Eril siyasetin küresel ölçekte otoriterleşme eğilimi gösterdiği günümüzde, özellikle 2015 yılından beri, Türkiye siyaseti ve toplumsal yaşam oldukça gergin zamanlardan geçmekte. Toplumsal iletişimin her geçen gün azaldığı ve toplumsal kutuplaşmanın belki de Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar keskinleştiği görülmekte. Eril siyasette görülen bu ciddi erozyon, kadın/feminist siyasette gözlemlenmemekte. Bu yazı; eşitliğin, özgürlüğün ve dayanışmanın hala anlamlı olduğu kadın/feminist[1] siyaset içindeki iletişim kanallarına ve bu iç iletişimin dış yansımalarından birine dair. Yazıda, “İttifak, Dayanışma ve Çelişki Kavramları Işığında Türkiye’de Kadın/Feminist Hareketler” başlıklı çalışmamın bulgularını kısaca paylaştıktan sonra, 8 Mart 2019 tarihli İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü sonrası çıkan polemikte, Müslüman Feminist Kadınların yaptığı müdahalenin kadın hareketleri ve demokrasi mücadelesi açısından önemine dair birkaç söz söyleyeceğim.
İttifak, Dayanışma ve Çelişki Kavramları Işığında Türkiye’de Kadın/Feminist Hareketler[2] başlıklı çalışmam, 2002-17 yılları arasında Türkiye’deki farklı kadın hareketlerinin birbirleriyle ilişkilerini anlamlandırarak kadınlar arası ilişkilerin güçlü/üretken momentlerini ve tekrarlanan çelişkilerini ortaya çıkarmayı hedefleyen ampirik bir rapor olarak 2018 yılında tamamlandı. İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve İzmir kentlerinde yürütülmüş 37 yarı-yapılandırılmış derinlemesine görüşmenin niteliksel analizine dayanan yazı, Diyarbakır kentini, İstanbul, Ankara ve İzmir kentlerinden sosyo-ekonomik olarak farklı bir kamusallık içinde değerlendirdi. Birbirleriyle ilişkisi değerlendirilen 6 farklı kadın grubu/hareketi şunlardır: Türkiye Feminist Hareketi (TFH), Özgür Kadın Hareketi (ÖKH), Sosyalist Kadınlar (SK), LGBTİQ+ Hareket, Dindar/Müslüman Feminist Kadınlar (DK/MFK), Cumhuriyetçi Feminist Kadınlar (CFK)[3].
Görüşmelerden elde edilen ortak sonuçlar 5 madde altında toplanabilir: (1) 2002-17 dönemi ile ilgili tüm kadın hareketlerinin mutabık olduğu nokta, 2002-2007 arası yaşanan dönemin kadın hareketleri açısından bir filizlenme dönemi olduğudur.Farklı kadın grupları, Ak Parti hükümetinin kendileriyle beraber çalışma taleplerinin bu dönemde yoğun olduğu, daha sonra 2008 yılı itibariyle hükümetin yavaş yavaş kadın hareketlerinden uzaklaştığı, 2013 yılında Gezi Parkı Hareketi sonrası Türkiye’nin batısındaki hareketlerle, 7 Haziran 2015 seçimleri ertesinde ise Kürt bölgesindeki hareketlerle gözle görülür bir kopuşa geçildiği ifade edilmektedir. (2) Dindar/seküler geriliminin ve etnik gerilimin kadın hareketleri içinde de yaşanıyor olmasına rağmen tüm kadın gruplarının dayanışma ve ittifak üzerinden iletişime açık olması da, çalışmanın sonuçlarından bir başkasıydı. (3)”Barış dönemlerinde”ilişkilerin daha rahat geliştiği ve çelişkilerin daha rahat atlatıldığı; (4)”çatışma dönemlerinde”(a) Kürt bölgesi ve Türkiye’nin batısındaki hareketler arasında sert bir kopuş yaşandığı, (b) farklı kentler arasındaki ilişkiler arasında -Kürt bölgesiyle olduğu kadar şiddetli düzeyde olmasa da- bir uzaklaşma olduğu, (c) aynı kent içindeki farklı kadın hareketlerinin birbirlerine daha çok yaklaştığı ve son olarak, (5) karşılaşmaların ve beraber üretimin var olan çelişkilerin atlatılmasına yardımcı olduğu gözlemlenmektedir.
Bu yazıda sadece beşinci sonuca dair birkaç düşünce dile getireceğim. Sözü getireceğim yeri en başta söylememde sakınca yok: Çalışmanın bulgularına paralel bir biçimde, 8 Mart 2019 İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü sonrası “ezanı protesto etmek” üzerinden başlayan tartışmaya Dindar/Müslüman Feminist Kadınların verdiği yerinde tepkiyi, kadınlar arası iç diyalogun, karşılaşmaların ve ortak üretimin olgunlaştırdığı müdahalelerden biri olarak okumak gerektiğini düşünüyorum.
