mersin-kuvayi-milliye_369628

Alev Coşkun – 90. Yılında CHP ve Çağdaş Türkiye

alev-coskun-haberguncel

CHP’nin kuruluşunun 90. yılını kutluyoruz. CHP’nin tarihi ile çağdaş Türkiye’nin tarihi birbirinden ayrılmaz. CHP’nin kuruluşundan bu yana geçen 90 yıl içinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin her aşamasında CHP’nin önemli etkileri vardır. CHP siyasal, sosyal, kültürel ve toplumsal devrimlerin ve dönüşümlerin partisidir.

-Türkiye Cumhuriyeti tarihinde emperyalizme karşı-kurtuluş savaşı;

-Sultanlık ve Padişahlık yönetiminden cumhuriyete geçiş dönemeci;

-Halifenin başında bulunduğu din devletinden laik devlete geçiş devrimi;

-Ortaçağ’ın feodal ekonomik ilişkileri ve din devletinin ilahi kuralları çerçevesinde yaşayan bir toplumdan çağdaş bir topluma dönüşüm savaşımı;

-Siyasal yaşamda, tek partili Cumhuriyet yönetiminden, çok partili demokratik sistemine geçiş süreci;

-Demokratik yaşamda, hukuk devletinin temellerinin atılması ve sonrasında hukuk devleti ve sosyal demokrasi anlayışının yerleştirilmesi savaşımı…

İşte tüm bu dönüşümlerde CHP daima en önemli görevleri üstlenmiştir. Bu konuları derinlemesine incelemek, kuşkusuz bu makalenin sınırlarını aşar. Ancak, kısaca anımsanmalıdır:

Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı CHP’nin kökenidir.

CHP’nin kökleri, aslında Sivas Kongresiyle kurulan “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”ne dayanır. Sivas Kongresi; 4 Eylül 1919’da toplandı ve Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış olan Kuvayı Milliye çoban ateşlerini birleştirdi. Sivas Kongresi’nde alınan kararlar “Vatanın bütünlüğü-milletin bağımsızlığı tehlikededir, milletin bağımsızlığını, milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyordu. Bu ilke kararı İstanbul Hükümeti’ne karşı bir isyandır, “Milli Egemenliğe” dönüştür.

Milli Mücadele sadece 3,5 yıl süren bir savaş değildir. Emperyalizmin birkaç asırdır planladığı büyük oyunu ters yüz eden, anti-emperyalist bir mücadeledir. Milli Mücadele sadece 3,5 yıl süren bir savaş değildir. Emperyalizmin birkaç asırdır planladığı büyük oyunu tersyüz eden antiemperyalist bir mücadeledir. Bu direnişin siyasal mekanizmasını Atatürk’ün önderliğinde CHP oluşturmuştur.
Çağdaş devlet, çağdaş toplum

Atatürk, milli mücadelenin başarı ile sonuçlanmasıyla, Halk Partisi’nin kuruluşuna geçerken, siyasi parti kurma kararının gerekçesini; “Kurtuluş Savaşı başarısını siyaset, yönetim ve ekonomi alanlarında yapılacak atılımlarla ve bir devrimle tamamlamak” amacına bağlamıştı. Adım adım gerçekleşen ve CHP’nin birinci derecede rol oynadığı 1923-1939 arasındaki çağdaşlaşma dönüşümlerinin özeti de aşağıya çıkarılmıştır:

1.Devletin laikleşmesi: Salatanat ve Hilafet kaldırılmış, laik esaslara dayalı Cumhuriyet kurulmuştur.

2.Hukukun laikleşmesi: Şeriat esasına dayalı hukuk sistemi kaldırılmış, çağdaş ve laik hukuk sistemi kabul edilmiştir. Evrensel hukuk ilkelerini içeren Medeni Yasa, Borçlar Yasası, Ceza Yasası, Ticaret Hukuku Yasaları kabul edilmiştir.

3.Kültürün laikleşmesi: Türbeler, zaviyeler kapatılmış; harf devrimi, yapılmış; kadın hakları kabul edilmiştir.

