680x365cc-ada-291014-ermenek-maden-facia-hesap-sorulsun

Aziz Çelik – Madenler Neden Kamu Tarafından İşletilmelidir?

cropped-aziz_celik

 

 

 

 

 

 

Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olan Soma ve Ermenek katliamları sonrasında madenlerin kamu tarafından işletilmesi konusu tekrar gündeme geldi. Öncelikle vurgulamak gerekir ki, anayasanın 168. maddesi gereğince doğal kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Doğal kaynakların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Diğer bir ifadeyle, kömür madenleri dahil doğal kaynaklar kamuya aittir. Anayasa bu hakkın belli bir süre için gerçek ve tüzel kişilere devredilmesine olanak tanımaktadır.

Madenlerin mülkiyeti ve tasarrufu kamuya aittir

Devlet madenlerin işletmesini rödovans (kiralama) veya hizmet alımı (taşeron-alt işveren) gibi yöntemlerle özel sektöre devretmektedir. O nedenle, madenlerle ilgili bildiğimiz anlamda bir kamulaştırmaya gerek yoktur; madenler zaten kamuya aittir. Yapılması gereken, işletmesi özel sektöre devredilmiş bulunan madenlerin devlet tarafından işletilmesidir.

Madencilik sektöründe, 1980’li yıllardan bu yana özel işletmecilikte ciddi bir büyüme yaşanmış ve kamunun mülkiyetinde olan kömür ocakları giderek artan biçimde özel sektör tarafından işletilmeye başlamıştır. Türkiye’de madencilik işkolunda 1981 yılında özel sektörde 14, kamuda 81 bin kişi çalışırken, 2013 yılı sonu itibariyle kamuda 16 bin özel sektörde 136 bin kişi çalışmaktadır. 1981 yılında özel sektör maden çalışanlarının toplam çalışanlara oranı %15 iken bu oran 2013’te %89’a ulaşmıştır (Tablo 1).

Yoğun özelleştirmelerin yaşandığı madencilik, karlı bir sektör olarak son yıllarda gittikçe artan bir biçimde sermayenin iştahını kabartmaktadır. Devletin, kömürün en önemli müşterisi olması ve alım ve/veya fiyat garantisi vermesi nedeniyle kömür işletmeciliği cazip bir sektör haline gelmiştir. Madencilik sektörünün karlılık oranları diğer tüm sektörlerin ortalamasından oldukça yüksektir. Tüm sektörlerde brüt satış karlılığı %12-13 iken bu oran, madencilikte, %30-37 arasında bir seyir izlemektedir. Aynı durum net karlılık açısından söz konusudur. Diğer tüm sektörlerde net karın net satışlara oranı %1 ile 3 arasında değişirken, bu oran madencilikte %7 ile 20 arasında seyretmektedir.

Devlet, kömürün en büyük müşterisi olmasına karşın kömür üretimi alanından çekilmekte, ancak kömürü satın almaktadır. Özellikle devletin bedava dağıttığı kömürün son yıllarda kayda değer bir artış gösterdiği görülmektedir. Devlet 2 milyona yakın aileye her yıl bedava kömür dağıtmaktadır. Bedeli hazine tarafından karşılanan dağıtılan kömür tutarı TKİ’nin toplam satışının %30’una karşılık gelmektedir. Hükümetin bedava dağıttığı kömürün dolaylı maliyeti özel kömür şirketlerinde çalışan işçilere yüklenmektedir.

Untitled-5 Madenciliğin fıtratında artık ölüm yok!

Soma ve Ermenek katliamının ardından tekrar “fıtrat” tartışmaları gündeme geldi. Soma katliamının ardından Başbakan Erdoğan Soma’ya yaptığı ziyaret sırasında “Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok” dedi. Başbakan, bu iddiasını kanıtlamak için, Viktorya Dönemi İngiltere’sine kadar giderek çeşitli örnekler verdi: “1862 bu madende göçük 204 kişi ölmüş. 1866 361 kişi ölmüş İngiltere. İngiltere’de 1894 patlama 290.”

