Milli Eğitim Bakanlığı’nın, 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren ilk olarak 1. 5. ve 9. sınıflarda uygulanmak üzere müfredat değişikliğine gitmesinin ve öncelikle bu kademedeki ders kitaplarını yenilemesinin ardından, 2018-2019 eğitim öğretim yılı itibariyle ilkokul, ortaokul ve lise ders kitaplarının tamamına yakını yeniden yazılmış oldu. Bakanlık, değer odaklı olduğunu ifade ettiği yeni müfredata geçişte değişiklik için açık ve net bir gerekçelendirmede bulunmadı. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019-2020 eğitim öğretim yılı açılışı için yaptığı konuşmada değişimin gerekçelerini iki yıl sonra şu şekilde açıklamış oldu:
Ders müfredatlarını özgürlükçü, demokratik, şeffaf ve objektif bir anlayışla yeni baştan hazırladık. Milletimizin inancını, insanımızın medeniyet ve kültür değerlerini hor gören ideolojik unsurları ders kitaplarımızdan tamamen temizledik… Çocuklarımızı ahlak, erdem, marifet ve karakter sahibi iyi bir insan olarak yetiştirmek için çalışıyoruz. Eğitimde maalesef Cumhuriyet tarihimiz boyunca bize özgü bir gelenek oluşturamadık. Uzun yıllar eğitim insanı formatlama, tektipleştirme aracı olarak görüldü. Yaptığımız reformların gayelerinden biri, bu sakat anlayışı tümüyle ortadan kaldırmaktır.” dedi. (Sabah, 10 Eylül 2019, https://www. sabah.com.tr/gundem/2019/09/10/yerli-milli-mufredat)
Bu ifadelerde de açıkça görüldüğü üzere müfredat ve ders kitapları, resmi devlet söylemi ile tanımlanan ideal vatandaşın yaratılmasına katkı sağlayan ideolojik araçlardan biri olarak iktidarlar için kilit önem taşır. Bu nedenle, her yeni müfredat uygulaması ile birlikte, makbul vatandaşa dair farklı bir devlet söylemi ve tahayyülü ile karşılaşmak mümkündür. Ben de bu yazıda, 2017 yılındaki müfredat değişikliği sonrası yenilenen ders kitaplarını bir önceki dönem ders kitaplarıyla karşılaştırmalı olarak analiz ettiğimiz iki araştırma raporunu (Aratemur-Çimen ve Bayhan, 2018, 2019) temel alarak, Cumhurbaşkanı tarafından “ahlak, erdem, marifet ve karakter sahibi iyi insan” olarak tanımlanan ideal vatandaşın, yenilenen Türkçe ders kitaplarında nasıl kurgulandığını ve kimleri kapsadığını ortaya koymaya çalışacağım.
Kimler erdemli?
Yeni müfredata göre hazırlanan Türkçe kitaplarında bir yandan dini içerikli söylemlerin yoğunluğu, diğer yandan da güncel bağlamı olmayan, kadınlara ya hiç yer vermeyen veya çok az sayıdaki metinde geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine uygun temsillerde yer veren erkek egemen anlatıların çokluğu dikkat çekiyor. Kitaplardaki metinlerde, nostaljik bir bakış açısıyla yazılmış hikayelerin ana karakterleri olarak günümüzde yaşamayan padişah, kral, vezir, medrese hocası vb. gibi erkek karakterler aracılığıyla sıkça dini içerikli mesajlar ve öğütler veriliyor. Özellikle bu kitaplara eklenen “Erdemler” temasında, öğretim programında tanımlanan şekliyle ahlak, alçak gönüllülük, azim, cömertlik, dayanışma, dostluk, dürüstlük, güven, iyilikseverlik, kardeşlik, merhamet, paylaşma, sabır, sadakat, saygı, sevgi, sılayırahim, vefa, vicdanlı olma, yardımlaşma vb. gibi kavramların erkeklere atfedilerek anlatıldığı ve erkeklerin, dini vurgularla birlikte erdem timsali ve bilge insanlar olarak sunulduğu pek çok örneği görmek mümkün. Örneğin, 6. Sınıf kitabında “Vermek Çoğalmaktır” başlığıyla, medresede geçen bir hikaye anlatılıyor. Bu metinden alınan aşağıdaki ifadeler ve metinle birlikte kullanılan görseller oldukça çarpıcı:
İnşallah bu üzüm salkımı da sana güneş ışığı gibi ılık ve yağmur gibi güzel ilahi rahmeti getirir. Çünkü bak, ne güzel yaratılmışlar. Talebe o sabahı üzüm salkımını tefekkür ederek geçirdi. Üzümler sahiden de harika yaratılmışlardı. O yüzden salkımı hocasına ikram etmeye karar verdi. Çünkü kendilerine ilim ve hikmeti öğreten oydu. (….)
