Book-Reading

Cem ERCİYES – Kahraman Kitapçı ‘Online’a Karşı

Cem ERCİYES
Yayıncı
cerciyes@de.com.tr

“Hayır, tek bir satır yazamadım” diye anlatıyordu yazar arkadaşım. “Bütün gün bir gözüm sosyal medyada diğeri ekranda, pandemi haberlerini izliyorum; bir şey yazasım gelmiyor.” Büyük kapanma başladığında hiç değilse bol bol yazıp okuyacağız sanmıştık. Ama pek de öyle olmadı. Çünkü insanlığın uzun zamandır görmediği boyuttaki bu tehlike ve belirsizlik herkesin bedeni gibi aklını da esir aldı. Birçok yazar uzunca bir süre ‘yazar blokajı’ yaşadı; ne de olsa yazmak için okuyacak birilerinin, yani evin dışında edebiyatı umursayan bir dünyanın olması gerekiyordu ve kimse bundan o kadar emin değildi.

Okurlar için de benzer bir durum vardı. Yıllardır ertelediğimiz o klasikleri, sevdiğimiz yazarın okumaya fırsat bulamadığımız eski kitaplarını ve hepsinden önemlisi yıllarca hafta sonu kitapçı ziyaretlerinde alıp biriktirdiğimiz, vicdanımızı kemiren kitap yığınını bu kapanma vesilesiyle eriteceğimizi düşündük. Neticede o kitap yığınlar bir nebze eridi, ama kitap okumaya kendimizi vermemiz sandığımız kadar hızlı olmadı. Daha önemlisi, okuma alışkanlıklarımız bu süre içinde önemli ölçüde değişti.

Pandemi dolayısıyla yaklaşık iki sene evlerimize kapandık, hala da tam olarak özgürleşebilmiş değiliz. Bu süre içinde Türkiye’nin kültür sanat hayatı neredeyse durdu. Tiyatrolar ve sinemalar çok uzun süre kapılarını hiç açamadı, konserler düzenlemedi, sergiler yapılmadı. Kültür dünyasında yine de en iyi durumda olan kitaptı. Bireysel bir kültür etkinliği olarak okumayı hiç bırakmadık. İlk başlarda bizi okuyamaz ve yazamaz hale getiren şaşkınlık tabii ki zamanla dağıldı; buna da alıştık. Sonra kaldığımız yerden okumaya başladık. Evdeki zamanı kültürel birikimine katkı olarak değerlendirmek isteyenler klasiklere yöneldi. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada klasiklerin ve özellikle tanınmış yazarların eski kitaplarının daha çok okunduğu bir döneme girdik. Yükselen bir diğer tür ise psikoloji ve kişisel gelişim kitapları oldu. Okur evde geçirdiği zamanı kendi eksikliklerini tamamlayacağı bir dönem olarak yarara dönüştürmek istiyordu ve zaten yeni kitaplara ulaşımı da son derece sınırlanmıştı. Çünkü kitapçılar kapalıydı.

Kitapçımıza sahip çıkalım

Kitapçı dükkanlarının kültürel zenginliğin sürdürülmesi için ne kadar elzem oldukları bu pandemi sürecinde bir kez daha kanıtlandı. Batılı ülkeler bir süredir hızla etkinliğini artıran internet kitapçılarına, özellikle uluslararası bir tekel olma yolunda giden Amazon’a karşı yerel kitapçıları korumak için çeşitli önlemler alıyor. Bunlardan biri, Almanya gibi ülkelerde geçerli olan ‘sabit fiyat’ uygulaması. Buna göre bir kitap çıktığında belli bir süre fiyatında indirim yapılamıyor. Böylece internet kitapçılarının ‘ucuz kitap’ avantajı önemli ölçüde engelleniyor ve kitapçı dükkanlarının rekabet gücü artırılıyor. Türkiye’de de Yayıncılar Birliği bir ‘Sabit Fiyat Yasası çıkması için çalışıyor. Ancak fazla bir başarı sağlayabildikleri söylenemez. Çünkü işin bir yanında kültürel zenginlik varken diğer tarafında ‘serbest piyasa’ kültü ve ne olursa olsun ucuz kitap alma avantajını yitirmek istemeyen ‘tüketici’ler var. Tabii toplumun geleceğini düşünmek, kültürel üretimi ve çeşitliliği korumak serbest piyasa kuralları ile değil de daha çok sol, sosyal demokrat politikalarla açıklanabilir. Dolayısıyla ‘sabit fiyat’ bu anlamda yazarı, yayıncıyı ve uzun vadede okuru koruyan bir uygulama olarak öne çıkıyor. Hele pandemiyle birlikte iyice güçlenen online satış sitelerinin kültürel dezavantajlarına karşı alınabilecek en iyi tedbir gibi görünüyor.

