Anti-Otoriter Enternasyonal

Aydın CINGI
Araştırmacı
acingisdv@gmail.com

Kimi rejimler demokratiktir; kimileri değil. Demokratik olmayan rejimler kabaca ya otoriter ya da totaliterdir. Demokratik rejimlerin parlamenter sistem, yarı başkanlık ve başkanlık sistemi gibi türleri vardır. Ayrıca “demokrasi” deyince tam demokrasi mi; kusurlu demokrasi mi; hibrid rejim mi diye bakmak da gereklidir. Sorunumuz rejimlerin incelemesi değil; o nedenle bunlar üzerinde durmayacağız. Ancak otoriter ve totaliter sistemler arasındaki farkı kavramak, belirli ülkelerin sistemlerini kategorize etmek bakımından yararlı olacaktır.

Totaliter ve otoriter sistemler

Otoriter sistem, halk çoğunluğunun pasif kabulüyle yerleşiklik edinir. Otoriter rejim, politikayı ve siyasal oluşmaları boğar; doğarken yok eder. Totaliter rejim ise halkın bütününün -gönüllü veya zoraki- desteğine dayanır. Bu rejimde herkesin aynı biçimde düşünmesi istenir; farklılığa tolerans tanınmayıp mutlak itaat talep edilir; politika ve siyasal oluşmalar kontrol altında tutulur. Totaliter rejim, genellikle bütüncül bir ideolojiye dayalıdır ve tüm yetkileri merkezileştirir. Çin, Kuzey Kore gibi ülkeler totalitarizmin egemen olduğu ülkelerdir. Yakın geçmişte de Nazi Almanya, Faşist İtalya, Sovyetler Birliği totaliter yapıda ülkelerdi.

Otoriter yönetim biçimi, kişisel temel hak ve özgürlükleri gözetmeksizin pasif kabule, itaat ilkesine yaslanır. Otoriter rejim, tüm erklerin tek bir liderin (otokrasi) veya grubun (oligarşi) elinde hiyerarşik bir yapıda toplanması ile oluşur veya bunun sonucudur. Otoriter rejimde mevcut iktidara seçenek ya yoktur ya da yok edilmek istenir.

Totalitarizmden kurtulmanın neredeyse ancak bir savaş, uluslararası kapsamda bir olay veya bir ideolojik devrim ile mümkün olabilmesine karşın, otoriter rejimlerin demokrasiye dönüşmesi, ciddi kitlesel direnişler sonucunda gerçekleşebilir. Nitekim son yıllarda, medyan yaşı 21 olan Madagaskar ve 29 olan Nepal’de, otoritarizme tahammül eşiği düşük olan “Z kuşağı”nın önemli katkıları sayesinde otoriter rejimler dağılmıştır. Yine son yıllarda Endonezya, Kenya, Filipinler, Peru gibi ülkelerde otoriter rejimler demokrasiye yönelik adımlar atmak zorunda kalmışlardır.

Dünyanın tüm bireyleri demokrasi ile mi yönetilmek ister; yoksa otoriter yönetimlere eğilim gösteren insanlar da var mıdır? ABD merkezli bir araştırma kuruluşu olan PEW Research Center, 2024 yılında yürüttüğü bir araştırma sonucunda, otoriter yönetime eğilimli olanların büyük bir çoğunlukla siyasal yelpazenin sağında yer alanlar arasında bulunduğunu saptamıştır.

Öte yandan, otoriterliğe eğilimin GSYİH –veya refah düzeyi- ile ters orantılı olduğu görülmüştür. Nitekim bu eğilim, birçok Afrika, Latin Amerika ve yoksul Uzakdoğu ülkesinde yüksek iken Hollanda, Kanada, Yeni Zelanda gibi ülkelerde düşüktür.

Türkiye’de otoriterleşme

Eski bir dostum, açık seçik ortada olan bir gerçeği kanıtlamak için uğraşmanın gereksizliğini anlatmak amacıyla, bir dönemin pis kokulu Haliç’inden bahisle, “Haliç’in kirli olduğunu saptamak için suyunu laboratuvarda analize tabi tutmak gerekmez, koklamak veya bakmak yeterlidir” derdi. Dolayısıyla “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin de Türkiye’yi demokrasiden hızla uzaklaştırdığını gayet açık biçimde saptamak için uluslararası endeksleri uzun uzadıya saymak gerekmez.

Nitekim tek adam yönetiminde Türkiye, son yıllarda otoritarizme yönelişindeki ivme ile otoriter Avrupa ülkelerinden Macaristan, Polonya; Asya’dan Bangladeş veya Afrika’dan Mali gibi ülkeleri sollama ve Rusya ile yarışma evresindedir.  Otoriter ülkelerin en güçlü destekçisi de, dünya sahnesinde sürekli bir “karikatür” davranışı sergileyen ABD’li otokrat Trump’tır.

Yine PEW Research Center’in Ekim 2024’te açıkladığı bir araştırmaya göre, Türkiye’de o zaman geçerli koşullardaki siyasal gidişi onaylamayan/onaylayan oranı (%) cinsinden 67/33 idi. Bu oran, gençlerde ise 74/25 mertebesine varıyordu. Durum, arada oluşan “19 Mart darbesi” ve onu izleyen tutuklama furyası sonucunda, o günden bugüne, demokratik değerler açısından dibe vurmuş; toplumsal onay, kuşkusuz ki, daha da azalmıştır.