1860’ların İngiltere’si ile 2014’ün Türkiye’sini karşılaştırma absürdlüğünü bir kenara bıraktığımızda ölümün artık madenciliğin fıtratında olmadığını açıkça görebiliyoruz. ILO verilerine göre Türkiye, büyük ölçekli maden üretimi yapan ülkeler içinde işçi başına ölüm oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir. 2000-2012 yıllarını kapsayan ortalama verilere göre, Türkiye’de 100 bin maden işçisi başına yıllık ölüm sayısı 73’tür. Bu sayı İngiltere ve Norveç’in 15 katı, Almanya ve Avustralya’nın 9 katı, Polonya ve İtalya’nın yaklaşık 6 katıdır. Türkiye’nin en yakın olduğu ABD’nin ise 3,5 katıdır. 2000-2012 arasında Türkiye’de maden kazaları sonucu ölen işçi sayısı 1024 iken İngiltere’de 14 yılda sadece 62 maden işçisi ölmüştür. İngiltere’de, 2009’da 5 madenci, 2010’da sadece 3 madenci, 2011’de ise 10 madenci iş kazası sonucu yaşamını yitirmiştir.

Bir başka karşılaştırmayı kamu ve özel sektör açısından yapmak gerekir. Zonguldak havzasını kapsayan 2000-2012 yıllarını kapsayan bir araştırmaya göre özel ve kaçak ocaklarda 100 bin ton kömür üretimi başına düşen ölümlü iş kazası oranı kamuda 100 bin ton üretime 0.24 ölüm karşılık gelirken özel ve kaçak ocaklarda bu oran 2.83’e ulaşmaktadır. Diğer bir ifadeyle özel sektörde kamunun 12 katı daha fazla ölüm yaşanmaktadır.

Madencilikte taşeronlaşma öldürüyor

Madencilikte son yıllarda giderek artan ve hukuksuz taşeronlaşma süreci ölümlerin en önemli nedenidir. Bunun tipik örneği Soma’dır. TKİ kömür çıkarma işinin tamamını kendisini ihale sözleşmesiyle perdeleyerek alt işverene devretmiş; bu yolla, işçiyi koruyucu mevzuatın arkasından dolanıp ucuz kömür üretmiştir. Bu nedenle Soma katliamından sorumludur. Nitekim bu durum bilirkişi raporu ile de saptanmıştır. 5 Eylül 2014 tarihli bilirkişi raporunda şu ifadeler yer almaktadır: “Asli görevi kömür işletmeciliği olan, gerekli bilgi birikimi ve teknik personel desteğine sahip Türkiye Kömür İşletmeleri’nin, asıl işi olan yeraltı kömür üretimini, hizmet alım sözleşmesi ile iş güvenliğini göz ardı ederek, maliyet kaygısıyla alt işverene devretmesi nedeniyle; a-TKİ Yönetim Kurulu Başkanı; b-TKİ İşletme Dairesi Başkanı, asli kusurludur.”

TKİ, katliamın meydana geldiği kömür ocakları dahil çok sayıda kömür ocağını rödovans (kiralama) ve hizmet alımı yöntemleriyle özel sektöre devrederek çalışma koşullarının ve iş güvenliğinin kötüleşmesinde birinci derecede rol oynamıştır. TKİ, yeraltı maden işletmeciliğinin neredeyse tamamını rödovans ve hizmet alımı yoluyla özel sektöre devretmiştir. 2013 yılı verilerine göre satılabilir 7.1 milyon ton kömürün 4.7 milyon tonu rödovans karşılığı ve 2.2 milyon tonu ise hizmet alımı yoluyla üretilmiştir. Rödovansın payı %66’ya, hizmet alımının payı %31’e ulaşmıştır. TKİ’nin kendi imkanları ile çıkardığı yeraltı kömürü sadece %2-3 civarındadır. TKİ neredeyse kömür üretiminden tümüyle çekilmiştir.

