19 Mart 2014 günü Hollanda’da Bedeliye Meclisi seçimleri yapıldı. 400’e yakın belediyede yapılan seçim sonrasında, iktidar partileri PvdA (Sosyal Demokrat İşçi Partisi), VVD (Liberal Parti) ile birlikte, ana muhalefet partisi Hıristiyan Demokratlar CDA büyük oy kaybederken, D66 (Sosyal Liberal Demokratlar 66) partisi, Sosyalist Parti ve yerel partiler seçimlerin galibi oldu.
19 Mart seçim sonuçları, Hollanda’da artık siyasetin yeniden şekillenmeye başladığını haber vermektedir. Zira seçim sonuçları, adeta başta iktidar partileri sosyal demokratlar ve liberaller olmak üzere, ideolojik partileri “nadas”a bırakma mesajını veriyor. Bunun en çarpıcı örneği Amsterdam’da yaşanmıştır. PvdA Sosyal Demokrat İşçi Partisi, adeta kalesi olan Amsterdam’ı 68 yıllık bir aradan sonra kaybetmiştir. Birinciliği sosyal-liberal D66 (Demokratlar 66) partisine kaptırmıştır. Amsterdam’da hezimetin faturasını genç ve deneyimsiz politikacı, aynı zamanda yazar Pieter Hilhorst ödemiş ve onurlu bir şekilde Meclis Grubu Liderliğini bırakmıştır. PvdA dört yıl öncesine göre, büyük şehirlerde, Eindhoven hariç, Amsterdam, Rotterdam, Utrecht, Groningen ve Tilburg’da yenilgiye uğramıştır.
SOSYAL DEMOKRAT CEPHE
Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (PvdA) siyasi lideri Diederik Samsom, 19 Mart seçimlerinde yaşadıkları büyük yenilgiden dolayı partinin yerel teşkilatlarından özür diledi.
PvdA Meclis Grup Başkanı Samsom, belediye meclisi seçimlerinden çıkan sonucun partinin hedefleri konusunda seçmenleri yeterince ikna edemediğini ortaya koyduğunu kaydetti. PvdA Genel Başkanı Hans Spekman ile birlikte PvdA’nın yerel teşkilatlarından yöneticiler ve liste başı adayları ile yaptığı toplantının ardından gönderdiği özür mektubunda Samsom, koalisyon ortağı olarak almak zorunda kaldıkları kararlarda sürekli çelişki yaşadıklarını, ancak zorunlu anlaşmalarda partinin önem verdiği değerlerin korunmasına daha fazla özen göstereceklerini ifade etti.
Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin 2010 belediye meclisinde toplam yüzde 15,74 olan oy oranı bu seçimlerde yüzde 9,5’e, belediye meclislerindeki toplam sandalye sayısı da 1251’den 799’a düştü. Samsom partinin yerel teşkilatlarına gönderdiği özür mektubunda, seçim sonucunun seçmenden partiye “dramatik bir sinyal” olduğunu belirterek, “mesajı aldık” ifadesinde bulundu ve seçmenin güvenini tekrar kazanmaya çalışacaklarını kaydetti.
Bunun ilk sinyalleri Amsterdam’dan geldi. PvdA’nın başkent Amsterdam’daki lideri ve encümen üyesi Pieter Hilhorst seçim sonuçlarının hemen ardından yaptığı açıklamada hem encümen üyeliğinden, hem de bu kentte parti liderliğinden ayrıldığını açıkladı. Bu istifa aynı zamanda bir siyasi erdemlilik göstergesidir. Bilindiği gibi Amsterdam’da PvdA, oylarının yüzde 35’lik bir bölümünü kaybederek mecliste 15 sandalyeden 10 sandalyeye düştü ve birinciliği 14 sandalye kazanan D66’ya bırakmak zorunda kaldı.
Seçimin hemen ertesi günü başta Hilhorst ve birçok adayın istifa haberleri, parti içerisinde büyük çalkantıların yaşanacağını belirten bir ‘öncü deprem’ olarak da tanımlanabilir. Seçimlerdeki bu tarihi yenilginin sadece seçimler için uygulanan yanlış stratejiden kaynaklandığını savunmak; yapılan yanlışa, yanlış bir teşhisle müdahale etmek anlamına gelir.
Koalisyon ortağı Sosyal Demokratların(PvdA) gerek hükümetin sosyal politikalardaki tutumu, Sosyal Demokrasinin Sosyal Devlet anlayışından ve ilkelerinden uzaklaşması gerekse yerel seçimlerde aday belirleme konusunda yaptığı hatalar da konulacak teşhisin mutlaka birer parçası olmak durumundadır.
Hollanda’da son genel PARLAMENTO seçimleri sonucu liberaller ve sosyal demokratlar iki büyük parti olarak küçük de olsa hükûmet kurma çoğunluğunu sağlayabildiler. Büyük parti olarak liberaller Başbakanlığı aldılar.
Hollanda, ekonomik krize karşı ortak ciddi bir hükûmet programı olmadan yönetilmeye başlandı. Kriz en ağır yükünü dar gelirliler ve göçmenler üzerinde gösterdi. Yerel Yönetimler ve devlet örgütü küçültüldü. İşsizlik ve yoksulluk arttı. Sosyal Devletin kazanımları terk edildi.