4.Eğitimin laikleşmesi: Dinsel eğitim temeline dayalı mahalle mektepleri ve medreseler kaldırılmış; laik eğitim için Eğitim Birliği Yasası kabul edilmiştir.

Konulara din ekseninden bakan yazarlar bu devrimleri küçültmek için “halka karşı hareket”, “çoğunluğun taleplerini görmezden gelmek” gibi gerekçeler bulurlar. Kendilerine “liberal” sanını yakıştıran kimi ikinci cumhuriyetçiler ise bu dönüşümleri “jakobenlik” , “tek parti otoriter yönetimi” gibi kavramlarla küçültmek isterler. Oysa, Ortadoğu ve İslam coğrafyasında yüzyıllar boyu gerçekleşmesi olanaksız olan toplumsal bir devrim gerçekleşiyordu.

Din devleti düşünce sistemine karşı, ulus devlet ve toplumun çağdaşlaşması devrimi gerçekleşiyordu. Bir toplumun ortaçağ yaşamından ve prangalarından kurtulup, çağdaşlaşma yoluna girmesi gerçekleşiyordu. Bunun ayırdına varmak için Avrupa da yüzyıllar süren din savaşları ve aydınlanma tarihini iyi bilmek ve özümsemek gerekir. Bu dönüşümde, CHP’nin tarihsel rolü ve görevi çok büyüktür.
CHP’nin demokratlığı

1923-1939 dönemi, laik cumhuriyet yönetimi ve çağdaş bir toplumun kurulması dönemi olduğu kadar demokratik cumhuriyet için toplumun hazırlanması dönemidir. 1923-1939 yıllarında hemen her yerde otoriter yönetimler egemendi. Ortadoğu’yu İran, Irak, Suriye, Mısır, Arap yarımadasını belirtmeye gerek yok. Kuzey’de Sovyetler Birliği otoriter tek parti idaresiydi. Balkanlar’da otoriter devletler ve Avrupa’nın ortasında Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franco, Portekiz’de Salazar diktatörlükleri egemenliklerini sürdürüyordu.

Bu dönemde Atatürk önderliğindeki CHP, hiçbir zaman faşist bir diktatörlük kurmaya yeltenmemiştir. Atatürk, Cumhuriyet rejimini demokrasinin önünü açan bir sistem olarak görüyordu. Atatürk’ün Ortaokul ve Lise’ler için bizzat yazdığı “Yurttaşlık Bilgisi” kitabı, 1931-1932 öğretim yılından başlayarak okutulmaya başlandı. Bu kitabın siyasal rejimle ilgili bölümünde: “Türk milleti, halk idaresi olan Cumhuriyet ile idare olunan bir devlettir” tanımı yapılıyordu. Buna göre, Cumhuriyetin nitelikleri “halk idaresi” ve “ulusal egemenliktir.”

“Cumhuriyet” ve “demokrasi” kavramları Atatürk tarafından eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Atatürk’e göre “egemenlik ulusun tümüne aittir.” Bir ulusu oluşturan bireylerin her türlü hak ve -yaşama, çalışma, düşünce, vicdan gibi- özgürlükleri güvence altına alınmalıdır.

Atatürk’ün amacı “otoriter” bir rejim kurmak değildi, temel amaç, çağdaş bir toplum,, laik bir cumhuriyet yaratmaktı. İşte bu nedenle ünlü siyaset bilimci Duverger, “Kemalist devrim özü bakımından pragmatiktir. Ödevi, Ortadoğu uluslarının modernleşmesini önleyen başlıca engele yani İslamiyet’e karşı mücadele ederek Türkiye’yi batılılaştırmak olmuştur” der. Yine Fransız tarihçi Mantran “…Atatürk siyasal planda cumhuriyetçi, parlamenter bir sistem yaratmıştır. Bunun başlangıçta biraz otoriter olması, koşulların kaçınılmaz kıldığı bir durumdur” der. Ünlü tarihçi Bernard Lewis’e göre “Atatürk’ün… demokratik cumhuriyet modeli, Ortadoğu’dan Orta Asya’ya kadar pek çok ülke için örnek oluşturmaktadır.”