TKİ’nin işçi sayısı, satışları ve karlılığına ilişkin rakamlar gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. 1990’da 27.800 işçinin çalıştığı TKİ’de 2013 itibariyle sadece 5.159 personel çalışmaktadır. Buna karşılık hizmet alımı yoluyla çalışan personel sayısı 2000 yılında 5.000 iken 2013 yılında 17.234’e yükselmiştir. TKİ kendi bünyesinde çalışan işçi sayısını hızlı bir biçimde düşürmüştür. Buna karşılık TKİ’nin kömür üretiminde bir düşüş söz konusu değildir. TKİ’nin satılabilir kömür üretimi son yirmi yıl boyunca yıllık 30-35 milyon ton civarında seyretmektedir.
TKİ kömür çıkarmamış, çıkarttırmıştır. Bu özelleştirme ve taşeronlaştırma süreci sonucunda TKİ’nin karlılığında patlama yaşanmıştır. 1990 yılında 200 milyon zarar açıklayan TKİ 2012’de 860 milyon kar etmiştir. Ama bunca ölüm pahasına!

Özelleştirme, piyasalaştırma, taşeron (alt işveren) uygulamalarının temel taşlarını oluşturduğu neoliberal çalışma rejimi, işçilerin sadece çalışma koşullarını ve maddi haklarını değil yaşamlarını da tehdit ediyor. Bu nedenle;

Madenler kamu tarafından işletilmelidir. Çünkü madencilik dünyanın en tehlikeli sektörüdür. Doğası gereği özellik arz eden ve bu nedenle bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en zor ve riskli iş koludur.

Çünkü kamu işletmelerinde sendikalaşmak ve daha etkili sendikacılık yapmak mümkündür.

Madenler devlet tarafından işletilmelidir. Çünkü madencilik bilgi, deneyimi teknik alt yapı ve büyük çaplı yatırım gerektirir. Madencilik perakende yapılamaz, esas olan havza madenciliğidir. Havza madenciliği ise küçük işletmeler tarafından yapılamaz. Örneğin Ermenek’te havza madenciliği yapılsaydı su baskınına yol açan su birikmesini öngörmek mümkün olurdu.

Çünkü Türkiye’de kamunun yüzyılı aşkın madencilik birikimi ve alt yapısı vardır.

Çünkü kamu işletmelerinde ve kamu kömür işletmelerinde işçi ölümleri çok daha düşüktür. Kamu işletmelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini aldırmak ve denetlemek daha mümkündür.

Madencilik gibi çok tehlikeli ve riskli bir sektör, sendikasız ve güvencesiz çalışmanın bunca yaygın olduğu bir ülkede özel sektörün insafına terk edilemez.

Kaynakça

(1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Girişimci Bilgi Sistemi http://gbs.sanayi.gov.tr (Erişim 5 Kasım 2014)
(2) Dünya gazetesi: “Maden sektörü yüksek kârı buldu” http://www.dunya.com/maden-sektoru-yuksek-kari-buldu-130786h.htm
(3) Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu http://www.iso.org.tr/projeler/arastirmalar/turkiyenin-500-buyuk-sanayi-kurulusu/ (Erişim, Kasım 2014)
(4) TKİ 2013 Faaliyet Raporu, www.tki.org.tr
(5) http://t24.com.tr/haber/basbakan-somada-olu-sayisi-232,258370 (Erişim 8 Kasım 2014)
(6) ILO İstatistik Veritabanı ( 31 Mayıs 2014)
(7) Genel Maden-İş Sendikası, Ölümlü İş Kazası Verileri www.genelmadenis.org.tr/Sayfalar.asp?ID=49 (4 Kasım 2014)
(8) Sayıştay Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Sınırlı Sorumlu Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi 2012 Raporu
(9) TKİ’nin yıllık faaliyet raporları www.tki.gov.tr
(10) Soma Bilirkişi Raporu 5 Eylül 2014, http://t24.com.tr/haber/soma-katliamina-iliskin-ihmal-raporunda-yok-yok-sorumlu-cok,271315 (12 Ekim 2014)
(11) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma Hayatı İstatistikleri, 2012
(12) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in yazılı soru önergesine verdiği cevap. http://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-22775sgc.pdf (9 Kasım 2014).
(13) Milliyet, 17 Mayıs 2014, http://www.milliyet.com.tr/bakan-celik-maden-16-kez-denetlendi-manisa-yerelhaber-202761/

*Doç.Dr. Aziz Çelik,
Kocaeli Üniversitesi,
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü,
azizcelik@gmail.com