Vesikalik-Sezen-copy

CAMBAZA BAK KÜRECİK’E DEĞİL(!)

ALİ ER*

Türkiye’nin talebi üzerine NATO’dan gelecek Patriot Füzeleri, Kürecik radarı ile birlikte başımızı ağrıtabilecek büyük sorunların anası olmaya aday. Çünkü NATO’dan Patriot’lar Suriye’ye karşı istenmişse, tehdit yeni mi ortaya çıktı? Türkiye ve NATO aylardır Suriye’nin balistik füze tehdidini neden göremedi de,  bu talep İsrail’in Gazze saldırısını takip eden günlerde yapıldı; ”ilahi” bir rastlantı mıdır; yoksa bazı gerçekler saklanmaya mı çalışılıyor?..

Ülkemizde konuşlandırılan “savunma” sistemleri

Türkiye’de Kürecik radarının NATO tesisi olduğu ısrarla söylense de, bu tesis, Obama’nın anasının ak sütü kadar katıksız bir Amerikan tesisidir. Bu gerçeğin örtülmesi için ısrarla “cambaza bak” politikası uygulanıyor. ABD ile Türkiye arasında imzalanan mutabakatın ardından, Kürecik radar üssüne NATO bayrağı çekildi ve ABD askerleri ellerini kollarını sallayarak Türkiye’de konuşlanırken, kimse onay için TBMM’nin kapısını çalmadı. Üstelik Kürecik radarının birebir aynı olan AN/TPY-2 Radarı da 2008’den beri İsrail’de ve “Keren Dağı”ndaki Amerikan üssünde sadece Amerikan personeli ile “tıkır tıkır” çalışıyor. Keren Dağı radarının İsrail’e yönelik karadan karaya füze tehdidine karşı İsrail hava savunmasını takviye için kurulduğunu “Sağır Sultan” dahi duydu; ama bizde duyan var mı bilinmez. Her iki radar da ABD milli komuta kontrol sistemlerinde eşgüdüm içinde çalıştığından, Kürecik Radarı fiilen İsrail için hayati önemi haizdir. Üstelik Kürecik’ten gelen bilgilerin “ABD’nin dostları” ile paylaşılabileceği, ABD’nin en yetkili ağızları tarafından açıklanmıştır.

O halde Hükümet ısrarla “Kürecik Radarı NATO tesisidir” derken kamuoyunu yanıltıyor mu? Hayır, kağıt üzerinde NATO tesisi ama henüz “operasyonel değil; işte sorun da burada yatıyor. Çünkü Kürecik NATO’nun Füze kalkanı içinde ancak 2014 yılına kadar “geçici operasyonel kabiliyete” ulaşabilecek. (IOC-Interim Operational Capability)

Yine kafamız karıştı değil mi? Hani ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, nerdeyse bir yıl evvel Ocak 2012’de Kürecik Radarı’nın operasyonel olduğunu açıklamıştı. Aslında Büyükelçi de gerçeği ifade ediyor. Çünkü Kürecik Radarı ABD komuta kontrol sistemleri içinde operasyonel, ancak NATO’da değil. NATO, Kürecik’ten gelen bilgileri işleyip değerlendirecek Füze Kalkanı Komuta Kontrol Merkezi’nin Almanya Ramstein’da kurulması için “ThalesRaytheonSystems” firması  ile anlaşmayı henüz Ocak 2012’de imzalamış bulunuyor. Füze kalkanının NATO’daki resmi adı ALTBMD[1];  Aktif Katmanlı Bölgesel Savunma Sistemi Programı’dır. Soğuk Savaş döneminde askeri birliklerin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş eski Füze Savunma Sistemlerinin, Avrupa’da müttefik ülke halklarını da hava savunma şemsiyesi altına alacak şekilde modernizasyonunu öngören bir projedir.[2]