CHP Türkiye’de çok partili sisteme geçişi sağlamıştır

CHP Demokrasinin alt yapısını hazırlamakla yetinmedi; II. Dünya Savaşından sonra Türkiye’yi çok partili sisteme soktu. Bu konuda, Atatürk’ün en yakın çalışma arkadaşı İnönü’nün içtenlikli çabaları tarihe geçmiştir. CHP Hükümeti tarafından hazırlanan 1950 Seçim Yasası: gizli oy, açık sayım esasına dayalı ve yargıçlar yönetim ve denetiminde ileri ve adil bir seçim sistemi getiriyordu.

1950’de serbest ve dürüst bir seçim yapıldı. İktidar, kan dökülmeden barışçıl yöntemle, seçimleri kazanan DP’ye teslim edildi. Prof. Duverger bu barışçıl devir teslimi bir devrim olarak niteler ve yine bunu “1923 sonrası Türk devrimi” olarak değerlendirir. 1950-1960 yıllarında CHP’nin muhalefet partisi olarak Türk siyasal yaşamında oynadığı önemli rol, Türk demokrasi tarihinde CHP’nin altın harflerle yer almasını sağlamıştır.

CHP’nin diğer bir başarısı: hukuk devletinin kurulması

12.Ocak.1959 da toplanan CHP 14. Kurultayında alkışlarla “İlk Hedefler Bildirisi” kabul edildi. İlk Hedefler Bildirisi tam bir demokrasi ve hukuk devleti “manifestosu”dur. İçeriğinde:

• Antidemokratik kanunların kaldırılması;
• Halk egemenliği, hukuk devleti, sosyal adaletin gerçekleşmesi
• Kuvvetler ayrılığı ve Hukuk Devletinin tam olarak kurulması açıkça belirtilmiştir.

İlk Hedefler Bildirisindeki temel esaslar, 1961 Anayasasına girdi. 1961 Anayasası, CHP’li üyelerin çoğunlukta olduğu, seçimle oluşmuş Kurucu Meclis tarafından gerçekleştirilmiştir. 1961 Anayasası, Demokrasiyi, İnsan Hakları ve Özgürlüklerini, Sosyal Refah Devleti Sistemini ve Hukukun Üstünlüğü ilkesini anayasada temel ilkeler halinde maddelere bağlayan, hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmek için Anayasa Mahkemesi’ni kuran Türk tarihinin en ileri ve devrimci anayasasıdır.

CHP askeri müdahaleleri önledi, sosyal adaleti ve sosyal demokrasiyi somutlaştırdı

CHP, koalisyon ortağı olduğu 1961-1965 döneminde askeri darbeleri de bastırdı. Askeri darbe yapanlara çok ağır cezalar, hatta “idam cezası” verildi. Böylece demokratik sisteme bağlılığını somut olaylarla kanıtladı.

1965 seçimlerine CHP “ortanın solu” sloganı ile girdi. Sosyal demokrasinin kurulması yönündeki düşünceler, 1976 Program Kurultayı’nda kabul edilen programla somutlaştı. Bu programın temelinde “ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen” vardı. Bu programda “toprak işleyenin-su kullananın” vardı. Kooperatifçilik, halk sektörünün kurulması, herkesin sosyal güvenceye kavuşması, enerji gibi temel sektörlerin devlet elinde olması gibi çok önemli maddeler yer almıştı. CHP, sosyal demokraside öğretici oluyordu.

Özet olarak; CHP’nin tarihi bir bakıma Türkiye’nin tarihidir. Türkiye’nin siyasal ve toplumsal gelişme tarihi, CHP’nin tarihi ile paraleldir. Cumhuriyeti kuran, devrimleri gerçekleştiren, çağdaş toplumun oluşmasını sağlayan, demokrasiyi yerleştiren, hukuk devletinin ve sosyal demokrasinin esaslarını Türk siyasal yaşamına getiren CHP, ülke siyasetinde etkinliğini artırarak yaşamını sürdürecektir.

*Dr. Alev Coşkun
Yazar