Hasta talebe şöyle düşünmüştü: “Medresenin aşçısı beni günlerce en iyi yemeklerle besledi. Eminim bu üzümleri o daha çok hak ediyordur.” Aşçı ona öğle yemeğini getirdiğinde, üzüm salkımını ona hediye etti: “Allah’ın yarattığı sebze ve meyve gibi harikalarla en yakın olan sensin ve dolayısıyla da bu ilahi sanat eseriyle ne yapılacağını en iyi sen bilirsin.
Aşçı, üzümlerin güzelliğine hayran olmuştu. Bu üzümlerin güzelliğini ve harikalığını kimse kitaplardan sorumlu talebeden fazla takdir edemezdi. O, tefekkürüyle ve ince düşünüşüyle medresede şöhret kazanmış bir gençti.
Üzümleri görür görmez en küçük şeyde bile ilahi sanat ve nakışların en yüksek derecede yansıyabileceğini derinden kavradı o talebe de. Yüreği “bu sanatın ve güzelliğin sahibi”ne sevgiyle doldu. (Türkçe 6, 2018, ss. 108-109)
Benzer şekilde, 7. sınıf Türkçe kitabındaki “Erdemler” temasında ise bu kez “Arıların İlhamı” adıyla Çin’de geçen bir hikaye anlatılırken, padişah ve vezir karakterleri arasında yaratılış inancına vurgu yapan şöyle bir diyaloğa yer veriliyor:
Vezir Haceste Ray, padişahın zihninde oluşan soruyu cevaplamaya çalıştı:
Bu hayvanların hepsi aynı özellikte yaratılmıştır padişahım, dedi oysa insanların her biri farklı kişiliğe sahip. İlk insanın yaratıldığı balçıkta melek özelliği vardı. İnsanlar buna göre davransalardı, kim bilir belki de melekten üstün bir yaratık olurlardı. Fakat insanda bir de kötülük yanı var. Yani hem iyiliğe hem de kötülüğe eğilimli. (2018, s. 11)
8. sınıf Türkçe ders kitabındaki “Erdemler” temasında da cömertlik ve misafirperverlik erdemlerini anlatmak üzere seçilen “Yürekdede ile Padişah” dinleme metni de yine, Yürekdede isimli ana karakter tarafından aktarılan dini mesajları içeriyor:
O şehirde bir büyük cami var. O camiye Padişah her Cuma günü gelir, namaz kılar, hutbe okur, nasihat eder. Halkı dinler. Bir ihtiyacı olanları elinden geldiğince ihtiyacını giderir. Sen de git bu cuma olmaz mı? Padişah’a yaklaş, sen de bir şey dile. O seni alır, sarayına götürür, izzet ikram eder, iyiliklerde bulunur. (2018, s. 210)
Metnin devamındaki etkinlikte de öğrencilerden “Cuma ve bayram namazlarında minberde okunan dua ve verilen öğüt” ile “Tanrı’nın isteği, kader, ezeli takdir, yazı, alın yazısı, hayat, mukadderat, takdir-i ilahî” anlamına gelen sözcükleri bulmaları isteniyor.