Temel konu: 8 Mart 2019 tarihli İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü
Bilindiği gibi 8 Mart 2019 tarihli İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü polis güçleri tarafından plastik mermiler, biber gazı ve farklı fiziksel şiddet uygulamalarıyla müdahale edilerek durduruldu. 10 Mart 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Adana mitingi sırasında “…Taksim’de CHP ve HDP’nin öncülüğünde güya Kadınlar Günü için bir araya gelen bir grup, ezana ıslıklarla, sloganlarla terbiyesizlik ettiler…” açıklamasını yaptı. Eşzamanlı olarak farklı (sosyal) medya kanallarında benzer yorumlar yapıldı[4].
Bu açıklama ardından kadın hareketlerinin farklı kanatlarından ezana karşı bir tavır alınmadığını, 8 Mart günü meydanda yapılan ıslıklı protestonun ezana değil polis güçlerine karşı olduğu dillendirildi. Feminist avukat Meriç Eyüboğlu “… Tek gündemimiz de kendimizdik. Açıkçası ezan gibi bir gündemimiz de yoktu. Yani ezan okunurken binlerce kadına tokattan tekmeye, kimyasal gazdan kalkanlarla vurmaya, nefes alamayacak kadar sıkıştırmaya kadar türlü şiddet uygulayan polislerden bir farkımız yoktu” ifadesini kullandı[5].
Eyüboğlu’nun açıklaması ile birlikte kendilerini dindar/Müslüman feminist olarak adlandıran kadınlardan, Gece Yürüyüşü’ndeki ıslıklı protestoya yöneltilen suçlamaya yönelik görüşler beyan edildi. Yeni Şafak yazarlarından Fatma Barbarosoğlu sosyal medyada paylaştığı, “Kadınlar günü yürüyüşünü, lütfen ezanı protesto ettiler diye etiketlemeyelim. Ezan okunurken protestoya devam etmek ile ezanı protesto etmek aynı şey değil. Bu vatanda hep beraber saygı mesafesini koruyarak yaşamayı başarmak zorundayız. Olaylara rikkat ile dikkat ile yaklaşalım”[6] sözleriyle herkesi toplumsal kutuplaşma yerine karşılıklı saygı ve nezakete dayanan bir ortak yaşama davet ederken, araştırmacı/yazar Cihan Aktaş yine sosyal medyada “Bilgi toplumu değil hurafeler çağı adeta. Kadın örgütleri ezana karşı bir kasıtları olmadığını söylediği halde bu açıklamayı duymazdan gelerek suçlamayı sürdürmenin anlamı nedir? Ezan bu ülkede provokatörlerin eline düşürülmeyecek kadar hassas bir ortak değer”[7] şeklinde aklıselime davet eden bir uyarıda bulundu. Bu iki açıklamanın, kendilerini dindar olarak tanımlayan ve kadın mücadelesinin içinde/yanında duran iki kadından gelmesinin iki açıdan dikkate değer olduğunu düşünüyorum: İlk olarak, ortak değerlere, karşılıklı saygıya ve nezakete davet eden bu iki görüş Türkiye’de siyasal İslam’ın içinde kadınların başlattığı bir diyalog olduğu için değerlidir. İkinci olarak ise, dindar/Müslüman feminist kadınların, kadın/feminist hareketin içinden/yanından(dindar) erkeklere seslenişleri, kadın mücadelesinin sadece Türk ve seküler kadınlara ait olmadığı, siyasal İslam’ın da sadece Türk, dindar erkeklerden oluşmadığına dair de bir hatırlatma olarak okunabilir. İslami muhafazakar bir konumdan, eril bir dille, sadece seküler kadınlardan oluştuğu varsayılan kadın hareketine yöneltilen suçlamanın, kadın hareketi içinden dindar kadınlar aracılığıyla da diyalog içine sokulması, iki hareketin de heterojen ve zaman zaman ortak öznelerden oluştuğunun bir göstergesi.
