1970’li yıllarda Üniversite öğrencisi iken sol kavramları tanıma olanağımız oldu. Sosyal demokrasi, demokratik sistem içinde eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı özgürlük ve eşitlik adına sahiplendiğimiz düşünce sistemi idi. O yıllarda Klasik Liberal Demokrasi’nin karşısında sosyal devlet ve sosyal hakların savunulması düşüncesi geniş kitlelerde ilgi yarattı. Sosyal Demokrasi, üretim araçlarını elde tutmayı değil üretimden pay alınmasını amaçlayan yaklaşımının uygulanabilirliği ile daha geniş karşılık buldu.
1980 öncesi bu etki ülkemizde CHP’nin Bülent Ecevit’in liderliğinde “Demokratik Sol” yaklaşımı ile iktidarda erdi. 1990lar da ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması ile liberalizmin etki alanı genişledi. Günümüze değin geçen evrede her ne kadar çevre, doğa, insan hakları yaklaşımları ile toplum dokusunda örgütlü kitleler oluşsa da, kapitalizm karşısında emekçilerin ve dar gelirlilerin örgütlülüğü zayıfladı. Birden çok neden ile oluşan süreçte yeniden adalet, özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi “ Önce İnsan” kavramında da anlam bulan yaklaşımların sahiplenilmesi ile yeni bir evreye girildi. Yükselen “yerel milliyetçilik” yanında paylaşımda hızla bozulan “gelir adaletsizliği” gelecekte sosyal demokrasinin daha anlamlı olarak öne çıkmasına vesile olacak gibi görünüyor. Geçmişin sivil toplum örgütlerindeki güçlü örgütlü yapının yeniden doğabilmesi için de, özellikle yerel yönetimlere önemli görevler düşüyor. Ülkemizde örgütlü toplum dokusunun yeniden inşasında yerel yönetimlerin önemli bir merkez olabilirliği geçmiş deneyimlerle de örnekleri ile de görüldü.
Dönüşümler zorunluluktur
Kentlerin dönüşümlerinin kentsel dönüşüm; yerinde dönüşüm; deprem dönüşümü gibi tanımlarla tartışıldığı günümüzde yaşamsal dönüşümlerin de yolu açılabilir. “İnsanca ve hakça bir düzen”in gerçekleşmesinin temeli, yaşamın da her yönü ile adil paylaşımından geçmektedir. Rantın kime ulaşması gerektiği noktasında yerel yönetimlerin duruşu ve yaklaşımı çok önemlidir. Çevresi ve doğası ile insanın dönüşümü; kültür, sanat ve diğer yaşamsal olanaklarla olası olabilir. Keza yerinde dönüşümle aynı mahalle ve çevrede gecekondudan daha yaşanabilir konuta kavuşan bireyin yaşamsal olanaklarını elde etmesi ile düşün ve düşüncenin önü açılabilir. Bu bağlamda yerinde dönüşüm, yoksulluğa karşı duruşun da tanımı olarak düşünülebilir. Mahalleden komşudan ayrılmadan daha iyi koşullarda yaşam olanağı; çevresi ve kültürü ile yenileşen bir yaklaşım, sosyalleşme de getirecektir. Doğal olarak büyük şehirlerde görülen yaygın hemşericilik olgusunun yerel kültürü ve yerel kimliği yaşatması bir zenginlik olarak ele alınabilir. Burada yerel yönetimin yurttaşların ortak bir duyguda buluşarak yerel kimliklerini korumalarını sağlaması için ancak onların yaşadıkları yere ait olduklarını da anımsamaları için bir bütünselliğe de gereklilik vardır. Kartal’da “ Kartal’ı seviyorum” sloganı bu düşüncemizin bir yansımasıdır. Ülkemizin farklı kentlerinde göç ile oluşan yerleşmeler de, yurttaşın yaşadığı yeri de sahiplenme bilincini örgütlü bir topluma dönüştürülmesinde vesile olmuştur.
Çevre ve doğa gibi olmazsa olmazların yanında, özellikle sosyal tesislerle olanakları sınırlı yurttaşların diğer bölgelerdeki kültürlerle buluşturulması önemlidir. Sosyal olanaklar yaratılarak daha çok bir arada olabilmenin, daha çok olanakların paylaşımının sağlanması kültürel kimlik zenginleşmesinin de önünü açacaktır. O nedenle sosyal tesisler ve kültürel geziler gibi insanları düşündüren, bilinçlendiren ve sorgulatan yöntemler yerel yönetimlerin -özellikle sosyal belediyeciliği- önemli dönüşüm projeleri olarak ele alınmalıdır. Bu yolla insanların yaşamsal olanaklara erişebilmelerinde, sosyal demokrat belediyeler ciddi projelerle toplum önüne çıkabilir.
Keza kent meydanları da toplumsal dönüşümde azımsanmayacak önemdedir. Kartal örneğinde bu ve benzeri 230 proje oluştururken “ önce insan” yaklaşımı ile konulara odaklanıldı. Evrensel değerler ile yereli buluşturarak farklı bir dönüşüm modeli geliştirmek adına çalışma yapıldı. Site toplantılarında konuştuklarımızı kitap olarak tüm konuşma metnini “ham” olarak yani aynen yayınladık. Çünkü ne söyledik ve ne yaptık? görülsün istedik. Çünkü Sosyal Demokrasi kavramının yaşamsal anlamıyla yerelde değer bulması, düşüncenin daha hızlı anlam ve değer bulmasına da vesile olacaktır. Örgütlü toplumun oluşumu yaşanılan çevrenin ve insanın sahiplenilmesiyle olasıdır. Yerelden iktidara varmak için de örgütlü toplum önemli bir oluşumdur. Yerel yönetimlerde sosyal belediyeciliğin yaygınlaşmasının, sosyal demokrasinin iktidara erebilmesinde önemli bir çıkış noktası olduğu unutulmamalıdır.
*Dr. Altınok Öz, Kartal Belediye Başkanı,
iletisim@altinokoz.com