Beylikdüzü Belediyesi, 25-50 yıl sonra kentin nerede olacağını hedefleyen şehir planıyla, gelecek planını bu kadar uzun vadeli ortaya koyabilen Türkiye’de ilk ilçe olmayı öngörüyor. Bu amaca ulaşma serüveninde ise vatandaşın kent ile aidiyet oluşturarak, yönetenlerle kolay iletişim kurabilmesi ve kentin sahibi olduğunu hissedebilmesi gibi değerlerin öncelikleri olduğunu ifade eden Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, toplumsal huzur ve sürdürülebilir bir kent için sosyal demokrasinin şart olduğunun altını çizdi.
Öncelikle CHP İlçe Başkanlığı döneminizde SODEV’i Beylikdüzü’nde ağırladığınızda “Sosyal demokrasi sadece kelime kavramı olarak değil, pratikte özümsenerek öğrenilmeli” demiştiniz. Sosyal demokrasi kavramı sizin için ne ifade ediyor?
Sosyal demokrasi benim için bir arada yaşamanın anahtarı. Sosyal demokrasi ya da sosyal demokrat belediyecilik. Aslında 21. yüzyılın en önemli idare şeklinin tanım biçimi bu kavram. Sosyal demokrasinin içerisinde katılımcılık, paylaşımcılık, çevre ve “önce insan” diyen anlayış var. Bugünkü yoğun kentleşmede sosyal demokrasinin halka bilinç olarak yerleşmesi, toplumsal huzurun da bir formülüdür; diyebilirim. O bakımdan, biz yönetim anlayışımızda sosyal demokrasinin tüm anlam bütünlüğünü halka mümkün olduğu kadar hissettirecek uygulamaları yerleştirmeye çalışıyoruz. Bu bilinç de, açıkçası burada yaşayan insanlara, “bir arada olmak, kentin her anını paylaşabilmek, sorgulayabilmek, hissedebilmek ve aynı zamanda öneride bulunabilmek” gibi çok güzel mesajlar veriyor. Bütün bunlar çok değerli. Sosyal demokrasi anlayışı içerisinde “ben” yok “biz” var. Bu yönetim anlayışını çok öznel bir biçimde yönetimin kendi aktörlerine de indirgeyebiliriz. Toplumu da bir bütün olarak kabul edebiliriz. O bakımdan sosyal demokrasi kavramı, benim için bir arada yönetebilmeyi ifade ediyor. Bir arada yaşayabilmenin en önemli anahtarının bu bakış açısı olduğunu düşünüyorum.
Söyleşimizin ana konusunu sürdürülebilir kentleşmede yerel yönetimin önemi oluşturuyor. Bir yerel yönetici olarak bu konuya bakış açınız nedir?
Yerel yönetim kentleşmenin bir bütünü diyebiliriz. O bakımdan sürdürülebilir kentleşme çok önemli. Beylikdüzü gibi yılda 15- 20 bin göç alıyorsanız bu konuyu mutlak suretle bir anayasa gibi gündeme oturtmalısınız. Biz olaya şöyle bakıyoruz; bir kentin 25-50 yılının planlı olması gibi bir süreci tanımlama çabası içerisindeyiz. Beylikdüzü’nün kentleşmesinde,”kenti neler bekliyor” sorgulamasını yapıyor; sorunu vatandaşla paylaşarak bu planlamayı oluşturuyoruz. Gelecek planını bu kadar uzun vadeli ortaya koyabilen kent olabilme özelliğiyle de belki Türkiye’de ilk olacağız. Bu yönüyle somut anlamda halkın da fikrini kattığı bir model olacağı için stratejik plan gibi düşünmüyoruz. Bu sürece biz “kent vizyonu” gibi bakıyoruz. Böylece sürdürülebilir kentleşmenin de alt yapısını oluşturmuş olacağız.
Beylikdüzü’nde sürdürülebilir kentleşmede kent konseyinin yeri ve önemi sizce nedir?
Kent konseyinin, daha özgür hareket edebilmesi amacıyla, imkanlarını mümkün olduğu kadar geniş tutabilmek için çalışmalarını yürütüyoruz. Bu bakımdan sürdürülebilir kentleşmede kent konseyi bütün bahsettiğimiz mevzuların aslında başını çeken yani lokomotif sivil toplum oluşumu. Kentin her olayını anında takip edebilen, yerel yönetimle anında ilişki kurabilen, yasal anlamda da kurduğu iletişimle beraber hesap sorabilen bir yapısı var. Biz bunu etkin kılmaya çalışıyoruz. Bütün sivil toplum kuruluşlarının içinde olduğunun hissettirildiği bir kent konseyi çalışması organize etmeye çalışıyoruz. İçinde kadın meclisi, gençlik meclisi ve birçok oluşumun da aktif kılınabilmesi adına kent konseyimizin sürecin içerisinde aktif olabilmesi için elimizden gelen çalışmayı yürütüyoruz.