AB ülkeleri pandemi sırasında kitapçıları yaşatmaya yönelik başka tedbirler de aldı. Bunun en yaygını, tüm hizmet kurumları gibi kitapçılara da verilen para desteğiydi. Bunun ötesinde bir uygulama Fransa’dan geldi. Bu ülkede kitap ‘temel ihtiyaç maddesi’ olarak tanımlandığı için sokağa çıkmanın yasaklandığı dönemlerde bile yerel kitapçıların açık kalmasına izin verildi. Böylece kitapçılar gelebilenlere bizzat satış yapabildikleri gibi, internet ve telefon siparişleri alarak uzaktan satış da yaparak bu dönemi daha az zararla atlatabildiler. Türkiye’de ise bırakın kitapçı dükkanlarının açık kalmasını, marketlerdeki kitap reyonları bile kırmızı bantlarla örtülüp satışa kapatıldı. Türkiye’de kitapçı olarak etkin olan D&R gibi zincir mağazalar en çok AVM’lerde yer alıyor. Hafta sonu yasakları ve ardından gelen AVM’den uzak durma günlerinde bu kitapçılar neredeyse bütün okurlarını kaybetti. Sonuçta pandemi sırasında, kitap almak için herkesin neredeyse tek adresi internet kitapçıları oldu.

İnternetten nasıl kitap alıyoruz?

İnternetten kitap almak, tabii ki kitapçı gezmekten çok farklı. Kitapçı rafları arasında gezinirken yeni birilerini keşfedersiniz, kitabı evirip çevirip karıştırır ve hiç aklınızda yokken yeni çıkmış bir araştırma kitabını ya da romanı, öykü şiir kitabını koltuğunuzun altına sıkıştırırsınız. Bir internet kitapçısına, online satış sitesine girdiğinizde ise algoritmanın size uygun görüp gösterdiği başlıkları tarar, çok satan listelerine bakar, ana sayfadaki popüler kitapları inceler, yeni çıkanları kapaklarına bakarak şöyle bir gözden geçirir sonra soluğu arama motorunda alırsınız. Arama yaparken doğal olarak adı aklımızda yer etmiş klasik ya da ünlü yazarların ismini ya da ilgimizi çeken temaları, konuları sorgularız. İşte bu nedenle yukarıda söylediğim gibi pandemide klasikler ve eski çok satanlar hiç olmadığı kadar daha çok sattı ve gündeme geldi. Sonuçta psikoloji, kişisel gelişim ve çok satan yazarların çok okunduğu bir dönem geçirdik. Bu durum sadece Türkiye’ye özgü değildi, ABD ve İngiltere’de de benzer şeyler yaşandı. New York Times’da çıkan bir makale 2020 yılında en çok satan 10 yazardan sekizinin bilinen isimler olduğunu, yeni keşiflerin yapılamadığını anlatıyor.[1] İngiliz Observer’daki bir haber ise salgının ilk zamanlarında tıpkı bizde olduğu gibi Camus’nun Veba romanının ve evde ekmek pişirme kitaplarının ilgi patlaması yaşadığını zamanla okurların tanıdıkları yazarların eski kitaplarını tercih ettiğini anlatıyor.[2]

İşte bütün bu gelişmeler kitap dünyasındaki dengeleri değiştirdi. Türkiye Yayıncılar Birliği, 2020 Kitap Pazarı Raporu’nda “Pandemi yayıncılık sektöründe (…) olumsuz ya da sonucu belirsiz etkilere sebep olurken, toplumun evde daha fazla zaman geçirmesiyle birlikte dijital platformların gündelik hayatımızda daha ön planda bir rol oynaması da olumlu birtakım etkiler yaratmıştır” deniyor.[3] Hakikaten o belirsizlik ortamında karşısında birçok yayıncı frene bastı ve kitap sayısını yani çeşitliliği azalttı. Pek çok yeni yazarın kitapları iki yıla varan süreyle yayınlanamadı. Okur online alışverişe, yani internet kitapçılarına yöneldiği için bu alanın sektördeki payı arttı ve kitapçıların önüne geçti. Yine Yayıncılar Birilği’nin verilerine göre: 2006 yılında kültür kitaplarında pazar payı %2,24 olan online satışlar 2019 yılı sonunda %22,49’a, 2020’de ise %36,17’ye yükseldi. Kitapçılar, zincir mağazalar ve diğer satış kanalları bunun arkasında yerini aldı.

