliflerine de başvurulması istenmektedir. Ayrıca sandıklara sahip çıkılması konusunda da bu iş birliklerden faydalanılması önerilmektedir.

9- Son olarak, Gezi Parkı eylemcileri hiçbir kurum ya da partinin güdümüne girmek, yönetilip yönlendirilmek istemediklerini, öte yandan açtıkları siyaset alanına ve kullandıkları yeni siyaset diline uygun politikalar üreten partilerle birlikte hareket etmeye ve destek vermeye sıcak baktıklarını da belirtmişlerdir.

Bir cevap yazın