Hızlı büyüyen kentlerde yaşayan insanlar daha iyi bir çevre ve sosyal yaşam gibi arayışlara giriyor. Beylikdüzü de hızla büyüyen bir ilçe. Bu noktada kentin gelişimine dönük ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu bir şehirde en önemli unsur çevre. Biz, bu bakımdan, var olan yeşil alanları ve çevreyi güzelleştirecek alanlarımızın tamamını planlıyoruz. Her adımı fonksiyonel olarak halka dönük, yaşamı zengin kılabilecek şekilde yürütüyoruz. Bir kısmını uluslararası veya ulusal çapta proje çalışmalarıyla olgunlaştırıyoruz. Birçok fikri ortaya koymayı hedeflediğimiz bu çalışma modeliyle yeşil alan kavramını, en güzel şekilde tasarlamanın altyapısını oluşturuyoruz. En kısa zamanda bütün sosyal yaşam çevrelerini kent hayatına katacağız. Bu çalışmamız çevre düzenlemesiyle sınırlı kalmayacak. Kültüre ve sanata değer veren, insanların çeşitli aktivitelerle bir araya geldiği bir süreci değerlendiriyoruz. Beylikdüzü’nün, hem çevre hem de sosyal yaşam açısından zenginleşmesiyle ilgili durmaksızın çalışma mecburiyetinde olduğumuzu biliyoruz. Bu anlamda emin adımlarla çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Birçok araştırmacı, sürdürülebilir kentlerin doğa ve insanı yeniden bir araya getirebileceğini savunuyor. Gelecek neslin ihtiyaçlarını da göz önüne alarak sağlıklı bir kentleşme için önünüzdeki hedefler neler?
İnsanların mümkün olduğu kadar güncel mekanik hayattan uzaklaşıp doğal hayatı hissedebileceği, yürüyebileceği, koşabileceği ortamlar üretmek ve yaratmak ana hedeflerimiz arasında. İnsanlar rahatlıkla bisiklete binebilsin istiyoruz. İşte bütün bu unsurları yoğun kentleşme sürecine katarsak o zaman insanlara sağlıklı bir kent ortamı sunmuş olacağız. Gelecek nesillerin de bu anlamda eksik kaldığı tarafları tamamlamak gibi bir misyonu gerçekleştirmiş olacağız.
Sürdürülebilir kent oluşumunda en önemli unsurlar arasında yüksek yaşam kalitesi, doğal varlık ve enerji kullanımı, etkin ve güçlü bir yerel yönetim, kente aidiyet- bağlılık ve yoğun bir sosyal etkileşim kavramları yer alıyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Beylikdüzü’nde uygulama örnekleriniz neler?
Bu unsurların tamamı bir kentin gelecekteki kaliteli varlığı için mutlak gerekli olan şeyler. Az önce bahsettiğim birçok şey aslında bu tanımlamaların, kavramların birer altyapı unsuru. Örneğin etkin ve güçlü bir yerel yönetim için; kente aidiyet-bağlılık ve aynı zamanda yoğun bir sosyal iletişim-etkileşim kavramlarını bir bütün olarak ele alabiliriz. Biz diyoruz ki, insanların mümkün olduğu kadar bir araya gelebilmesi lazım. Bu kadar apartmanına, dairesine yani kendi kabuğuna çekilmiş sosyal yapı değil aksine buluşabilen, uzlaşabilen, toleransı toplumsal bir toleransa çevirebilen bir ilçe toplumu oluşturmalıyız. İnsanların birbiriyle el sıkışıp tartışabildiği ortamları yaratabilmeliyiz. Amacımız, vatandaşların ilçe ile aidiyet kurarak, yönetenlerle kolay iletişim kurabilmesini sağlamak. Eğer bir ilçe sakini, kentin sahibi olduğunu hissedebilirse yaşam kalitesi de artacaktır. Yerel yönetim olarak bizler de buna dönük bir planlama yapıyoruz. Dünyanın kentleşmeyle yok ettiği birçok unsuru, doğal enerji kullanımı gibi unsurlarla bertaraf etmeye çalışacağız.
“Beylikdüzü’nde uygulama örnekleri nedir?”, diye sorarsanız; biz mutlaka her yıl vatandaşımıza hesap veriyoruz. Mutlaka her yıl vatandaşımızla buluşabildiğimiz sanatsal ortamlar üretiyoruz. Bunlar klasik müzik sanat etkinliklerinden tutun da barış ve sevgi buluşmalarına varıncaya kadar. ..Şehir içerisinde birçok aktivitemiz, bu aidiyeti yüksek seviyede olgunlaştırmaya dönüktür. Logoyu oluştururken halka sorduk. Bunun yanı sıra spor, kültür aktivitelerinin tamamı aslında aidiyet duygusu oluşturma çabasının birer parçası. Binlerce çocuğumuzun tişörtümüzü giyerek bir arada spor yapmasını sağlıyoruz. Öte yandan eğitim etkinliği, düzenlediğimiz kurslar vb bunların birer parçası olarak düşünülebilir.