Tabii okurun dijital alana ilgisi sadece alışverişten ibaret değil. Son yılların teknolojik yıldızı sesli kitaplar oldu. Akıllı telefonlar aracılığıyla kullanılabilen ve abonelik yöntemiyle binlerce kitabı okurlarına aynı anda sunabilen Storytell gibi uygulamaların kullanıcı sayısı çok arttı. Bir yandan da internet kullanımının artmasıyla yayıncılık dünyasının önemli bir sorunu, dijital korsan da yaygınlaştı. Bugün neredeyse bütün kitapların bedava PDF’lerini internette bulmak mümkün. Günümüzde yayıncılığın en büyük tehditlerinden biri olan dijital korsana karşı devletin ve yayıncılık örgütlerinin daha etkili tedbirler alması gerekiyor ki bu konuda yeterli bir gelişme olduğunu söylemek zor.

Kitap dünyası dijitale transfer oldu

Dijital alan okurun sadece kitap aldığı değil, kitap haberlerini de takip ettiği en etkili mecraya dönüştü. Pandemi sırasında zoom toplantıları önemli ölçüde kültür merkezi ve fuarlardaki söyleşilerin yerini aldı. Bunun yapılabilir ve sürdürülebilir olduğunu hepimiz gördük. Eminim devam edecek. Ama daha önemlisi kitap tanıtımında sosyal medyanın neredeyse tek seçenek halini almaya başlaması. Geleneksel medya etkinliğini kaybederken kültür sanata ve kitap edebiyata ilgi de yitirildi. Gazeteler okunmuyor, çok izlenen muhalif televizyon kanalları ise kitap sanat programı yapmayı aklının ucundan geçirmiyor. Dolayısıyla yazarlar kitap kurtlarına kendi sosyal medya hesaplarından ulaşmaya gayret ediyor. Bazı instagram kitap hesapları, yayınevlerinin kendi hesapları, Facebook, Twitter, Instagramda verilen ilanlar kitapları okurlara duyurmanın en etkili yolu olarak kabul görüyor. İnternet haber siteleri ise, kitaplar hakkında inceleme ve tanıtımların, röportajların yayınlanması için en çok önemsenen mecralara dönüştü.

Tüm güçlüklere rağmen yazının başında söylediğim gibi, kültür endüstrisi içinde yayıncılık en iyi durumda olan sektör. 2020’de bir önceki yıla göre basılan kitap sayısının arttığı bile görülüyor. Yüzde 13’lük bir artış söz konusu, ama bu konudaki rapor bize satış olarak yüzde 4.6’lık bir küçülme olduğunu da söylüyor. Yani bazı yayıncılar daha çok kitap bastı, fakat daha çok kitap satamadı.

Şimdi yazar, yayıncı ve okur hepimiz bu pandemi sürecinden yeni bir şeyler öğrenerek çıktık. Kitap form olarak hala binlerce yıllık halini koruyor, dijital formatlar sanıldığı kadar hızlı büyümüyor. Ama dijital ortam yaygınlığı sayesinde kitabın da konuşulduğu hatta alınıp satıldığı en önemli alan haline geldi.


[1] “What Snoop Dog’s Success…”, The New York Times, 28 Nisan 2021, https://www.nytimes.com/2021/04/18/books/book-sales-publishing-pandemic-coronavirus.html

[2] “What You’ll be reading in fall 2020”, The Observer, 26 Temmuz, 2020, https://observer.com/2020/07/2020-fall-book-trends-publishing-industry-barnes-and-noble-strand-bookstore/

[3] 2020 Yılı Türkiye Kitap Pazarı Raporu, Türkiye Yayıncılar Birliği, https://turkyaybir.org.tr/2020-yili-turkiye-kitap-pazari-raporu/