EROL KIZILELMA*
34. Kurultay, CHP’nin geleceği için dönüm noktası yaratmaya hazır bir kurultaydı. Nitekim öyle de oldu…
Uzun süre çok kötü yönetildiğini, parti içi demokrasinin askıya alındığını söylediğimiz CHP’de, 34. Kurultay’a giden takvim belli olduğunda, bizim de beklentilerimiz artmıştı. Önce “tüzük kurultayı” yapıldı. Aceleye getirilen tüzük kurultayı çok sağlıklı düzenlemeler getirmese de, parti içi demokrasinin iyi kötü uygulamaya geçirilmesi bekleniyordu. Ama gördük ki, parti içi demokrasiyi kural haline getirmek yetmiyor. Bu, bir kültür meselesi. Bu konuda parti tabanının ve yöneticilerin aralıksız olarak eğitilmesi gerekiyor.
Kurultay takvimi, mahallelerde delege seçimleriyle başladı. Göstermelik birkaç mahallede sandık kurulup olabildiğince kurallara uyulsa da, genelde eski alışkanlıklar hakim geldi. Kendisini merkez yönetimine kanıtlamak ve yerel yönetim kadrolarının belirlenmesinde söz sahibi olmak isteyen il ve ilçe yönetimleri tam kadro destek sunma çabasına giriştiler. Durum böyle olsa da, genel olarak hiçbir yerde listelere, il veya ilçe başkanının kontrolünde, blok bir eğilim yansımadı. Bunu, üyelerin partisine sahip çıkması ve yöneticilerden daha sağlıklı düşünmesi olarak algılayabiliriz.
Kurultaya böyle gidildi
Kurultayın hazırlanışını, sürekli tarih değişikliğini, kurultay tarihi olarak hafta içinin seçilmesini eleştirdik. Ama, ilk gün, yani 17 Temmuz Salı günü, salonun erken saatlerde coşkulu bir kitleyle dolmuş olması beni şaşırttı. Yanıldığımı itiraf etmeliyim. Hafta içi, sıcak bir yaz günü, insanların salonu doldurmasını, üstelik coşkulu bir katılımı beklemiyordum. Hem kurultaya, hem de salona girişinde Kemal Kılıçdaroğlu’na gösterilen ilgi, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’ndan beklentilerin hala çok yüksek olduğunu anlatıyor. Bu da bize, Kılıçdaroğlu’nun ilk seçilmesinden bu yana, parti yönetimince yapılmış olan, bir kısmı olağan ama bir kısmı da anlaşılamaz hataların faturasının, daha çok Genel Başkan’ın yanındakilere çıkarıldığını, ama Kemal Kılıçdaroğlu’na açılmış kredinin sürdüğünü gösteriyor.
Salon düzeni ve kurultay boyunca göze batan bir aksaklığın yaşanmamış olması sevindiriciydi. Ama ne yazık ki, kurultaylarda ideoloji ve politikaya yönelik bir tartışma yaşanmaması, kurultay denilince sadece seçimlerin akla gelmesi, kurultayları çölleştiriyor. Kamuoyunun, sadece koltuklar için mücadele edilen, halkın sorunlarını tartışıp bunlara çözüm yolu bulma arayışında olmayan bir partiyi iktidar alternatifi olarak düşünmesi beklenemez elbette. Yine de, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun söylemiyle sınırlı kalsa da, Kurultay’a daha sol bir söylemin hakim olması ümit vericiydi. Alternatifsiz başkan adayı Kılıçdaroğlu, ilk gün yapılan oylamayla rahatça seçildi.