Başkan Obama da ilk kez başkanlık koltuğuna oturduğunda daha önce Bush’un dünya kamuoyunda tepkiyle karşılanan ulusal füze savunma sistemi girişimini, 17 Eylül 2009’da “Avrupa Aşamalı Uyarlanabilir Yaklaşım” (European Phased Adaptive Approach-EPAA) füze savunma sistemi adıyla açıklamıştır.[3]  EPAA da yeni değildir, NATO’da olduğu gibi kökleri Soğuk Savaş dönemine kadar dayanmaktadır. EPAA, ABD’nin -herhangi bir tehdidi Amerika anakarasından uzakta önleme stratejisinin gereği olarak- EPAA, dünya denizlerinde dolaşan ABD Donanması’ndaki milli sistemlerinin ağırlıklı olarak müttefik ülkelerde kuracağı radar ve füze rampaları ile entegrasyonudur. Avrupa kamuoyunun ve Rusya’nın ikna edilmesinin zor olduğunu gören Obama, bu projesini Avrupa’da NATO şapkası altında gerçekleştirebilecek kurnazca bir yol seçmiştir. İşte 2010 Lizbon zirvesinde onaylanan Füze Kalkanı projesi, ABD’nin NATO ülkelerinde kuracağı radar ve füze rampalarını kendi milli sistemlerinde kullanırken aynı zamanda eşgüdüm içinde NATO’nun da kullanmasıdır. ABD, Malatya Kürecik’teki radarını ve yine Romanya’da kurduğu füze savunma rampalarını kendi milli tesisleri olarak elinde tutarken, aynı zamanda NATO’ya da tahsis etmektedir.[4] Bu nedenle Füze Kalkanı projesinde Türkiye’nin adı sadece Kürecik Radarının ev sahibi olarak geçmektedir.

Başımız derde girebilir

Özetle bu radar üsleri ve füze rampaları, “büyük ağabey” ABD’nin NATO’ya “milli katkısı”dır. Buna Anadolu’da “elin parası ile düğün dernek yapmak” demezler mi? Çünkü Kürecik radarı mutabakatı imzalandığında halkımız, bölgedeki ABD’nin düşmanı devletlerin balistik füzelerinin hedef tahtasına oturtulmuştur; üstelik halkımızın cebinden çıkacak ve milyar dolarlara mal olabilecek bedeller karşılığında. Kürecik nedeniyle bugün ortaya çıkan ilave orta ve yüksek irtifa hava savunma sistemleri için Türkiye kapı kapı dolaşmaya mahkum edilmiştir; hem de Suriye’ye karşı Türkiye’yi savunmak gibi tartışmalı bir gerekçe ile. Bozacının şahidi şıracı olur misali, ABD Büyükelçisi de gözümüzün içine baka baka ABD ve NATO’nun Türkiye’yi Suriye’ye karşı korumaya kararlı olduğunu söylüyor. Biz de inandık.

Türkiye’nin NATO’dan yardım talebinin gerekçesi sadece Suriye olamaz, zamanlaması ise bir rastlantı değildir. Çünkü Gazze saldırısı ile hem Suriye hem de İran’dan İsrail’e balistik füze tehdidi artmıştır. ABD Kürecik radarından stratejik ortağı İsrail’in hava savunma sistemini takviye ederken Türk halkı da bunun ceremesini çekmekle karşı karşıyadır. Bu nedenle, Patriot’ların Türkiye’nin savunması için değil ABD’nin bölgedeki çıkarlarının ve tesislerinin korunması için geldiğini söylemek asıl “yurtsever”liktir.

Üstelik Kürecik ve Patriotlar, Türkiye’nin başını daha büyük belalara da bulaştırabilir. Çünkü Kürecik Radarı özellikle İran’ın ateşlediği herhangi bir balistik füzeyi daha rampayı terk etmeden ilk saniyelerde tespit etmek için Kürecik’te konuşlandırılmıştır. Bu durumda Türkiye’deki Patriot’lardan önce Amerikan gemilerindeki Akıllı Seyir Füzeleri (Cruise missile) bu rampalara karşı kullanılabilecektir. Bundan sonra Türkiye’nin bölgedeki ateş topunun dışında kalması mümkün değildir.

Hani bu kadar münafıklık yetmezmiş gibi anlı şanlı Patriot füzeleri -İngilizcede “patriot”un “yurtsever” anlamına gelmesi dikkate alındığında- “yurtsever” bile değiller! Çünkü hedefin aktif fazlı olarak izlenmesi ve önlenmesini İngilizcede betimleyen “Phased-Array Tracking and Intercept of Target-Patriot” kelimelerdeki ilk harflerden çıkarak zekice pazarlanan kısaltmadan öte bir anlamı yok. Şaka gibi ama “Patriot” kelimesinin Türkçedeki “Yurtseverlik” anlamının öne çıkarılması başka bir “cambaza bak” oyunu olmasın sakın…

*Ali Er, Emekli Tuğgeneral, alier74@gmail.com