Uluslararası düzlemde yazılanlara göz atılacak olursa, görüşlerin aynı noktada odaklandığı görülür: Türkiye’deki otokrasi (tek adam hükümranlığı) baskıcılığı gittikçe tırmandırmakta. Bu gidişin ekonomik sonuçlarını ve AB’nin ve Almanya’nın bu aşamada neler yapabileceğini ele alan bir yazıda 3 olasılık/senaryo ele alınıyor: Otoriter gidişin konsolidasyonu; iktidar blokunun çatlaması; seçimin erkene alınması. Bu bağlamda toplum içinden ve uluslararası çevrelerden gelebilecek baskıların, mevcut hükümetin otokratik/otoriter gidişini yumuşatabileceği öne sürülüyor. “Almanya ve AB, güvenlik ve ekonomik manevralar yoluyla Türkiye’de yapıcı bir rol oynayabilir.” (Das Centrum für angewandte Türkeistudien, Die Türkei auf dem Weg zur Autokratie, 16.04.2025)

Bir diğer makale ise Erdoğan’ın siyasal sonunun gelip gelmediği hususunu sorguluyor: “Türkiye’nin popülist otoriter lideri Recep Tayyip Erdoğan şimdi siyasal anlamda yaşam savaşı veriyor” (Henri Barkey, The End of Erdoğan, 29.05.2025)

Uluslararası Dayanışma – Anti Otoriter Enternasyonal

Dayanışma, herhangi bir konuda veya alanda güçlerini birleştirerek ortak bir amaca ulaşmak isteyenler arasında gerçekleşen yardımlaşmadır. Sınırlı bir dayanışma, birkaç kişinin yardımlaşarak bir işin üstesinden gelme başarısına veya çıkar birliğine sahip emekçilerin sendikalaşmasına yol açabilir. Ancak, uluslararası düzlemde, ülkeler veya ortak ideolojilere sahip partiler arası kapsamlı işbirliği, uluslararası/uluslarüstü bir dayanışma kurumu gerektirir.

Örneğin sosyalist veya sosyal demokrat ideolojiye sahip partilerin arasında güç birliği, Sosyalist Enternasyonal bünyesinde gerçekleşmektedir. Konuyu dağıtmamak için tarihsel bağlama girmek istememekle birlikte, ortak bir inanç, ideoloji veya hedefe sahip parti ve kuruluşların bu türden uluslararası dayanışma örgütleri kurmasına daha önce de sıkça tanık olunduğunu belirtmemiz gerekir: Liberal Enternasyonal, Feminist Enternasyonal vb.

İlk bakışta birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen iki süreç arasında; otoriterleşme ile uluslararası dayanışma arasında aslında sıkı bir bağ vardır. Otokratların gittikçe daha çok ülkenin başına çökerek topluma özgürce soluk alınamaz bir ortam empoze etmesi, ilgili halkların yaşamını zehirlemektedir. Son yıllarda gittikçe daha çok sayıda ülkeye musallat olan bu rejimlere karşı, sokaklara dökülen yüz binlerce örgütsüz veya gevşek örgütlü muhalif bireyin yanı sıra, örgütlü mücadeleye dönük politikalar uygulama ve otoriter rejimleri demokrasiye dönüştürme hedefine odaklanacak çok sayıda siyasal parti bulunduğu da kesindir.

Otoriter rejimlerde, tüm erkleri elinde toplamış otokratla baş etmek yalnız başına bırakılmış bir halk veya bir tek demokratik parti örgütlenmesi için çok zordur. Otoriter yönetimlerle mücadelede uluslararası dayanışmaya katılacak partiler arasında, öncelikle şu anda Sosyalist Enternasyonal’in katılımcısı olan sosyalist ve sosyal demokrat partiler bulunacaktır. Üstelik bir otokratın sultasına girmiş ve otoriterliğe yönelmiş olan ülkelerin liberal partileri, hatta muhafazakar demokrat partileri ve ayrıca, bir olasılıkla, küresel çapta sivil toplum örgütleri de böyle bir enternasyonal oluşuma katılmak isteyebileceklerdir. Günümüz dünyası, yaygınlaşan otoriter rejimlere karşı böyle bir girişime gereksinim duymaktadır.

CHP Genel Başkanı, Sosyalist Enternasyonal bünyesinde ve birçok ülkenin bu kuruluşa üye partisi nezdinde bilinirlik edinmiştir. Ayrıca Başkan Sanchez ile de dostane ilişkiler içindedir. Tüm dünya otokratlarını dizginlemeye odaklanacak bir “Anti-Otoriter Enternasyonal” oluşturmanın zamanı gelmiştir. Böyle bir kuruluş, hem bazı gerçekleri dünyanın makul ve etkin siyasal çevrelerine benimsetecek hem de otoriter rejimler altında ezilen halkları, kendi iç dinamiklerini de harekete geçirerek, otokratlara karşı şiddete başvurmadan verdikleri ulusal mücadelelerinde destekleyecektir. CHP Genel Başkanı Sosyalist Enternasyonal eliyle kotarılabilecek böyle bir girişimin öncüsü olmalıdır. Bir yüzyılı aşkın demokrasi deneyimi olan toplumumuz bu alanda önderlik etme onurunu hak ediyor.