Müslüman feministlerin varlığı
Yukarıdaki görüşlere paralel bir ifadeyle Gazete Duvar yazarlarından Berrin Sönmez ise “Ezanın araç olarak kullanılmasının altında yatan nedenler arasında seçim atmosferi ve toplumsal kamplaştırma politikasıyla oyların pekiştirilmesi taktiği var kuşkusuz. Kadın kazanımlarına karşı son yıllarda güçlenen saldırılar da nedenlerden bir diğeri elbet. Fakat bu kolay tahmin edilen nedenlerin ötesi de var. Kadın düşmanlarını asıl korkutan ve dini araç olarak kullanmak yönünde pervasızlaştıran olgu, Müslüman feministlerin varlığı” diyerek hedefe konulanın sadece kadınlar değil, Müslüman feministler olduğunu öne sürdü[8]. Son olarak ise Müslüman feminist Rümeysa Çamdereli, 8 Mart 2019 günü Feminist Gece Yürüyüşü’nde taşıdığı, üzerinde “Allah mısınız? Aileniz batsın!” yazılı pankart nedeniyle hedef gösterilmesi ve -sosyal- medyada linç edilmesi üzerine, açıklama yapmak adına kaleme aldığı yazıda “‘Çağın gerekliliklerine uygun’ tasarladığınız, eşitsiz, dengesiz aile sisteminiz dönüşsün, bizim emek emek kurduğumuz, ilmek ilmek büyüttüğümüz ailelerimiz kendine yer bulsun istedim. Ev içinde emeğin sömürülmesini meşrulaştırmayan, çocuklara dünyanın yükünü, eşitsizliği, şiddeti başından itibaren yüklemeyen, üyeleri sadece kan bağıyla değil özveriyle belirlenen güzel ailelerimiz olsun istedim. Sizin korumaya çalıştığınız ama bizi korumayan düzen değişsin, mücadelede omuz omuza hissettiğim kızkardeşlerimle kurduğumuz gibi onlarca ailemiz olsun istedim”[9] ifadesiyle dindar erkeklerle dindar bir kadın olarak diyaloğa girmekle kalmamış, aynı zamanda dindar bir kadın olarak -kendi özgün sorunu olan- başörtüsü mücadelesini reddetmeden, kadınların ortak sorunlarından biri olan ‘var olan aile yapısı’na dair görüş üretmiştir.
Kadın mücadelesi umudu; eşitliğe, özgürlüğe ve dayanışmaya olan samimi bağlılığı ve farka olan saygısından dolayı taşır. Dindar/Müslüman feminist kadınların sözleri kendi özgünlüklerini koruyarak ve aynı zamanda kadınları ortaklaştırarak söyledikleri için değerlidir. Müslüman feminist/dindar kadınların ifadeleri, kadınların bu topraklarda yüzyıllardır ama özellikle 1990’lı yıllar itibarıyla kurdukları diyalogun, yaşanan tüm sorunlara rağmen karşılaşmaların, üretimin ve sözün olumlu sonuçlarından biri olarak okunabilir.
*İclal Ayşe KÜÇÜKKIRCA
Kadın Çalışmaları ve Mekan Antropolojisi, Dr.,
akucukkirca@gmail.com
[1]Bu yazıda kadın ve feminist harketlerin farkına dair bir tartışma bulunmamaktadır, bu nedenle kadın ve feminist hareketler ifadeleri beraber kullanılmaktadır. Yazının kalanında okuru rahatlatmak adına her kadın ve/veya feminist hareketler demek istediğimde sadece kadın hareketleri yazacağım.
[2] Çalışmanın yöntemi, kavramsal çerçevesi ve bulgularına dair ayrıntılı bilgi için bakınız; İclal Ayşe Küçükkırca “İttifak, Dayanışma ve Çelişki Kavramları Işığında Türkiye’de Kadın/Feminist Hareketler”, DİSA, 2018.
[3]Kadın hareketlerinin ayrıntılı kategorizasyonuna dair bakınız, İclal Ayşe Küçükkırca “İttifak, Dayanışma ve Çelişki Kavramları Işığında Türkiye’de Kadın/Feminist Hareketler”, DİSA, 2018.
[4]https://www.google.com/search?rlz=1C1CHFX_enTR759TR759&ei=tPCRXJK3NIXTwQKkqKy4BA&q=8+mart+209+akpli+kad%C4%B1nlar+ezan+protestosu+&oq=8+mart+209+akpli+kad%C4%B1nlar+ezan+protestosu+&gs_l=psy-ab.3..35i39.649.983..1454…0.0..0.138.390.0j3……0….1..gws-wiz.hj4MwiINT1E, https://www.mynet.com/8-mart-feminist-gece-yurusundeki-ezan-tartismasi-hakkinda-bilinenler-neler-110105022470, https://twitter.com/doganburak29/status/1104318501462990849, https://tr.sputniknews.com/turkiye/201903111038127157-kurtulmus-8-mart-tepki-gayrimuslim-ezan-saygi-gosterir/, https://www.ulusal.com.tr/gundem/siyasette-ezan-tartismasi-devam-ediyor-h225219.html, https://www.busabahmalatya.com/ezan-bizim-kutsalimizdir/, https://www.dinigercekhaber.com/sendika/taksim-de-ezana-saygisizlik-edenlere-sert-tepki-h18538.html
[5]http://bianet.org/bianet/kadin/206453-erdogan-8-mart-yuruyusu-izinsizdi-dedi-feminist-avukat-eyuboglu-kanunu-hatirlatti
[6]https://twitter.com/Fatma_Barbaros/status/1104998415837073410
[7]https://twitter.com/chn_aktas/status/1105078961804136448
[8]https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/03/12/islik-ezan-ve-islami-feminizme-saldiri/