Bu örneklerde görülebileceği gibi, çoğunlukla Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarından aşina olduğumuz dini içerikler ve mesajlar eşliğinde, erkekler erdemli ve bilge olma özellikleri ile ön plana çıkarılırken; erdemlilik, kadınlarla ilişkilendirilerek anlatılmıyor. Erkeklerin, dini içerikli mesajların aktarıcısı olarak otorite şeklinde konumlandırıldığı kitaplarda, kadınların bu bağlamda görünmez kılındığını söylemek mümkün. Kısacası ortaokul Türkçe ders kitaplarında, Cumhurbaşkanı’nın ideal vatandaş olarak ifade ettiği “ahlak, erdem, marifet ve karakter sahibi iyi insan” tanımı sadece erkekleri kapsıyor. Ancak bu erkekler, dış görünüşleri açısından Cumhuriyetin ideal modern ve Batılı erkek temsilinden oldukça farklılaşmış görünüyorlar.
Farklı bir birey ve toplum kurgusu mu?
Yenilenen Türkçe ders kitaplarında sadece “Erdemler” temasında değil, farklı tema başlıklarında da yine erkek karakterlerin konu merkezinde yer aldığı dini içerikli metinlerin çokluğu göze çarpıyor. Örneğin, 6. sınıf Türkçe kitabında, “Birey ve Toplum” gibi modern topluma ve bireye dair içeriklere yer vermesi beklenen bir temada dahi, dua eden bir padişah ile onun karşısına çıkan “hızır” karakterinin yer aldığı hurafeleri içeren “Hacettepe” adlı bir dinleme metni karşımıza çıkıyor:
Bozkırın orta yerinde bir tepe yükselirmiş. O diyarın insanları; sevgilisine kavuşamayan dertlileri, derdine derman bulamayan hastaları bu tepeye gelir, ol Yaradan’a dualar eder, adaklar adarlarmış. Ne hikmetse, o tepede edilen dualar Allah’ın indinde kabul edilir, sevenler sevdiklerine hastalar şifaya kavuşurmuş. O dönemlerde hüküm süren padişahın biri sahip olduğu hiçbir şeye şükretmez, yediğinde doymaz, içtiğinde kalmazmış. (….) Günlerden bir gün bozkırın ortasındaki tepeyi, yani insanların hacet dilediği, adak adadığı Hacettepe’yi duymuş. Anlatılanlara hayran kalmış. O günden tezi yok, bu açgözlü padişah her sabah Hacettepe’ye çıkar, Allah’a yalvarırmış. Allahım senden şudur dileğim, neyi tutarsam altın olsun. Bir gün, beş gün derken, Hızır çıkagelmiş.
Aynı kitaptaki bir etkinlikte öğrencilerden, Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’nden alıntılanan ifadeleri temel alarak “Eşitlik ve insan hakları” konulu bir konuşma hazırlamaları isteniyor:
Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerinde, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. (s. 115).
7. sınıf Türkçe kitabında “Kişisel Gelişim” temasında yer alan “İnsanlarla Geçinme Sanatı” metninde, “İnsanın eşref-i mahlukat olarak yaratılmış olması geçinebilmek için güzel bir sebeptir.” (s. 78) deniyor. “Zaman ve Mekân” temasında, “Adalarda Saklı Hazine” adlı metninde “Ayasofya Kilisesi’nde olan bütün değerli heykelleri ve nice bin hazine değerinde mücevherleri alarak gemilere koyup İspanya’ya doğru giderken Allah’ın emriyle büyük bir fırtınaya yakalanırlar.” (s. 242) ifadeleri yer alıyor. Ayrıca, “Dediği sadece ‘Allah seni de, buğdayını da taş yapsın.’ Bugün Çeç Dağı adı verilen burada, dikkatlice bakılırsa ayrıca insana, orağa, yabaya benzer taş parçalarının olduğu görülür. Merhametsiz çiftçi bütün varlığı ile birlikte taş olmuştur.” (s. 250) cümlelerini içeren “Çeç Dağı Efsanesi” metnine yer verildiği görülüyor.