Hükûmetin sosyal alanda başarısızlığı aynı zamanda sosyal ödeneklerin yetersizliği Sosyal Demokrat Parti (PvdA) tabanının erimesine, Merkeze yakın yaklaşımları iş dünyasının Sosyal Demokrat Parti (PvdA) içinde güçlenmesine yol açtı. Sendikalarla işbirliğinin göz ardı edilmesi ve ilişkilerin gerilemesi, kitle tabanının erimesine yol açtı.
Sosyal Demokrat Parti (PvdA) yerel aday listelerinin ve seçim programının yetersizliği ve aynı zamanda da partinin kalite olarak rekabet içinde olduğu partilere göre eksik kalışı, halkın sorunlarının çözümü konusunda beklentileri karşılayamaması partinin seçimi kaybetmesinin önemli etmenlerinden bir bölümünü oluşturdu.
D66 (Sosyal Liberal Demokratlar 66) partisi, SP ( Sosyalist Parti)
Bu partilerin programlarında “bireysel özgürlükler”e ve “sosyal devlet”e vurgu yapmaları seçmenin gözünde önemli bir çekim merkezi oluşturdular.
Sosyalist Parti’nin, “ortodoks” Marksist anlayışını terk etmesi, Nato ve AB’ye karşı duruşlarından vazgeçmesi gibi radikal çıkışlarını bırakmaları seçimi kazanmalarında önemli bir etken oldu.
YEREL PARTİLER
Yukarıda yaptığımız analizler dışında Hollanda’da bu seçimde seçmenin yerel partilere yöneldiği gözlenmiştir. Oyların yüzde 30’una yakın bir bölümünü alan yerel partiler, bundan böyle Hollanda siyasetinde önemli birer aktör olarak yerlerini alacaklardır. Aralarında Türkler’in ve diğer yabancıların da yer aldığı yerel partilerin, bu seçimlerde yüzde 4,9 oranında bir oy artışıyla rekor kırdığı görülmüştür. Yerel partiler arasında Den Haag’da seçimlere katılan İslam Demokratlar 2 sandalye, NIDA Rotterdam’da 2 sandalye ve Birleşik Arnhem’de de 1 sandalye kazanmıştır.
28 yıl süreyle seçme ve seçilme hakkına sahip olan Hollandalı Türkler artık bundan böyle yerleşik siyasi partilerde mi yoksa yerel partilerde mi siyasi mücadelenin yapılacağını tartışacaklardır. Tabii ki önümüzdeki dönemde yerel partilerin demokrasiye katkıları ve yönetimdeki etkileri, Hollanda siyasetinin önemli tartışma konuları arasında yerini alacaktır.
KATILIM
Seçimlere % 43 katılımın olması, dört yıl öncesiyle hemen hemen aynı düzeyde olduğu gözlemlenmiştir. Bu durum, seçim öncesi vatandaşın siyasete güvensizliğinden kaynaklanmıştır. Seçim öncesi yapılan anketlerden de anlaşılacağı üzere, vatandaş siyasete güven duymayarak sandığa gitti. Zira seçim öncesi her üç seçmenden biri, “Politikacılar dinlemiyor, oy kullanmanın bir anlamı yok.” derken, her dört kişiden biri, “Politika ve partiler hakkında yeterli bilgiye sahip değilim.” diyor ve her beş kişiden biri de “Politika ilgimi çekmiyor.” ve “İzlenen politikaları protesto ediyorum.” diye düşünmekteydi.
IRKÇI GELİŞMELER
Almere ve Den Haag şehirlerinde istediği başarıyı elde edemeyen ırkçı parti PVV, dört yıl öncesine göre oy kaybı yaşamıştır. Seçim akşamı sonuçların açıklandığı bir sırada, parti üyelerine, “Hollanda’da az mı, çok mu Faslı istiyorsunuz?” sorusunu soran ve salondakilerin de hep bir ağızdan “Az, az” diye karşılık vermesiyle yeni bir tartışma dönemi başlatan ırkçı Wilders, hem Hollanda medyasında hem de dış medyada kendisine yer bulmayı başarmıştır. İlk defa bir etnik grubu hedef alarak ‘kin ve nefret’ yayan Wilders hakkında yüzlerce suç duyurusunda bulunulmuş, siyasiler ve kamuoyu harekete geçmiştir.
GELECEĞİMİZ
Evet, 19 Mart belediye seçimleriyle Hollanda’da yeni bir siyaset dönemi başlamıştır. Bu dönem, vatandaşın siyasilere güveninin yeniden kazanılması başta olmak üzere, yerel siyasi aktörlerin yönetimlerde etkin olması, geleneksel siyasi partilerin ‘nadas’ta dinlenirken kendilerine çekidüzen vermelerine olanak verecektir.
Ayrıca, 2015 yılından itibaren merkezî hükûmetin bazı görevlerini yerel yönetimlere devretmesiyle, aktif birey ve sivil toplum kuruluşlarının, toplumda görev ve sorumlulukları başta olmak üzere, misyon ve hizmet alanlarını yeniden gözden geçirmelerini beraberinde getirecektir.
Hollanda seçimleri, halkın “sol”da olduğunu, sol ilkelere sahip çıktığını, bireysel özgürlüklerin ve sosyal devletin kazanımlarını mutlaka korunması gerektiğinin işaretini vermiştir.
*Cezmi Doğaner,
Hollanda Sosyal Demokrat
Platform Başkanı,
c.doganer@gmail.com