Parti Meclisi seçimleri
Kurultayın ikinci günü herkes Parti Meclisi seçimlerine endekslendi. Seçimin çarşaf liste ile yapılacak olması, yıllardır parti içi demokrasi talebinde bulunanlar için demokratikleşme yönünde önemli bir göstergeydi. Üstelik Genel Başkan’ın anahtar listeyi 52 değil de 100 kişilik yapması ve bunu duyurması, Kurultay delegelerine de PM’nin belirlenmesinde tercihlerini dile getirme imkanının sağlanmış olması önemliydi. Ama kuralları değiştirmekle demokrasinin gelmediğini gördük. Genel Başkan’ın, “benim 100 kişilik tek bir anahtar listem var” demesine rağmen, birilerinin Genel Başkan’a ait olduğunu ileri sürdükleri yeni listeler çıkarmaları Kurultayın iradesini önemli ölçüde gölgeledi. Koltuk hesapları adına her yolun mübah görülmesi, sosyal demokrat bir parti için kabul edilemez. Kurultay’a gölge düşüren bu sahte anahtar liste konusu mutlaka aydınlığa kavuşturulmalıdır. Bu sahte anahtar liste konusu nedeniyle Genel Başkan dahil birçok kişi töhmet altında bırakıldı. Bu nedenle, Parti Meclisi’nin bir komisyon oluşturup bu konuyu incelemesinde yarar var. Böylece töhmet altında bırakılanlar bu yükten kurtulur; böyle bir sahtekarlığa tevessül edenler de gerekli şekilde cezalandırılır. Demokratik siyaset, parti içi demokrasi böyle davranışları kaldıramaz.
Seçimlerin çarşaf liste ile yapılması, doğal olarak birçok anahtar listenin çıkmasına neden olur. Nitekim oldu da. Ama sorun, anahtar listeler değil de, delegelerin neye oy verdiğini bilmeden, adayları tanımadan oy verme zorunda bırakılmasıydı. Çok sayıda adayın olması bir handikaptı. Bu sorunların tüzüksel olarak düzeltilmesi zorunlu görülüyor.
Seçimleri kolaylaştırmak ve hızlandırmak adına çok sayıda seçim sandığı ve kabin kurulması olumluydu. Alana yansıyan kulis ve dedikoduların ne kadarı bu partiye yakışmaktadır; bunlar nasıl aşılabilir; bu yanlışlardan parti ve kamuoyu nasıl etkilenmektedir? Bu konular önümüzdeki süreçte mutlaka tartışılmalıdır.
Seçimler nasıl sonuçlandı?
Genel Başkan’ın her söyleminde dile getirdiği gibi sosyal demokrat partilerde düşünsel anlamda kanatlar olur ve olmalıdır da. Merkezde olanlar vardır. Bunlardan daha solda olduğunu dile getirenler vardır. Partinin daha liberalleşmesini savunanlar vardır. Bunlar düşünsel planda hep birbirleriyle mücadele içindedir ve parti politikasının oluşturulmasında bu yarış önemli katkı sağlar. Kurultay delegesi de, bu kanatları iyi değerlendirmiş, yaptığı seçimle bu kanatlar dengesini kurmuş, önerilen anahtar listeleri bu anlamda delip yeni bir şekillendirme sağlamıştır. Genelde, daha solda olduğu bilinen isimlerin listeleri delip seçilmeleri, medya ve kamuoyunda “parti yüzünü sola döndü” algısı yaratmıştır. Parti örgütünün bu tercihleri ve bunun kamuoyunda olumlu bir algı yaratmış olması, parti yönetimine de önemli sorumluluklar yüklemektedir.
CHP sosyal demokrat bir partidir
Parti halkın sorunlarına soldan uzaklaştırılarak, çözüm bulunması olanaksızdır. İşin doğasına aykırıdır. İktidarda neoliberal politikalar uygulayan ve aynı zamanda militarist – baskıcı bir iktidar vardır. Bu iktidar, gücünü milliyetçi ve dinci bir tabandan almaktadır. AKP ile yarışabilmek, onun bu tabanını çekmek için gerekli olan, milliyetçi ve dinci bir politika izlemek değil, bu tabanı alternatif bir politikaya, farklı bir düşünceye kazanabilmektir. Bu alan, geniş halk kesimlerinin haklarının savunuculuğunu üstlenmiş olan soldadır. Kurultay bu tercihini belli etmiştir. Neoliberal politikalar ile dışlayıcı ve daraltıcı milliyetçi politikaların çözüm olamayacağını, uzun zamandır bu yanlışları tüketerek gördük. Aynı zamanda yerel yönetimleri bir rant elde etme aracı olarak gören anlayışların ise, CHP’de yerinin olamayacağı konusunda geniş bir uzlaşma vardır. Örgütün bu istemleri doğrultusunda bir sosyal demokrat bir parti oluşturulacaktır.
*SODEV Başkanı, ekizilelma@hotmail.com