8. sınıf Türkçe kitabındaki “Kişisel Gelişim” temasında ise, milattan önce yaşamış Çinli Filozof Lao Tzu’dan alıntılandığı belirtilen “Acele Karar Vermeyin” adlı metinde Allah ve kader inancının vurgulandığı görülüyor:
‘Siz erken karar vermeye devam edin.’ demiş ihtiyar. Oysa ne olacağını kimse bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde ama bunların hangisinin talih, hangisinin talihsizlik olduğunu sadece Allah biliyor. (s. 25).
“Zaman ve Mekan” temasındaki “Değirmende Döner Taşım” metninde “Böyle elektrik filan yoktu o zaman. Allah’ın suyu ile çevirirdik işleri ‘bedava’ anlayacağın.” (s. 170) cümleleri yer alıyor. 197. sayfadaki etkinlikte ise öğrencilerden Ahmet Yesevi’nin, “Kalp kırmak Allah’ı incitmek demektir.” öğüdüyle ilgili duygu ve düşüncelerini yazmaları bekleniyor. Son olarak, “Milli Kültürümüz” teması altındaki bir etkinlikte de, kılıç dövüşünde Bizanslı askerin Battal Gazi’ye yenilmesi nedeniyle Müslüman olmasının hikayesini anlatan bir çizgi roman karşımıza çıkıyor.
Kimi zaman bilimsellik karşıtı söylemleri de içeren bu örnekler bize mevcut iktidarın, gündelik yaşamda dini daha fazla referans alması istenen bir birey ve toplum inşa etmeye yönelik girişimleri olduğuna dair ipuçları veriyor. Erdem timsali, dindar ve bilge erkeklerin karşısına daha çok geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri ile temsil edilen kadınların çıkarılması; kadın ve erkeğin eşit olamayacağını iddia eden, eril tahakkümün etki alanını genişletmeyi hedefleyen ve kadınlara ancak kendi tanımladığı sınırlar içinde hareket imkanı sunan cinsiyetçi bakış açısına sahip iktidarın yeni bir vatandaşlık kurgusuna işaret ediyor. Bu vatandaşlık kurgusu aynı zamanda Cumhurbaşkanı’nın “dindar nesil” yaratma hedefi ile de örtüşür görünüyor.
*Canan ARATEMUR ÇİMEN
Eğitim Bilimleri, Dr.,
canan.aratemur@gmail.com
Kaynakça
Aratemur-Çimen, C. & Bayhan, S. (2018). Değişen ders kitaplarında sekülerizm ve toplumsal cinsiyet eşitliği raporu. Erişim, http://bepam.boun.edu.tr/wp-content/uploads/2018-De%C4%9Fi%C5%9Fen-Ders-Kitaplar%C4%B1nda-Sek%C3%BClerizm-ve-Toplumsal-Cinsiyet-E%C5%9Fitli%C4%9Fi-Ara%C5%9Ft%C4%B1rmas%C4%B1-Sonu%C3%A7-Raporu-I.pdf
Aratemur-Çimen, C. & Bayhan, S. (2019). Değişen ders kitaplarında sekülerizm ve toplumsal cinsiyet eşitliği raporu II. Erişim, https://www.dropbox.com/s/szhm31m77hncdiu/2019%20De%C4%9Fi%C5%9Fen%20Ders%20Kitaplar%C4%B1nda%20Sek%C3%BClerizm%20ve%20Toplumsal%20Cinsiyet%20E%C5%9Fitli%C4%9Fi%20Ara%C5%9Ft%C4%B1rmas%C4%B1%20Sonu%C3%A7%20Raporu%20II.pdf?dl=0